"Galip Tekin, mizah çizgi romanının dışına çıkarak serüven çizgi romanına felsefeyi yerleştiren, bu alanda kopya çizgiye hiç gerek olmadığını da gösteren bir kilometre taşıdır çizgi roman tarihimizde. Tam üç yıl önce bugün kaybettiğimiz Tekin, tekinsiz çizgileri, ilhamı, dersleri, ufkuyla hâlâ aramızda dolaşmaktadır."
06 Temmuz 2020 17:05
Almanya’da doğan her çocuk gibi memlekete ancak yaz tatilinde bir aylığına gelebilirdim. Onlarda da aklım ermeye başladığından itibaren hep aynı rutini yaşadım: Dayımın biriktirdiği bir senelik Fırt, Çarşaf ve Gırgır dergilerini okumak için anneannemin minicik tavan arasına sıkışarak toz toprak içinde okumak.
Mizah dergileriyle, sanatçılarıyla, mizahla, gülmeceyle, siyasi hicivle hep bu dönem tanışmıştım. Küçük bir çizgi roman okuru olarak alışılmış “kahraman”lı türlerden sonra yerel bir dokuya temas etmenin hazzını ve duygusunu tarif edemem. Ancak serde bilimkurgu, fantastik ve bilinmeyen olunca mizah bir yerden sonra yetmemeye başladı, bunu itiraf etmem gerek.
Galip Tekin işte tam da böyle bir arayış içindeyken yakaladı beni. Daha önceki mizah içerikli çizimlerinin altında imzası olduğunu bile fark etmediğim usta sanatçıyla ancak kapkaranlık çizgileriyle tanışıyordum. Sanki daha önce hiç yoktu o… Birden ortaya çıkmıştı. Böylece kuzenim Güldeniz Yersiz’le benim Gırgır’ı sabırsızlıkla bekleme ve çıktığı gün alma alışkanlığımız bazı sanatçıların yanı sıra Galip tekin sayesinde pekişti. O zamanlar yaş 14 gibi ve yer İskenderun.
Yıllar yıllar sonra oğlum bebekken bir sergisinde sohbet edebildim ustayla. Kucağında oğlum fotoğraf da çekildik anı olsun diye… Muhteşem eserleri ve kişiliğiyle Galip Tekin’le tanışmam kısaca bu şekilde oldu.
Kimdir Galip Tekin?
Klasik bir biyografi olsa 1958 Konya doğumlu olup diye başlar hayatını yazardım muhtemelen. Ancak burada söz konusu olan Galip Tekin… Öyle anlatılmaz o, anlatılmamalı.
Kapkaranlık çizgileriyle korku, fantastik, bilimkurgu dünyalarından kopup gelen Galip Tekin bir dönem çizgi roman ve mizah çizgi romanı okurunun ilahıydı. Her öyküsünde korku filmleri yönetmeni Alfred Hitchcock gibi kendini gösterir, EC Comics’in korku çizgi romanlarındaki anlatıcı yaratıkları gibi öyküyü anlatarak okura aslında iç dünyasından, yaşantısından parçalar aktardığını gösterirdi. Yaşama kısa hikayesinin konusu da çoğu gibi yaşantısındandı:
“Konya’da sinemada çalışıyordum ve orada ilginç, gizemli, korkunç olaylar olurdu” diyordu bir röportajında:
“Bir gün işten çıkarılan biri gelip bana intihar etmiş olan babamın kafatasını veriverdi. Önce onu çekiçle kırmak istedim ama içim elvermedi. Sonra onu yakmaya çalıştım olmadı. Ben de gidip kafatasını bir mezarlığa attım. Ama sonra gidip geri aldım. Hem de arkadaşımla gidip amcasını öldürmeyi ret etmenin ardından…”.
Onlarca okuru ve okumayanı onun madde kullanmadan çizemediğini düşünürken o sadece ve sadece hayata bakıyor, kendi dünyasını sorguluyor, evreni inceliyor, çevresindeki gençleri dinliyor ve duyduklarını kaynaştırarak usta bir sanatçının hassas duyarlılığıyla kâğıda aktarıyordu. O kadar.
Belki 6 yaşında babasını kaybetmiş olmasının etkisi çok fazlaydı eserlerinde. Veya hayatın gariplikleri… Olay bu ya ünlü yönetmen Mustafa Altıoklar ona gelerek filmi için kanat tasarımı rica etmiş. Sonra anlaşılmış ki Galip Tekin’in babası ortağı olan kişiyi vurarak öldürmüş ki bu kişi Altıoklar’ın amcasıymış. Yukarıda sözü geçen intihar da işte bu cinayetin ardından gerçekleşmiş. Bu iki aile bundan dolayı kan davalıymış, birçok Yeşilçam filmine konu olan kan davalıların arkadaşlığı ve gerçeklerle yüzleşerek karar alma mecburiyeti hasıl olmuş. İkili bir araya gelmiş, gözyaşları içinde sohbet etmiş, gözlerini geleceğe, karamsar bir geçmişten çok üretken fantastik bir geleceğe çevirmişler.
Sonra bir baktık, Galip Tekin “Kemancı” adında efsane bir barın işletmecisi olmuş. Müdavimlerinin anlattığına göre küçük kızların koruyucusu, çizim yeteneği olanların abisiymiş. Bu süreçte de Beyoğlu’nun arka sokaklarında hep belindeki tabancayla gezmiş ve bardaki minik odasındaysa fantastik alemleri kâğıtla buluşturmuş.
Çizgileri her gün bir başka yetenekli genci çizgi romana çekerken, o gün gelmiş bir kurşunlama olayında “azmettirici” olarak tutuklanarak yargılanmış.
Ama efsanesi katlanarak artarken “Acayip Hikâyeler” adında bir televizyon dizisi onun eserlerini konu alarak belki de en etkili Türk korku dizisinin izleyiciyle buluşmasını sağlamış. Böylece artık onu okumamış olanlar bile Galip Tekin efsanesinin tadına varabilmişler.
Bu arada hiç Fransızcaya çevrilen eseri olmamasına rağmen ünü o diyarlara ulaşmış. Üniversitelerde verdiği dersler, editörlük yaptığı dergiler…
Fantastik bir hayat, fantastik yapıtlar, fantastik bir çizer, işte hayatı filme uyarlanması gereken bir usta, Galip Tekin.
Okuru Türkçe Korkutan Adam
İmgelerin de dili vardır. İnsani kaygılar ve korkular ortak da olsa beslendikleri kaynaklar ve yaşam koşullarının farklılığı imgesel dil farklılığını ortaya çıkarır.
Hepimiz yabancı filmlerdeki, romanlardaki veya çizgi romanlardaki korku öğelerinden etkilenebilir, korkar, heyecan duyarız. Ancak dünyanın bir ucundaki mimari, kıyafet, aksesuar, sokak, araç, satıcı, ev dekorasyonu, afişler, duvar yazıları, tabelalar biraz olsun bizleri izlediğimiz eserlerin içine girmekten alıkoyar. Duyguyu anlarız, kaygıyı anlarız, korkuyu anlarız, kurguyu izleriz ama birçok zaman orada olamayız, olan bitenle özdeşleşemeyiz.
Galip Tekin yapılmayanı başarmış, çoğunlukla kopya çizgilerle ortaya konan örnekleri geride bırakarak özgün çizgiyle imgeler dünyasına dalmış, yazılı ve görsel dili Türkçeleştirerek özdeşleşmeyi kolaylaştıran inandırıcı öyküler sunmuştur okura. Artık korku, fantastik ve bilimkurgu unsurları taşıyan hikâyelerinde sokak, mahalle, ev, insan ilişkileri, kıyafet, dil, aksan, tabela, afiş, köy, yatır, evliya hep Türkçe konuşur olur onun yapıtlarında. Türk okur ilk defa kendi coğrafyasının fantastik dokusunu görebildi bu sayfalarda. Galip Tekin okurunu özenti desenlerle değil özgün ve Türkçe desenlerle korkutmayı başarabildi. Ancak onu takip eden onlarca kişi; kanımca, çizgilerin büyüsünü sürdürmeyi başarmış olsalar da hikâye anlatıcılığındaki inceliğini kavrayamadıklarından çok da akılda kalıcı eserlere imza atamadılar o zamandan bu zamana.
Galip Tekin’i Dostları Anlatıyor
Belki Galip Tekin fantastik konuları işleyen ilk çizerimiz değildi ama onu özel kılan neydi diye merak ederek eşine dostuna birbirlerinden habersiz sordum:
Cihan Demirci “Galip Tekin okulunu bitirmedi ama ustası ve hatta babası yerine geçen ustaların ustası Oğuz Aral’dan çok şey öğrendi” diye aktarıyor sanatsal altyapısının oluşumunu.
Dostu, sırdaşı Birol Bayram bunu “Galip Tekin çizgi roman için doğmuştu. Sinemada çalıştığı günler onu çok etkilemiş olmalı. Sinematografik altyapısı ve hikâye anlatıcılığı becerisi bence büyük oranda buradan geliyordu.” diye tamamlıyordu.
Mehmet Emin Adanalı ise Boğaziçi Üniversitesi’ndeki hocalığını anlattı ayrıntılı olarak: “Hiç üşenmeden çevresine öğrencilerini toplar, saatlerce çizer ve çizimleri kontrol ederdi. İsim ezberlemez, herkesi ‘öğrenci’ diye çağırırdı. Severdi çizgi roman öğretmeyi.”
Birol Bayram de dikkat çekti bu noktaya “İnsan veya ideoloji gözetmezdi. Öğrenmek isteyen insana saatler harcardı. Oğuz Aral’dan aldığı bir disiplin bu sanırım. Çok severdi çevresine bilgi aktarmayı.”
Mehmet Ersoy tamamladı eğitimci yanını: “Zarif bir insandı. Amatör veya küçük demez, herkesi kendi düzeyine yükselterek konuşurdu. Nerede rastlasam mutlaka masasına davet eder konuşurken yaratıcılığı kamçılayan bir süreç yaşanırdı. Bilgisi daima yaptıklarından fazla idi. Hep özleyerek hatırlıyorum.”.
Ve bizler, yani okurları, ondan ilham alanlar, yani ‘uzaktan eğitim alan’ yazar ve çizer öğrencileri unuttuk mu onu? Hatırlıyoruz. Dahası onu yaşıyoruz.
Galip Tekin Efsanesi Bitti Mi?
Asla bitmez… Bir müjdeyi buradan verelim: 1980 askeri darbesinin sansürü sebebiyle siyasi olayları fantastik evrenlerde ele alan Galip Tekin yıllar sonra bir sansürü de TV’ye uyarlanan öykülerinde yaşamıştı. Ancak görünen o ki dehası ve becerisi sansürsüz bir dünyaya açılmanın yolunu buldu: 7-8 yıl önce Star TV’de yayınlanan Acayip Hikâyeler’den sonra şimdi de Netflix’te “Galip Tekin öyküleri” dizisiyle ustanın efsanesi dünya tarihine geçecekmiş.
Bitirirken sizi ustanın çizgileriyle baş başa bırakıyoruz. Bir sayfalık kısa bir öyküsüyle...
•