Ayaktakiler oturanlar forever

“Evvelce, nasıl da değerliydi bu takım fotoğrafları. Modası geçti artık. İrili ufaklı ekranlarda kesintisiz futbol görüntüsü akar dururken ve geniş kadrolar ve on birler sürekli değişirken, kimse ‘duvarında’ bir kadroyu sabitlemeyi düşünmüyor herhalde… İşte, gazeteci ve futbol mecnunu Koray Gürtaş, 2014’te başlattığı Ayaktakiler Oturanlar sitesiyle modası geçen bu protokolün, estetiğin bir nevi müzesini kurmaya girişti.”

08 Ocak 2022 00:19

Susan Sontag, Fotoğraf Üzerine kitabında pek yalın, pek naif anlatır: “Spor fotoğrafları takımı bir grup olarak gösterir… fotoğraf makinesi onları çekmeye hazırsa hemen bir araya toplanır, tek ya da iki sıra halinde dizilip güzelce poz verirler.”[1]

Futbol takımı fotoğrafları böyledir, maçtan önce otomatiğe bağlanmış gibi, evet “güzelce,” iki sıra halinde dizilir, poz verirler. Bazen yanındakinin omzuna sarılarak; oturanların kimisi tam çömmüş, kimi hafif diz kırmış; ayaktakiler kollarını göğsünde bağlamış veya rahatta dinliyor… Sonra da ayağa fırlar, tırıs tırıs sahaya yayılırlar, Bir yelpazenin kapanıp tekrar açılması, sanki. Görünmez bir starting box makinesine de benzetirim; takım olanca enerjisiyle aporttadır o pozun içerisinde, fotoğrafı çekilince bariyer kalkacak, serbest kalacak, oyuna atılacaktır.

Fotoğraftakilerin adlarının, “ayaktakiler-oturanlar” tasnifi içinde, soldan sağa, sayılması usuldendir…

Takım pozu mavrası

Maç protokolünün bu klasik enstantanesi, futbol folklorunun bu sevimli aksesuarı, bir zamandır mavra konusu oluyor. Veya protokolü gevşetiyorlar, diyelim. Mesela Kamerun’da Coton Sport Garoua takımı oyuncuları, seğmen gibi diz bükerek poz vermişler:

Gana kadın milli takımında, “oturanlar” mevkiindekiler oturmak yerine birdirbir vaziyeti almışlar:

Bir amatör takım da, takım fotoğrafı ‘olayının’ parodisini yaparak bu işi fazla da ciddiye almamak gerektiğini mi anlatmak istiyor, yoksa adı üstünde amatör oldukları için tam kıvıramamışlar mı bilinmez, gayet laubali bir poz vermişler; bir oyuncu arkada çöğdürüyor – veya çağdaş Türkçe ifadesiyle “lavaboya gitmiş.”

Modası geçen bir adetin müzesi

Bu mavralar, çağımızın müesses sinizmi yanında, takım pozu protokolünün modasının geçtiğine de işaret etmiyor mu? Evvelce, nasıl da değerliydi bu takım fotoğrafları. Yeni bir sezonun veya büyük turnuvanın başlayacak olduğunu gösteren alâmetlerden biri, büyük boy takım posterlerinin ‘çıkması’ olurdu. Geniş kadro fotoğraflarında üç dört sıra görürdük, kaleciler güneş sisteminin merkezi gibi tam ortada, en önde teknik ekip, masör dahil. Sahaya çıkan on birin (“ideal tertip”) fotoğrafı daha fazla revaç görürdü; kahvehanelerin, otobüs yazıhanelerinin, berber dükkânlarında ve ergen erkek odalarının duvarlarının standart süslerindendi. Modası geçti artık. İrili ufaklı ekranlarda kesintisiz futbol görüntüsü akar dururken ve geniş kadrolar ve on birler sürekli değişirken, kimse ‘duvarında’ bir kadroyu sabitlemeyi düşünmüyor herhalde.

İşte, gazeteci ve futbol mecnunu Koray Gürtaş, 2014’te başlattığı Ayaktakiler Oturanlar sitesiyle modası geçen bu protokolün, estetiğin bir nevi müzesini kurmaya girişti. Kendisi şöyle anlattı, “maksadını” sorduğumda:

“İlk hedefim gazetelerde, dergilerde yok olmaya başlayan takım fotoğrafı kullanma geleneğini yaşatmaktı. Bir diğer amaç hem basılı yayınları tarayarak hem de eski sporcuların, teknik adamların albümlerinde duran resimleri gün ışığına çıkararak ülkenin en ciddi takım fotoğrafı arşivini oluşturmak, herkese açık kolay ulaşılabilir  bir tür spor tarihi müzesi meydana getirmekti. En önemli çıkış noktalarımızdan biri de elimizdeki takım fotoğraflarındaki isimleri tek tek tespit ederek sporseverlere sunmaktı. Bunu çok büyük ölçüde başardık. Bir fotoğraf yayınlarken, mutlaka en azından ait olduğu sezonu, o takımda yer alan sporcuların tamamının ismini büyük oranda da soyadını deşifre ettik. Bu sayede bir fark yarattık diye düşünüyorum. Çalışmalarımızla sosyal medyada dolaşan ama tarih bilgileri yanlış, kadrodaki isimlerin belirsiz olduğu birçok kareye adeta kimlik kazandırdık.”

İlham kaynakları var mı diye de sordum Koray’a, bu fikir aklına geldiğinde pek “sağa sola bakmadan,” arkadaşı Oben Meralbaysal’ın desteğiyle hemen işe giriştiğini anlattı. Ama zaman içinde benzer çalışmalar var mı diye incelemiş. https://ayaktakileroturanlar.com/’un temel farklarından birinin, “sadece futbolla sınırlı kalmayışı” olduğunu vurguluyor.:

“Her spor dalından kadroya kapımız açık. Hatta kimi zaman sporun dışına taşıp ayaktakiler oturanlar formatındaki film kadrolarına, zamanın görkemli gazino kadrolarına yer verdiğimiz de oluyor.”

Ayaktakiler: Perulu futbolcu Cubillas, Koray Gürtaş.

Tuhaf veya hoş reaksiyonlar alıp almadığını da sordum Koray’a. Şöyle anlattı:

“Genelde çok olumlu reaksiyonlar aldık. Aile büyüklerinin fotoğraflarını görüp yer verdiğimiz için teşekkür eden takipçilerimiz bizi çok mutlu etti. Bir takipçimiz eşinin doğum gününde kayınpederinin bulunduğu bir kadroyu göndererek yayınlamamızı rica etti. Elbette kırmadık. Çok mutlu oldular. Eski futbolculardan, medyadaki arkadaşlarımızdan bolca tebrik aldık. Birçok insan bize arşivlerini açtı, fotoğraflar yolladı.  Bunlar iyi ki bu yola çıkmışız dedirtti. Bazen takipçilerimiz hatalı isim ya da tarih yazmışsak uyarıyorlar. Bundan da mutluluk duyuyoruz. Siteyi onlarla birlikte geliştirmek yalnız olmadığımızı hissettiriyor, keyif veriyor. Sinir bozan çok reaksiyon almadık açıkçası. Nadiren, şikeyle suçlanan bir oyuncu ya da takımın fotoğrafını yayınladığımızda olumsuz tepki gelebiliyor. Bir de fotoğraflarımızın kaynak gösterilmeden kullanılması bizi çok üzüyor. Saf duygularla yola çıktığımızdan fotoları hayli büyük kullandık ve ciddi bir güvenlik duvarı oluşturmadık. Ama bir baktık ki insanlar fotoların çıktılarını alıp müzayedede satıyor.”

Bu takıntılı kadirşinaslık emeğini sürdürmeyi düşünüyor mu, peki Koray Gürtaş? Buna verdiği cevabı –ve attığı pası– da aktarayım:

“Açıkçası bir noktada kararsızım. Ayaktakiler Oturanlar formatı hayli beğenildi. Ancak elimizde bu formatın dışında onlarca takım fotoğrafı var. Yine spor tarihinden özel kareler var. Sporcuların yer aldığı gazete, dergi reklamları ilgimi çeken görseller arasında. Belki bunlara da yer veren bölümler ekleyeceğiz. Sosyal medyada daha etkin olmak arzusundayız. Bir de yazılar olsun istiyoruz. Çeşitli isimlerin en sevdikleri kadroya dair yazılar kaleme alacağı bir bölüm hayal ediyoruz. Elbette ki o takıma dair bir fotoğraf eşliğinde. Ümit ediyorum bunu başarırız. Belki Tanıl Bora’dan bir Gençlerbirliği yazısı ile yaparız bu bölümün prömiyerini!”

En güzel on bir

Koray Gürtaş’a en sevdiği takım fotoğrafını da sordum:

 “Kemal Sunal’ın Gol Kralı filminin çekimleri vesilesiyle yer aldığı Beşiktaş kadrosuna ait 12 kişilik kadro fotoğrafı en sevdiklerimden biri. Sevgili Necdet Ergün bu fotoğrafı bizim için bir restoranın duvarından söküp getirdi. Bu yüzden de kıymetli. Spor ile ilişkimin ateşlendiği 1980’lere ait fotoğraflara ayrı bir sevgim var. Sonradan büyük yıldız mertebesine ulaşmış isimlerin genç takımlarda ya da kariyerlerinin hemen başlarında oynadıkları alt lig takımlarında bulundukları fotoğraflara da bayılıyorum.”

Futbolsever milletinin favori takım fotoğrafı değişik zevk ve his cetvellerine tabidir. Taraftar-insan elbette kendi takımının şu veya bu kadrosunun fotoğrafını bağrına basar, Şampiyon olmuş veya bir şekilde nam salmış bir kadro, veya kendi tribün veya seyir yaşantısında özel yer etmiş bir kadro, veya gözde oyuncu veya oyuncularının yer aldığı, veya en sevdiği forma kreasyonunu kuşanmış on bir...

Mesela Gençlerbirliklilerin pek çoğunun hafızasında, Avrupa’da üç tur geçip Valencia’yı yenen kadro pozlanmıştır.  Bense, 1993-1994 kadrosunun fotoğrafını ara ara seyretmeyi isterim. Bir de, hayatta kalmış mensuplarıyla tanışıp söyleşi yapma fırsatı bulabildiğim, “Milli Lig” üçüncüsü 1965-1966 kadrosunun vesikalığı ölümsüzdür. 

Bir takım fotoğrafı, posteri, aşka düşürebilir futbolseveri. Daha önce de yazmıştım (“Güzel-Çirkin: Tipten Kaybetmek var mı?”, Radikal), 1970’ler ve ’80’lerde 12 yıl Türkiye hapishanelerinde yatan İngiliz öğretmen Daniel Koplowitz (nefis kitabı Karafatmanın Sarayı, Füsun Özlen çevirisiyle cennetmekân Kanat Yayınlarından çıkmıştı), PostExpress’te bir söyleşisinde gönlünün nasıl Beşiktaş’a düştüğünü anlatmıştı. Gazetelerin spor sayfalarında takım fotoğraflarına bakarken, –mealen aktarayım–  mankenlere veya düzgün aile çocuklarına benzeyen Galatasaray, Fenerbahçe kadrolarından farklı olarak Beşiktaşlıların hiç de “güzel çocuklar” olmadığına dikkat etmiş Koplowitz. Bu “çirkin adam” on birleri, onun gönlünün Beşiktaş’a kaymasını sağlamış.

Takım fotoğrafının gösterdiği

Koray Gürtaş’a son olarak şunu sordum: Sen bu takım fotoğraflarına ne gözle bakıyorsun, o fotoğraflara baktığında sana neler ilginç geliyor? Koray’ın cevabı:

“Günümüz futbolunda takım mühendisliği diye bir kavram var. Benim ilgi alanım ise takım fotoğrafı analizi. Bir kadroya farklı açılardan bakmayı öğrendim zaman içinde. Örneğin bir Genç Milli Takım kadrosunu gördüğümde o ekipten kaç futbolcunun A Milli Takım seviyesine yükseldiğini, parlak kariyerlere ulaştığını saptayıp bir analiz yapıyorum. Forma reklamları dönemin ekonomik yapısına dair ipuçları veriyor. Yabancı oyuncular zamanın transfer trendlerini gösteriyor. Bir kadroda kaç öz kaynak oyuncusu olduğuna bakmak sıkça yaptığım işlerden biri. Kadro fotoğrafının arka planındaki tribünlerin durumu, futbolcuların saç stilleri, saha zeminleri geçmişin futbol iklimine dair önemli veriler sunuyor. Özetle bir fotoğrafı dikkatli incelediğinizde birçok ilginç detay yakalamak mümkün.”

Evet, bakmasını bilen göze görünecek çok şeyler vardır takım fotoğraflarında. Tipler, saç baş, sakal bıyık veya örgü ve saç bağlama stilleri, zamanın ruhunun duruşlara sinmiş izleri, kâh külot kadar küçülüp kâh uzayan şortlar, forma estetiği…

11 Freunde dergisi,  birkaç yıldır sezon başı albümlerinde takımların eski sezonlardaki kadrolarının fotoğraflarını yayımlıyor. Özellikle geniş kadro fotoğraflarının fonunda bazen acayip peyzajlar görüyoruz; mesela bazı takımlar yerelliklerini vurgulamak için mahallin müstesna mekânları önünde poz vermiş oluyorlar. Güncel bir örnek vereyim: Almanya’da FC Paderborn takımı geniş kadro fotoğrafını şehrin bir meydanında çektirmiş, yanda belediye otobüsü. Futbol kulübünü şehir habitat’ının bir parçası olarak gösteren bir poz.

Ayaktakiler-oturanlar fotoğraflarının, Koray Gürtaş’ın da belirttiği gibi her şeyden önce arşiv değeri var. Anı değeri var. Fotoğraf üzerine düşünen büyük yazar John Berger, “belleğin yasalarına saygılı” olmaklığından bahsediyordu ya fotoğrafın – işte özellikle bu fotoğraf cinsinin belleğe saygısı sonsuzdur.[2] Futbolseverin belleğine idman verir. Bir arkadaşım, ara ara whatsapp’tan bir takım fotoğrafı yollayıp sorguya çekiyor: “Say bakalım!” Geçen gün yine ani sordu; akşam dalgınlığıyla, Eses’in ’70’lerin başındaki harika takımından sadece dört kişiyi çıkarabildim, rezil oldum. Bir başka fotoğraf düşünürünün, Roland Barthes’ın Camera Lucida’da[3] dikkat çektiği üzere, anıyı durdurur fotoğraf. Nostaljinin, bazen de melankolinin aleti olur. Futbol takımı fotoğrafları, tam bunun örneği değil mi? Yine Susan Sontag, “fantezi bulutu ve bilgi yumağı” diyor ya fotoğraf için…[4] Maddî bilgi, hatıra, hafıza, fantezi, zevkle karışıyor birbirine.

Takım fotoğraflarının bir şeyi “yakalama” kaygısı yoktur, bu bakımdan fotoğraf kültürünün ilk dönemlerine özgü üslûbu sürdürürler. Çerçeve bellidir, kurgulanacak bir şey yoktur, koreografi sabittir. Bir nevi natürmortturlar.

Müsabakanın başındaki seremoni tamamlandıktan, seyirci selamlanıp hakemle kaptanlar saha-top seçimi yaptıktan hemen sonra ‘çekinilir’ bu fotoğraflar, seremoninin sona erişini veya seremoniden maça geçiş ânını belgelerler. Bu bakımdan türü, Susan Sontag’ın, fotoğraf çekiminin bizzat törenin bir parçasını oluşturduğunu söylediği nikâh fotoğrafına da benzetebiliriz.

Okullardaki sınıf fotoğrafına benzetebiliriz takım fotoğraflarını. Tıpkı onlar gibi, toplu vesikalık sayılabilirler. Vesikalık, eski dilde sağlamlaştırmayı, muhkem kılmayı anlatan “vüsuk” kökünden geliyor; “inanılır, sağlam delil” anlamını taşıyor. Eh, sahiden “takım” varlığının sağlam delilidir bu fotoğraflar. Takımı “takım halinde” gösterirler. Mevkileri, pozisyonları, şöhret ve paha ölçülerini bir anlığına silkelemiş, hiyerarşisiz haliyle görünür bu fotoğraflarda takım (bir tek kaleciyi ayırt edebilirsiniz – ama zaten kaleci hep “başka”dır). 

Ayaktakiler Oturanlar, hep göz erimimizde kalsın.

 

NOTLAR:  


[1] Susan Sontag, Fotoğraf Üzerine, çev. Osman Akınhay, Agora Kitaplığı, 2010, 2. baskı, s. 203.

[2] John Berger, Bir Fotoğrafı Anlamak, çev. Beril Eyüboğlu, Metis, 2015, s. 78.

[3] Roland Barthes, Camera Lucida. çev. Reha Akçakaya, Altıkırkbeş Yayınları, 2014, s. 16-17, 108-109.

[4] Susan Sontag, age., s. 85.

 

GİRİŞ RESMİ: 


26 Ekim 1980 tarihinde İnönü Stadı’nda oynanan Fenerbahçe–Beşiktaş maçı öncesinde, ünlü oyuncu Kemal Sunal’ın da yer aldığı Beşiktaş takımı objektiflerin karşısında. Sunal, Gol Kralı  adlı filmin çekimleri için sahada ve siyah-beyazlı oyuncuların yanında. Karşılaşma 1-0 Fenerbahçe’nin üstünlüğüyle noktalanmış. Ancak filmde maçın skoru Kemal Sunal’ın (filmdeki adıyla Sait Sarıoğlu’nun) attığı 6 golle Beşiktaş lehine sonuçlanıyor.
Soldan sağa
Ayaktakiler: Kemal Batmaz, Samet Aybaba, Kemal Sunal, Mehmet Ekşi, Mustafa Özbey, Ömer Gülen.
Oturanlar: Serdar Bali, Necdet Ergün, Süleyman Oktay, Özer Umdu, Akif Başaran, Haluk Çakar.

ayaktakileroturanlar.com'dan