Bir yazar olarak Latif Demirci

"Latif Demirci karikatürden çok çizgi anlatılarla kendini yetiştirmiştir. Latif Demirci’nin şansı, çizgiyle ifadesi kolay olmayan “tip”ler ve onların çeşitli 'ruh halleri' üzerinde çalışma olanağı bulmuş olmasıdır."

10 Haziran 2022 16:03

 

Latif Demirci, Gırgır’ın –bir okul işlevi gören– “Çiçeği Burnunda Karikatürcüler” köşesinden yetişmiştir. Bu çizer adaylarının en dikkate değer olanları Gırgır’ın kapısından içeri giriyor ve mizah terbiyesi başlıyordu.

Oğuz Aral, Amerikan tarzı bir mizah dergisi kuruyor kafasında. Örnek tam değilse de Mad’den esinler taşıyor. Çizgide zayıf, espride iyi olanlar “espri sınıfı”na, espride zayıf, çizgide iyi olanlar “çizgi sınıfı”na alınıyor. Karikatür, portre karikatür, bant karikatür ve çizgi roman, derginin ana türlerini oluşturuyor. Öğretmeninin Oğuz Aral’ın olduğu böyle bir mizah okulunda “çiçeği burnunda”lar çok yönlü birer mizahçı olarak yetişiyor. Dergi, haftanın bir günü sabahlayarak hazırlanıyor. Bu durum dergi içinde bir “Hababam Sınıfı” olayı olarak çizer adaylarının ruhunu oluşturmakta gecikmiyor.

Zaman içinde Gırgır’ın yanına Fırt ve daha sonra Günaydın’a haftanın bir günü ek olarak verilen Lak Lak ekleniyor. Çizerler, bu üç dergi için harıl harıl çalışıp duruyor. Latif Demirci bu okulun en çalışkan, en yetenekli ve hayal gücü en geniş çizerlerinden biri olarak dikkat çekiyor.

Karikatür dışında Behiç Pek’in metinlerini yazdığı “Cırcırböceği Muhlis Bey” ve daha sonra “Cırcırböceği Muhlis Bey ve Yavlum Mithat” başlıklı çizgi anlatıları Latif Demirci çiziyor. Bu çalışma aynı zamanda sessiz sakin çizer Behiç Pek’in mizah yazarlığını tetikliyor.

Gırgır’ın çizgi dünyası “çizgi anlatı” üzerine kuruludur. Seslendiği kitlenin (7’den 77’ye herkes) anlatılanı, espriyi hemen anlaması istenmektedir. Bu bağlamda Gırgır’da yapılan “açık mizah”tır.

Karikatürcü adayları zaman içinde hızla gelişme göstererek dergi içinde kendilerini sabit bir köşede ifade etme olanağı bulurlar. Bu köşeler çizerlerin geleceğe uzanan çizgi ömürlerinin bir göstergesi gibidir. Mikrop kaçamağında yaşadığı “Koyun Orhan”ı da dahil ederek söyleyebiliriz ki, Latif Demirci karikatürden çok çizgi anlatılarla kendini yetiştirmiştir. Latif Demirci’nin şansı, çizgiyle ifadesi kolay olmayan “tip”ler ve onların çeşitli “ruh halleri” üzerinde çalışma olanağı bulmuş olmasıdır. Burada şunu da demek istiyorum; “Cırcırböceği Muhlis Bey”in hikâyesi Pek’in olduğu denli Demirci’nindir de. Latif’in getirdiği “Cırcırböceği Muhlis Bey” dünyası yazarını etkilemiş, gemi azıya aldırmıştır.

Latif Demirci’nin Gırgır’dan ikinci ayrılışı, bir grup arkadaşıyla Hıbır mizah dergisi dolayısıyladır. Gelişim Yayınları’nın bünyesinde çıkan Hıbır, Limon’dan sonra Gırgır için yıkıcı bir ayrılma olmuştur. Nokta’nın yayıncısı olan Gelişim Yayınları, uzun beklemelerin ardından sonunda günlük bir gazeteye başlar: Söz. Gündeşlerinden gerçekten farklı bir gazete olan Söz’ün baş çizeri Latif Demirci’dir ve onun için yeni bir deneyimdir. Ancak Söz’ün ömrü birkaç ay sürer. Sonra gün gelir, Hürriyet gazetesinden çağrılır.

Latif Demirci’nin çizgi ömründe gerçekten önemli bir sayfa açılmıştır: Birinci sayfada karikatür çizmek. Oluşturduğu deneyim bu önemli çabanın altından kalkmasına olanak verecektir. En sıradan konuları ciddi bir biçimde ele alıyor, en önemli konuları herkesin anlayabileceği ve kabul edebileceği bir eleştirellikle çizebiliyordu. Latif Demirci, Hürriyet’te rekor süre çalışmış, beğenilen eski çizeri Nehar Tüblek’ten sonra gazeteye yeni bir renk getirmiştir. Bir zaman sonra Latif Demirci, pazar günleri yayımlanmak üzere “Press Bey” başlıklı çizgi anlatısına başlar.

“Press Bey” tam bir “yazar-çizer” işidir. Yarım sayfaya yerleşen çizgi anlatı gazetenin en çok izlenen köşesini oluşturur. Cemal Nadir Güler’in Akşam’da başlayıp Cumhuriyet’te sürdürdüğü meşhur “Amca Bey”den sonra en çok sevilen, beğenilen ve yaygınlaşan çizgi anlatı “Press Bey” olmuştur. “Press Bey” ve ailesi neredeyse popüler bir roman etkisi yaratmıştır toplumda.

Latif Demirci çizme uğraşını bir yazar, bir edebiyatçı gibi ele alıyordu. Latif Tekin’in 1984’te yayımlanan romanı Berci Kristin Çöp Masalları’na çizdiği desenler, onda gördüğüm edebi kumaşın ilk önemli işaretini oluşturuyordu.

Latif Demirci gibi yaratıcılıkta sınır tanımayan çizerler, –kariyerlerinin belli bir noktasında– kalıcı çalışmalarla hayatlarını kazanabilmeliler. Dünya resim sanatının en bilinen yapıtlarını karikatür diline Çeviren: Latif Demirci’ye baktığımızda onun kendini ne denli geliştirebileceğini görebiliyoruz.

Latif, kendinin “demirci”siydi.

Çizgilerini –güçlü bir neşe seli altında– eleştirellikten uzaklaşmadan, örsünde dövdü durdu.

•