Laurent Mignon, David Selim Sayers, Sylwia Filipowska, Petr Kučera, Samim Akgönül, Burcu Karahan, Engin Kılıç, Selim Sırrı Kuru, Hilmi Tezgör dünyadaki Türkoloji bölümlerini yazdı...
04 Ekim 2018 14:35
David Selim Sayers: Yaklaşık 15 yıllık Türkoloji sergüzeştimde beş farklı ülkenin üniversitelerinde—Türkiye’de, ABD’de, Almanya’da, Avusturya’da ve Fransa’da—alanı tanıma ve temsil etme fırsatım oldu. Gerçi fırsat sözcüğü, bu süreçte yaşadığım deneyimlerin sadece bazılarına yakışıyor. Diğerlerini nasıl betimlesem acaba? Kaderin birer cilvesi? Daha çocuk yaşta yapılmış tuhaf hataların beni sürüklediği kara delikler? Anlatayım da siz karar verin.
Sylvia Filipowska: Polonya'nın en eski üniversitesinde, Türkoloji Kürsüsü'nde hocalık yapmaktayım. Bu sorudan hâlâ kurtulamadım. Evet, Polonya'da Türkçe okumanın ve okutmanın ne anlamı var?
Strazburg Üniversitesi Türk Etüdleri bölümüne dair
Petr Kučera: Türkiye’den gelen bazı siyasî baskılar arasında yol bulmaya çalışan Türkoloji, hâlâ yaşam mücadelesi içindedir. Batı Avrupa ülkelerinden farklı olarak Çek Cumhuriyeti’ndeki Türk kökenlilerin az yaşadığı ve yine de Doğu ve Orta Avrupa’nın bazı ülkelerinden farklı olarak Osmanlı mirasını taşımayan bir ülkede, Türkoloji dolaylı ya da dolaysız olarak kendi varlığını sürekli savunmalıdır.
Akademisyenler yanıtlıyor: Türkiye dışındaki Türkoloji çalışmaları ne durumda?
Melek Aydoğan, Stanford Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü öğretim üyesi Burcu Karahan, Sabancı Üniversitesi Diller Okulu öğretim üyesi Engin Kılıç, Washington Üniversitesi Türkiye ve Osmanlı Çalışmaları Bölümü öğretim üyesi Selim S. Kuru ve Duisburg-Essen Üniversitesi Turkistik Enstitüsü öğretim üyesi Hilmi Tezgör ile Türkiye dışındaki Türkoloji çalışmaları üzerine konuştu...
Bu dosyayı yapacağımızı söylediğimizde heyecanlanan ve tüm sorunlarına rağmen dosyayı sahiplenen sevgili Melek Aydoğan'a desteğinden dolayı teşekkür ediyoruz.
Ve Kıraathane İstanbul Edebiyat Evi açıldı
Hatırlar mısınız, K24 yayın hayatına başladığında, "Kaybolmak için yeni bir dünya" demiş ve şöyle devam etmiştim:
K24 [Kitap Kültür Kritik] “yeni” bir dünya.
İçinde kaybolacağınız bir dünya. Dünyayı hep birlikte kitaplar üzerinden okuyup, anlamaya çalışacağımız, kitaplara var gücümüzle sarılacağımız yeni bir dünya. Çok pencere var, çok kapı, çok oda… Uzun bir koridor misali uzun yazılar (...) Bize göre henüz küçük ama emin olun daha çok büyüyecek. Ve bu dünyaya giriş serbest, kaybolmak ise “bize göre” ülke şartlarında zaten bir ihtiyaç.
"Çok pencere var, çok kapı, çok oda…" demişim, o zaman, bir gün gerçekten çok odalı, çok pencereli ve çok kapılı bir evimiz olacağını bilmiyordum. Oldu. Bizim evimiz, sizin eviniz. Artık sadece K24 sayfalarındaki yazılarda ve söyleşilerde değil Kıraathane İstanbul Edebiyat Evi'nin odalarında kitaplarla, yazılarla ve yazarlarıyla kaybolabilirsiniz...
Hadi >>> kiraathane.com.tr
Kasım'da görüşmek üzere...