“Hakikat görünenin tam tersidir” diyen Rancière dikizlemeyi her şeyden önce bilme dolantısı olarak kurmaca bir eylem şeklinde tarif eder, çünkü “arkasında hakikati öğrenme arzusu vardır”. Morel’in Buluşu, anlatıcı için bir bilme romanıdır.
11 Haziran 2020 17:22
Morel’in Buluşu, orijinal adıyla La Invención de Morel, Arjantinli yazar Adolfo Bioy Casares’in 1940 yılında yayımlanan novellasıdır. Jorge Louis Borges, Morel’in Buluşu için yazdığı önsözde: “Entrikanın ayrıntılarını yazarıyla tartıştım, onu yeniden okudum; onu kusursuz olarak nitelendirmenin bir yanlışlık ya da abartma olacağını sanmıyorum” der. Metin her ne kadar polisiye olarak nitelendirilse de, klasik polisiye kurgusuna sahip değildir. Bu metinde hakikate bir dedektif gibi parçalardan yola çıkarak ulaşılır.
Novella anlatıcının tuttuğu bir günlüktür. Anlatıcı ölüm cezasına çarptırılmış ve bu yüzden adaya kaçmış bir kaçaktır, aynı zamanda yazardır. Bir gün adada bir turist grubu görür ve günlük tutmaya başlar. Turistler bir tepenin üzerindeki müzede yaşamaktadır. Anlatıcı bu grubu uzaktan dikizlemektedir ve görülmekten korkmaktadır, çünkü bu insanların onu adalete teslim edeceğini düşünür. Anlatıcı grubu dikizlerken içlerinde bulunan Faustine isimli bir kadına âşık olur. Faustine genellikle Morel ismindeki bir adamla konuşur. Anlatıcı Faustine’e yaklaşabilecek cesareti bulur fakat Faustine onu görmezden gelir. Bir süre sonra anlatıcı diğer turistlerin de onu görmezden geldiğini fark eder. O noktada aslında her gün turistlerin arasındaki konuşmaların tekrarlandığını fark eder. Bu yüzden kendi akıl sağlığından şüphe duymaya başlar.
Birdenbire turistler kaybolur ve anlatıcı müzeye gider, turistlerin başlangıçta da orada olduklarına dair hiçbir kanıt bulamaz. Turistler o gece tekrar belirene kadar yemek yemeyi reddeder. Başka tuhaf şeyler de görmeye başlar, iki ay ve iki güneş gibi. Aynı zamanda adaya ilk geldiğinde ölü balıkların bulunduğu bir akvaryumda aynı balıkların kopyalarına rastlar.
Ertesi gün anlatıcı Morel’in diğerlerine kendi yarattığı bir makineden bahsettiğini duyar. Makine gerçekliği yeniden yaratarak tekrarlamaktadır. Morel diğerlerinin haberi olmadan, imgeleri yakalamak, muhafaza etmek ve yansıtmak için üç çeşit aygıtla donattığı bu adada onların görüntülerini kaydetmiştir. Makine yalnızca görsel ve işitsel imgeleri değil, diğer duyulara ilişkin imgeleri de kaydeder. Makine insan ruhunu yakalayarak görüntüleri bir döngü içine sokmaktadır. Her gelgitte müzenin altında güvende olan motorlar şarj edilecek ve döngü, gelgitler enerji sağladıkça devam edecektir. Bu yolla Morel sevdiği kadın olan Faustine ile sonsuza kadar birlikte olmaya devam edebilecektir.
Anlatıcı gördüğü iki ay ve güneş gibi anormalliklerin kayıt ve gerçek çakıştığında ortaya çıktığını anlar. Biri gerçek ay iken diğeri onun kaydedilmiş kopyası durumundadır. Anlatıcı büyük bir endişeye kapılır. Bunun sebebi gördüğü kişilerin gerçek varlıkların imgelerinden, kendisinden önce yaşamış olanların hayaletlerinden ibaret olmasıdır.
Morel’in bir kopyası olan anlatıcı, ölümsüz ama artık onu algılamayan bir Faustine’e âşıktır. Bu yüzden makinenin işleyişini öğrenmeye çalışır. Anlatıcı Morel ve arkadaşlarının nasıl öldüklerini anlar. Görüntülerdeki insanlar sonsuzluk için kaydedildiklerinden ölmüşlerdir. Anlatıcı kendi üzerinde bir sınamaya girişir. Sol elini kayıt aygıtının önüne yerleştirir ve gerçek eli kururken sağlam elinin imgesi yansıtılacağı müze arşivlerine kaydedilir. Sonunda Faustine’nin olduğu sahneleri yansıtır ve sanki ona eşlik ediyormuş ve onunla bir aşk diyaloğu sürdürüyormuş gibi kendisini araya katarak yeniden kayıt yapar. Bunu yapmakla ölümü kabul eder, derisi çoktan dökülmeye başlamıştır. Yansıtma makinesine bundan böyle sonsuza dek yansıtılacak olan yeni kaydı takar. Günlüğü ve yaşamı, birinin onu Faustine’nin bilincine sokabilecek daha gelişmiş bir icadın dileğiyle sona erer.
“Dağılmış varoluşları bir araya toplayabilen bir makineyi icat edecek kimseden rica ediyorum; beni ve Faustine’i bulun ve benim Faustine’in bilincinin gök kubbesine girmemi sağlayın” (Casares, 2016).
Metin diğer ada romanları gibi uzamın sınırlı olduğu bir yerde başlıyor. Ada öykülerine baktığımızda ana karakter adaya ya bir felaket sonrasında ya da bir şeylerden saklanma amacı ile varmıştır. Bir felaket sonrası adaya varan karakterler Robinson, Hay, Doktor Moreou ve Prospero olurken, bilinçli bir şekilde adaya varanlar Monte Cristo Kontu, Morel ve Morel’deki anlatıcıdır. Amaç ne olursa olsun, bu tür metinlerde karakterler yeniden doğar. Robinson olduğu kimlikten sıyrılır ve adalı, biraz yabanıl bir Robinson’a dönüşür. Hay ceylan tarafından büyütülür ve zaman içinde asıl kimliğini bulur. Monte Cristo Kontu satın aldığı adada yeniden var olur. Burada ada kadın üreme organı gibi karşımıza çıkar. Düz deniz üzerindeki bu ada, kadın üreme organı gibi derinin ortasında bir nokta gibidir.
Bahsedilen diğer ada karakterleri gibi, “doğurulma tasavvuru” yeniden doğuş fikri ile mevcuttur. Anlatıcının durumunda doğal doğum gerçekleşemeyeceği için bir makine aracılığıyla yapılmak istenir. Otto Rank’ın bahsettiği katatonik bir hastanın kendisini “yeniden kurmak” istemesi embriyona has bir güdüyü dile getirir. Anlatıcının içinde bulunduğu bu benzer durumda da “yeniden kurmak” deyimi ancak bir makinenin gerçekleştirebileceği bir eylemi çağrıştırır.
Anlatıcı adaya vardığı zaman güvende olduğunu hisseder. Anzieu’nün (2008) bahsettiği destek hissi gibi adanın sağladığı korunaklı alana “yaslanır”. Ada anlatıcının destek-nesnesi konumundadır. Anlatıcı bu destek-nesneyi yitirme kaygısı taşır. Ada ve aynı zamanda Faustine anneyi temsil ettiğinden, anlatıcı anneyi yitirme kaygısından mustariptir. Bu kaygısının sonucu olarak kendisini anneden ayırmayacak bir biçimde ölümsüzleştirir. Sonsuza kadar adada ve Faustine ile kalır.
Ada mekanik bir rahim gibi, gelgitlerin verdiği enerjiyle bir simülasyon evrene dönüşür. Bu gelgitler dişil özellikli ay hareketlerine bağlı olarak gerçekleşir. Gelgitlerin Freud’un (1992) hastasına ait bir rüyanın yorumunda bahsettiği şekliyle cinsel birleşmeyi ve onu sağlayan enerjiyi temsil ettiğini düşünebiliriz. Ortaya çıkan enerji ile Morel’in dünyası adada yeniden hayat bulur. Sürekli bir döngü içerisinde aynı konuşma ve hareketler tekrarlanır. Bu noktada anlatıcı önce olan biteni dikizler ve anlamlandırmaya çalışır.
Bir süre sonra dikkatini Faustine çeker. Faustine anlatıcı için kadınlığın temsilinin yanı sıra temsili bir anne figürü gibidir ve adayla özdeşleştirilmiştir. Adanın varlığı ona, onun varlığı da adaya bağlıdır. Çünkü Morel bu simülasyon adayı Faustine ile sonsuza kadar birlikte olabilmek arzusuyla yaratmıştır. Anlatıcının Faustine’e duyduğu bu ilgi Freud’un fallik evresindeki bir erkek çocuğunun anneye duyduğu ilgi ve kıskançlık gibidir. Bu durumda anlatıcı için baba figürü olan kişi Morel’dir. Anlatıcı Morel ve Faustine ilişkisini gördükten sonra Morel’e karşı bir öfke duymaya başlar.
Gelgitler adayı sular altında bırakır ve bir bataklığa dönüştürür. Islanmış ada Morel ile Faustine’nin birleşiminden ortaya çıkan vücut sıvılarını andırır. Fakat Bataille’ın Gözün Öyküsü’nde anlattığı gibi bu sıvılar haz kaynağı değil, bir ıstırap sebebidir. Bu yüzden anlatıcı kendisini çilekeş biri gibi tanımlar. Bu noktada anlatıcı Morel’in yerine geçerek Faustine’i elde etmeye çalışır. Onun ilgisini çekmek için çeşitli yollar dener fakat aynı mekânı paylaşmalarına rağmen zamansal olarak farklı bir noktada olan ve dolayısıyla onu göremeyen Faustine bu yolları fark etmez. “Eğer sürdürülecek olan sahneler farklı anlarda çekilmişse, aynı bahçe, birbirini görmezden gelen toplulukların neredeyse aynı yerlerde, birbirine çarpmadan, eşzamanlı olarak işlevlerini yerine getirecekleri çok sayıda tek tek cennet barındıracak” (Casares, 2016). Onu görmezden gelen haliyle Faustine, çocuğa dokunma ve ensest yasağının koyucusu gibidir. Faustine’nin dikkatini çekmeye çalışarak başarılı olamayacağını anlayan anlatıcı, anneyi ve adayı elde edebilmek için Morel’in otoritesini kabullenir ve onun gibi olmaya çalışır. Anlatıcı kendisini Morel’in yerine koymak ister ve en sonunda makine yoluyla bunu başarır, anneye ulaşır. Bu noktada babasını içselleştiren ve taklit eden, annesine babasıyla aynı olduğu mesajını vermeye çalışan erkek çocuğu gibidir.
Ada uzamın sınırlı olduğu ve zamanın askıya alındığı bir yerdir. Anlatıcı da adanın zamansızlığına düşerek sonsuzluğa katılır. Faustine’e âşık olan Morel ölmekten beter haldedir. Freud hasta kişinin hatırlamak yerine yinelediğini saptar. Morel hasta biri gibidir. Faustine’i hatırlamak yerine sürekli yinelenen bir evren için öldürür ve sonsuz bir dünya yaratır. Anlatıcı da Faustine’e olan aşkından dolayı Morel ile aynı kaderi paylaşır.
Rank’ın bahsettiği gibi anlatıcı doğum travmasını inkâr eden bir yanılsama ile haz uyandıran bir saklanma oyununun içinde gibidir. Oyundaki gerçekdışılık ile kaygı ve korkunun tadını çıkarmayı başaran bir çocuk gibi, anlatıcı ve Morel’in oyunu da kolayca geri döndürülebilen korkutucu ayrılık durumunu gönüllü bir saklanış yoluyla istediği kadar tekrarlayıp durur. Burada saklanma, doğum ve kurtuluş, yani dış tehlike karşısında anne karnına geri dönme anlamı taşır. Anlatıcı kendi kurtuluşu için anne karnının temsili olan korunaklı adaya döner. Pek çok başka anlamı olan gelgitlerin ritmik hareketleri aynı zamanda rahimdeki embriyonun hissettiği ritmi tekrarlar. Anlatıcı adadayken aslında rahimde gibidir, bastırılmış doğum travmasını aşmak için doğumunu ister ve bunu başarır.
Rank’ın dediği gibi, nihai eğilimi yardım edici ve koruyucu bir ilksel varlık yaratmak olan anlatıcı karşısında Faustine’i bulur. İnsan Tanrı inancı ile tehlikeye karşı sığınılan ve en sonunda yine ona geri dönerek başka bir yaşama, bir zamanlar ayrılmış olunan dünyanın sadık ve yüceltilmiş bir kopyası olan yaşama kavuşulabilir. Anlatıcı kendi yaşamından vazgeçerek Faustine yoluyla başka bir yaşamın, yine Faustine ile yüceltilmiş sonsuz bir kopyasına sıkıştırır kendisini.
Faust’taki “Zindan” bölümünde bulunan “Gretchen” hikâyesinin sonunda bahsedildiği üzere, Faust dolaylı olarak Gretchen ve çocuğunun ölümünden sorumludur, en büyük günaha girmiştir. Morel’deki Faustine ismi şüphesiz Faust’taki bu bölüme referanstır. Faustine de önce Morel ve arkadaşlarının, en sonunda da anlatıcının ölümünden dolaylı olarak sorumludur. Faustine ve ada iç içe olduğu için ikisine duyulan bir aşk söz konusudur. Morel ismi de tıpkı Faustine gibi bir başka edebî metinden mülhemdir. Casares’in yakın dostu Borges’in roman için yazdığı önsözde söylediği gibi “başka bir adalı bulucu olan Moreau’yu” anıştırmaktadır.
Anlatıcı hakikate Proust’un pencereden dikizlemesi gibi, Faustine ve arkadaşlarını dikizleyerek ulaşır. Jacques Rancière şöyle der:
“Freud’un Oedipus’unun ardında Aristoteles’in Oedipus’u vardır: Hani bilinmeyeni gözler önüne seren keşif ânı ile mutlu insanı bahtsızlığa mahkûm ederek eylemin akışını tersine çeviren baht dönüşü arasındaki çakışmanın örnek tanığı olması dolayısıyla en üstün tiyatro payesine sahip olan karakter (s. 43).”
Yine Rancière “dikizlemek her şeyden önce bilme dolantısı olarak kurmaca bir eylemdir, yani arkasında hakikati öğrenme arzusu vardır” der. Morel’in Buluşu anlatıcı için bir bilme romanıdır. Bir başka yerde Rancière, “göstergeler açığa çıkarmaları gereken şeylerle aralarındaki aşılmaz mesafeden başka hiçbir şey göstermez. Bedenleri iş üstünde yakalamak gerekir” der. Fakat anlatıcının anlatısında bir beden yoktur, göstergeler vardır ve dikizleyici göstergelerden başka hiçbir şey görmez. Hakikate sadece bakış ile varabilir.
•
REFERANSLAR
Anzieu, D. (2008). Deri-ben. Metis Yayınları.
Bataille, G. (2011). Annem. Ayrıntı Yayınları.
Casares, A. B. (2016). Morel’in Buluşu. Helikopter Yayınları
Defoe, D. (2009). Robinson Crusoe. Yapı Kredi Yayınları.
Dumas, A. (2016). Monte Cristo Kontu. İthaki Yayınları.
Freud, S. (2018). Cinsellik Üzerine Üç Deneme. Öteki Yayınları.
Freud, S. (1992). Düşlerin Yorumu. Payel Yayınları.
Goethe, J. W. (2013). Faust. Kolektif Kitap.
Rancière, J. (2019). Kurmacanın Kıyıları. Metis Yayınları.
Rank, O. (2019). Doğum Travması. Metis Yayınları.
Shakespeare, W. (2015). Fırtına. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Sina, İ., & Tufayl, İ. (2000). Hay bin Yakzan. Yapı Kredi Yayınları
Wells, H. G. (2017). Doktor Moreau’nun Adası. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
GİRİŞ RESMİ:
Norah Borges de Torres tarafından Morel'in Buluşu için yapılan çizimler.