Dördüncü Kıraathane Kitap Şenliği'ne katılan yayınevlerinin stantlarındaki kitaplardan ve hazırlamakta oldukları yayınlardan bazıları: Telemak, Otonom, Akademim, Livera, Lîs, Espas.
Telemak Kitap, Selim Karlıtekin tarafından kuruldu ve 2021'de yayınlarına başladı. Toplum bilimleri, tarih, felsefe ve edebiyat alanlarında kitaplar yayınlıyor.
Doğan Gürpınar
Küstah ve Cüretkar: Türkiye'nin Doksanlı Yılları
Küstah ve Cüretkar: Türkiye’nin Doksanlı Yılları kültürel, entelektüel ve siyasi sahaların kesişiminde Türkiye’nin en tartışmalı on yılını bir bütün olarak ele alma teşebbüsü. Fonda pop müzik ve özel televizyonlar, tarihin sonu kutlanılır. Sovyetler sonrası bir dünyadan ekranlardan bolluk, zenginlik, çokluk çağı bangır bangır caka satar. Yeni şöhretler ve yeni medya yepyeni bir pantheon yaratır. Bugün ekseriyet için 90’lar yitik cennettir. İlk kez nostalji saflık ve masumiyet atfedilen eski zamanlara değil de alabildiğine şamatalı, rengarenk, hedonist zamanlara yönelir. Küstah ve Cüretkar 90’ların bir nostalji öğesi ve hafıza mekanı olarak doğuşunu eleştirel bir şekilde ele alıyor: faili meçhullerden 28 Şubat’a, derin devletin mafyayla eklemlenişinden popüler kültüre “Eski Türkiye”nin değişken ve kopuk parçalarını birleştiriyor.
Massimo Recalcati
Sonsuz Öpüşme: Aşk Üzerine Kısa Dersler
İtalya’nın en çok okunan psikologlarından Massimo Recalcati’nin televizyonda verdiği derslerden hareketle şekillendirdiği Sonsuz Öpüşme: Aşk Üzerine Kısa Dersler şimdiden 4 dile çevrildi ve 150.000’i aşkın okurla buluştu. Samimi üslubu, edebiyat ve sanat tarihinden verdiği örneklerle, psikanalizi herkesin okuyabileceği ve istifa edebileceği bir şekilde icra ediyor. Recalcati yaygın psikolojik yaklaşımların bireyci tavrının aksine, ilişkileri içinde insanı önemsiyor, bağlılık, aile ve ‘biz’ üzerinden meseleyi ele alıyor. Dahası, istisnai olarak, kapitalizmin ve bugünkü neoliberal versiyonunun yarattığı tahribatın insana ve ilişkilerine nasıl aksettiğini tartışarak, toplumsal bir okuma sunuyor.
Edebiyat daimî bir arayış hali olarak nitelendirilebilir. Bu arayış süreci esnasında karşımıza çıkan bazen bir çocukluk anısı, bazen bir ütopya, bazen içimizdeki en kötü duyguların, hıncın, nefretin, kıskançlığın dışavurumu olabilir. Edebiyatın gücü bizi yalnızca tüm bu gerçekliklerle yüzleştirebilmesinde değil, bunu yaparken bir yandan da okuduğumuz her satırda bizi fark ettirmeden değiştirip dönüştürme kudretine haiz olmasında saklıdır. Dünyanın dört bir yanından özenle seçtiği ve seçeceği birbirinden farklı arayış yolculuklarını okurlarla buluşturmak üzere Nisan 2021’de yola çıkan Livera, zihinlerimizdeki sınırları edebiyatın birleştirici - ve dönüştürücü - gücüyle alaşağı ederken, ulaşmayı arzuladığımız dünyayı satır satır hep birlikte inşa etme çabamıza katkı sağlamayı hedefliyor: ‘Şimdi ve burada’!
Hector Abad Faciolince
Angosta
Hector Abad’ın Türkçeye çevrilen ilk romanı olan Angosta bir distopya. Genelde Latin Amerika motifleriyle, özelde ise And Dağları bölgesi ve Kolombiya’dan alıp işlediği sembollerle yarattığı hayali şehir Angosta’yı aslında hepimiz tanıyoruz. Zengin ile fakirin arasındaki uçurumun genişleyerek en nihayetinde bir kentin somut olarak üç ayrı sektöre bölünmesini zorunlu kıldığı bildik bir Üçüncü Dünya ülkesi trajedisinin belirsiz bir gelecekteki haline tanık oluyoruz Angosta’da. Sıradan, bohem bir hayat süren sahaf Jacobo Lince’nin başından geçen sıra dışı olayların anlatıldığı, yazarın olay örgüsünü meydana getirirken gazetecilik deneyiminden beslendiği fark edilen bu kitapta aile, aşk, cinsellik, erotizm, siyaset, toplumsal eşitsizlik gibi konular beklenmedik bir dayanışma öyküsüne dönüşürken, Abad bir yandan da metni sıkça başvurduğu edebiyat tartışmalarıyla harmanlıyor.Hector Abad Faciolince kaçakçılar, renkli sofralar, yemek sonrası masa sohbetleri, karanlık güçler ve bereketli topraklarla bezediği bu romanında memleketini ve coğrafyasını ne kadar iyi tanıdığını ortaya koymanın yanı sıra, günümüz Latin Amerika edebiyatına, toplumuna, siyasetine, insan ilişkilerine gelecekten bakarak küreselleşen toplumlara mensup farklı kesimlerin açmazlarının, arzularının, öfkelerinin ve özlemlerinin bir panoramasını sunuyor.
Alice Zeniter
Kaybetme Sanatı
Yetmiş yıllık bir zaman dilimini kapsayan Kaybetme Sanatı üç neslin hikâyesi: Dede Ali’nin savaş nedeniyle ayrılmak zorunda kaldığı memleketi Cezayir’den başlayıp, oğlu Hamid ve torunu Naima ile Fransa’da devam eden bir hikâye... Cezayir savaşını ve Cezayir’in bağımsızlık sürecini arka planına alarak mültecilik, ülkeler, toplumlar ve nesiller arası kültür, değer ve anlayış çatışmalarına odaklanan Kaybetme Sanatı’nda Zeniter, torun Naima’nın yıllar süren kendini arayış sürecinin ardından dedesinin memleketine yaptığı seyahatle birlikte aradığı kimliğine kavuşmasını anlatıyor.
Orhan Pamuk, Valeria Luiselli, Javier Marias, Herta Müller gibi isimlerin değer görüldüğü Dublin Edebiyat Ödülü’nü 2022 yılında kazanan Zeniter’in Türkçeye çevrilen ilk kitabı olan Kaybetme Sanatı görsel bir anlatıma yaslanan dili ve dokunaklı hikâyesiyle uzun yıllar boyunca akıllardan çıkmayacak bir roman. Kaybetme Sanatı aynı zamanda Zeniter’in Türkçeye çevrilen ilk kitabı.
"Akademim Yayınları olarak, felsefe ve sosyoloji ağırlıklı olmak üzere, sosyal bilimlerin hemen hemen her alanına temas edecek şekilde ve çok uzun bir süre yalnızca çeviri metinler üzerinden (ve orijinal dilinden çevirerek) bir yayıncılık yapmayı planlıyoruz. Kadın yazarlar özellikle radarımızda. Çeviren isimler konusunda da kadınları önceliyoruz. Değişen dünyamızı anlamamıza yardımcı olacak kitapları çevirmeye çalışmak yanında klasik olarak adlandırılabilecek isim ve temalara da özellikle yer vererek bir kitaplığın içerisinde kendine münhasır bir raf kurmak için çabalıyoruz. Kendi alanlarında bilinen ve sıklıkla atıfta bulunulan isimler yanında Türkçeye hiç çevrilmemiş birçok çağdaş yazar da yayın programımızda. Son olarak bir dipnot: Çanakkale merkezli bir yayınevi olarak, yayıncılığın Ankara ve İstanbul dışından da yapılabileceğini gösterme niyetindeyiz ve bu hamle ile kültürel hareketliliğin merkezden çevreye yayılmasını arzuluyoruz."
Charlotte Perkins Gilman
Erkek Yapımı Dünya: Bizim Androsentrik Kültürümüz
Gilman, Türkiye'deki okurun daha önce özellikle feminist edebiyat alanındaki metinleriyle tanıdığı biri. Gilman'ın bu alandaki bilinirliği ve yaşadığı dönemin önde gelen kadın hakları savunucularından biri olmasının temelinde teorik bir yanının da olduğu açık. Fakat edebiyatını biçimlendiren bu teorik yan nedense bu zamana kadar dikkate alınmamış, alındıysa da yayıncılıkta bunun bir karşılığı olmamış. Bu sebeple biz Gilman'ın teorik metinlerini hazırlamaya başladık ve kuramının en temel metni kabul edilen Erkek Yapımı Dünya: Bizim Androsentrik Kültürümüz kitabını yayımladık. Gilman, androsentrik kültüre yönelttiği bu çarpıcı kritikte, hegemonik erkekliğin yalnızca kadınlar üzerindeki değil, bir bütün olarak insanlığın refahı üzerindeki sayısız yıkıcı etkisini kıvrak bir zekâ ve derin bir kavrayışla analiz ediyor. Toplumun dünya görüşüne, kültürüne ve tarihinin merkezine eril bakış açısının hâkim olduğu; kadınların payına ise itaati ve öteki olmayı hak gören, bunun üzerine inşa edilmiş uzun insanlık tarihi ve yaratılan tahribat söz konusu ve kaldırılması oldukça güç bu enkaz karşısında Gilman; ataerkil düzenin, onu ayakta tutan sosyal kurumlar aracılığıyla, insanlık için ıstırap ve acı yaratmaya yönelik nasıl bir tertip içinde olduğunu incelikle anlatıyor. Kadın hareketini, ne denli yol aldığını ve hedeflerinin ne kadarının hayata geçirilemediğini anlamak isteyen okur için Erkek Yapımı Dünya kışkırtıcı bir politik yorum.
Roberto Manzocco
Transhümanizm: İnsanlık Durumunun Mühendisliği
(Tarihçe, Felsefe ve Mevcut Konum)
Transhümanizm, insan evrimine ilişkin etik ve politik anlayışımızda bir “paradigma değişimi” yaratmayı amaçlayan uluslararası bir siyasi ve kültürel hareket olması bağlamında oldukça önemli bir alan ve bu alandaki Türkçe literatür hayli sınırlı. Öte yandan hâlihazırdaki yayınlarda ekseriyetle transhümanizmin temel meselesinin tam anlamıyla vurgulandığını / kavrandığını dile getirmek biraz zor. Bu sebeple, transhümanizmi; tarihsel, felsefi ve bilimsel bir bakış açısıyla ele alma, kültürel köklerinin izini sürme, temas ettiği meseleleri de kapsayacak şekilde temel felsefi, epistemolojik ve etik konularını tartışmak hayli ehemmiyetli bir husus. Manzocco, kitabıyla tam da bunları yapıyor. Transhümanizm: İnsanlık Durumunun Mühendisliği, Kasım 2022'de Akademim'in Felsefe dizisinde yerini alacak.
Lîs, 2004 yılında Diyarbakır’da kuruldu. Dünya dilleri ile Kürtçe arasındaki diyaloğu geliştirmek, dünya yazarları ile Kürt yazarlar arasında ilişki kurup gelişimini sağlamak amacıyla bugüne dek, Dünya Edebiyatı Dizisi içerisinde Shakespeare, Franz Kafka, Selma Lagerlöf, Emily Dickinson, William Faulkner, Gabriel Garcia Marquez, Yaşar Kemal, Leyla Erbil, Orhan Pamuk, Murathan Mungan gibi şair ve yazarların eserlerini Kürtçeye kazandırdı. Bu yönüyle Lîs Yayınları bir çeviri okulu rolü üstlendi. 2007 yılında Kürtçenin farklı coğraflarda ve alfabelerde yazılmış temel eserlerini yeni edisyonlar ve Latin harfleri ile yayınladı. Serinin ilk 19 kitabı Ahmedê Xanî Kitaplığı adı altında geniş kitlelere ulaştı. Aynı yıl Mor Mühürler dizisi ile dünya edebiyatından önemli kadın yazarlar, bir kısmı iki dilli olmak üzere okurla buluştu. Mor Mühürler’de hedeflenen, Kürtçe kadın yazınının gelişimine destek olmak ve kadın yazarlar ile okurların buluşmasına imkân sağlamaktı. Lîs Yayınları, Modern Kürtçe Edebiyatın gelişiminin önünü açmak için genç yazarların eserlerini yayımlamaya her zaman öncelik verdi. Ayrıca, çocukların anadilinde düşünüp hayal kurmalarına katkı sağlamak için Lîs Zarok dizisi adı altında çocuk kitapları yayımlamaya başladı. Kültürel kuruluşlar ve yerel yönetimler ile kültür ve edebiyat çalışmalarında ortaklaşmaya önem veren Lîs Yayınları, Diyarbakır Sanat Merkezi ortaklığıyla 2012 yılında Dünya Edebiyatına ve Büyük Ustalara Amed’den Bakmak ve 2013 yılında Diyarbakır’da Karşılaştırmalı Edebiyat Günleri etkinliklerini gerçekleştirdi. Lîs, Kürtçe edebiyatın görünürlüğünü sağlamak ve dilin gelişimine katkıda bulunmak amacıyla edebi eserlerin yanı sıra akademik konularda da üretimde bulunmaya devam ediyor.
Miran Janbar
Kaptanê Mırınê
Ölümün Kaptanı, Miran Janbar'ın ilk çizgi romanıdır. Hikayeler, çoğunlukla UFO'lar, uzay ve galaktik savaş gibi konuları kapsayan bilimkurgu tarzında yazılmıştır. İnsanların hem toplumsal hem de bireysel acılarını ve endişelerini farklı bir edebiyat biçiminde anlatıyor. Bilimkurgu Severler Dünya edebiyatında küçük bir yüzdesi olsa da Kürt edebiyatında durum farklıdır. Kürt edebiyatı okurları, eserlerin bu şekilde artmasını ve edebiyatından büyük bir keyif almalarını beklemektedir. Kaptan Ölüm'ün çizgi romanı bu amaçla okuyucularına ulaşmıştır ve bu tür kitapların geleceğinin artmasını ummaktadır.
Yıldız Çakar
Hangar Fünf/Kayıp Kapı
Hangar Fünf/Kayıp Kapı, "dünyanın üç bir köşesinden" savaş ve baskılar yüzünden birdenbire aynı yola dönen insanların hikayesi... Hangar Fünf dünyayı küçük bir köye çevirir ve bu insanlar ayrılırlar. Bu sayede birbirlerinin kalbini daha da anlarlar, aynı umutların ve duyguların etrafında bir çember haline gelirler. Yıldız Çakar bu romanda konuyu Kürdistan'ın sınırlarının dışına çıkarıp başka bir sınıra götürüyor. Ama bunu yaptığında Afganistan'dan Gana'ya kadar bütün dünyaya bakıyor. Bu görüşte astlarını umutla ve büyük bir ahtapotla görür. Bu ahtapot öyle bir şeydir ki, zalimlerin ayaklarına serilmesi yeterlidir. Çakar, Lilan adlı karakterle hikayesini başarılı bir şekilde uyarlamıştır. Ancak bu umut arama hareketi külfetlidir. Bazı aşamaları gerçekleştirdikten sonra, yeni aşamanın trajedisinde bir kayıp meydana gelir...
Otonom Yayıncılık, 2002 yılında bağımsız bir yayın kolektifi olarak kuruldu. İlk yıllarda, bilhassa felsefe ve politik teori alanındaki tartışmalara katkıda bulunmak amacıyla Conatus çeviri dergisi çıkardık. Tematik bir dergi olan ve yayın çizgimizin genel hatlarını ortaya koyan Conatus’ta pek çok çağdaş düşünürün makaleleriyle zengin bir içerik sunuluyordu. Sonraki yıllarda da çağdaş Fransız felsefesi ile klasik felsefe üzerine yeniden okumalar, felsefe ile güncel politikayı birbirine bağlayan disiplinler arası çalışmalar ve feminist kuram üzerinden ilerleyen yayın hayatımızda pek çok kitabı okur dünyasıyla buluşturduk. Gilles Deleuze ve Felix Guattari’den Antonio Negri’ye, John Holloway’den Etienne Balibar’a, Silvia Federici’den, Pierre Macherey’e kadar birçok yazarın kitaplarını yayınlama imkânı elde ettik. Kitaplarımızla, bugün karşı karşıya kaldığımız toplumsal, teorik ve politik sorunlara dair çapraz okumalar sunmaya çalışıyor, özgürleşme pratiklerinin kurucu olanakları üzerine düşünmeye davet ediyoruz. Bu bağlamda sadece yayıncılık ve çevirmenlik değil okuma ve atölyeler de yapıyoruz. Amacımız tüm zamanların ve mekânların içinden geçerek yürüyebileceğimiz bir patika oluşturmak. Bu yüzden coğrafi sınırları ve zamansal kısıtları aşarak hem dünyaya hem de geçmişi ve geleceği içinde taşıyan şimdiye odaklanarak yayın hayatımıza devam ediyoruz.
Eduardo Viveiros de Castro
Yamyam Metafizikler: Postyapısalcı Antropoloji Çizgileri
Amerika yerlileri ile Avrupalı sömürgeciler ilk kez karşılaştıklarında, birincisi ötekini Tanrı, ikincisi ise ötekini hayvan olarak görmüştü, zira “Öteki’nin ötekisi Aynı’nın ötekisiyle aynı değildi.” Ama insan bilimi olarak antropoloji, ötekiyi hayvan olarak görenin bakış açısından kuruldu. Şimdi usulca beyaz adamların antropolojisini bir kenara bırakıp bakış açımızı tersine çevirmeye çalışıyoruz: Amerikan yerli düşüncesinin çizgilerinde alter bir antropoloji nasıl kurulur?
Viveiros de Castro böylesi bir antropoloji üzerine düşünürken, postyapısalcı felsefeyi fark kavramıyla başka bir yola sokan Deleuze ile yapısal antropolojinin kurucusu Claude-Lévi Strauss’u bir araya getiriyor. Kendi benliğine düşkün Beyaz Adam Narkissos’un değil, Narkissos’u karşısına alan yerlilerin “tutarsız ve muğlak” felsefelerine dayalı bir çokluk antropolojisi geliştiriyor. Düşünceyi başka bir şekilde düşünmeye davet eden Yamyam Metafizikler, Batı felsefesinin ve antropolojisinin de mümkün dünyaların içinden yalnızca biri olduğunu keyifli bir yolculukla bize tekrar hatırlatıyor.
Michaël Fœssel
Gece
Tanıksız Yaşam
Felsefede hakikati, doğruyu, güzeli, iyiyi bulmak için gündüzün aydınlığı önemliydi, karanlık mağara ise cehaletin simgesi olageldi. Bir çağa medeniyet getirenler de “Aydınlanan”lardı. Bu kitabıyla felsefede gündüzün hegemonyasını sarsmaya çabalayan Fœssel ise bizi gecenin karanlığını felsefenin yaratıcılığı olarak düşünmeye davet ediyor. Düşünceyi farklı kılan ya geceye özgü karanlığın müphemliğiyse? Gece, bilincin tam olarak çalışmasına izin vermez; üstelik gece varlıklar açık seçik olmadığından, bilinç hep şüphe içindedir. Felsefe için en güvenilir bilgi sığınağı olan görme duyusu, gündüze kıyasla gece bozulmuş, bulanıklaşmış haldedir. Peki görmeye değil de dokunmaya ve işitmeye güvenerek felsefe yapmak nasıl olur? Böyle bir felsefe, felsefenin sevdiği kesinliği ne kadar içerir? Ahlakın ve bilincin etkisinin en aza indiği gece, gündüz kurulan hiyerarşilerin dışındaki yaratıcılıklara ve farklanmalara gebe değil midir?
2010 yılında İstanbul’da kurulan Espas Sanat Kuram, o günden bu yana sanat, tasarım, fotoğraf ve kültür eleştirisi alanlarında 40’ı aşkın kitap yayımladı. Kuruluşundan bu yana, Bursa Uluslararası Fotoğraf Festivali, Fotoİstanbul Uluslararası Fotoğraf Festivali gibi yer aldığı yerel ve uluslararası birçok etkinlikte katılımcı ve sponsor olarak rol üstlendi. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fotoğraf Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin her yıl düzenlediği Maket Kitap Festivali’nin bileşenlerinden olan yayınevi, 2019’da Türkiye Fotoğraf Sanatı Federasyonu tarafından, fotoğraf yayıncılığına yaptığı katkılardan dolayı “Yayın Kategorisi Ödülü”ne layık görüldü.
François Soulages
Fotoğrafın Estetiği: Kaybolan ve Geriye Kalan
1998’deki ilk baskısından bu yana birçok dile çevrilen ve alanında temel bir kaynak olan bu Fotoğrafın Estetiği: Kaybolan ve Geriye Kalan, fotoğraf estetiğinin ana hatlarını çiziyor. Kitap, çok sayıda fotoğraf çalışmasının analizinin yanı sıra estetik, felsefe ve psikanaliz ışığında geliştirilen yeni kavramların tanımlanmasına dayanıyor. Özellikle 1980’lerden sonra fotoğrafın geçirdiği dönüşümler ve genel olarak sanat ve edebiyatla ilişkisinin de incelendiği kitapta, fotoğrafın teknik bir iş olmaktan çıkarak nasıl sanat haline geldiği ve çağdaş sanat içindeki yeri sorgulanıyor.
Fotoğrafın gerçeklikle ilişkisi nedir? Bir fotoğraf yapıtının özelliği nedir? Fotoğraf sanatı, çağdaş sanatın kalbinde nasıl yer alıyor?
Bu temel sorulara kapsamlı cevaplar vermeye çalışan kitap, felsefi düşüncenin oldukça zayıf olduğu Türkiye’de fotoğraf ve genel olarak sanat dünyası için zihin açıcı bir çalışma…
David Bate
Fotoğraf : Anahtar Kavramlar
Fotoğrafa kapsamlı bir giriş niteliğindeki Fotoğraf: Anahtar Kavramlar’ın bu ikinci basımı, fotoğraftaki güncel değişimleri daha eksiksiz olarak ele almak için genişletildi ve güncellendi.
Fotoğraf türlerine genel bir bakışın ana hatlarını çizen David Bate, fotoğraftaki pratiklerin nasıl temel kuramsal modelleri kodlayabileceğini ve yorumlayabileceğini inceliyor. İlk basımda yer alan belgesel, portreleme, manzara, ölüdoğa, sanat ve küresel fotoğraf gibi türlerin üzerinden ilerleyen bu ikinci basım, snapshot’lar ve bakma eylemi üzerine iki yeni bölüm içeriyor. Gözden geçirilmiş ve genişletilmiş bölümler, bolca fotoğraf eşliğinde güncel pratikleri daha ayrıntılı olarak inceleme olanağı sunuyor. Fotoğraf alanında bir rehber niteliğindeki Fotoğraf: Anahtar Kavramlar, fotoğrafın toplum, görsel kültür, sanat, medya ve kültürel çalışmalar içindeki yerini inceleyen tüm dersler için temel okuma niteliğinde.
•