K24'ün alternatif ve bağımsız yayınevlerine odaklanan söyleşi dizisinin yeni konuğu LİBRA Kitap. Rıfat Bali, yayınevinin politikası, hedefleri ve sektör üzerine sorularımızı yanıtladı...
30 Ağustos 2018 14:00
LİBRA Kitap, yurt içi ve yurt dışındaki kütüphanelere Türkiye, Türkiyat ile Osmanlı çalışmaları alanlarında yayımlanan akademik kitapları temin etmek üzere 2008’de kuruluyor. Rıfat Bali’nin deyimiyle, LİBRA “akademik evsaflı kitap ihracatçısı.” Aynı bünye içinde yayıncılık faaliyetlerine de yönelen LİBRA, Türkçe, İngilizce ve Fransızca dillerinde bugüne dek 256 özgün içerikli akademik kitap yayımlıyor. Talep üzerine dijital baskı yöntemiyle çalışıyorlar; bu nedenle kitapları kitapçılarda nadiren bulunuyor. Yine aynı nedenle ve tanıtım yönünde özel bir gayret göstermemelerinin de etkisiyle, kitapları hakkında tanıtıcı yazılara, incelemelere rastlamak da pek mümkün değil.
Kurumsal alıcıların yanı sıra, yüksek lisans ve doktora öğrencileri, öğretim üyeleri, araştırmacılar ile “tarihe meraklı” okurlara yönelik yayın yapıyorlar. Çeviri değil, yalnızca telif eser basıyorlar. Kitapların etiket fiyatları da, yayınevinin de belirttiği gibi, okurlar tarafından çok yüksek bulunuyor. Bununla birlikte, yurt içindeki kurumsal alıcılara da hedefleri doğrultusunda ulaşabildiklerini söylemek güç. Rıfat Bali, “Türkiye’deki üniversitelerin yüzde 25’i yayınlarımızı satın alsa, bu 50 nüsha eder. Memnun olacağız. yüzde 50’si satın alsa (100 nüsha eder) fevkâlâde memnun olacağız. Ancak satış rakamlarımız bunu göstermiyor” diyor.
ABD Doları/TL kurundaki dalgalanmalar ve kâğıt ile mürekkebin ithali nedeniyle hemen her alandaki yayıncılık sektörünün krizin eşiğinde olduğu şu günlerde, Rıfat Bali, kitap fiyatlarının gelecek dönemlerde daha da artacağı öngörüsünde bulunuyor. Zira, yayıncılık sektörü, Bali’ye göre, “zanaat seviyesinde ve KOBİ’lerin egemenliğinde.” Zira, yine Bali’nin deyimiyle, “Türkiye’de yayıncılık sektörü önümüzdeki 10 ila 20 yıl içinde, profesyonelleşme mecburiyetinde. Sağlam bir idari altyapı kurmak zorunda. Daha uzman personel istihdam etmek zorunda. Yazılım programlarını güncellemek zorunda.”
LİBRA Kitap’ın kurucusu ve genel yayın yönetmeni Rıfat Bali ile, alternatif ve bağımsız yayınevlerine odaklanan söyleşi dizimiz kapsamında, yayıncılık alanındaki faaliyetleri, hedefleri ve sektör üzerine konuştuk. Söz, Rıfat Bali’de…
LİBRA Kitap, 2008’de kurulurken, nasıl bir hedefle yola çıktı? Yayıncılık piyasasında nasıl bir boşluk gördü ve bunu doldurmaya niyetlendi? Ezcümle; LİBRA neden kuruldu?
LİBRA Kitap’ın ana kuruluş nedeni ve faaliyet alanı Türkiye, Türkiyat ve Osmanlı incelemeleri alanlarında ihtisaslaşmış yurt dışındaki kütüphanelere Türkiye’de yayımlanan akademik evsaflı telif eserlerin ve süreli yayınların temini için tedarik hizmeti vermektir. Bunlar insan bilimleri, sosyal bilimler, arkeoloji, sanat, sinema incelemeleri alanlarında yayımlanan eserlerdir. Başka bir tabirle, LİBRA akademik evsaflı kitap ihracatçısıdır. Yayıncılık aynı bünyede icra edilen ek bir faaliyettir. Aynı bünyede olduğu için kâr/zarar hesabı yapmamız son derece zordur. Yayıncılık faaliyetimiz muhtemelen marjinal bir kâr üretmektedir.
Bugün, 10 yıl sonra baktığınızda, bu hedefe ne raddede eriştiğinizi düşünüyorsunuz?
LİBRA’nın kuruluş hedefi yurt dışındaki kütüphanelerin ihtiyacı olan Türkçe akademik evsaflı kitap taleplerini karşılamaktı. On yılın sonunda bunu kısmen başardığımızı ve tanındığımızı sanıyorum.
LİBRA Kitap kime hitap ediyor?
LİBRA’nın yayımladığı kitapların alıcıları kurumsal alıcılardır. Yani kütüphaneler. Bunun yanı sıra, yüksek lisans ve doktora öğrencileri, öğretim üyeleri, araştırmacılar ve “tarihe meraklı” bir okur kitlesi de diğer potansiyel müşterilerdir. Ancak bu kitle fiyatlarımızın emsallerine kıyasla yüksek oluşundan şikâyet etmekteler.
Fiyat politikanızdan bahseder misiniz? Neden emsallerine kıyasla daha yüksek kitap fiyatlarınız?
Yabancı dilde (Fransızca ve/veya İngilizce) yayınmadığımız kitapların etiket fiyatları her zaman üç hanelidir. Türkiye kitap piyasası şartları içinde bu “anormal” gibi gözükebilir. Ancak son derece normaldir. Bu kitaplar ileri derecede Fransızca ve/veya İngilizceye vâkıf okurlara (ezici çoğunluğu yabancı) ve de kurumsal alıcılara hitap eden kitaplardır. Bu nedenle yayımladığımız kitapları, benzeri bir kitabın Avrupa ve/veya ABD'de satıldığı etiket fiyatına yakın bir etiket fiyatıyla satışa sunmaktayız. Başka bir tabirle, dış piyasalarda geçerli olan fiyat seviyesinde fiyatlandırılmış kitaplar sunmaktayız. O seviyenin çok altında veya çok üstünde değil. Bir örnek vereyim. Hürriyet gazetesinin fiyatı 2 TL’dir. Gazetenin İngilizce edisyonu olan Hürriyet Daily News'un (Hürriyet'e kıyasla çok daha az sayfası olmasına rağmen) fiyatı ise 4 TL’dir. Bizim fiyat politikamız da budur.
LİBRA Kitap, faaliyet alanlarından birini, sosyal bilimler alanında Türkiye’ye ilişkin özgün araştırmalar yayınlamak şeklinde özetliyor. Sayısı çok olmasa da bazı üniversitelerinin kıymetli yayınevlerinin yanı sıra, ilk elde aklımıza gelen İletişim-Metis-Ayrıntı gibi büyük aktörlerin de aynı alanda yayınları var. LİBRA, bunlardan nasıl, nerede ayrılıyor?
Bizi bahsettiğiniz aktörlerden ayıran hususlar şunlardır:
a) LİBRA çeviri eser yayınlamaz sadece telif ilk baskılar yayınlar.
b) Bahsettiğiniz yayınevlerinin birden çok ürün çeşidi (dizi) vardır. Bizim ise tek bir ürün (dizi) çeşidimiz var.
c) Biz dijital baskı yöntemiyle sınırlı sayıda (50 ila 100) baskı yapıyoruz ve kitaplarımız hiç tükenmez, zira az sayıda nüsha basarak stoklarımızı hiçbir zaman sıfırlamayız. Bahsettiğiniz yayınevlerinin ilk baskıları 1000’er nüshadır. Tükendiklerinde yeni baskıları en az 250 nüshadır.
Kitabevleri ve zincir mağazalarda raflarda duran kurmaca dışı kitapların “azami çoğunluğu”nun “kes-yapıştır yöntemiyle hazırlanmış sözde ‘araştırma’ kitapları” olduğunu belirtiyorsunuz. Bunu biraz açabilir misiniz? “Sözde araştırma kitapları”nın yayıncılık dünyasındaki baskın statüsünü nasıl değerlendirmek lazım?
“Sözde araştırma” kitaplarından kastım şu. O anda gündemi işgal eden siyasî konu ve/veya şahıs hakkında çok kısa sürede kitap yayımlanıp piyasaya sürülmekte. Araştırmacı olan herkes için malûm olan gerçek, ciddi ve özgün eser yayımlama sürecinin birkaç yıl olduğudur. Dolayısıyla piyasayı dolduran bir tür kitaplar için “ciddi”, “akademik”, “bilimsel”, “özgün” sıfatları kullanılamaz. Kullanılabilecek sıfatlar “kes-yapıştır” ve/veya “recycle” (yani yazılanı tekrar harmanlayıp yazmak) sıfatlarıdır. Bu tür kitapların baskın durumda olmaları genel okur kitlesinin kültür seviyesi ile ilgilidir. Genel okur “iyi”yi, “kötü”den veya “vasat”tan tefrik edemediği için bu kitaplar baskın durumda.
Sizin deyiminizle “sözde” olsun veya olmasın, bu tür araştırma kitaplarına yönelen bu büyük okur ilgisi, neden, yine ifadeyi sizden alıyorum, “bilimsel sıfatını hak eden” araştırma kitaplarına da yansımıyor? Popüler olana talebin böylesi yoğun olmasını yalnızca güncel konuları ele almalarıyla açıklayabilir miyiz?
Bu büyük ilgi, içinde yaşadığımız dijital çağ ile ilgili. Genel okur bilgilenmek istiyor ancak bunu kolay ve ucuz bir şekilde yapmak istiyor. Yani Wikipedia seviyesinde bir genel bilgiye hemen ulaşmak istiyor. Uzman olmaya niyeti yok. O zaman bu tür kitaplar ona yetiyor. Şöyle bir örnek vereyim. Genel okur ortalama 20 TL harcamak ve bilgilenmek istiyor. Bu okur tez hazırlamıyor ve tek bir kitap okuyacak, fazla harcayacak parası da yok. O zaman bu tür kitapları alıyor. Yazarın ismine de görsel ve yazılı medyadan aşinalığı şayet varsa ve onu beğeniyorsa, o zaman o kitap ona yetiyor.
Siz yayımlayacağınız kitapları nasıl, hangi kıstaslara göre seçiyorsunuz? Dosyalar, sözgelimi, akran değerlendirmesinden falan geçiyor mu?
Dosyalar herhangi bir yayın kurulu değerlendirmesinden geçmiyor. Sadece yayın çizgimize uyup uymadıklarına, alanlarında özgün olup olmadıklarına ve kaynakçalarına bakarak değerlendiriyorum. Gerektiği takdirde tanıdık çevremdeki kişilerden görüş alıyorum ama o da çok enderdir.
Benim görebildiğim, Türkçe-İngilizce-Fransızca kitaplarınız var. LİBRA kaç dilde yayın yapıyor? Bunun getirdiği ekstra zorluklar var mı?
LİBRA Türkçe, İngilizce ve Fransızca yayın yapmakta. Şu âna kadar yayımladığımız kitapların yüzde 56’sı Türkçe, yüzde 39’u İngilizce, yüzde 5’i de Fransızca. Yabancı dilde kitap yayımlamayı tercih ediyoruz. Sebebi de LİBRA’nın esas faaliyetinin yurt dışına satış olmasıdır.
Kaç kişi çalışıyorsunuz? Dizgi, tasarım, kapak gibi çalışmalar, kurum içinde mi kotarılıyor, dışarıdan mı?
Dizgi, sayfalama, tasarım, baskı ve editörlük için dışarıdan hizmet satın alıyoruz. Kendi bünyemizde sadece editoryal (tashih, kontrol, vs.) faaliyette bulunuyoruz. LİBRA’nın kadrosu yönetim (3) ve hizmetler (3) olmak üzere toplam altı kişidir. Muhasebe işlemleri için hizmet satın alıyoruz.
Yanılmıyorsam, 256 kitap basıyor LİBRA. Bunlar arasından, geniş okur kitlelerine ulaşmasını bilhassa temenni ettiğiniz birkaç kitabı sayabilir, bunlardan bahsedebilir misiniz?
Arzumuz gerçeklerle uyuşmalı. LİBRA kullandığı baskı tekniği ve fiyat politikası nedeniyle, emsallerine kıyasla, fiyatları oldukça yüksek bir yayınevi. Geniş okur kitlesine ne kadar izah edersek edelim, okur bizi anlamak istemiyor, haklı görmüyor ve tavrımızı anlayışla karşılamıyor. Dolayısıyla arzumuz kitaplarımızın geniş okur kitlesinden ziyade esas hedef kitlemiz olan üniversite kütüphaneleri tarafından satın alınması. 2018 itibariyle Türkiye’de toplam 201 üniversite mevcut (129 devlet + 72 vakıf). Bu üniversitelerin yüzde 25’i yayınlarımızı satın alsa, bu 50 nüsha eder. Memnun olacağız. yüzde 50’si satın alsa (100 nüsha eder) fevkâlâde memnun olacağız. Ancak satış rakamlarımız bunu göstermiyor. Yani esas hedef kitlemizin çok azı kitaplarımızı satın alıyor.
Türkiye’deki üniversite kütüphanelerinin satın alım pratikleriyle ilgili bilginiz var mı? Mesela, yayımlanan her kitaptan en az bir kopya edinmek gibi bir misyonları var mı? Üniversite kütüphaneleri araştırmacılar için yeterli alanı ve imkânları sağlayabiliyor mu sizce?
Bizim yurt dışı kütüphanelere verdiğimiz hizmeti Türkiye içindeki kütüphanelere veren başka hizmet şirketleri var. Benim bildiğim kadarıyla, devlet üniversiteleri ihale usulü alıma çıkıyorlar ve en yüksek iskontoyu yapan tedarikçilerden sipariş ediyorlar. Vakıf üniversiteleri ise öyle bir usule tabi değiller. Bizim yurt dışında verdiğimiz hizmete benzer bir hizmeti veren başka tedarikçiler ile çalışıp kitapları onlara toplatıyorlar. Bizim yayınladığımız kitaplar da bu tedarikçiler üzerinden üniversitelere gidiyor. Nadiren üniversiteler bizden doğrudan kitap alırlar... Hiçbir üniversitenin yayınlanan her kitaptan bir nüsha alma gibi bir misyonu yoktur. Bu yurt dışı için de geçerlidir. Üniversitelerin bütçelerine, öğretim üyelerinin taleplerine ve her bir fakültenin üniversite içindeki ağırlığına göre değişir. Türkiye'de yeni kurulan vakıf üniversitelerin önemli bir bölümü koleksiyonlarının ciddi bir kısmını şahıslar tarafından bağışlanan ve/veya şahıslardan satın alınan koleksiyonlar ile kurmuşlardır. Türkiye'deki üniversite kütüphanelerinin yeterli alanı ve imkânı sağlayıp sağlamadığı hususunda takdir edersiniz ki cevap vermek zor. Koleksiyonlarını incelemek, yapılan tezlerin sayılarına ve niteliklerine bakmak ve ancak ondan sonra bir fikir beyan etmek gerekir. Bildiğim kadarıyla, bugün en iyi koleksiyonlar, ODTÜ, Bilkent, İSAM, Boğaziçi ve İstanbul Üniversitesi’nde mevcuttur.
Kitaplarınız, kitabevlerinde yok. Neden?
Az sayıda (50 ila 100) basılan kitapların belli başlı kitabevlerinde bulunmaları madden imkânsız. İstanbul’da sadece Eren ve Pandora kitabevlerinde kitaplarımız bulunabilir.
Neden az sayıda ve dijital baskı yapıyorsunuz? Dijital baskıyı, ofset baskıdan ayıran nedir?
Yayımladığımız kitapların türleri ve kitap piyasasının şartları. Yayınladığımız kitapların çoğu her kesime hitap eden kitaplar değil. Bu nedenle dijital baskıyı kullanıyoruz. Dijital baskı az sayıda (200’e kadar) nüshanın basıldığı hâllerde kullanılır. Bu yöntemle üretilen kitaplardan stokları bitenleri yeniden istediğiniz sayıda (1, 5, 10, 20 nüsha) tekrar baskı yapabilirsiniz. Bu, yayınevleri için stok yönetimi açısından büyük bir kolaylıktır. Dijital baskıyı kullanan tek yayınevi biz değiliz. Bugün birçok yayınevi bu yöntemle kitap yayımlamakta.
Bunca, handiyse külliyat diyebileceğimiz bir basım geçmişiniz varken, fakat bir yandan da daha niş bir alana odaklanan bir yayınevi olarak, kitabevlerinde olmamak, sektörün dağıtım zincirine katılmamak gibi tercihlerinizin artıları, eksileri neler? Sözgelimi, pek çok bağımsız kitapçı, uzun süre dağıtımcılardan paralarını alamadıklarını söylüyor. Kitabevlerinde görünür bir rafa yerleşmek ayrı bir dert. Bu sektör içi ilişkilerden azade yayıncılık ne kadar mümkün? Ya da, sizi ayakta tutan, biraz da bu ilişkilerden bağımsız çalışmanız, diyebilir miyiz?
Bizi ayakta tutan üç sebep var: Önem sırasıyla: (a) ana faaliyet alanımızın kitap ihracatı olması. (b) az sayıda baskı yapmamız ve dolayısıyla satılmayan kitap stokları, depo gibi dertler ile uğraşmamamız. (c) Finans açısından bir sıkıntımızın olmaması ve dolayısıyla dağıtıcıların geç ödeme yapmalarının bizi zora sokmaması.
Yurt içinde veya dışında fuarlara katılıyor musunuz?
Yurt içinde tek bir kere TÜYAP Kitap Fuarı’na katıldık ve bir daha katılmadık. Orayı ziyaret eden okur profili bize uymadığı gibi okur iskontolu ucuz kitap almak için oraya geliyor. Bizim fiyat politikamız ucuz fiyata dayanmıyor. Yurt dışında birkaç yıl Ortadoğu İncelemeleri Derneği'nin (Middle East Studies Association-MESA) yıllık toplantıları sırasında açılan kitap pazarına katıldık. Bu toplantılar ABD'de oluyor. Avrupa'da da benzeri toplantılara katılıp stand açtık... Ancak bu iştiraklar çok yüksek maliyetli oldukları gibi istediğimiz verimi de elde edemedik. O nedenle artık yurt dışında da katılmıyoruz.
Kitaplarınıza, gazetelerin kitap eklerinde, kitap-edebiyat dergilerinde, kültür yayını yapan çevrimiçi mecralarda yer veriliyor mu?
Hayır, verilmiyor zira bu alanda biz de hiçbir tanıtım yapma gayreti içinde değiliz.
On yıldır yayın yapan bir kurum olarak, yayıncılık dünyasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizin tespitleriniz neler?
Türkiye’de yayıncılık dünyası, büyük “yıldız” yayınevleri hariç, hâlen zanaat seviyesinde ve KOBİ’lerin egemenliğinde. Çeviriler kötü, kitaplar çoğu zaman dizinsiz veya natamam dizinlerle yayınlanmakta. Türkiye’deki kitapların etiket fiyatları Avrupa ve ABD’deki emsal türdeki kitapların fiyatlarına kıyasla çok düşük ve buna rağmen kitabevleri ve/veya yayınevleri kimi zaman çift haneli indirimler ile kitaplarını satmakta.
Türkiye’de yayıncılık sektörü önümüzdeki 10 ila 20 yıl içinde, profesyonelleşme mecburiyetinde. Sağlam bir idari altyapı kurmak zorunda. Daha uzman personel istihdam etmek zorunda. Yazılım programlarını güncellemek zorunda. Hâl böyle olunca ve de kâğıt ve mürekkebin ithal edildiği bir ülkede kitap fiyatları kaçınılmaz olarak artacaktır. Türkiye’de kitap dağıtım zincirlerinin iyi çalışmaması nedeniyle de genel okura hitap etmeyen türde kitap yayınlayan yayınevleri de gittikçe artan bir hızla dijital baskıya geçeceklerdir.