Uzun yıllardır Almanya’da İslam ve İslamcı gruplar üzerine çalışmalar yapan gazeteci Claudia Dantschke, radikal İslamcı Selefilik hareketinin gençleri nasıl etkilediğini, bu gençlerin cihada katılmak üzere neden Suriye ve Irak gibi ülkelere gittiğini inceliyor. 2011 yılında Berlin’de başlatılan ve bu gençlerin ailelerine danışmanlık hizmeti veren Hayat adlı projenin yöneticisi olan Claudia Dantschke, DW Türkçe’nin konuyla ilgili sorularını yanıtladı. Bugüne kadar 270 aileye danışmanlık hizmeti verdiklerini söyleyen Dantschke, bu ailelerin farklı milletlerden ve toplumun her kesiminden geldiğini belirtti. Dantschke, gençlerin özellikle Pop-Cihadizm olarak adlandırdığı akım tarafından etkilendiğine dikkat çekti. Dantschke’ye sorduğumuz sorular ve yanıtları şöyle:
DW Türkçe: Almanya’daki Müslüman gençlerin sayısının 2 milyon olduğu tahmin ediliyor. Bir çok genç camiye gidiyor, ibadet ediyor, ama radikal İslamcı gruplar gençleri nasıl etkiliyor?
Claudia Dantschke: Almanya’da 1990’lı yıllardan beri Selefilik’in yayılmasına yönelik hazırlıklar yapan vaizler vardı. Ancak 2002-2004 yıllarından sonra bu vaizler daha dışa dönük olarak çalışmaya ve misyonerlik yapmaya başladılar. Burada doğmuş gençleri eğittiler, bunlar Almanca vaaz veriyordu ve tutumları farklıydı. Gençlere gençlerin diliyle sesleniyorlardı. Gençlerin durumunu analiz edip, onlara dinî yanıtlar veriyorlardı. Misyonerlik faaliyetleri kapsamında 3-4 günlük İslam seminerleri düzenlediler. Gençler burada birlikte yemek pişiriyor, birlikte uyuyor ve İslamî konularda konuşuyorlardı. Sonra bu gruplarda tek bir kimlik olduğu ortaya çıktı: Müslümanlık. Böylelikle kimlikle ilgili sorunlar çözülmüş oldu. Ayrıca Selefi gruplar içinde hiyerarşik yapı son derece düz, herkes eşit. Bu gruba katılan gençler, gruba hemen dahil oluyor. Tek ön koşul, grubun kurallarına uymak. Sonra giderek karmaşıklaşan dünyada Selefiler basit yanıtlar veriyor. Herşey siyah-beyaz. Son derece totaliter bir ideolojiye sahipler. Gençlere neyin iyi neyin kötü olduğu konusunda yön veriyorlar.
DW Türkçe: Sizin kullandığınız kavramlardan biri pop-cihadizm. Bunu nasıl tanımlıyorsunuz?
Claudia Dantschke: Selefilik içinde farklı akımlar var... Selefilik içindeki küçük gruplardan biri siyasi şiddeti meşrulaştırmaya hazır. Şiddet çağrısında bulunmuyor ama bunu meşrulaştırıyorlar. Bu grubun vaizleri hem misyonerlik yapıyor hem de militanlık içeren vaazlar veriyor. Bu vaizler, gençleri öylesine radikalleştiriyor ki, aralarından bazıları bu vaizlerden uzaklaşıp ayrılıp, kendi başına hareket ediyor. Berlinli eski rapçi Deso Dogg gibi. Gençleri toplayıp onlara vaaz veriyorlar. Verdikleri vaazlarda ilahiyat değil kendileri ön planda. ‘Eskiden ben de böyleydim ama kendimi kötü hissediyordum, ama şimdi doğru yolu buldum' diyorlar. Pop yıldız gibi gençleri etkiliyorlar ve popüler kültürün unsurlarını kullanıyorlar. İnternetteki vaazlar, bir saat sürmüyor. Beş ile 10 dakikalık hızla geçen resimlerden oluşan videolarla mesaj veriyorlar. Bu videolarda Kur’an-ı Kerim’den bir sure, bir hadis yer alıyor, bir de verilmek istenen ana mesaj. Bu artık IŞİD’in de propaganda için kullandığı bir yönteme dönüştü. İşte ben bunu pop-cihad olarak adlandırıyorum. Son derece karmaşık ve radikal bir ideoloji kısa ve öz bir şekilde, popkültürün unsurları ile yaygınlaştırılıyor. Bu pop-cihadizm Batı Avrupa’da artık radikal gençlik alt kültürlerinin bir parçası.
DW Türkçe: Peki bu gençler nasıl bir motivasyonla IŞİD’e katılıyor?
Claudia Dantschke: Suriye veya Irak’a gidenlerin yüzde 75’i IŞİD’e, geriye kalanı da diğer cihatçı gruplara katılıyor. Motivasyonları ise birbirinden farklılık gösteriyor. Herkesin öldürmek için gittiğini söyleyemem. Çoğunun gitme nedeni, büyük bir projenin parçası olmak istemeleri. Tarih yazmak, elit bir gruba dahil olmak istiyorlar. Bazılarında macera isteği ağır basıyor. Bazıları romantik bir tasavvurla gidiyor. Adil olma, yardım etme isteğiyle gidenler de var. Yapılan propagandaya inanıyorlar... Bazıları da bir Müslüman olarak orada harika bir hayat süreceğine inanıyor. Çünkü IŞİD sadece insanların başının kesilmesiyle değil Hz. Muhammed zamanında olduğu gibi mükemmel bir İslam devleti yarattıkları iddiasıyla da etkili oluyor. Bir çok genç de buna inanıyor.
Bazıları Suriye ve Irak’da daha da radikalleşiyor ve gerçek birer katile dönüşüyor. Bu nereye gittiklerine, kiminle bağlantıda olduklarına ve kendilerinin duruşuna bağlı... IŞİD ve militan Selefiler arasında kullanılan bir propaganda da gençlere sürekli her an ölebilirsin düşüncesinin aşılanması. ‘Eğer bizim dediklerimizi yaparsan, cennete gidersin aksi takdirde şansın yok' deniyor. Bu o kadar etkili oluyor ki, gençlerin çoğu buna inanıyor.
DW Türkçe: Paris, Brüksel ve İstanbul’daIŞİD’in düzenlediği terör saldırıları intihar eylemiydi. Gençler ölmeye nasıl ikna ediliyor?
Claudia Dantschke: Çünkü onlara Tanrı’ya hizmetin en üst aşamasının insanın kendini kurban etmesi olduğu söyleniyor. Onlar bunu intihar saldırısı olarak nitelendirmiyor, şehitlik operasyonu olarak tanımlıyorlar. Eğer şehitlik operasyonu gerçekleştirirlerde, hemen cennetin en yüksek mertebesine ulaşacakları söyleniyor. ‘Ruhun bir kuş formunda cennete gidecek' deniyor. Yapılan propagandada kullanılan en önemli söylem bu. Bu propagandayı hafife almamak gerekiyor... Gençler, şimdi yapamadıkları herşeye - eğlenmek, müzik dinlemek, kız arkadaş - cennette sahip olacaklarına inanıyorlar. Böylelikle de bu tür eylemler cazip geliyor.
DW Türkçe: Peki bu gençleri yeniden topluma kazandırmak ne kadar mümkün?
Claudia Dantschke: Eğer bir genç bazı kuşkular duymaya başlıyorsa ve yakınında bu grubun dışında, gencin güven duyduğu, aile veya kardeş gibi duygusal bağı olan, sosyal danışman varsa, bu kişi gencin kuşkularını pekiştirir ve genç kendisi düşünmeye başlayıp, isteklerini dile getirmeyi başarabilirse, o zaman belki şans olabilir... Suriye ve Irak'tan dönenlerin sayısı çok az. Çünkü IŞİD kimseyi bırakmıyor. Türkiye sınırı kapattığı için durum daha da zorlaşıyor.