"Dosyalar, kâğıtlar arasından çıktı bu otoportre. Orhan Veli’nin kendi elinden çıkma, bildiğimiz kadarıyla tek otoportresi, bir de altında “Cep delik cepken delik” şiiri. Başka şiirlerini biliyoruz el yazısıyla, ama desen nadirattan, eşi benzeri yok."
06 Ocak 2022 17:30
Yıl galiba 1988, Şehir diye nefis bir dergi çıkıyor, içinde de Ece Ayhan, çeşitli insanlarla konuşmaya benzemeyen konuşmalar yapıyor. Onlardan birinde gördüm adını ilk. Fikret Ürgüp. Ara tara, yok… En son Ankara’da, Kızılay’daki Halk Kütüphanesi’nde varmış, buldum kitaplarını, Van ile Kısa Lodos Hikâyeleri’ni.
O sıralar Gece Yayınları’nı kurmuşuz. Aman dedim, bu kitapları tekrar basalım. Tabii, mirasçısını bulup bir sözleşme imzalamak gerek. Leyla Erbil verdi adını, eski eşi, Mahpeyker Hanım imiş. Mahpeyker Enver, Enver Paşa’nın kızı. Onunla yazışmaya başladım, görüştük birçok kez de. Üzücü birtakım olaylarla örülü bir hayat tabii. Biz Gece’de kitapların tekrar baskısını yaptık. Ben bir de önsöz yazdım. Mahpeyker Hanım da bana, Fikret Bey’den kalan evrak-ı metrukeyi verdi.
Fikret Ürgüp, Sait Faik’in, Tanpınar’ın falan doktoru. Orada bulduğumuz günlüğünü de YKY’de bastık Dosdoğru Günlük diye, hatta rahmetli Mustafa Irgat hazırladı baskıya, tanımış Fikret Bey’i ve oğlu Hasan’ı. Evrak bende, Ankara’daki evde kaldı. Bir kısmını, daha sonra Sevengül Sönmez’le Bütün Eserleri’ni hazırlayacak olan Haldun Soygür’e verdim, bir kısmı da kaldı. Sene 1993 olmalı.
Bu yıl tekrar Ankara’ya dönüp kitaplarımı ve dosyalarımı elden geçirirken bu kutuları da açtım. Dosyalar, kâğıtlar arasından çıktı bu otoportre. Orhan Veli’nin kendi elinden çıkma, bildiğimiz kadarıyla tek otoportresi, bir de altında “Cep delik cepken delik” şiiri. Başka şiirlerini biliyoruz el yazısıyla, ama desen nadirattan, eşi benzeri yok. Tam o sırada, Antalya’da Münevver Eminoğlu, Necmi Sönmez ile Şair Ressamlar üzerine bir sergi açıyorlardı. Deseni onlara gönderdim, son dakikada sergiye koydular. Şimdi de K24’e gönderiyorum. Hikâyesi budur.
•