"Tarihi dönemler, siyasi çevreler, şahsiyetler, zaman içinde soyut bir mahiyet kazanır. O dönemlerde yaşananlar ve yaşayanlar, zamanında ne ifade eder bilinmez, şahsiyetlerin her zaman pek çok çeşit olduğu unutulur, bazılarının şimdilerde etrafımızdakilere ne denli benzer olduğu düşünülemez. Hatırat, biyografi okumak bu bakımdan çok ufuk açıcıdır. Bunlara ‘portre’ yazılarını, kitaplarını eklemek gerek..."
31 Temmuz 2020 23:48
ESKİ KALEMLER pek nüktedandı. İkinci Meşrutiyet ve erken cumhuriyet devrinin tanınmış düşünce adamı Hüseyin Cahit Yalçın, Tanıdıklarım başlığı altında yayınladığı, 34 portreden oluşan anılarında, dönemin pek çok simasından biri olan Said Halim Paşa için şunları söylemişti:
“Cennetten yeryüzüne düşmüş Adem babamız yeni muhitini ihtimal ki İttihat ve Terakki içine karışmış Said Halim Paşa kadar yadırgamamıştı.”
Zira, İttihat ve Terakki lider kadrosu, Paşa’nın aristokratik muhitinden çok uzak orta sınıf asker, aydın ve bürokratlardan oluşuyordu. Siyaset sahnesinde, böyle uyumsuz gibi görünen pek çok ittifak örneği vardır. Kâh, Paşa’nın Abdülhamid düşmanlığı ile Jön Türklerinki örtüşür, kâh Demokrat parti döneminde olduğu gibi, alafrangalaşmış eşrafın, tacirin Tek Parti’ye husumeti ile, kırsal kesimin itirazları buluşur.
İlk kez 1936 yılında Yedigün dergisinde tefrika edilen bu metin 2001’de Yapı ve Kredi Yayınları, daha sonra Ötüken Yayınevi tarafından basıldı. 2000’li yılların başında AK Parti çevresine dahil olan liberal çevreler bana Hüseyin Cahit’in bu tasvirini hatırlatırdı. O dönemde, bu Beyaz Türkler çevreleri tarafından yadırganmaktan kaçınmak için, Erdoğan’ın önünde nasıl Talisker viski içtiklerini, içkisiz davetlerde nasıl çıngar çıkarttıklarını anlatır dururlardı. Tabii o devirler çoktan geçti, küsenler oldu, tüm gayretlere rağmen dışlananlar oldu, düne kadar AK Parti’ye övgüler düzen veya hiç olmazsa işini yürütenlerin bir kısmı keskin muhalif oldu. Bu çevrelerden gelip şimdilerde kendilerine bir yer bulanlar, değil çevreleri yadırgamak ve hafiften küçümsemek, azami uyum sağlamak için Hac, olmazsa Umre yollarına düştü.
TARİHİ DÖNEMLER, siyasi çevreler, şahsiyetler, zaman içinde soyut bir mahiyet kazanır. O dönemlerde yaşananlar ve yaşayanlar, zamanında ne ifade eder bilinmez, şahsiyetlerin her zaman pek çok çeşit olduğu unutulur, bazılarının şimdilerde etrafımızdakilere ne denli benzer olduğu düşünülemez. Hatırat, biyografi okumak bu bakımdan çok ufuk açıcıdır. Bunlara ‘portre’ yazılarını, kitaplarını eklemek gerek. Dahası, portre yazarları, kendilerinden ziyade başkalarından bahsediyor oldukları için, size pek çok şahsiyet portresini daha açık sözlü biçimde sergiler, bunlar sizi sözü geçen şahıslardan öte kişilik tipleri üzerine düşündürür.
Yusuf Ziya Ortaç, Portreler adlı kitabında (İstanbul Yeni Matbaa, 1960) Yahya Kemal’i bakın nasıl anlatıyor:
“İstese dünyanın en sevimli insanı olurdu. Ama bunu istemesi için sizden istemeyeceği şey yoktu. En azı kendisine tapmanızdı… Yahya Kemal’i memnun etmek mi? Bu yalnızca kendisini beğenmekle olmazdı. Başkalarını da beğenmeyecektiniz. Hem şöyle böyle başkalarını değil, Ahmet Haşim’i bile, Mehmet Akif’i bile, Tevfik Fikret’i bile, Abdülhak Hamit’i bile!”
Nitekim, Yahya Kemal’in Siyasi ve Edebi Portreler’ini okursanız Yahya Kemal’in nasıl etrafında beğenilecek adam bulamadığını görürsünüz. Olur ya, bazı adamlar zor beğenir, dahası her dönemin siyasi kavgaları insanları karşıt şekilde konumlandırır. Ancak büyük şair, Refik Halid’e karşı olmakla kalmaz, son dönem seçkin bir Osmanlı ailesine mensup olmasına rağmen onu “söyleyişi, yiyişi ve muamele edişi ile avamdan olduğu pek belli” diye resmeder. Üstelik Refik Halid alaturka keyifleri olmasına karşın pek alafranga bir adamdır ve Lübnan’da sürgün yaşarken, Cumhuriyet devrinde kendisine karşı yazı yazan bir gazeteciyi ve benzerlerini, “şampanyanın nasıl içileceğini bilmedikleri” için aşağılayan biridir.
Tabii her ‘portre’ veya ‘tanıdıklar’ yazarı Yahya Kemal gibi sadece menfi izlenimler yazmaz, bazıları tam tersine çevresinde hayırla yad etmek istediklerini yazar. Samet Ağaoğlu’nun Babamın Arkadaşları, bir devrin tanınmış şahsiyetlerini kendine göre olumlu veya olumsuz resmeden önemli bir tanıklık metnidir, zira babası İkinci Meşrutiyet döneminin ünlü aydınlarından Ağaoğlu Ahmet’tir, çevresindekiler mühim çehrelerdir. Diğer taraftan, kendisi de siyasi bir figür olan, Demokrat Parti’nin kurucularından Samet Ağaoğlu, kendi devrine ilişkin tanıklıkları içeren Aşina Yüzler (Ağaoğlu Yayınevi, 1965) kitabının girişinde, isim vermeden çevresindeki bazı şahısların empresyonist ressamlar gibi tablosunu çizeceğini vaat eder. Belli ki, polemikten kaçmak veya kırıcı olmamak için bu yöntemi benimsemiştir, nitekim kitabının başında şöyle der:
“İyi biliyorum, kendilerini bu portrelerde bulmak isteyenler, arayanlar, bulamadıkları için kızanlar olacak. Sonra yine biliyorum, yüzlerini tanıyanlar arasında ‘Canım ben böyle miyim, Hayır, doğru değil’ diye haykıranların sesleri kulağıma gelecek.”
BELLİ ŞAHISLARI isim vermeden resmetme çabası, o devir geçtikten sonra değil polemik konusu olmak, deşifre etmesi zor bir kılavuz haline gelebilir. Ancak diğer taraftan, isimsiz portreler farklı devirlerde benzer kişilik ve davranışları daha iyi değerlendirmemizi sağlayabilir. Nitekim, Ağaoğlu, siyaset ve siyasetçilere oldukça alaycı baktığı bu kitabında biraz da, böyle genellenebilir kişilik modelleri çiziyor.
Aman, ‘lider tapıcıları’, ‘her devrin adamları’, ‘sahte idealistler’ gibi her devirde bulunur tipler bizi siyasetin ve insanların hiç değişmediği düşüncesine de sevk etmemeli. Böylesi bir bakış, olan biteni ‘böyle gelmiş, böyle gider’ diye kanıksamak ve siyaseti şahısların hırslarının bir karışımı, bir kör döğüş gibi tanımlamak gibi dar bir yaklaşıma yol açar. Daha iyi bir dünyanın mümkün olduğuna inancı sarsarak, bu yolda emek vermek hevesini öldürür. Siyaset, düşünce ve basın dünyasında belli şahsiyet portrelerinin farklı devirlerde birbirini tekrarlamaları, siyasi bakışımızın merkezini tayin etmekten ziyade sadece dikkate almaya değer bir kaynaktır.
Bu kaygıyı not düştükten sonra, bitirmeden portre yazınında son olarak Çetin Altan’ın Bir Yumak İnsan’ına dikkatinizi çekmek isterim. Tabii ki, o da kişilik portrelerini alaycı üslupla, kendi siyasi meşrebine göre çiziyor. Ancak sadece siyasetçi, gazeteci değil her türden insanı ince ince tiye alıyor, Çetin Altan’ı ister sevin ister sevmeyin, her devir için son derece eğlenceli bir okuma vaat ediyor.
•
GİRİŞ RESMİ:
(Soldan sağa) Yahya Kemal Beyatlı, Yusuf Ziya Ortaç, Hüseyin Cahit Yalçın, Çetin Altan, Samet Ağaoğlu, Refik Halid Karay, Said Halim Paşa.