Fatih Altuğ: Belli bir metnin başka metinler, koşullar, maddî süreçlerle diyalogunu mesele edindiğimizde yorumlama ufkumuzun yeni katlar ve tonlar edinebileceğini göstermek istiyorum
22 Şubat 2018 13:58
Fatih Altuğ'un “merkezsiz, heterojen, çok katmanlı ve kıvrımlı yapısı”ndan yola çıkarak yazdığı Kapalı İktisat, Açık Metin adlı çalışması edebiyat eleştirisinde farklı okumalar öneren, bir metnin katlarını açarak ilerleyen bir çalışma. Biz de bu çalışmanın nasıl şekillendiği üzerine Fatih Altuğ ile bir söyleşi yaptık.
Kapalı İktisat, Açık Metin'in bir metni ifşa eden katmanları açma konusunda edebiyat eleştirisine getirdiği yeni davetler var. Davet diyorum, çünkü bu kitapta, nesnellik göz ardı edilmeden eleştirmenin öznelliği vurgusu da önemli bir yer kaplıyor. Katılır mısın, bu bir davet mi?
Selim İleri’nin Kapalı İktisat’ına dair hazırladığım Kapalı İktisat Açık Metin’in oluşum süreci, benim ve İleri’nin metinlerinin davetine dair ipuçlarını barındırıyor. 2010 yılından beri Boğaziçi Üniversitesi ve İstanbul Şehir Üniversitesi’nde “1980’lerde Edebiyat ve Toplumsal Değişim” dersini veriyorum. Bu derste, 1980’lerde edebiyatın geçirdiği dönüşümleri, toplumsal bağlamın edebiyat üzerindeki etkilerini, edebiyatın toplumsal olanla, özgürleşmeyle, baskıyla, darbeyle kurduğu çok katmanlı ilişkileri, hep birlikte tartışmaya çalışıyoruz. Kapalı İktisat ilk yıllardan beri tartışmamızın asli metinlerinden biri oldu. Başlangıçta, metnin 12 Eylül darbesinden hemen önce yayımlanmasından yola çıkarak, faşizmin edebî temsilleri söz konusu olduğunda 12 Eylül’ün bir kırılma yaratıp yaratmadığını düşünme vesilesi olarak ders programına girmişti Kapalı İktisat. Ancak metni tartıştıkça, metnin davetine kulak verdikçe beklemediğim bağıntılar, birbirinin üstüne kıvrılmış katlar belirmeye başladı. Bireysel ve kolektif okuma deneyimlerinin içerisinde metin her defasında başkalaştı. Ben öğrencilerimi Kapalı İktisat’ı okumaya davet etmiştim, onlarla tartıştıkça metinden yayılan çağrılar da çeşitlendi. Sonuçta her birimiz kendimize özgü tarzlarda metnin davetine icabet ettik. Kapalı İktisat Açık Metin, bu anlamda benim Kapalı İktisat’ın davetine icabet edişimin vücut bulduğu bir form oldu. Metnin tüm sırlarının fâş edildiği mutlak bir şeffaflık yanılsamasına düşmeden Kapalı İktisat’ın bendeki katlarını sunan bir metin oluşturarak derste kurduğumuz kolektif okuma tecrübesini genişletmek, kendi okumamı sunarak okurları Kapalı İktisat’ı kendilerine özgü bir şekilde okumaya davet etmek istedim.
Daha önce eleştirel basımını yaptığın Recaizade Mahmut Ekrem'in Araba Sevdası adlı eserinde, metni meydana getiren sosyal ve kültürel evren kadar, metnin kendi evrenini oluşturan metinleri de göz ardı etmeyen bir çalışmaya girişmiştin. Burada da benzer bir girişimden bahsedebilir miyiz?
Kapalı İktisat Açık Metin de Araba Sevdası’na yaptığıma benzer bir eleştirel basım fikriyle yola çıktı. Amacım Kapalı İktisat’ı notlandırmak, haritalandırmak, metnin gönderme yaptığı görseller, pullar, metinler, gazete haberleri aracılığıyla açıklamalı bir Kapalı İktisat hazırlamaktı. Ancak ilerledikçe iki durumla karşılaştım. Bir yandan göndermeleri metne dahil etmek metni başkalaştırıyordu ve okurun metinle kuracağı okuma deneyiminin özerkliğini azaltıyordu, eklerim metni açmaktan çok kapatıyordu. Diğer yandan da metne dair eklerim -dar anlamıyla- maddî bilgiler olmaktan çıkıp benim yorumlamamla dolayımlanıyordu; başka bir deyişle, eklerim özerkleşip kendi başlarına bir bütün hâline geliyordu. Hem Kapalı İktisat’ın hem de Kapalı İktisat Açık Metin’in birbiriyle temasına ve görece özerkliklerine özen göstermek adına eleştirel basım fikri, kendi başına bir kitap fikrine evrildi. Mevcut basımda benim okumamdan sonra Kapalı İktisat da yer alıyor. Böylelikle okur, dilerse İleri’nin metnine bir giriş olarak benim çalışmamla karşılaşıyor, Kapalı İktisat’ı okuyanlar için ise “bir de bu açıdan düşünme” vesilesi oluyor ya da metinle eşzamanlı okunduğunda kitabım, okuma deneyimine refakat eden bir eşlikçiye dönüşüyor.
Kapalı İktisat Açık Metin’de de Araba Sevdası’nın eleştirel basımında da metinlerin gönderme yaptığı ya da onları kuşatan tarihsel bağlamı, maddî koşulları keşfetmeye yönelik bir eleştirel yönelimim var. Meselem, metinleri tarihselleştirip maddileştirerek asıl, hakiki, otantik anlamlarına ulaşmak, söylemin örtülerini kaldırarak maddî hakikati ifşa etmek değil. Belli bir metnin başka metinler, koşullar, maddî süreçlerle diyalogunu mesele edindiğimizde yorumlama ufkumuzun yeni katlar ve tonlar edinebileceğini, belirli tarzlarda okunması alışılagelen metinlerin başka türlü okumalarının da mümkün olabileceğini göstermek istiyorum. Yakın ve mesafeli okumalar arasında mekik dokuyarak kurulabilecek bir eleştirel ilişkinin potansiyellerine işaret etmeyi önemsiyorum.
Kitabı oluştururken güzergâhında beliren iki kitaptan, Roland Barthes'ın Bir Aşk Söyleminden Parçalar ile Umberto Eco'nun Açık Yapıt’ından ilham aldığından bahsediyorsun. Ancak bu ilhamlar sende farklı tezahürlere de sebep olmuş. Nedir bu benzerlikler ve farklıklar?
Kapalı İktisat gibi parçalanmış bir öznenin merkezsiz anlatısı olarak vücut bulan bir metni, daha önce kısa bir makalemde, Erdem dergisinin 69. sayısında çıkan “Selim İleri’nin ‘Kapalı İktisat’ını Açmak: Melankoli, Politika ve Mecralar Arasılık” yazımda tartışmıştım. Makale formu, böyle bir metni incelemek için çok kapatıcı gelmişti. Hem kendi deneyimimden hem de metinden birçok ögeyi silerek, azaltarak bir bütünlük kurmuştum. Kapalı İktisat Açık Metin’de formun daha esnek olmasına gayret ettim. Okumamı ve metni indirgemeden, metnin merkezsizliğiyle örtüşen bir form olarak sözlük, bereketli ve dinamik bir hareket alanı verdi bana. Metinde geçen bir lokantanın adres bilgisinden ve o zamanki bir fotoğrafından, gönderme yapılan pulların görüntülerine, adı anılmadan örtülü bir şekilde işaret edilen Tanpınar’ın “Teslim” hikâyesinden metindeki gazete haberinin model aldığı orijinal habere, birkaç katmanla gizlenen cenin, iskelet ve ucube illüstrasyonlarından özellikle çöküntü, faşizm, melankoli gibi kavramlar etrafında ördüğüm okumalarıma, metnin zaman çizelgesinden olayların geçtiği mekânların haritasına kadar çeşitli ögeleri aralarında hiyerarşi kurmadan ama birbirine bağlayarak sunabileceğim bir esneklik sağlıyordu sözlük formu. Bu formun ortaya çıkışı anlattığım meselelere çözüm bulma kaygımdan kaynaklansa da form büyük oranda vücut bulduktan sonra esin kaynaklarımı düşündüğümde Barthes ve Eco’nun metinleri öne çıktılar. Barthes’ın hemen hemen her çalışması, eleştirinin formuna dair bereketli arayışlarıyla beni etkiliyor. Metinleri kat etmenin değişik yollarına dair her defasında Barthes’tan bir şeyler öğrensem de Barthes ve Eco’nun çalışmalarının bana en önemli katkısı, en kapalı görünen metnin bile açıklığına yaptıkları vurgu oldu. Üstelik bu vurgu yalnızca teorik düzlemde kalmıyordu, her iki eleştirmen de incelikli okumalarıyla -bazen yazarın iddialarının hilafına- dilin ve metnin silinemeyecek açıklığını gösteriyordu.
Kitapta sıklıkla “metinler ve mecralar” ifadelerini kullanıyorsun. Bu iki ifadeyi birlikte kullanmanın özel bir anlamı var mı? Burada bir kavramsallaştırma girişiminden söz etmek mümkün mü?
Kapalı İktisat, Ahmet Hamdi Tanpınar, Sabri Ülgener, Wilhelm Reich, Maria Macciocchi, Richard Burton, Frederik Ruysch, William Shakespeare, Gülden Karaböcek, Joseph Losey, Yakup Kadri Karaosmanoğlu gibi yazar, sanatçı ve düşünürlerin eserlerine göndermelerin oluşturduğu bir ağ olarak da okunabilir ya da bu metinler ağının düğüm noktasında yer alan bir ara-metin olarak. Ancak tespitimizi burada bırakırsak yeterince açıklayıcı olamayız. Kapalı İktisat’ta metinsel ögeler kadar metinlerin üretildiği, dolaşıma girdiği, yayıldığı, dönüştüğü, karşılaştığı mecralar da önemli. Örneğin, Tanpınar’ın “Teslim” hikâyesinden yarı açık yarı örtük alıntılar yapılmakla kalınmıyor metinde, anlatıcının bu metinle karşılaştığı koşullar da sunuluyor: Metni ilk defa hangi ortamda dinlediği, sonrasında o ortamın ses kaydını dinleyerek metinle yeni bir ilişkinin nasıl kurulduğu da anlatılıyor. Metinler kadar metinlerin birlikte aktığı mecraların temsiline de özen var. Üstelik Frederik Ruysch’un Thesaurus Anatomicus’unda bulunan illüstrasyonlar, metnin özellikle son bölümünde anlam kurucu bir işlevle donatılıyor. Bu görsel metinlere yalnızca gönderme yapılmıyor, faillik de atfediliyor. Dolayısıyla bu bağlamda, ben de metinler kadar mecraları da vurgulama gereği hissettim.
Örneğin, Frederik Ruysch’tan alınmış Huyberts’in şu illüstrasyonu Kapalı İktisat’ın anlamın esrarını kaybetmeden yoğunlaştığı anlardan birinde karşımızı çıkıyor:
Kitabı bir sözlük gibi kurgulama, elimizde tuttuğumuz kitabı farklı okuma şekillerine de izin veriyor. Böylece bir başlangıç ve bitiş çizgisinden çok süreksiz bir zaman dilimine işaret eden, zamanla boşlukları başka maddelerle başkaları tarafından doldurulabilecek bir metinle de karşı karşıyayız. Bu bağlamda düşünürsek, Kapalı İktisat, Açık Metin başkalarının katkılarıyla bir kolektif kimliğe de bürünebilir mi ileride?
Kapalı İktisat Açık Metin’in sözlük gibi kurgulanması, bir açıdan, yazara da okura da kolaylık sağlıyor. Okur, dilediği noktadan metne başlayabilir, bitirmeden bir kenara bırakabilir, değişik vesilelerle tekrar tekrar dönebilir. Böyle bir formun düşünce gevşekliklerini, zayıf düşünceyi de örten, onların üstünü kapatan bir yanı var, ondan elimden geldiğince sakınmaya çalıştım. Madde sonlarındaki bakınız’larla bazı bağları daha sıkılaştırmaya gayret ettim. Dediğin gibi, böyle bir metin oluşturma tarzı, başkalarının katkısına, okumanın kolektifleştirilmesine daha müsait. Nitekim, Kapalı İktisat Açık Metin’den hemen önce çıkan Raşel Meseri ve Aylin Kuryel’in hazırladığı Türkiye’de Yahudi Olmak: Bir Deneyim Sözlüğü kitabı, sözlük formunu kolektif ve anonim bir üretim sürecinin zemini olarak yaratıcı bir şekilde benimsiyor. Aslında başka edebî metinler için özellikle internetin imkânlarını kullanarak çok daha kolektif ve yaratıcı sözlük denemeleri gerçekleştirilebilir. Kitabın çıkışı nispeten yeni olsa da okurlardan gelen yorumlarla başka maddeler oluşmaya ya da mevcut maddeler zenginleşmeye başladı bile. Metni dikkatle okuyan arkadaşlarım önerilerde bulunuyorlar. Sezen Kutup ve Fatih Uslu, Nedret ile iktisattaki Nedret Kanunu arasındaki muhtemel bağıntıya işaret ettiler. Yalçın Armağan, “Mahler” maddesindeki çocukların ölüm şarkıları teması açısından Ahmet Oktay’ın “Dr. Kaligari’nin Dönüşü” şiirinin de vurgulanabileceğini hatırlattı. Umarım başka yorumlarla Kapalı İktisat okumalarımız daha da bereketlenir.
Kapalı İktisat, Açık Metin bize farklı eleştirel okumalar sunduğu kadar yazı eylemine okurunu da katan bir kitap. Bu da okuru pasif olmaktan çıkarıp aktif bir konuma sokuyor. Okurun metinlerle bu şekilde ilişki kurmasının eleştirelliğe katkısı nedir?
Söyleşi boyunca ifadeye çalıştığım gibi, Kapalı İktisat ile kurduğum ilişki her aşamasında kolektif bir boyuta sahip oldu. Bu anlamda, metnimin okura da bir çağrısı var; Kapalı İktisat’ı da metnimi de kendi öznelliğinin, tarihselliğinin içinden geçerek okumaya yönelik bir çağrı. Tekil karşılaşmaların hatırını vurgulayan bir davet. Özellikle internetin imkânlarını kullanarak metin okumanın keyfini paylaşmaya, kolektifleştirmeye çağırırken meselenin yalnızca bir oyundan ibaret olmadığını da vurgulayayım. Bir metni kuşatan metinler ağını keşfetmek, yazarın gizlediği işaretleri birleştirerek başka türlü bir metne yönelmek keyifli olsa da buradaki düşünme tecrübesinin içerisinde faşizm koşullarında hayata, sevilenin telafisi imkânsız kaybına, duygusal çöküntülerle şehrin çöküntüleri arasındaki geçitlere, peşinen retlere, ince vahşetlere, sıkı sıkıya kapatılmaya çalışılan dünya tasavvurlarına dair veçheler de var. Faşizm ve melankoli kavramları etrafında ördüğüm teorik tartışma, biçim ve ideoloji ya da ruh hâli arasındaki bağıntılara da dikkat ediyor.
Bu kitapta yaptığın okuma tecrübesini her metin için önerebilir misin yoksa bu tecrübe belirli metinlerle mi gerçekleştirilebilir?
Kapalı İktisat’ın merkezsiz, heterojen, çok katmanlı ve kıvrımlı yapısı, bende bu metin fikrini doğurdu. Barthes ve Eco’nun vurguladığı gibi, her metnin silinemez bir çoğulluğu olduğuna, yazarın otoritesinin ve tekçiliğinin en şiddetli örneklerinde bile metnin ve dilin hareketinin, akışının yazarın niyetlerini aştığını, bu niyetlerden taştığını düşünüyorum. Dolayısıyla en tekçi metinlerin bile çoğul okumalara açılabileceğine inanıyorum. Ancak bu okumaların formunun metnin imkânları, gerilimleri, açmazları ve heterojenliği tarafından belirlenmesi gerekiyor. Metnin söylemselliğini, tarihselliğini ve maddiliğini kavramamıza yönelik yazma formlarını her tekil örnekte yeniden aramaktan yanayım.