Almanya Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel Twitter'da çok aktif biri olmamakla birlikte, "artık istenmediği için yeni hükümette yer almayacağı" mesajını halka iletmek için bu platformu kullandı. Böylece uzun yıllar genel başkanlığını yaptığı Alman Sosyal Demokrat Parti'nin yönetimini bir anlamda "açığa" düşürdü. Parti yönetimi yeni Merkel kabinesinde yer alacak altı bakanını ve hangi bakanın gidip yerlerine kimlerin geleceğini Cuma günü açıklayacaktı. Planları ve kariyeri uğruna gözü kimseyi görmeyen Sigmar Gabriel sonunda bu huyunun kurbanı oldu.
Almanya'nın şu sıralar en sevilen politikacısı olan Gabriel kararlı ve ısrarlı tutumuyla muhabir Deniz Yücel'in serbest bırakılmasını sağlamış ve bunu medyatik bir şekilde duyurarak popülaritesini daha da arttırmıştı. Donald Trump'tan sözünü sakınmayan Gabriel dur durak bilmeden yabancı başkentleri ziyaret ederken partisinin önde gelenleriyle kısa zamanda bozuşmayı da başarmıştı. Martin Schulz'un genel başkan ve başbakan adayı olmasını sağladıktan sonra Schulz'un seçim kampanyasını sabote etmekten de geri durmadı. Niçin böyle davrandığını kestirmek kolay olmasa gerek.
Bir öyle, bir böyle
Gabriel bir yandan Başbakan Merkel'in mülteci politikasını savunurken, diğer yandan da mültecilerin dar gelirli Almanlara yük olabileceği uyarısında bulunuyordu. Kahire'ye giderken Sisi rejiminin keyfi tutuklamalarını eleştiriyor, ev sahibi ile buluştuğunda ise Sisi'nin etkileyici bir devlet lideri olduğunu söylüyordu. Hiçbir görüşe saplanıp kalmıyor, fikirleri devamlı değişiyordu. Eylül ayındaki genel seçimde partisinin adeta hezimete uğramasının ardından, sosyal demokratların yanlış kitlelere ve konulara odaklandıkları söylerken, partisinin düşük gelir grupları ve sağlık politikası yerine eşcinsel evliliklere daha fazla zaman ayırmasını eleştirmişti. Ama 8 yıl aynı partinin genel başkanlığını yaptığını ve partisinin Willy Brandt'tan sonraki en kıdemli başkanı olduğunu hatırlatmaya lüzum görmemişti.
Siyaset ve özel hayatı ayırt etmezdi
Şahsı söz konusu olduğunda son derece alıngan davranıyor, siyasete özel hayatını karıştırıyordu. Küçük kızının Martin Schulz'a taş attığı Twitter mesajını kamuoyuna duyurması büyük düşüncesizlikti. Ardından, sıkça yaptığı gibi yine özür diledi. Onun genel başkanlığı sırasında büyük sıkıntılara katlanmak zorunda kalan eski parti genel sekreteri Andrea Nahles'in parti genel başkanlığı görevini üstlenecek olması Gabriel açısından talihsizlik sayılır. Gabriel yanında kimseye tahammül edemediği gibi kimseyle göz hizasında olmak da istemezdi.
Yine de eksikliği hissedilecek
Sigmar Gabriel kendini sevdirebilen, kendisiyle hoş vakit geçirilebilen bir politikacıdır. Bilgili ve münevverdir. İsrail ile barışmak ve ırkçılığın her türlüsü karşısında dik durmak gibi sağlam prensipleri vardır. Ama aynı zamanda hesaba kitaba gelmeyen, aniden parlayan ve kontrolden çıkan bir mizaca da sahiptir.
Yıllar önce çevre bakanıyken uçakta bir kadın gazeteciyi yanına çağırmış ve kaleme aldığı bir makaleden dolayı kendisini azarlamıştı. Neyse ki daha sonra yanına gelerek gazeteci arkadaşımızdan özür dilemişti.
Sigmar Gabriel böyledir ve böyle de kalacaktır. Partili arkadaşlarıyla ilişkilerini sabrı zorlayacak noktaya kadar götürmüştü. Ama şahsen onu arayacağım. Biz gazeteciler idarecilik seminerlerinden tanıdığımız standartların dışında otantik siyasiler arayıp dururuz. Gabriel öyle biridir. Ama sinir bozmakta da üstüne yoktur.
Jens Thurau
© Deutsche Welle Türkçe