Çocuk ve genç tiyatrosu Unga Klara, İsveç'te ulusal sahne statüsü alan alanındaki ilk kurum oldu. Tiyatronun CEO'su Nisha Besara, Unga Klara'nın sanat anlayışını ve İstanbul'daki projelerini K24'e anlattı...
19 Ekim 2017 14:00
İsveç’te 1975 yılında kurulan çocuk ve genç tiyatrosu Unga Klara, 2018 itibariyle "ulusal sahne" statüsünde çalışmalarını sürdürecek. Bu kapsamda, tiyatronun aldığı devlet desteği 2018 yılı için 16.2 milyon İsveç kronu (yaklaşık 7.23 milyon TL), sonrasında ise her yıl 15.4 milyon İsveç kronu (yaklaşık 7 milyon TL) olarak seyredecek.
İsveç Kültür ve Demokrasi Bakanı Alice Bah Kuhnke, Unga Klara’nın ulusal sahne statüsü almasına ilişkin olarak, “İsveç’in en nihayetinde çocuk ve genç sahne sanatları alanında bir ulusal sahneye kavuşuyor olması şahane bir haber. Bunun gerçekleşebilmesi için çok sayıda insan uzun zamandır canını dişine takıyor” yorumunda bulunuyor. Alanında ulusal sahne statüsü kazanan ilk tiyatro olan Unga Klara, bu kapsamda, ülke çapında çocuk ve gençlerin yüksek kaliteli ve öncü niteliğinde sahne sanatlarına ulaşımını mümkün kılmak adına çaba gösterecek.
Unga Klara, bu yıl ikincisi düzenlenen Atta Festival ile iş birliğinde[1], İstanbul'da üç günlük bir atölye gerçekleştirmeye hazırlanıyor. Tiyatro Akademisi adıyla çocuklar ve gençlere yönelik performanslar üreten sanatçılarla ücretsiz olarak buluşacak etkinlik, 20-21 Ekim'de Çıplak Ayaklar Kumpanyası'nda, 22 Ekim'de ise Bakırköy İspirtohane Kültür Merkezi'nde düzenlenecek.
İki yılı aşkın bir süredir tiyatronun CEO’su olarak görev yapan Nisha Besara, Unga Klara’nın ulusal sahne statüsü almasındaki en önemli figürlerden biri. Expressen gazetesinde köşe yazıları yazan, Dagens Arena dergisinin kurucu genel yayın yönetmeni olan Besara, 21 Kasım'da İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında düzenlenen Türkiye ve Avrupa'da Çocuklar İçin Kültür ve Sanat başlıklı söyleşiye de Atta Festival'in kurucusu Hakan Silahsızoğlu ile konuşmacı olarak katılacak.
Nisha Besara ile Unga Klara’nın "ulusal sahne" statüsü almasına uzanan yol ve tiyatronun perspektifi üzerine konuştuk…
Çocuklar ve gençler için deneysel bir sahne olarak çalışmalarına başlayan Unga Klara, nasıl oldu da ulusal sahne statüsüne yükseldi?
Çünkü her ne kadar Unga Klara çocuklar ve genç insanlar için epey ilerlemeci ve deneysel bir sahne olsa da uzun bir geçmişimiz var. Unga Klara 43 yıl önce Suzanne Osten tarafından kuruldu. Osten, dünyanın dört bir yanında pek çok tiyatronun, çocuklara ve genç insanlara nasıl hitap etmeleri gerektiği, onlar için ve onlarla nasıl sanat üretebilecekleri gibi konularda dayanak olarak aldığı bir temel kurmayı başardı. Bu bakımdan, tiyatronun köklü bir geçmişi olması, hem ulusal hem de küresel çapta merkezleri olması önemli faktörler. Dahası, Suzanne sahne sanatları alanında dünya çapında tanınan bir süperstar. Dolayısıyla, iki yıl önce CEO olarak Unga Klara'da göreve başladığımda, tiyatronun ulusal sahne statüsü almasının mümkün olduğunu fark ettim.
Neden?
Unga Klara, kuruluşundan itibaren Stockholm Şehir Tiyatrosu bünyesinde çalışmalarını sürdürmüştü. Neden sonra, şehir tiyatrosunun genel müdürü ile Suzanne arasında bir anlaşmazlık oldu ve tiyatro, Unga Klara'ya ayıracakları yer olmadığını söyledi. Bu aşamada, Unga Klara'nın yaşamasını sağlayabilmek adına fon toplamak üzere çeşitli inisiyatifler kuruldu. Devlet fonu da alıyorduk ve öne sürülen en önemli argüman, Unga Klara'nın hem ulusal hem de uluslararası sahne sanatları açısından çok kıymetli olduğuydu. Bu sekiz yıl içinde, Unga Klara'nın bir şekilde ulusal sahne statü almasının gerektiği konuşuluyordu. Devlet, sahnenin yaşamasını sağlamak için sorumluluk almalıydı. Fakat tiyatro, politik sistemin nasıl işlediği konusunda çok bilgili değildi. İşte bu aşamada, iki yıl önce ben devreye girdim. Daha öncesinde politika ve medya alanında çalışıyordum. Bu sayede, Unga Klara'nın ulusal sahne statüsü almasının hayli mümkün olduğunu fark ettim. Çünkü çok iyi bir temel vardı. Hızla lobi çalışması yapmaya başladım ve iki yıldır da lobicilik yapıyorum.
Lobicilik çalışmalarınız tam olarak neyi içeriyor?
En geleneksel anlamıyla politik lobi çalışması yürütüyorum. İnsanlarla, farklı insanlarla, farklı parti temsilcileriyle, farklı statülerden insanlarla sürekli irtibatı sıkı tutuyorum ve asla vazgeçmiyorum. Zamanım, önerimizi kabul etmekten başka çareleri olmadığını anlamalarını sağlamakla geçiyor.
Yani, lobicilikle de sonuç alınabiliyor?
Evet, lobicilikle sonuç alınabiliyor. En azından, dikkate değer bir davayı savunduğunuzda işe yarıyor. İsveç'te kültür sektöründeki hemen herkes Unga Klara'ya bayılıyor. Kültür Bakanının da Unga Klara'yı ve çalışmalarımızı çok kıymetli bulduğunu yakından biliyorum. Yani, bu sefer, bu tekil durumda lobicilik işe yaradı.
Peki, Unga Klara daha sol görüşlü, politik bir tiyatro olarak biliniyor... Böyle net bir duruşa sahip politik bir tiyatronun devlet desteği alması sorun yaratmadı mı?
Unga Klara hiçbir zaman sol görüşlü olduğu yönünde bir koşul belirleyip buna sadık kalacağı iddiasında bulunmadı. Ne ki, yenilikçi ve ilerlemeci bir oluşum olduğundan, sol görüşlü olduğu varsayılabilir. Tabii, tiyatro zaman zaman büyük tartışmalara da neden oldu. Suzanne çocuklar için boşanmayı konu alan bir oyun sahneleme kararı aldığında, pek çok insan rahatsız oldu. Altı aylık bebekler için oyun çıkarma kararı alındığında -tiyatroda bu oyunlara bebek draması diyoruz- pek çok insan rahatsız oldu. Fakat Suzanne sebat etti; asla erken olmadığını, bebeklerin bile oyunlardan bir şeyler alabildiklerini insanlara gösterdi. Dolayısıyla, evet, zaman zaman hararetli tartışmalar oldu. Ulusal sahne statüsü almamızın ihtimal dâhilinde olduğunu düşünmemin sebeplerinden biri de, İsveç'te işçi- yeşil bir hareketin iktidarda olması. Dört yıl sonra, seçimlerden nasıl bir sonuç çıkacağını kim bilebilir ki? Şimdi buradayım, fikren yakın olduğumuz bir hareket iktidarda ve şimdi benim neslim, benim akranlarım ülkeyi yönetiyor. Yani, fırsat penceresi önümüzde açılmak üzere hazır duruyordu.
Unga Klara'nın ilk dönem eleştirilerine baktığımızda, "Çocuklar için yapılmış ama çocuklara uygun değil" şeklinde yorumlar öne çıkıyor. Çocuk söz konusu olduğunda, insanların- en liberal kesimlerin bile sansüre karşı tavrı değişiyor. Tabular çok daha keskin. Siz, tiyatro olarak çocuklara anlatılamayacak konular olduğunu düşünüyor musunuz, yoksa çocuğa neyi nasıl anlattığınız mı önemli?
Evet, kesinlikle. Çocuklar da insan olduğundan ve etraflarında olan biten şeyleri gördüklerinden, hiçbir konunun tabu olmadığını söyleyebilirim. Biz yetişkinler olarak şu veya bu konu hakkında konuşmamayı yeğleyebilir, üstelik bunun çocukların iyiliği için olduğunu söyleyebiliriz. Bu durumda da, çocuklar bizim yönlendiriciliğimiz olmadan, "tabu" denilen konular hakkında kendi görüşlerini, kendi hislerini oluşturmaya çalışacaklar. Dolayısıyla, bu konuları konuşmaktan çekinmememiz gerekiyor. Unga Klara'nın temel ideolojisi, çocukları, çocukların düşüncelerini, çocukların yaşamlarını ciddiye almamız gerektiği şeklinde özetlenebilir. Sanatımızı da bu şekilde üretiyoruz. Çocukları dinliyoruz. Çocukları ciddiye alıyoruz. Ve her zaman oyunlar hakkında onların bakış açısını kavramaya ve yansıtmaya çalışıyoruz. Diyelim ki; yalnızlık, yalnız hissetme... Yalnızlığı bir yetişkinin bakış açısından değil, çocuklar için çocukların bakış açısından sahneye koyuyoruz. Dolayısıyla, oyunları çıkarırken çocuklarla sürekli diyalog hâlindeyiz. Çocuklarla neden ciddi konular hakkında konuşmamamız gerektiği söyleniyor, bir türlü anlamıyorum. Ölüm... Çocuklar ölümü çevrelerinde görüyor. Biz de onların ölümü nasıl algıladığını anlamaya çalışmalı ve onların açısından olaylara bakmayı öğrenmeliyiz.
Unga Klara sanatını nasıl üretiyor?
Epey uzun bir prova sürecimiz var. Klasik bir oyunda, bir oyun yazarı tarafından kaleme alınmış bir metniniz olur. Bir yönetmeniniz olur, gelir ve kastı seçer. Sonrasında, dört- beş hafta boyunca âdeta bir balonun içinde hapsolmuş gibi oyununun provalarıyla geçer. Derken prömiyer ve oyun sonunda seyirciyle buluşur. Bizim provalarımız genellikle 10-12 hafta kadar sürüyor. Çok uzun. Provaların ilk haftasından itibaren, referans gruplarıyla toplantılar yapıyoruz. Bu oyunun hedef kitlesi kim? 6-9 yaş arası mı, 13-19 yaş arası mı, bebekler mi? Her kim olursa olsun, provalar boyunca her hafta bu yaş grubundan insanlarla buluşuyoruz ve sahnede yaptıklarımızı onların nasıl algıladığını, onların neler düşündüğünü kavramaya çalışıyoruz. İlk hafta belki yalnızca metni okumakla geçiyor. Dolayısıyla, yaptığımız her şeyde o yaş grubunun bakış açısını almaya ve onu yansıtmaya özen gösteriyoruz. İlk haftadan son haftaya dek... Bununla birlikte, oyunun mesele ettiği konu hakkında kendimizi eğitmeye çalışıyoruz. Oyun her ne hakkındaysa, yalnızlık mı boşanma mı ölüm mü, araştırmacılarımız var, alanında uzmanlar gelip bu konularda bizi özel olarak eğitimden geçiriyorlar. Yalnızca oyuncular değil, tiyatroda çalışan herkes, ışıkçısından kostümcüsüne, bu eğitimlere katılıyor. Çünkü, bu konu her neyse, bir sezon boyunca tiyatroya hâkim olacak. Dolayısıyla, tiyatroda çalışan, tiyatroyu temsil eden herkesin bu konularda bilgili ve bilinçli olması, doğru tavrı almayı bilmesi bizim için çok önemli.
Sizce, bir çocuk tiyatrosu, iyi bir çocuk tiyatrosu hangi özelliklere sahip olmalı?
Çocukları ciddiye almalı, derim. Çocuk tiyatrosu, ekseri didaktik konulara eğiliyor; çocuklara bir şey öğretmek istiyor ve bunu çok göstermeci bir şekilde yapıyor. Eğlenceye büyük önem veriyorlar, dans ve şarkı oyunların önemli bir kısmını oluşturuyor. Aynı konuda yetişkinler için bir oyun hazırladığınızı düşünün; epey ciddi olacaktır, ne dans ne şarkı sahnede olacaktır. Ciddi derken, oyun üzgün veya ağır olmak zorunda demiyorum. Fakat çocuklar için sanat üretirken yaptığınız işi ciddiye almak gerekiyor. Unga Klara gibi bir yaklaşımı benimsemeyen diğer çocuk tiyatrolarını sahnede izlediğimde, "Dalga mı geçiyorsunuz? Benim çocuğum niye bundan keyif alsın ki" diye düşünüyorum ister istemez. Çocuklara zaten bildikleri şeyleri, çocukları hiç ciddiye almadan öğretmeye çalışıyorlar. Çünkü yetişkin bakış açısından olaylara yaklaşıyorsunuz ve çocuklar bundan keyif alacaktır diye düşünüyorsunuz, siz düşünüyorsunuz bunu. Çocukların bakış açısını yansıtmıyorlar.
Unga Klara'nın estetik yaklaşımını ve dilini nasıl tanımlarsınız?
Gerek estetik gerekse dil, çocukların bakış açısını ciddiye almakla belirleniyor. En önemli insanlar olarak gördüğümüz çocuklar ve gençler için en önemli konularda çalışacak cesareti gösterebilmekle belirleniyor. Bu sanat, en az Kraliyet Tiyatrosu'nda sahnelenen sanat kadar önemlidir, diyebilecek cesareti duymakla belirleniyor. Çocuklar da insan ve özen gösterilmiş, nitelikli sanat eserlerine ulaşma hakları var.
Çocuklara nasıl ulaşıyorsunuz?
Ekseri gün içinde, okul saatlerinde tiyatroya geliyorlar. Okullarla, okul müdürleriyle, öğretmenlerle iletişime geçiyoruz. Ve sınıf sınıf sahne alıyoruz. Çoğunlukla biz okullara gidiyoruz.
Suzanne Osten'in, kariyerinin başından itibaren Brecht ve Dario Fo'dan çok etkilendiğini biliyoruz. Beri yandan, son 40 yıl içinde yetişkin tiyatrosu alanında büyük gelişmeler- değişiklikler oldu. Unga Klara, yetişkin tiyatrosundaki bu yeniliklerden nasıl etkilendi?
Bu soruya cevap verecek yetkinlikte değilim, beni mazur görün. Ben tiyatrocu değilim; politika ve medya alanında eğitimliyim. Unga Klara'da çalışmaya başlamadan önce de tiyatro ve sahne sanatları hakkında hiç bilgim yoktu. Şunu diyebilirim; Suzanne Osten 2014'te tiyatrodan ayrıldığında pek çok kesim büyük endişe duydular. Suzanne Osten'dan sonra da Unga Klara, Unga Klara olacak mı? Bir yıl sonunda, insanlar Suzanne Osten'ın mirasının bu tiyatronun temelinde olduğunu, gelişip evrildiğini gördüler ve rahat bir nefes aldılar.