Çim, hamburger ve patates kızartması kokusu

"2014’te kulübün çoğunluk hisselerini alan İngiliz işadamı Tony Bloom, sahibi olduğu bilgi işlem ve bahis firması için geliştirilen algoritmalardan yararlanarak teknik direktörlere oyuncu tavsiyesinde bulunuyormuş! Bu tavsiyeleri dinlemeyen ilk teknik direktörün işine çok geçmeden son vermişler. Zamanla algoritmaların cidden iş gördüğü anlaşılmış!"

19 Şubat 2022 01:13

 

İtibarsız Belçika liginde kalender Saint-Gilloise takımı güzel bir hikâye yazıyor.

Belçika futbol milli takımı nefis bir takım. Hem başarılı hem sempatik. El’an FIFA dünya sıralamasında birinci sırada.

Belçika ligi ve kulüp takımları da bir zamanlar fena değildi. 1970’lerde ve 1980’lerde… Anderlecht 1976 ve 1978’de, Mechelen 1988’de Avrupa Kupa Galipleri şampiyonu, Anderlecht ayrıca 1983’te UEFA şampiyonu olmuştu. Gelin görün ki, 2015’ten beri bira markası Jupiler’in (ki malum, Belçika’nın biraları da nefistir) sponsorluğunda oynanan Belçika üst ligi (Jupiler Pro League), epey zamandır kelek bir lig. Uluslararası Futbol Tarihi ve İstatistikleri Federasyonu’nun (IFFHS) dünyanın en mühim ilk 20’i sıralamasında bulunmuyor (Türkiye burada 13. sırada). Transfermarkt sitesinin rayiçlerine göre Avrupa sıralamasında 10. sırada. (Türkiye Süper Ligi 8.) Yetenekli oyuncular, ki sürüsüne bereket çıkıyor bunlardan, ilk fırsatta kapağı dışarı atıyorlar.

Belçika ligi son yıllarda yolsuzluklar ve kulüplerin sahiplik yapılarıyla da bir fars sahnesi oldu.

Yolsuz lig

Yolsuzluk bahsinde, 2018 sonbaharında başlatılan ve hâlâ süren “Operation Zero” maç manipülasyonları, hakem satın almalar, kayıt dışı ödemeler ve komisyonlar, kara para aklamalarla dolu yozlaşmış bir düzeni ortayla döktü. 29 kişi tutuklandı, yargılamalar devam ediyor. Bu “düzen”in merkezinde, her taşın altından çıkan “oyuncu danışmanları” (menajerler) yer alıyor.

Mesela köklü Mechelen kulübü, 2017/2018 sezonunda küme düşmemek için epey para harcamış, aynı zamanda şaibeli menajerlerle de ilişkisi olan iki hakemi ayarlamış. Yine de küme düşmüş olmaları, ligin namusunu kurtaran bir durum! 2003-2018 arası Anderlecht teknik direktörlüğü yapan Herman Van Holsbeeck’in transferlerden pay aldığı, Lokeren teknik direktörü Peter Maels’in 2 milyon Euro kayıt dışı tahsilat yaptığı, keza Türkiye’de de çalışmış olan Georges Leekens’in kayıt dışı ödemeler aldığı saptanmış. Leekens 2010’da beklenmedik bir şekilde milli takım teknik direktörlüğüne getirilince Lokeren paraları geri istemiş; o da bunun yerine Lokeren’in bir oyuncusunu milli takıma çağırıp piyasa değerinin artmasını sağlamayı teklif etmiş. Kepazelik yani… Aslında Belçika’ya has olmayan bir kepazelik… Orada ölçüyü kaçırmışlar mı demeli, bunları kovuşturan bir otoritenin varlığına mı hürmet etmeli?

Şuradan bir kulüp alayım

Sahiplik yapılarına geçelim. Yasal çerçevenin gevşekliği, piyasanın göreli ucuzluğu ve kendince taraftarı olan gelenekli kulüplerin varlığı, Belçika’yı kendilerine bir futbol oyuncağı almak isteyen para (ve kara para) sahipleri için ilginç kılıyor. 2017’de tam yedi 1. Lig kulübüne birden Çinli yatırımcılardan teklif gelmiş. Kabul eden çıkmamış. Cercle Brugge, Fransa’nın AS Monaco kulübünün mülkiyetinde. Standard Liege, bir yığın şaibeli finansal operasyonuyla meşhur işadamı Bruno Vernanzi’nin elinde. Beerschot kulübü Suudi bir işadamının mülkü. KAS Eupen kulübünü 2012’de Katar Devlet Fonu 2043’e kadar “kiraladı”. Katarlı genç profesyonelleri burada oynatmayı öngördüler, sonra vazgeçtiler. St. Truiden, Japon internet şirketi DMM’ye ait. Kortrijk’i, 2017’de, Cardiff City ve FK Saraybosna’yı da portföyüne katan Malezyalı işadamı Vincent Tan satın aldı. Leuven, Leicester City’nin de sahibi olan Tayland merkezli King Power şirketine satıldı. Oostende kulübü, Hawaii’li Pacific Media Group’a ait. (Bunların İngiltere, Hollanda, Danimarka, İsviçre ve Fransa’da toplam 5 takımları daha var.) Abu Dabi-Çin sermayeli City Football Group, 2020’de ikinci ligden Lommel’i satın aldı. (Bunların da elinde dört kıtada 9 kulüp var, aralarında Manchester City diye bir tanesi de var!) Bu global borsa rejimi Belçika’ya özgü değil elbette. Belçika’yı ilginç kılan, piyasanın küçüklüğüne oranla rağbetin fazlalığı.

1897’den beri…

O “gelenekli” dediğimiz kulüplerden biri de, Royale Union Saint-Gilloise. Brüksel’in güney batısındaki küçük bir dış mahallenin futbol kulübü. Renkleri sarı-mavi. (Lacivert değil!) Kısaca “Union” diye anılıyor. Ta 1897’de kurulmuş, ülkenin en eski 4. veya 5. futbol kulübü. Dahası, Belçika’nın 1895’e uzanan lig tarihinde en çok şampiyon olmuş üçüncü takım: Anderlecht 34, Club Brugge 17, bunların da 11 şampiyonluk kupası bulunuyor. Lakin Saint-Gilloise son şampiyonluğunu 1935’te görmüş. 1933-1935 arasında 60 resmî maç üst üste yenilmeme rekorları var bu arada.

1935’ten sonra, sıradanlığı bile aradığı on yıllar geçirmiş kulüp. 1965’te 2. Lig’e düşmüşler. 1981’de 4. Lig’e, profesyonel futbol işletmesinin en alt seviyesine kadar inmişler. 1983’te 3., 1984’te 2. Lig’e dönmeyi başarmışlar ama arada yine 3’e düşüp çıkmışlar, tekrar 4’e düşmekten zor kurtulmuşlar. Saint-Gilloise asansörü 2015’te tekrar 2. Lig’e dönmüş.

Şu video, kulübün habitatı hakkında bir fikir veriyor: 

 

Algoritmanın kurduğu takım

2015’teki bu toparlanmanın arkasında da bir satın alma operasyonu var. 2014’te kulübün çoğunluk hisselerini İngiliz işadamı Tony Bloom satın almış. Kumarhane ve bahis işinden servet kazanan Bloom, taraftarı olduğu Brighton & Hove Albion kulübünü de satın alıp 3. Lig’den Premier Lig’e yükseltip orada tutundurmayı başarmış, acar bir müteşebbis. Saint-Gilloise’ın küçük hissedarlarından olan eski arkadaşı Alec Muzio’nun telkin ve tavsiyesiyle almış bu banliyö kulübünü. (Arkadaşı Muzio’yu da başkan yapmış.)

Bloom, sahibi olduğu bilgi işlem ve bahis firması için geliştirilen algoritmalardan yararlanarak teknik direktörlere oyuncu tavsiyesinde bulunuyormuş! Bu tavsiyeleri dinlemeyen ilk teknik direktörün işine çok geçmeden son vermişler. Zamanla algoritmaların cidden iş gördüğü anlaşılmış!

Saint-Gilloise geçen yaz, 48 yıl sonra üst lige, Jupiler Pro League’e çıkmayı başardı, şimdi de burada uzak ara lider.

Algoritmalardan da istifade edilerek yapılmış ucuz, isabetli, verimli transferlerle kurulmuş bir kadrosu var Saint-Gilloise’ın. Transfermarkt rayiçlerinde Belçika liginin takım değeri sıralamasında, büyük başarısı sonrası oyuncularının değerinin artmasına rağmen, 18 takım arasında ancak 7. sırada bulunuyor.

“Metronom” lakabıyla anılan Danimarkalı orta saha oyuncusu Casper Nielsen, Fransız 2. Ligi’nden gelmiş savunmacı Ismaël Kandouss, pek de “futbol ülkesi” diye bilinmeyen ülkelerin iki millisi Teddy Teuma (Malta) ve Loïc Lapoussin (Madagaskar), yıldızlar karması Belçika milli takımına çağırılan forvet Dante Vanzeir, bu isimsiz kadronun hızla parlayan isimleri.

Saint-Gilloise’ın Avrupa futbol sahnesine sunduğu asıl yıldız ise forvet oyuncusu –Alman, Türkiye-Almanı, Alman-Türkü, nasıl diyecekseniz– Deniz Undav. 25 yaşındaki 9 numara, 2020’de Almanya 3. Ligi’nden SV Meppen’den geldi. Geçen sezon 2. Lig’de 17 gol attı, bu sezon 26. haftada 20 golle gol krallığı yarışında birinci sırada (Bir Deniz Undav seçkisi için tıklayınız). Saint-Gilloise’ın Vanzeir-Undav forvet ikilisi, toplam 33 golle, takımlarının gol işinin (toplam 59) yarısından fazlasını hallediyorlar. İkisi de 1,80’in altında, atik bir hücum ikilisi.

Mülakatlarında sevimli bir izlenim veriyor Deniz Undav. Kendini seviye değil, hücumcu karakteri olarak Benzema’ya benzetiyor: “Sadece gol atmayan, takım için çalışan, didinen, asist yapan” diye özetliyor bunu. E, tipi de şen ve kalender bir Benzema’ya benziyor. “Hayattan ve futboldan zevk alırım, hiçbir şeyi fazla ciddiye almam” diyor.

Avrupa futbol piyasasında “çıkış yapanlar” kategorisinde sezonun en parlaklarından olan Deniz Undav, ocak ayı sonunda İngiltere Premier Ligi’ne transfer oldu. Bilin bakalım nereye? Saint-Gilloise’ın de sahibi olan Tony Bloom’un esas kulübü Brighton & Hove Albion’a. Sezonun geri kalanını kiralık olarak Saint-Gilloise’da tamamlayacak.

Çim, hamburger ve patates kızartması kokusu

Saint-Gilloise’ın spesiyalitesine, eksik olmasın Levent Cantek dikkatimi çekmişti. Baş döndürücü bir hızla hücuma çıkıyor, şu “geçiş oyunu” dedikleri usulün kuduruk bir uygulayıcısı – şu özetten dakika 2:15’teki hücuma bakın mesela.

Bu ustalığı, kulübün en büyük transferi denen teknik direktör Felice Mazzù’ya borçlular. İtalya kökenli bir maden işçisinin oğlu olan 55 yaşındaki hoca, memleketi Charleroi’nın takımını 2013-2019 arasında başarıyla yönettikten sonra 2020’de Saint-Gilloise’a gelmiş. “Her idmanda bile oyuncularla sanki final oynuyormuşuz gibi konuşuyor” diye bahsediyorlar kendisinden. Tutkulu, heyecanlı bir tip. Felice Mazzù’nun başarılarının sırrı hakkında söylediği şey hoşuma gitti. Sırrın ortamda, atmosferde olduğunu söylüyor. “Burası çim, hamburger ve patates kızartması kokuyor.” Bira da kokuyor olmalı.

Maçlarını oynadıkları 8 bin seyircili Joseph Marien Stadyumu atmosfer hakkında fikir veriyor. 1919’da inşa edilmiş, art-deco tuğla cepheli stadın sıraları ahşap, kale arkalarında ayakta durulabiliyor. Futbolun endüstri öncesi çağından bir peyzaj – bakarken o kokuları da alır gibi oluyor insan:

 

Olur mu?

Royale Union Saint-Gilloise sözcüleri, 11. haftada birinci sıraya kurulduktan sonra bile uzun süre, hedeflerinin “kümede kalmak” olduğunu söylediler, havaya girmemeye dikkat ettiler. Ama iş ciddileşiyor. Normal sezon bittikten sonra dört takımlı play-off var, ligdeki puanları bölünerek oraya taşınıyor. Başarırlarsa futbol romantiklerini sevindirecekler.

Oyuncu değerleri 800 milyon Euro civarında olan dört büyüğün oligarşik hâkimiyetini kurduğu İngiltere Premier Ligi’nde 2015/2016’da Leicester City’nin şampiyon olması, Avrupa futbol sahnesinin son büyük sürpriziydi. Endüstriyel futbol koşullarında böyle sürprizler artık pek az nasip oluyor.

“Union” başarırsa, futbol tarihinin sansasyonel şampiyonlar listesine girmekle kalmayacak, Avrupa ligleri tarihinde alt ligden çıkar çıkmaz şampiyon olan üçüncü örnek olacak. İlki, İngiltere’de 1977/1978’de Brian Clough komutasındaki Nottingham Forest’ti, ikincisi Almanya’da 1997/1998’de Otto Rehhagel komutasındaki 1. FC Kaiserslautern.

Bugün deplasmanda Charleroi ile oynuyorlar. Flaman kulüplerin açık hükümranlığı altındaki Belçika futbolunda, Standard Liege ile birlikte varlık gösterebilen iki Frankofon kulüpten biriyle... Son yetmiş yılı hariç tutarsak üç demek lazım; Saint-Gilloise da Frankofon. Sahiplik ve kadro mevcudu bakımından Frankofonluğun ne manası varsa tabii…