Çocukluk...

İnsanın yurdu, dönemediği, "keşke"si, yuvası, travması, sevinci ve insanoğlunun en saf hâli. En saf olduğu içindir belki çabuk geçisi ve belki de insanın kendinden memnuniyetsizliği, şikâyetidir çocukluğunu özlemesi...

02 Mart 2017 14:30

Hep geri dönmek istenilen ve hep özlenilen: Çocukluk. İnsanın yurdu, dönemediği, "keşke"si, yuvası, bilinçaltı, travması, sevinci, masumiyeti ve insanoğlunun en saf hâli. En saf olduğu içindir belki çabuk geçisi ve belki de insanın kendinden memnuniyetsizliği, şikâyetidir çocukluğunu özlemesi. Angela'nın Külleri'nde yer alan şu cümleyi herkes bilir:  Kötü bir çocukluktu; mutlu bir çocukluğun pek kayda değer yanı yoktur zaten. 
Mutlusu vardır ama en çok mutsuzu sanki...
Mahkemeleri vardır, kurtarılmak istenilen yetişkinlerin yargılandığı.
Ve çocuklar vardır yetişkin mahkemelerinde yargılanan.
Daha da çok çocuklar vardır; öldürülen. Sokakta, tarlada, dağ eteklerinde, hayvanlarını otlatırken, kedisine süt verirken, evinin önünde dururken öldürülen. 12 yaşında 13 kurşunla, 16 yaşında roketle, bombayla. Daha kundakta evinin avlusunda. 
Çocukluk korkunçtur. Pozantı Cezaevi'dir, cayır cayır yanan bir yurttur. Nehir yatağıdır, Şırnak'tır, Okmeydanı'dır, Diyarbakır'dır. Şehit cenazesinde kameranın gözlerine odaklanması, babanın elini tutup gidilen mitingden babayla toprağa dönülmesidir. 
Hapisteki babayı beklemektir. Türkiye'de "devlet dersinde öldürülen çocuklar" başlığını sık sık duymak, yazmak demektir.
Şehrin neresinde oturduğun, ülkenin hangi "bölgesinde" olduğunla ilgilidir biraz da çocukluk. Anıların ve anların coğrafi duruma göre kayda geçirilir. AVM dönüşü 12. kattaki eve giden çocukla, semt pazarından mısır koçanını kemire kemire evine gelen çocuk mesela... Ayrı bakar dünyaya.
Yahut şu renkli, süslü bebekler, arabalar, ünlü yaratıklar, kahramanlar... Hepsi gelecekte bambaşka hal ve durumların habercisi olacaktır belki. Şimdi bu satırları yazarken aklıma geldi. Ağrı'da okul kütüphanesinden kitap çaldığı iddia edilen E. arkadaşlarının yanında hırsızlıkla itham edildiği için ahırda kendini asmıştı. Arkadaşları ve kardeşleri nasıl büyüyecek, bir kitabı eline nasıl alacak, E.'yi nasıl düşünecek bundan sonra?
Çocukluk sahiden nasıl bir şey? 
Çok şey.
Biz, bu ay yazarlarımızla "Çocukluk" üzerine düşünmek istedik.
Soner Sezer'den; Çocuğun refahı için,
Elif Türker'den; Yüzyıllık çocukluk,
Hande Demirli'den; Çocukluğun dünya ağrısı,
Gökçer Tahincioğlu'ndan; "Devlet Dersi" ve bizim çocuklar,
Sanem Sirer'den;  Salinger’ın Çocukları: Üzüntü ve Muz Balığı yazılarını okuyacaksınız.
Evet, gitmesin çocukluk bir yere ve çocuklar da hiçbir yere...
Nisan ayında, burada...