Mahkeme Başkanı Manfred Götzl'ın stratejisinin doğru olduğu kanıtlandı. Nasyonal Sosyalist Yeraltı (NSU) örgütüne yönelik davada sanıklar ve avukatlarına son haftalarda şaşırtıcı biçimde fazla hareket alanı tanıdı. Davayı yerinde izleyen birçok gözlemciye göre mahkeme başkanı ve ceza dairesine yönelik reddi hakim dilekçeleri birçok duruşma gününün iptal edilmesiyle sonuçlanmak zorunda değildi.
Götzl'ın birden bire ortaya çıkan yeni savunma avukatları ve tanıklara yönelik sınırsız sabrını bazıları hoşnutsuzlukla karşıladı. Peki bunun alternatifi neydi? Dava sürecine hız vermek ve bununla hata riskini artırmak mı? Buna verilecek özensiz yanıt şu: Beate Zschäpe ve diğer dört sanık hakkındaki kararın davanın başlamasından dört ya da beş yıl sonra açıklanıp açıklanmayacağı sonuçta fark etmez. Bu karar iyi gerekçelendirilmek ve böylece hukuki açıdan ikna edici olmak zorunda. Bundan daha azı ya da fazlası değil.
İddia makamına saldırı bir saptırma manevrası
Yakında Zschäpe ve onun muhtemel yardımcıları hakkındaki cezalar belli olacak. Çünkü artık sanık avukatlarının son savunmaları başladı. Federal Başsavcılık Zschäpe için ömür boyu hapis cezası ve cezasının sona ermesinin ardından gözetim altında tutulmasını talep ettikten sonra durum özellikle onun açısından tehlikeli. Onun bu kaderi yaşamaması için beş avukatından ilk olarak Hermann Borchert çabalıyor.
Borchert'in Federal Başsavcılığa hücum saldırıları boşa çıkabilir. Çünkü iddianamedeki bazı zayıf noktalara rağmen kanıtlar ve ipuçlarındaki durum baskın. Borchert'in müvekkilini NSU'nun işlediği suçlara katılmamış gibi gösterme çabaları son oyalama çabası. Tıpkı sanık Andre E.'nin kısa bir süre önce yeni bir avukatı şapkadan çıkarması gibi bu da etkisiz olacaktır. Çaresizlikten hayata geçirildiği anlaşılan bu tepki Federal Başsavcılığın E. için sürpriz biçimde 12 yıl hapis cezası istemesine yönelik.
Zschäpe'nin açıklamaları inandırıcı değil
Zschäpe'nin avukatı Borchert'in son savunmasında şaşırtıcı olan nasıl bir doğallıkla müvekkilini kurban olarak tasvir ettiği. Öyle bir kurban ki 1998'den 2011'e kadar cinayet işlemekle suçlanan Uwe Böhnhardt ve Uwe Mundlos'la birlikte yeraltında yaşadı. Öyle bir kurban ki avukat Borchert'in sürekli "güçlü karakter" olarak göstermeye çalıştığı ama diğer yandan ırkçı arkadaşlarından ayrılma konusunda çok zayıf. Üstelik Böhnhardt ve Mundlos'un işlediği cinayetler, soygunlar ve bombalı saldırıları bilmesine rağmen!
43 yaşındaki Zschäpe iki buçuk yıllık suskunluğunun ardından 2015 Aralık ayında kendisine yönelik "suça ortaklık ettiği" iddialarını geri çevirdi. O dönemde zamanlama açısından geç davrandığı için inandırıcı bulunmadı ve özellikle de müdahil avukatların soru sormalarını reddetmesi nedeniyle.
Empatinin izi yok
Bundan daha soğuk davranılması tahayyül edilemez. Borchert Zschäpe'nin bu davranışını savunmasında, "meşru" diye tanımlasa da daha derinlere bakılmalı. Avukatı belki de Zschäpe'nin itirafını ahlaki açıdan kendisini suçlu hissettiğine yorarak empati işareti olarak değerlendiriyor. NSU davasının ana sanığı Beate Zschäpe'yi 2013 Mayıs'ından bu yana izleyenler ise böylesine hislere kapılmadı. Mahkemenin tayin ettiği psikiyatrik bilirkişi Henning Saß da buna dahil. Manfred Götz başkanlığındaki ceza dairesi davada son sözü söyleyecek. Beate Zschäpe bugüne kadar dinlenen bütün savunmalara bakıldığında, bu davadan hafif bir cezayla kurtulacağı konusunda büyük umutlara kapılmamalı.
Marcel Fürstenau
© Deutsche Welle Türkçe