Yaşar Kemal hapisteki Çetin Altan için 1973’te yazıyor, Mehmet Altan bu yazıları 2017’de Yaşar Kemal ve Çetin Altan’ın vefatından iki yıl sonra hapiste okuyor...
22 Eylül 2016’da ‘’subliminal’’ suçlamalarla hapse atıldı Mehmet Altan. O günden beri Silivri 9 No.lu Cezaevi’nde kalıyor, aynı cezaevindeki ağabeyi Ahmet Altan’la görüştürülmüyor.
Mehmet Altan koğuştaki zamanını okuyup yazarak geçiriyor, okuduklarına ilişkin notlar tutuyor. Dışarıya mektup ve yazı iletmesi yasak olan Altan, bu notların bir bölümünü avukatları aracılığıyla K24’e ulaştırdı. Burada Mehmet Altan’ın kendi cümleleri yok. Altan’ın çocukluğundan beri yakından tanıdığı, dertleştiği, dost bildiği Yaşar Kemal’in cümleleri bunlar. Yaşar Kemal’in tam kırk dört yıl önce Çetin Altan hapisteyken yazdıkları.
2017’de yazdıkları, söyledikleri nedeniyle hapiste tutulan bir yazar, bir yazar dostunun kaleminden, 1973’te yazdıkları, söyledikleri nedeniyle hapse düşmüş yazar babasını okuyor ve okuduklarını not etme gereği duyuyor.
Mehmet Altan’ın Yaşar Kemal’den alıntılarından oluşan bu notlar, Türkiye’de kırk dört yıldır neyin değişip neyin değişmediğini ortaya koyuyor. Aynen aktarıyoruz:
“Bir Çetin Altan salt gazeteciliğinden, düşüncelerinden dolayı mapusanede inim inim inlerken, yazı yazmamak olur mu? Ben de ilk fırsatı bulur bulmaz, yazı yazmaya karar verdim. Hem de bir süre önce kapatılmış, sonra da açılmış bir gazeteye.”
Halkçı Gazetesi – 9.5.1973 (Baldaki Tuz, s. 274)
“Çetin Altan gibi dünyaca ünlü yazarı sen hapseyle, üstelik de zamanaşımına uğramış yazılarından dolayı, senin adli hatandan dolayı yazarımız sürünsün, çürüsün içerde, bunu da bu çağda kimse duymayacak mı? Özgürlüğün şampiyonu kesilen Avrupa Konseyi, Çetin Altan’dan dolayı haklarına ne söyler?”
Halkçı Gazetesi – 15.7.1973 (Baldakiz Tuz, s. 295)
“Çetin Altan hapiste. Zamanaşımına uğramış yazılardan dolayı yatıyor. Bunu hukuk otoriteleri yazdılar. Kanun diyor ki, dediler, Meclis İçtüzüğünün 178. maddesine göre zamanaşımını kesmek için mahkemeler, Adalet Bakanlığına başvurur. Bizimkiler tutmuş, bu işi savcılığa yaptırmışlar. Yani hükümetin emrindeki savcılığa. Yasa koyucusu neden, savcılık dememiş de, bağımsız mahkemeler demiş… Çünkü milletvekili dokunulmazlığını hükümet emrindeki savcıya vermek istememiş. Mahkemeleri daha olumlu, savcılığı mahzurlu bulmuş. Bu yanlışlık yüzünden de Çetin Altan yat babam yat ediyor. Adalet Bakanına geçende yazdım, hal keyfiyet böyle böyle. Türkiye’nin büyük bir gazetecisi, dünyanın tanıdığı bir yazarı, bir politikacısı böyle yatıyor işte, ne diyorsunuz? Tıs yok. İşte bu meydan okumadır. Sen istediğini yaz söyle, bana vız gelir. Adalet kurumlarının zedelenmesi bir memlekette kimseye hayretmez.”
Halkçı Gazetesi – 18.7.1973 (Baldakiz Tuz, s. 301-302)
“Çetin Altan bir adli hatadan dolayı hapiste yatıyor, dedim, dilimde tüy bitti, bir cevap yok. Layüsel olmasa, toplum üstü olmasa, hakka hukuka meydan okumasa “Yok, Çetin Altan bir adli hatadan içerde değil, düpedüz hakkıyla yatıyor’’ demez mi? Vız geliyor ona yirminci yüzyıl, Türkiye kamuoyu…
… Niçin cevap versin bir Adli Hatacık lafına Sayın Adalet Bakanı? Adli hata olmuşsa ne olmuş yani? Çetin Altan da ektiğini biçiyor. Yıllar yılı kurulur da köşesine, on yıl, on beş yıl yazı yazar mı? İyi ki adli hatadan yatıyor hapishanede. Onu sebebsiz yatırsaydılar, kimin bir diyeceği olurdu, değil mi? Biz burada, amanın Çetin Altan’ın yazı yazmaktan başka bir suçu yok, etmeyin, eylemeyin derdik, Adalet Bakanı da taş kesilir, susardı. Çetin Altan ektiklerini biçiyor ve fikir suçundan yatıyor.”
Halkçı Gazetesi – 8.8.1973 (Baldaki Tuz, s. 313-314)