DİĞER
“İskandinav polisiyesi fiyortların ötesindeki bir balıkçı teknesinde, keyifli ve capcanlı bir şekilde oltaları atmış, yeni arkadaşlıkları mı bekliyor? Yoksa kilitli bir kapının ardında, dilini yutmuş halde ölü mü yatıyor? Eğer ikincisiyse, İskandinav polisiyesini kim öldürdü? Gelin şüphelileri duvara dizelim: Kâr peşinde koşan yayıncılar, rahatlık peşindeki okuyucular, alaycı yazarlar, kurnaz televizyon yapımcıları...”
“Devrim büyük bir sınır aşımıdır. Ama sınırı aşmak asıl olarak şimdiye kadar egemen olmuş bütün sınır kavrayışının ortadan kaldırılması anlamına gelir. Belki de artık sınır sözcüğünü kullanmamak gerekir. Eşik sözcüğü daha iyi olabilir: Eşikler her şeyin değiştiği, başka bir biçim aldığı noktalardır. Sınır, adı üstünde, sınırlar; ayırır, böler, kuşatır, çerçeveler, sabitler ya da bir kanala yerleştirir. Eşik ise bu sınırlama düzeninin değişmesidir... Demek ki devrim bir toplumun eşiği geçme girişimidir, ama belki daha önemlisi, eşikte bulunmanın deneyimlenmesidir.”
“Basit çizim tekniğine kontrast oluşturan keskin konuları ele alış tarzıyla çizgi roman dünyasında kendine has yer edinmiş bir çizer ve hikâye anlatıcısı Fabien Toulmé her zaman yaptığı gibi konuşulmak istenmeyen bir konuyu daha sakınmadan ve samimiyetle dillendiriyor; cinsiyet eşitliğini ve her yaşta özgürce aşkı...”
“Uyku evrenseldir. Sadece bizim türümüz değil, sinekler, arılar, hamamböcekleri, en küçüğünden en büyüğüne tüm balıklar ve omurgasız hayvanlarla çok ilkel kurtçuklar bile uyku döngüsüne girer. Hatta bakteriler bile uykunun aydınlık karanlık safhalarını deneyimler. Belki de Walker’ın dediği gibi, uyku bu gezegendeki ilk yaşama haliydi ve uyanıklık ondan doğmuştu.”
“26 Ocak 2023 tarihli Mesut Varlık yazısını okuduğumda, aslında nasıl da önyargılarımızın kurbanı olabileceğimizi fark ettim. Çünkü yazıda birtakım tuhaflıklar, beni rahatsız eden, kelimelerle tarif edemeyeceğim bir şeyler vardı, neydi bunlar? Fark edemedikçe yazıyı tekrar okudum, okudukça, hislerimde haklı olduğuma daha çok ikna oldum...”
“Ressam Vasıf’ın Gizli Aşklar Tarihi alışık olmadığımız bir sanatçı tipinin romanı olduğu kadar, sanatçı aktöresinin ne olduğu hakkında da son derece önemli ipuçlarını barındıran bir çalışma. Murat Gülsoy bu kitabıyla hem unutulmuş birçok ressamı gündeme getiriyor hem de ülkemizde sanatla ilgilenmenin ağır bedellerine, sanatın özverilere dayalı üretim koşullarına dair panoramik bir resim çiziyor.”
“Aile romanları geleneği, mutluluğu değil, mutsuzluk ve çöküşü gösterdiği ölçüde ilginç ürünler çıkarabildi. Tolstoy’un iki büyük romanındaki epeyce 'ideolojik' ve mecburi görünen orta yol arayışları sadece bu romanlara zarar vermekle kalmıştır (Anna Karenina’nın çok zeki açılış cümlesine sonunda ihanet etmek pahasına). Aile romanı deyince akla Tolstoy’un değil de Buddenbrooklar’ın (1901) gelmesi de bundandır.”
“Kurak Günler’de kitle linç kültürünü üretir ve arzular. Sadece çıkarı olduğu için değil, arzunun kendisi temsillerle saptırılmış bir gücün şiddetine doğru eğilim göstermiş olduğu için... Filmin kıymetli tarafı da bu: Arzunun gerçekliğine yoğunlaşması.”
“Sırça köşk, tepe, meydan, başşehir, bodruma kapatılma, dil, beyin, göz, koyun kavramları anlatının iletilerini taşıyan birer simgedir. Tarih boyunca görülen ezen-ezilen çatışması Marksist bir anlayışla yazar tarafından esere aksedilmekle birlikte anarşist düşünceden esinlenildiğini gösteren noktalar da öne çıkmaktadır.”
“Germano’ya göre kurmaca olmayan neredeyse bütün metinlerin (örneğin bu kitap değerlendirme yazısının bile) amacı 'dünya ile ilgili bir iddiada bulunmak' (yani gözden geçirme sürecinin, çağımızda ve özellikle Türkiye’de ne kadar çok ihmal edildiği).”
“Don Quijote’de İslam’ın rolü parodi değil, hicivdir. Cervantes kayıp, güzel bir İspanya’ya, Engizisyon’un yıktığı ülkeye hayranlık besler. Anlatıcı, Don Quijote’nin Arapça bir metin olduğunu, Toledo’da –o kutsal Toledo’da– bulunduğunu ve yazarının La Mancha’lı bir İspanya Arabı olan Seyyid Hâmid Badincani olduğunu söyler.”
“Tamiri Mümkün konser filmine protez hafızalar bakış açısıyla yaklaştığımızda, filmin farklı yerlerde yaşayan, konsere ilişkin farklı deneyimleri olan insanlar arasında dijital teknolojiyle kolektif bir geçmiş yarattığını hissederiz. Bu kolektif geçmişin uzun zamandır içinden geçtiğimiz dar zamanlarda terapötik bir yanı da vardır elbette.”
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık