DİSK’in kökleri: Sınıf mücadelesinde süreklilik ve kesintiler

“DİSK 50 yılı aşan bir örgüt ve bu süreçte büyük badireler atlattı. 11 yıl faaliyetten alıkondu. Kurucu genel başkanı katledildi. Yöneticileri idamla yargılandı. Mal varlığına el kondu.” DİSK Tarihi'nin editörü Aziz Çelik’le kitap dizisi üzerine konuştuk.

16 Haziran 2020 12:52

13 Şubat 1967’de kurulan Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu'nun (kısa adıyla DİSK) 50 yılının birincil kaynaklara dayalı belge ve fotoğraflarla ele alındığı DİSK Tarihi kitabının ilk cildi yayınlandı. DİSK’in geride bıraktığı 50 yılın öyküsünü anlatan kitap üç senelik bir çalışmanın ürünü.

DİSK Tarihi kitabı şöyle başlıyor:

“Yarım yüzyılını geride bırakan Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu-DİSK, kökleri Türkiye işçi sınıfının 150 yıllık mücadelesine dayalı bir emek örgütüdür. Gerek örgütsel tarihimiz gerekse Türkiye işçi sınıfının mücadele deneyimi ve birikimi DİSK’in bugününe ışık tutuyor. DİSK’in tarihi yüz binlerce işçinin, binlerce sendikal kadronun, gözünü budaktan sakınmayanların öyküsüdür. Bu tarih cesaret ve aklın gücüyle ilmek ilmek örüldü.”

DİSK’in 1967 yılında başlayan yolculuğunun 1967 ile 1975 yılları arasındaki dönemi anlatan ilk cildinin altbaşlığı “Kuruluş, Direniş, Varoluş”. Üç cilt olarak planlanan DİSK Tarihi’nin ilk cildini okumak isteyenler http://disk.org.tr adresinden e-kitap formatında bilgisayarlarına indirebilirler.

Aziz Çelik’in editörlüğünde hazırlanan DİSK Tarihi’nin yayın danışmanlığını Can Şafak ve Ergün İşeri üstlenmiş. Arşiv ve araştırma çalışmaları DİSK-AR uzmanları, Deniz Beyazbulut, Zeynep Kandaz ve Meliha Kaplan tarafından sürdürülmüş. Süreyya Algül, Zafer Aydın, Aziz Çelik, M. Hakan Koçak, Can Şafak, Melih Biçer, Kıvanç Eliaçık, Ece Göktürk, Tevfik Güneş, Ergün İşeri ve Necdet Okcan’ın yazar olarak katkıda bulundukları kitabın tasarımı ise Can Kaya’ya ait.

Emek tarihimiz için önemli bir kaynak kitap olan DİSK Tarihi kitabının editörü Kocaeli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aziz Çelik ile kitap üzerine konuştuk.


Aziz Çelik

Bir sendikal örgütün –ki bu 50 yıllık bir mücadeleyi sürdüren DİSK gibi bir örgütse– tarihini yazarken öncelikleriniz ve de kırmızı çizgileriniz neler oldu?

Doğrusunu söylemek gerekirse kurumsal bir tarih kitabı hazırlamak oldukça zor ve netameli bir iş. Örgütler, kurumlar açısından kırmızı çizgiler, yazılmasından hoşlanılmayacak konular, hatırlanması istenmeyen olaylar, velhasıl çeşitli hassasiyetler olabiliyor. Ama haklarını teslim etmek gerek; DİSK yönetiminin kitabın hazırlık sürecinde özel bir kırmızı çizgisi ve sınırlaması olmadı. Özellikle DİSK eski yöneticilerinin katıldığı ve DİSK yönetimiyle yapılan toplantıda kitabın içeriği üstünde duruldu ve öneriler sunuldu. DİSK yönetimi kitabın hazırlanması sürecinde bizlere geniş bir editoryal özerklik tanıdı. DİSK tarihini belgelere ve kayıtlara dayalı olarak doğru biçimde anlatmamız istendi. Herhangi bir konu veya kişiyle ilgili bir müdahale olmadı. Kitabın geçmiş polemiklere girmek yerine nesnel bir anlatımı tercih etmesi, tartışma yaratacak bir dil yerine olgusal bir anlatımın tercih edilmesi bizim temel editoryal tercihimiz oldu. DİSK yönetimi kitabı hazırlayan ekibe, onun editoryal ve bilimsel kapasitesine güvendi. Bu nedenle editoryal özerkliğe kesinlikle riayet ettiler. Eğer bir kırmızı çizgiden söz edilecekse, DİSK’in mücadelesinin nesnel biçimde anlatılması temel kaygıları oldu. O nedenle kitabı hazırlarken DİSK tarihinin iz bırakan başarılı eylemleri kadar, tartışmalı kısımlarını da yazdık.

DİSK Tarihi uzun süren bir arşiv çalışması sonrasında yayımlandı. Bu çalışmaya temel teşkil eden arşiv ve kaynaklardan söz ederek devam edelim söyleşiye…

DİSK Tarihi kitabı, binlerce belge ve yayına dayanan kapsamlı bir arşiv çalışmasının sonunda yayına hazırlandı. Arşiv çalışmaları temel olarak üç kurumun TÜSTAV, USTE ve Tarih Vakfı’nın arşivlerinden sürdürüldü. Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı (TÜSTAV) tarafından tasnif edilen DİSK Merkez Arşivi’nden, Kemal Sülker ve Nebil Varuy koleksiyonları tarandı. Amsterdam’da bulunan Uluslararası Sosyal Tarih Enstitüsü (USTE) arşivlerinde yer alan DİSK ile ilgili kaynaklar kullanıldı. Arşiv çalışmalarında kullanılan önemli kaynaklardan biri de Tarih Vakfı arşivleri oldu. 1990’lı yıllarda Tarih Vakfı ve Kültür Bakanlığı tarafından hazırlanan Türkiye Sendikacılık Ansiklopedisi’nin derlediği belge ve bilgilerden yararlanıldı.

Arşiv derleme çalışmaları sırasında kişisel arşivlerde yer alan çok sayıda belgenin aslı veya elektronik kopyası edinildi. Bu çerçevede benim önceki yıllarda Washington’da bulunan George Meany Memorial Archive’den (GMMA) aldığım belgelerden, Can Şafak, Erden Akbulut, Faruk Pekin, Yıldırım Koç ve Zafer Aydın’ın ellerinde bulunan DİSK tarihi ile ilgili çeşitli belgelerden ve Maden-İş Tarihi Çalışma Grubu’nun Derinden Gelen Kökler adıyla hazırladıkları Maden-İş tarihi kitabıyla ilgili belge ve görsellerden yararlanıldı.

Arşiv çalışmalarının en önemli parçalarından biri DİSK defterlerinin dijital ortama aktarılması oldu. DİSK’in başlangıçtan günümüze bütün Genel Kurul tutanak defterleri, DİSK Yönetim ve Yürütme Kurulu karar defterleri ile Onur Kurulu defterleri dijital olarak kopyalandı ve dizilerek kullanılabilir hale getirildi. 1970 öncesi DİSK Yönetim ve Yürütme Kurulu defterine sıkıyönetim tarafından el konmuş olması ve bu defterin yokluğu 1967-1970 dönemi için önemli bir eksiklik oldu. DİSK’in mevcut taranmış fotoğraf arşivinin yanında, kişisel arşivlerde yer alan fotoğraflar ile TÜSTAV, USTE ve Cumhuriyet gazetesi arşivlerinden DİSK tarihine ilişkin yeni fotoğraflara erişildi. Ayrıca başta Genel-İş, Birleşik Metal-İş ve Lastik-İş olmak üzere üye sendikaların elinde bulunan fotoğraf ve yayınlardan da faydalanıldı.


Solda: İş Kanunu'nu Protesto mitingi afişi. 24 Haziran 1967, Ankara.
Sağdaki fotoğraf 
1968’de Derby Lastik Fabrikası’nın binden fazla lastik işçisi tarafından işgalinden...

DİSK Tarihi kitabını sendikal resmi tarih” anlayışından uzak, nesnel tarihi ve belgeleri temel alarak hazırlanmış bir kitap olarak değerlendirmek mümkün. Bu aynı zamanda bu konuda yazılacak yeni kitaplar için bir başlangıç olarak da değerlendirilebilir mi?

DİSK Tarihi’ni hazırlarken özellikle bir “sendikal resmi tarih” yazmama ilkesi ile yola çıktık. Elbette kitabı yazarken tarafsız değildik. Bununla beraber nesnel bir tarih yazmayı, olgular ve belgelere dayalı bir anlatımı tercih ettik. DİSK’i başarıları ve başarısızlıkları ile aktarmaya çalıştık.

Kitap bir sözlü tarih çalışması değil. Esasen belgelere ve kayıtlara dayalı bir çalışma olarak hazırlandı. Sözlü tarih çalışmasına dayalı ayrı bir DİSK tarihi çalışmasının yapılması yararlı olacaktır. Ancak bu kitap esas olarak sözlü tarih çalışmasına dayalı değil. Kitap için ayrı bir sözlü tarih çalışması yapılmadı. Daha önce yapılmış çalışmalarda yer alan tanıklıkların sınırlı bir bölümü kullanıldı. Metin daha çok kurumsal tarih yazımı anlayışı ile (örgütsel gelişmeler, örgütsel yapı ve örgütsel eylemler esas alınarak) kaleme alındı. DİSK tarihinin mikro tarih veya aşağıdan tarih anlayışı ile ayrıca yazılabileceğinin farkındayım ve bunun yararlı olacağını düşünüyorum. Bu anlatılar birbirini tamamlayıcı olacaktır. Bu çalışma birincil kaynaklara dayalı kurumsal/örgütsel bir anlatıyı tercih ediyor ve bu alandaki boşluğu doldurmayı hedefliyor. Kitabın farklı perspektiflerle yazılacak çalışmalara da katkı sağlayacağını umuyoruz.

DİSK Tarihi, “Kökler ve Öncüler: DİSK’e Giden Yol” bölümü ile başlıyor. Osmanlı’nın son döneminden DİSK’in kurulduğu 1967 yılına kadar işçi sınıfı mücadelesinin anlatıldığı bu uzun bölüme yer vermeye neden ihtiyaç duydunuz?

Kitapta DİSK’e giden yolda sınıf mücadelesinin sürekliliğine ve kesintilerine yer vermeye çalıştık. Süreklilik ve kesintileri ele almaksızın, tarih sadece bir ânın kesiti olarak ele alınamaz. DİSK 13 Şubat 1967’de birdenbire kurulmadı. DİSK, Türkiye işçi sınıfı hareketinin uzun geçmişinin ve mücadelesinin birikimi üzerinde ortaya çıktı. DİSK’in kuruluşu 1960’lardaki bir dizi gelişmenin sonucu olsa da, kuruluşunun arka planında Türkiye işçi sınıfı ve sendikal hareketinin 19. yüzyılın sonlarından itibaren ivmesi giderek yükselen birikimi ve deneyimi var. DİSK bu birikimden beslenmiş, bu birikim çeşitli yollarla DİSK’e akmıştır.

DİSK’in kökleri bu yüz yıllık birikimdedir. Bu kökleri DİSK Kuruluş Bildirisi’nde “1872’den bu yana grev hakkını kullanarak direnme gücünün başarılarını toplayan, dernek kurma hakkını en güç koşullar altında kullanan, 1909’dan beri uluslararası işçi dayanışması çabalarına katılan” diye başlayan değerlendirmede açıkça görüyoruz. Bu ifadeler DİSK’in kendisini Türkiye işçi sınıfının tarihsel birikiminin taşıyıcısı olarak gördüğünün delilidir.


DİSK, 1973 ile 1980 yılları arasında aylık DİSK dergisi ve DİSK’in Sesi gazetelerini yayımlamıştı.

Grev ve direnişlerin ivme kazandığı 1960’lar, kitapta emek tarihimizin kilometre taşlarından biri olarak yer almakta. O yılları değerlendirmenizi istesek…

1960’lar Türkiye işçi sınıfının tarih sahnesine çıktığı, “ben de varım” dediği yıllardır. Bir bütün olarak 1960’lar Türkiye’nin demokratikleşme sürecinin en canlı ve dinamik yıllarıdır. 1960’lar büyük Saraçhane mitingi ile başlıyor ve 15-16 Haziran ile kapanıyor. İki eylem de saf ekonomik eylemler değil, sendika hakkına ve sendikaya sahip çıkma eylemi aynı zamanda. İşçi sınıfının bu uzun 10 yılı bir yandan güçlü hak arama eylemleriyle doluyken, bir yandan da başka türlü bir sendikacılık arayışı sürecidir. TİP’in kuruluşu ile siyasallaşmaya çalışan sendikal hareket, DİSK’in kuruluşu birlikte yeni bir ivme yakaladı. Çoğu özel sektördeki sınıf mücadelesi deneyiminden gelen DİSK kurucuları, devlete payanda olmuş sendikacılık ile yol alınamayacağına kanaat getirerek bir başka yol açmaya çalıştılar. 1960’lar işçi sınıfı hareketinin meşruiyet çizgisinin çok sağlam olduğu bir dönemdir. Bu uzun 10 yıl aynı zamanda devasa bir toplumsal dönüşüm dönemidir.

DİSK’in kuruluşundan önce Türk-İş’in “partilerüstü politikası”na ve DİSK’i kuracak olan sendikaların siyaset ile ilişkisine ilişkin neler söylersiniz?

Türk-İş hep siyasetin içinde oldu, ana akım siyasal partilerle iç içe oldu. Türk-İş’in partilerüstü politikasını sınıf partilerinden, soldan uzak durma siyaseti okumak daha doğru. Yoksa Türk-İş’in kuruluşundan 1980’e kadar olan dönemi DP, AP ve CHP arasında bir denge kurmak ve daha çok da DP ve AP’yi küstürmemek üzerine bina edilmiştir. Bu kamu kesimi sendikacılığının tipik sonucudur: Devlet patrondur, hükümet de devletin patronudur. Hükümetle iyi geçinilirse kamu işçisinin sorunu çözülür. Bu varsayım kamu sektöründe ithal ikameci dönemde işledi. Ama özel sektörde işlemezdi. Türk-İş’in sendikal refleksleri kamu işletmelerine dayalıydı. DİSK’i kuran sendikalar ise özel sektördeydi. Deneyimleri farklıydı, doğrudan sınıf mücadelesinden geliyorlardı. Bu nedenle hükümet bağımlılıkları yoktu. Sınıfçı yaklaşımlara açıktılar. DİSK’i kuran kadrolar 1961’de TİP’i kurmuştu. Bir tür sendika-sınıf partisi olarak kurulan TİP, AP ve CHP’den umudu olmayanların girişimiydi. Nitekim DİSK, kapatılıncaya kadar TİP’i destekledi. Ama TİP’in kurduğu ve kontrol ettiği bir örgüt değildi. Tersine, örgütsel bağımsızlığa çok önem verdi.

DİSK’in kuruluşundan itibaren her türlü engellemeye karşın sürdürdüğü örgütlenme çalışmaları daha sonra direniş eylemlerinin sağlam dayanağı olur. Bu süreci günümüzle kıyaslarsanız nasıl değerlendirirsiniz?

Bu soruya verebileceğim en kestirme yanıt, bugünün çamaşırlarının dünün güneşinde kurutulamayacağıdır. DİSK kuruluşu 50 yılı aşan bir örgüt ve bu süreçte büyük badireler atlattı: 11 yıl faaliyetten alıkondu. Kurucu genel başkanı katledildi. Yöneticileri idamla yargılandı. Mal varlığına el kondu. Öte yandan bu 50 yıl içinde ülkede büyük altüst oluşlar yaşandı. Siyasette, ekonomide ve toplumsal yaşamda esaslı değişiklikler oldu. DİSK’in kurulduğu 1960’lı yılların özgürlükçü iklimi, ithal ikameci iktisadi rejim değişti. Toplumsal yapı değişti. Sendikalar 24 Ocak ve 12 Eylül sonrasında güçsüzleşti. DİSK bu olumsuz iklim içinde yeniden faaliyetlerine başladı. Kıyaslamayı yaparken somut durumun ele alınması gerekir. Geçmişe bakarak üzülmeye de, böbürlenmeye de gerek yok. Öte yandan geçmişi değerlendirmek daha kolaydır. Çünkü aradan geçen zamanın bilgisine sahibiz ve geçmiş soğumuştur. İçinde yaşadığımız dönemi değerlendirmek ise çok daha zordur. Bu sorunun daha doğru yanıtını gelecek dönemlerin tarihçileri daha iyi verebilir.


1970’de “15-16 Haziran Direnişi” sırasında işçilerin yürüyüşünü engellemek için köprüler açılmıştı.

Türkiye işçi sınıfı tarihine büyük harflerle yazılan bir eylem olan 15-16 Haziran direnişinin ve tarihimizde büyük bir kırılma yaratan 12 Mart darbesinin DİSK tarihindeki yeri hakkında neler söylersiniz?

2020, 15-16 Haziran direnişinin 50. yılı. 15-16 Haziran DİSK tarihi açısından bir varlık-yokluk ânıdır. 1317 sayılı yasa ile DİSK’i yok etmek istediler ve DİSK buna karşı koydu. 15-16 Haziran bütün bir ‘60’lı yılların mücadele birikiminin tepe noktasıdır. 15-16 Haziran ekonomik değil, siyasal talepleri olan bir eylemdir. Bir sendika hakkını savunma eylemi… Örgütlü bir eylemdir. DİSK tarafından örgütlenmiştir. 15-16 Haziran DİSK’in rüştünü ispat eden bir eylemdir. Kuşkusuz, bu eylemden sonra da Türkiye işçi sınıfı büyük eylemlere imza attı. 1976 DGM direnişi, bahar eylemleri 15-16 Haziran kadar önemli eylemlerdir. Ancak 15-16 Haziran’ın kritik yönü, DİSK’i daha doğarken boğma girişimini durdurmasıdır.

12 Mart dönemi DİSK açısından varlığını koruma dönemidir. DİSK’in en önemli müttefikleri olan TİP ve TÖS’ün kapatılması ve toplumsal muhalefete dönük baskılar nedeniyle 12 Mart döneminde DİSK ihtiyatlı bir hat izleyerek varlığını korumayı seçmiştir. 15-16 Haziran sonrası açılan davalar ve DİSK’in örgütlenme çabalarına dönük saldırılar nedeniyle DİSK bu dönemi kapatılmadan atlatmayı tercih etmiştir. 12 Mart baskı rejimi DİSK’e teğet geçmiştir. Ancak 12 Mart’tan çıkış döneminin DİSK için güçlenme ve yükseliş dönemi olduğunun da altını çizmek lazım. DİSK 12 Mart’ta sessiz kalarak kendini korumayı tercih etti diyebiliriz. Kitapta DİSK’in bu suskunluk dönemini de açıklıkla yazdık.


15-16 Haziran 1970 direnişinde tutuklanan Kemal Türkler ile diğer sendikacı ve işçiler tahliye edilirken...

Kitapta kadınlar neredeyse yok. Neden yok?

Bu aslında kitaptan çok, DİSK’in önemli bir eksiği. Özellikle kurumsal düzeyde, söz konusu dönemde DİSK’te kadınları göremiyoruz. Bu konuya kitapta değindik. 1967-1975 döneminde DİSK’in zorunlu organlarında neredeyse hiç kadın üye olmadığı görülüyor. Yönetim, Yürütme, Denetim ve Onur kurulları asıl üyeleri arasında hiç kadın üye yok. Sadece 1967’de toplanan 1. Genel Kurul’da Gül Esmer, Onur Kurulu yedek üyeliğine seçilmiş. Ancak Gül Esmer’in işyerine ve sendikasına ilişkin bilgi edinemedik. 1967-1975 dönemi DİSK’te kadınların yönetimlerde temsil edilmediği bir dönem. Ancak DİSK’in bu dönemdeki çeşitli eylemlerinde kadın işçilerin ön safta olduğunu görüyoruz. Eylemlerde bunları belirttik. Kadın temsilinin ve karar süreçlerinde kadın sözünün yokluğu DİSK’in 1967-1975 döneminin en önemli zaafıdır.


TİP ve DİSK kurucusu Lastik-İş Genel Başkanı Rıza Kuas, 1973’te TİP Genel Başkanı Mehmet Ali Aybar ile.

Kitap gerek içeriği gerekse de tasarımı ile DİSK’in tarihinin yanı sıra toplumsal mücadeleler tarihimizden kesitler aktaran bir ilk kitap olma özelliğini taşıyor. “DİSK Tarihi”nin ikinci cildi ne zaman yayınlanacak?

Tasarım demişken, kitabın içeriğini bu denli iyi yansıtan özgün ve canlı tasarım için Can Kaya’nın büyük emeğinin ve yaratıcılığının altını çizmek lazım. Emeğine ve aklına sağlık Can’ın. Kitabın ikinci cildi için Haziran 2020 hedeflenmişti. Ancak Covid-19 salgını yayın programını biraz değiştirdi. İkinci cilt muhtemelen sonbaharda yayınlanacak. Bu cilt 1975 ile DİSK’in yeniden faaliyete geçtiği 1991 arasını kapsayacak. Sonraki yılların yazımı için biraz daha zaman geçmesine, olayların soğumasına ve tarih olmasına ihtiyaç var. Çok yakın tarihin nesnel yazılması oldukça zor. Özellikle kurumsal bir yayında çok yakın tarihin yazılması hayli zor. O nedenle 1991 sonrasının tarihinin kapsamlı olarak yazılması için zamana ihtiyaç var.

 

GİRİŞ RESMİ:

DİSK’in Kuruluşu, 12 Şubat 1967, Şafak Sineması, Çemberlitaş/İstanbul. (Bütün fotoğraflar kitaptan alınmıştır.)