Uzun zaman sonra ilk kez basına konuşan Philip Roth, ABD Başkanı Trump’ın “hayal gücünü bile aşan” özelliklerine değindi
Philip Roth, 2004 yılında yayımlanan The Plot Against America adlı romanındaki karakter ile ABD Başkanı Donald Trump arasındaki benzerliklere ilişkin ilk kez konuştu. The Plot Against America, Franklin Roosevelt'in, 1940'taki ABD başkanlık seçimlerini, Atlantik Okyanusu’nu 1927’de ilk kez tek başına geçen pilot olarak adını tarihe yazdıran Charles Lindbergh’e kaybetmesiyle gelişen olayları alternatif bir tarih anlatısı olarak ele alıyor. Roman, Charles Lindbergh’in başkanlık dönemi boyunca Amerikalı Yahudilerin maruz kaldıkları antisemitist muamelelere odaklanıyor.
Philip Roth’un, Trump’ın başkanlığından 12 yıl önce yarattığı ve “Fühler muhteşem biri” şeklindeki görüşlere sahip karakteri Charles Lindbergh ile Donald Trump’ın ırkçı söylemleri arasındaki benzerlik, ABD’de birçok gazeteci ve kitap eleştirmenini, Roth’un Trump hakkındaki görüşlerinin peşine düşürmüştü. Altı yıl önce yazarlıktan emekli olduğunu ve artık yazmayacağını söyleyen 83 yaşındaki ödüllü yazar, Trump ve başkanlığı hakkındaki görüşlerini mail aracılığıyla New Yorker’dan Judith Thurman’a anlattı.
Türkçede de İnsan Lekesi, Pastoral Amerika ve Bir Komünistle Evlendim gibi kitaplarıyla hatırı sayılır bir okur kitlesine sahip olan Philip Roth, yeni başkan Trump’ı, “karakter ve zekâ sınırları” bakımından eski başkanlar Richard Nixon ve George W. Bush'a kıyasla daha “endişe verici” bulduğunu söylüyor.
New Yorker’dan Judith Thurman, Philip Roth’a romanındaki hikâyenin Trump’ın başkan olmasıyla gerçekleşip gerçekleşmediğini sordu. Roth, The Plot Against America romanını yazarken amacının, Amerika'da gerçekleşmeyen, ancak Avrupa’daki Yahudilerin başına gelen, "başkasının gerçeği" olan bir dizi olayı dramatize etmek olduğunu söylüyor. Yazar, kitabıyla ilgili “Yaptığım tek şey, -eğer böyle bir kelime mevcutsa- geçmişi yenilgiye uğratmaktı. Bunun burada nasıl olabileceğini ve gerçekte nasıl olduğunu göstermekti” dedi.
ABD’deki “çılgınlık” karşısında kurmaca yazmanın giderek zorlaştığını ifade eden yazar, kendisine yöneltilen “Trump sizin hayal gücünüzü aşan bir karakter mi” sorusunu şöyle cevaplıyor: “Trump bir karakter olarak değil, -mülk sahibi, tecrübesiz, hissiz kapitalist katil- bir insan tipi olarak hayal gücünü aşıyor.. Bu, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Trump.”
Roth sözlerine şöyle devam ediyor: “1933 yılında doğdum, Roosevelt’in başkan seçildiği yıl. Ben on iki yaşıma gelene kadar başkan oydu. O günden itibaren ‘Roosevelt Demokratı’ oldum. Richard Nixon ve George W. Bush’un başkanlığı boyunca bir vatandaş olarak yaşayabileceğim bütün endişeleri duydum. Ancak, her ne kadar onların karakter ve zekâ açısından sınırlı olduklarını düşünsem de, ikisi de insanlıktan yoksunluk bakımından Trump’la boy ölçüşemezdi. Trump, yönetişimden, tarihten, bilimden, felsefeden ve sanattan bihaber, incelikleri ya da küçük farkları tanımak ya da ifade etmekte başarısız, edep nedir bilmez ve yetmiş yedi kelimelik, İngilizce değil de ‘Denyoca’ olarak adlandırılması daha doğru olacak bir kelime dağarcığına sahip" şeklinde devam ederek Trump’ın yetersizliklerine dikkat çekti.
Yazar, mail’inde, roman karakteri ile gerçekte böyle bir başkana sahip olmak arasındaki farka ilişkin olarak şunları söyledi: “Charles Lindbergh gibi birinin bile başkan seçildiğini hayal etmek Trump’ın seçilmesinden daha olasıydı aslında. Lindbergh, Nazi sempatisi ve ırkçı eğilimlerine rağmen, 1927'de Atlantik Okyanusu’nu geçerken muazzam fizikî cesaret ve deha sergileyen büyük bir havacılık kahramanıydı. Bir karakteri, bir meselesi vardı ve Henry Ford ile birlikte döneminin dünya çapında en ünlü Amerikalısıydı. Trump ise güven kazanıp bunu suistimal eden bir düzenbazdan fazlası değil. Trump’ın Amerikalı atası olarak, Herman Melville’in esrarengiz biçimde karamsar ve garip bir biçimde yaratıcı son romanı, ‘Sahtekârlık Sanatı’ olarak da tarif edilebilecek The Confidence-Man kitabı gösterilebilir.”
Yetmiş yedi yaşında emekli olduğunu açıklayan Roth, bugün Donald Trump’ın kendini eleştiren gazeteci ve yazarlara ne gibi tavsiyeler vereceği sorusunu ise “Yazarların, ne istediklerini yazmak, siyasî durum hakkında konuşmak veya uygun gördükleri şekilde örgütlenmek için var olan muazzam Amerikan özgürlüğünden istifade etmeye sağlam bir şekilde devam edeceğini düşünüyorum” şeklinde yanıtlıyor. (New Yorker / K24)