Hakiki suç gibisi yok!

Hakiki insanların yaşadığı/ yaşattığı vahim (gerçek) olaylar varken; bunların ilmek ilmek dokunmuş fevkalade kitapları dururken- Niye daha azına razı olayım? Soru, tam da bu...

08 Ekim 2015 15:00

Yaklaşık 22 yıl önce, Amerika’daki bir üniversitenin kitapçısından bir kitap aldım: Pictures at an Execution- Wendy Lesser (Harvard University Press)

Ve hayatım, en azından okuma hayatım; tamamen alt üst oldu!

Kitap “true crime” (hakiki suç) janrının farkı/ önemi üzerine yazılmış, son derece başarılı bir çalışmaydı.

Ki, dünyada yazılmış ilk hakiki suç kitabı olarak (genel kabullerin aksine, In Cold Blood’ı değil de) Dostoyevski’nin Suç ve Ceza’sını göstermekten başlayarak- Önümde yepyeni bir dünyanın kapılarını açtı, diyebilirim.

Hakiki suç diye bir janrın varlığından haberdar olmuştum.

Bu tarzın tüm başeserlerinin listesini ele geçirmiştim.

Kim tutar beni! olmuştum: O günden sonra okuduğum on kitaptan sekizi hakiki suç janrından oldu.

Bünyem daha aşağısına razı olamaz hale gelmişti; BU böyle bir gidişattı.

Dostça uyarı: müptelalık kespetmek istemiyorsanız; derhal bu yazının topraklarından uzaklaşın!

Zira yazı bittiğinde ve sizlerle pırlanta gibi (22 yılın emeği!) listemi paylaşmamın akabinde, bu kitapların hassstası olup bünyenizin daha azını kabul etmemesi, işten bile değil.

Dostoyevski’nin hayatında mutlaka (en az) bir cinayet işlemiş olduğuna dair bazı (komplo?) teoriler bir yana- Suç ve Ceza’nın mutlaka suça, yani mutlak suç olan cinayete bulaşmaya gayet yaklaşmış (bulaşmış?) bir yazarın elinden çıkmış olduğu, tüm canhıraşlığından/ hakikatseverliğinden, aşikar.

Yani kitap var, kitapçık var!

Ve de ben seksenlerden başlayarak yazılan kitapların kozmetikliğinden, hijyenikliğinden, gayretkeşliğinden; ama en mühimi yapmacıklığından, tasarlanmışlığından ağır bunalan, sıkılan, daralan ve soğuyan bir insan olarak-

Yani, ya tamamen kitap okumayı kesecektim, ya da işte BU yola saptım!

Ama yumurta-tavuk ilişkisi de söz konusu. Olabilir.

Hakiki suç kitaplarını okudukça, “günümüz” edebiyatının dantela, farbela, pazarlama, mühendislik, bildimciklik çalışmalarından tamamen bezip soğumuş da olabilirim yani.

Zira bu tarzın kitaplarında olan her şey gerçek.

Her şey yaşanmış. 

Her şey bize, o ana, insana; insanın en derinine, dip köşe bucak karanlıklarına ait.

Fotoğrafsa fotoğraf.

Otopsi raporuysa, otopsi raporu.

Mahkeme tutanaklarıysa; dosyalarca.

Şimdi hakiki insanların yaşadığı/ yaşattığı böylesine vahim (gerçek) olaylar varken; bunların ilmek ilmek dokunmuş fevkalade kitapları dururken-

Niye daha azına razı olayım?

Soru, tam da bu.

Düşünsenize: çok genç yaşında Tiffany’de Kahvaltı, Başka Sesler, Başka Odalar gibi 2 mutlak kült roman yazıp şöhretin, paranın, ve de sosyalliğin dibine vurmuş, New York sosyetesinin vazgeçilmez dedikodu bezirganı olmuş

Truman Capote, kalkıp gazetede gördüğü bir haberin peşinden, Kansas’a (Amerika’nın tarlasına!) gidiyor.

Zira tarihin ilk nedensiz cinayeti (“senseless murder”) orda işlenmiş. İki kriminal, evlerine soygun amacıyla girdikleri aileyi katletmiş!

Katiller çiklet çiğneyerek hayatın onlara yaptıkları haksızlıklardan bahsediyorlar, Capote biriyle bayağı hummalı/ acıklı bir aşk yaşıyor filan.

Mutlak bir başeser Soğukkanlılıkla.

Janra dalış yapmayı düşünen herkese tüm kalbimle öneririm.

Mutlaka deneyin.

Hatta Capote’nin kitabı yazma dönemini anlatan Infamous filmi bile gayet başarılı.

Geçenlerde ikinci kez seyrettim.

İnsan “true crime” kitaplarına alışınca, “crime” kitaplarına tamamen tahammül edemez oluyor.

“Git lan!” oluyorsun harbiden.

Ben bunu bi eroinmanın, Xanax’la idare etmesinin mümkünatsızlığına benzetiyorum.

Hakikaten eroinmanlık gibi bi şey “true crime”a gönül vermek.

Hem habire daha fazlasını istiyorsun, hem de tüm o tasvirlere filan bir polis (belki de bir suçlu) gibi alışıp derini kalınlaştırıyorsun.

Janrın mühim eserlerinden olan Fatal Vision’ı (Joe McGinniss) okuduğumdaki sarsım sarsım sarsılışım geliyor da mesela aklıma-

Oysa şimdi kendimi FBI özel birimlerde aday adayı olarak görüyorum!

Yani geri dönüşsüz bir yol hakiki suç kitaplarının yolu.

Belki de bu geri dönüşsüzlüğün altını çizmek içindir; kitapçılara, diyelim Barnes & Noble’a filan gittiğinizde-

“Crime” bölümünün bir kısmı olarak (güçlükle) buluyorsunuz “true crime” kitaplarının yerini.

Arkadaş, bizi de (bu janrın okurlarını yani) suça eğilimli mi görüyolardır; nedir?

En alt raflarda, en kuytu köşelerde, en acıklı noktalarda bulabilirsiniz anca kitapları.

Union Square’deki Barnes & Noble’da mesela-Ortalıktaki koridorda ennnn alt 5-6 rafa koymuşlar.

Hakkıyla seçebilmek için yere oturduğun anda: gelenin geçenin tekmeleyebileceği bir noktada olman bi yana (hakiki suç okuru kafası!)-

Bi de görevli gelip “Yere oturmak yasaktır!” diye tatlı tatlı uyarıyor.

Strand’de en alt katta en kuytu köşede! Ama iyi bir seçki mevcut Allahtan.

Böyle cacıklılıklar bi yana, janrın güçlü eserlerinin de az sayıda olduğunu itiraf etmek zorundayım.

Keçi boynuzu gibi, yarım kilo yiyip 5 gram zevk alabiliyosunuz ancak. (Ajda Pekkan’ın aşk tarifi)

Ama baba bi “true crime” eserin eline kimselerin su dökemeyeceği hakikatiyle bitireyim.

Ve de yukarda sözünü ettiğim 3 mihenk taşı dışında bazı pırlanta önerilerle…

  • What Lisa Knew, Joyce Johnson
     
  • Columbine, Dave Cullen
     
  • The Stranger Beside Me, Ann Rule
    (Ann Rule; Ted Bundy’le tesadüfen tanışmış eski bir polis. Janrın bi nevi kraliçesi.)
     
  • Small Sacrifices, Ann Rule
     
  • Everything She Ever Wanted, Ann Rule
     
  • Helter Skelter, Vincent Bugliosi
     
  • Seduced by Madness, Carol Pogash
     
  • iphigenia in forest hills, Janet Malcolm
     
  • Violette Noziére- A Story of Murder in 1930’s Paris, Sarah Maza
     
  • People who eat darkness, Richard Lloyd Parry
    (Türkçeye kazandırılmış- Karanlığı Yiyenler - nadir hakiki suç kitaplarından. Çeviri sorunlu. Ama Japonya üstüne o kadar çok şey öğrendim ki bu kitaptan, afallatıcıydı.)
     
  • Bitter Blood, Jerry Bledsoe
     
  • Beyond Belief- The Moors Murderers, Emlyn Williams 
     
  • A Serpent in Eden, James Owen 
     
  • The Dead Girl, Melanie Thernstrom 
     
  • Perfect Victim, Christine McGuire & Carla Norton
     
  • Mother’s Day, Dennis McDougal
     
  • She Must Have Known- The Trial of Rosemary West, Brian Masters
     
  • The Dream Solution, Bernard O’Mahoney & Mick McGovern

 

Yazının ana görseli olarak, Steve Schapiro'nun çektiği ve Truman Capote'yi Soğukkanlıkla romanındaki cinayetlerin geçtiği Clutterlar'ın evinde gösteren fotoğraf kullanılmıştır.