"Benedictus’un konusu aslında son derece düşünmeye değerdir. İman ile usun uzlaşması gerçekten de imkânsız mıdır? İnanç aklın bittiği yerde mi başlar gerçekten de? Bir insanı kılıç zoruyla bir şeye inandırmak mümkün müdür? Yoksa iman, usçu yoldan varılması gereken bir yerde midir?"
31 Mart 2022 14:00
İktidarı 1261’de işgalci Lâtinlerden geri alarak Konstantinopolis’in 1453’te düşüşüne (yahut bizde cârî olan tabirle İstanbul’un 1453’te fethine) kadar Bizans’a egemen olan Palaioloğos hanedanından II. Manouel Palaioloğos (Μανουὴλ Παλαιολόγος) 1391–1425 yılları arasında hüküm sürmüş, Osmanlıların artan baskısı karşısında Hıristiyan âleminden yardım istemek için 1400–1401 yıllarında İtalya ve Fransa yoluyla İngiltere’ye kadar giderek Batı Avrupa’yı ziyaret eden ilk ve tek Bizans hükümdarı olmuştur. Veliahtlığı esnasında bir süre Sultan Yıldırım Bayezid’in yanında rehîne kalan Manouel’in hükümdarlığı kısmen Osmanlı Fetret Devri’ne (1402–1413) denk düştüğünden Bizans’ın kaybetmiş olduğu bazı toprakları geri almayı başarmış, ancak bu kazanımlar kalıcı olmamış, 1422’te felç geçirdikten sonra inzivaya çekilmiş ve vefatında bugün Zeyrek Camii olarak bilinen Pantokrator Manastırı’nda toprağa verilmiştir. Konuya dair ayrıntılı bilgi için Marmara Üniversitesi öğretim üyelerinden Siren Çelik’in yakın zamanda yayınlanan biyografisine bakılabilir: Manuel II Palaiologos (1350–1425): a Byzantine Emperor in a Time of Tumult (Bir Karmaşa Döneminde bir Bizans İmparatoru: II. Manouel Palaioloğos [1350–1425]) (Cambridge ve New York: Cambridge University Press, 2021).
Konunun uzmanlarından başka pek az kişinin adını duymuş olduğu II. Manouel Palaioloğos birkaç yıl önce aniden gündeme oturuverdi. Bunun nedeni, Papa XVI. Benedictus’un 12 Eylül 2006 tarihinde Regensburg’daki konuşmasında imparatora ait bir polemik metninden yaptığı alıntının birtakım provokatörler tarafından fesat karıştırmak amacıyla bağlamından tamamen çıkartılarak kullanılması, sözlerinin dünyanın dört bir yanında kınanması ve bunun neticesinde vuku bulan kargaşada birçok kişinin ölmesi yahut yaralanmasıydı. Bu ayın konusu, söz konusu metnin alındığı kitap.
Uzun yıllar Almanya’nın Münster şehrindeki Westfälische Wilhelms-Universität’in Katolik İlâhiyâtı bölümünde öğretim üyeliği yapan Lübnan asıllı Adel Théodore Khoury’nin yayına hazırladığı kitabın künyesi Entretiens avec un Musulman: 7e controverse (Bir Müslüman ile Mülâkatlar: Yedinci Tartışma) (Paris: Éditions du Cerf, 1966). Özellikle nadir yahut değerli bir kitap değil belki, ama Regensburg konferansı sonrasında olup bitenlerin, birtakım ahlâk yoksunu çevrelerin nasıl çalıştığının ortaya çıkmasına vesile olması nedeniyle belirli bir önemi haiz.
İmparator II. Manouel Palaioloğos, Bizans’ı topraklarını genişletmekte olan Osmanlılara karşı korumak için giriştiği siyasî hamlelerin yanı sıra muhtelif edebî eserleriyle de hatırlanıyor. Bunların arasında kardeşi I. Theodoros Palaioloğos’un cenazesi için hazırladığı söylev, şiirler, bir menâkıbnâme, bir nasîhatnâme ve çeşitli konularda risâleler dikkate değer. Genç yaşından itibaren ilim ve irfana ilgi duyduğunu, ancak işgal ettiği mevki nedeniyle bundan feragat ederek siyasete yönelmek zorunda kaldığını anlattığı çeşitli birincil kaynaklarda geçiyor:
“Her ne kadar genç yaşımızda bilimsel çalışmaların semeresini tatmış isek de, çok kısa zamanda onlardan tamamen kopartılarak başka işlere sürüklenmiş, olayların karmaşası tarafından dört bir yandan kuşatılmıştık. İşlerin zorluğu, silâhların iniş çıkışları, tehlikelerin her türlüsü nefesimizi kesen şiddetli bir anafor gibi çevremizde birbirini takip ediyordu.” (s. 11)
Konumuz olan kitap, Manouel’in bir İranlı Müslüman ile Ankara’da cereyan eden bir münazara şeklinde 1391’de yazdığı eserin 26 bölümünün yedincisini içeriyor. Böyle bir münazaranın vuku bulup bulmadığı kesin olarak bilinmemektedir doğal olarak; Ortaçağ boyunca farklı dinlere mensup kişilerin kendi dinlerini yüceltip öteki dinleri aşağıladığı, kimisi münazara şeklinde birçok polemik metni yazılmıştır ve bu da pek âlâ onlardan biri olabilir. Ancak Khoury olayın gerçek olduğunu iddia ediyor ve bunun eseri emsallerinden ayıran önemli bir özellik olduğunu belirtiyor. (s. 18–19)
1411–1416 yılları arasında Fransa’da hazırlanmış olan Les Très Riches Heures du duc de Berry (Berry Dükü’nün Pek Zengin Saatleri) adlı ünlü dua mecmuasının 51b–52a varaklarında, yeni doğmuş olan Hz İsa’ya saygılarını sunmak için Doğu’dan geldikleri İncil’de anlatılan üç müneccimden İranlı Melkiyor, II. Manouel Paleoloğos suretinde solda at sırtında, sağda ise İsa’nın ayagını öperken betimlenmiş. Musée Condé, Chantilly, Fransa.
“Yedinci Tartışma”ya ün kazandıran olaya gelince, özet olarak şöyle gelişti. 2005–2013 yılları arasında Papa sıfatıyla Katolik Kilisesi’nin başında bulunduktan sonra beklenmedik bir şekilde istifa edip inzivaya çekilen XVI. Benedictus (asıl adıyla Joseph Aloisius Ratzinger) daha önce Congregatio pro Doctrina Fidei (İman Akidesi Cemaati/Örgütü) adlı, Katolik mezhebinin ilkelerini denetlemekle mükellef olan kurumu yönetmişti. Bu kurumun eski adının (Türkçe telaffuzuyla) “Engizisyon” olduğunu hatırlarsak, Benedictus’un dinî konularda son derece tutucu olduğu gerçeği herhalde kimseyi şaşırtmaz.
12 Eylül 2006 tarihinde, evvelce görev yapmış olduğu Regensburg Üniversitesi’nde “Glaube, Vernunft und Universität: Erinnerungen und Reflexionen” (İnanç, Us ve Üniversite: Hatıralar ve Düşünceler) başlıklı bir konferans veren Benedictus, akıl ve iman arasında varsayılan uyuşmazlıklardan ve bunların birbirini dışladığı yolundaki genel kanıdan felsefî düzeyde söz etmiş, bu arada İslâm’a da değinmişti.
Kur’an-ı Kerim’de bir yandan “dinde zorlama yoktur” (Bakara 2:256) denirken diğer yandan “cihad edin” (örneğin Ma’ide 5:35) buyurulması arasında görünürde bir çelişki bulunduğunu belirten Benedictus, bu bağlamda Kurtubalı zâhirî ilâhiyatçısı Ebû Muhammed Ali İbn Hazm’ın (994–1064) Allah’ın mutlak aşkınlığına dair sözlerinden bahsetmiş ve Khoury’nin bir dipnotunda (s.144) göndermede bulunduğu Roger Arnaldez’in İbn Hazm’a dair kitabına dayanarak “kendi buyruğunun bile Allah’ı bağlamadığı” inancını İslâm’a mal etmişti.
I. Manouel Palaioloğos döneminde darb edilmiş bir sikkenin bir yüzünde Hz İsa’nın, diğer yüzünde ise imparatorun resmi. Bibliothèque nationale de France, Fransa.
İşte bu bağlamda Benedictus’un, Manouel’in son derece saldırgan ifadesini konuşmasında zikr etmesi üzerine kıyamet kopmuş, İslâm âleminin her bir yanından (Türkiye dahil) sözlerini geri alıp özür dilemesi talep edilmişti. Burada şunu belirtmem lâzım. Papa’nın İslâm’a dair şunu yahut bunu söylemiş olmasının Müslümanlar arasında infial yaratmasını ne o zaman anlamıştım, ne de şimdi anlayabiliyorum. Sonuç olarak söyledikleri kendisini ve Katolik Kilisesi’ni bağlar; bundan dünyanın geri kalanına ne? Kaldı ki söylediklerinin bütünü göz önünde bulundurulduğunda adamcağızın Manouel’i tasvib ederek değil kınayarak bu sözleri naklettiği kolayca anlaşılır:
“Ehl-i kitab’a ve kâfirlere reva görülen muamele arasındaki fark gibi ayrıntılara girmeden ve şaşırtıcı, kabul etmemiz mümkün olmayan bir haşinlikle muhâtabına genel olarak şiddet ve din arasındaki ilişkiye dair şöyle diyor: ‘Bana Muhammed’in getirdiği herhangi bir yeniliği göster, orada yalnızca habis ve insanlık dışı şeyler bulacaksın, örneğin vaz’ ettiği inancı kılıç zoruyla yaymak emri gibi.’ Kendini bu denli güçlü sözlerle ifade ettikten sonra imparator inancın şiddet yoluyla yayılmasının neden us dışı olduğunu ayrıntılı olarak belirtmeye girişiyor.”
Papa’nın, kitabın 142–143. sayfalarında Yunanca ve Fransızca olarak yer alan bu alıntıyı “şaşırtıcı, kabul etmemiz mümkün olmayan bir haşinlikle” söylenmiş addettiği gözardı edilip bir de üstelik alıntı kendisine mal edilince yer yerinden oynamıştı. Daha sonra Benedictus şöyle bir açıklama yaptı:
“İslâm âleminde bu alıntı malesef şahsî kanaatimin ifadesi olarak yorumlanmış ve bu nedenle gayet anlaşılır bir şekilde öfke uyandırmıştır. Umarım metnimi okuyanlar, bu cümlenin, kendisine büyük bir dinin kutsal kitabı sıfatıyla lâyık olduğu saygıyı duyduğum Kur’an konusundaki kişisel görüşümü yansıtmadığını hemen görebilecektir. İmparator II. Manouel’in sözlerini alıntılarken sadece iman ile us arasındaki temel ilişkiyi ortaya koymağa çalışıyordum. Bu hususta II. Manouel ile hemfikirim, ancak polemiğini tasdik etmiyorum.”
On beşinci yüzyıl sonlarına ait olan The St Alban’s Chronicle’da II. Manouel Palaioloğos’un İngiltere ziyaretinde Kral IV. Henry ile buluşması. Lambeth Palace Library, İngiltere.
Benedictus’un konusu aslında son derece düşünmeye değerdir. İman ile usun uzlaşması gerçekten de imkânsız mıdır? İnanç aklın bittiği yerde mi başlar gerçekten de? Bir insanı kılıç zoruyla bir şeye inandırmak mümkün müdür? Yoksa iman, usçu yoldan varılması gereken bir yerde midir? Sanırım inançlı olanların çoğu imanlarının mantığa dayandığını, inançsız olanların çoğu ise inançlıların mantıklarını askıya aldıklarını söyleyecektir. Bence sorun o kadar basit değil, ne biri haklı ne öteki.
Bu bir yana, Regensburg olayından çıkartılacak önemli bir ders var. Yok Papa İslâm’a hakaret etmiş, yok Sezen Aksu Hz Adem’e cahil demiş... سَيَجْزِيهِم بِمَا كَانُوا۟ يَفْتَرُونَ Söylenecek başka bir şey yok.
•.
GİRİŞ RESMİ:
Kardeşi Mystras (Mezistre) despotu I. Theodoros Palaioloğos’un cenazesi için hazırladığı söylevin bir yazma nüshasında yer alan, II. Manouel Palaioloğos’un minyatürü. Bibliothèque nationale de France, Fransa.