Nobel Komitesi’nin iki üyesi, Peter Handke’ye ödül vermeden önce Bosna’daki savaş suçlarıyla ilgili tavrı hakkında yazılan iki farklı kitabı referans almış. Her iki kitap da doksanlı yıllarda ortaya atılan inkârcı tezlere dayanıyor
Savaş suçlusu olarak mahkûm edilen eski Sırbistan Devlet Başkanı Slobodan Miloseviç’in cenazesine katıldığı ve Bosna’daki soykırımı inkâr ettiği için tepki gören Avusturyalı yazar Peter Handke’ye 2019 yılı Nobel Edebiyat Ödülü'nün verilmesi, ödül komitesini ilk andan itibaren eleştirilerin hedefi yapmıştı. Bu eleştiriler şimdi yeni bir boyut kazandı. Nobel Komitesi'nin iki üyesinin Handke'nin Bosna'daki tutumunu değerlendirirken, Sırp güçlerin soykırım işlemediğine dair 1990’lı yıllarda ortaya atılan inkârcı komplo teorilerini benimsemiş kitapları referans aldığı iddiası ortaya atıldı.
Savaş sırasında Balkanlarda muhabirlik yapan deneyimli Amerikalı gazeteci Peter Maass The Intercept sitesinde yazdığı bir makalede komite üyelerinden Henrik Petersen ve Eric Runesson’un karar verirken inceledikleri kitapların adını paylaşmış olmalarına dikkat çekti.
Petersen’in atıfta bulunduğu ve Handke’yi aklayan kitaplardan birincisi Lothar Struck adında az tanınmış Alman bir yazar ve eleştirmenin “O ve Yugoslavyası” başlığını taşıyan kitabı. Runesson ise “Peter Handke ve ‘Sırbistan için Adalet’” adında bir kitap kaleme alan Kurt Gritsch adında bir tarihçiden bahsediyor.
Maass, Handke’nin 1990’larda savaşla ilgili çıkan haberlerin Sırplar hakkında olumsuz bir algı oluşturduğuna dair görüşünü savunan her iki kitabın da temelinde etnik temizlik ve soykırım suçlamalarının bir Amerikan PR firması tarafından yayıldığını savunan bir iddiayı merkezine aldığını anlatıyor. “Struck ve Gritsch’in kitapları Sırpların işlediği vahşetlerin ölçeği ile ilgili Handke’nin şüpheci açıklamalarını savunuyor ve 1990’lı yıllarda yapılan haberlerin Sırplar açısından adil olmadığına dair argümanını tekrarlıyor,” diye yazıyor Maass. “Her iki kitap da kendine güvenilir bir üsluba sahip ve görünen o ki Nobel jüri üyeleri bunlardan Handke’nin yazılarıyla ve jestleriyle Sırplara yönelik sempatisini ifade etmekte haklı gerekçeleri olduğu sonucuna varmış."
Bu kitaplarda bahsi geçen Amerikan PR firmasının adı Ruder Finn. Maass, Gritsch’in söz konusu firmadan yaklaşık 20 kere söz ettiğini, hatta firmaya kitabında küçük bir bölüm de ayırdığını, Struck’ın ise daha da ileri giderek dijital olarak firmanın ABD hükümeti nezdinde sunduğu dilekçeleri ifşa ettiğini aktarıyor. Ne var ki Bosna Savaşı’nda bilinen tarihi ters yüz eden bu teoriler yeni değil. Aksine, 90’lı yıllarda etnik temizlik ve soykırım bulgularını çürütmek için sıkça başvurulan tezler. Bunların ilk dayanağı ise Fransız gazeteci Jacques Merlino’nun 1993’te Ruder Finn’den bir yetkili ile yaptığı söyleşiyi de kapsayan “Yugoslavya’yla İlgili Tüm Gerçekleri Söylemek Kolay Değil” adındaki kitabı. Tezler savaş sırasında ve sonra Sırbistan’da sıkça dile getirilmiş
“Tüm bunlar, tarihin geniş çapta yeniden yazılma çabası,” diyor Maass. Bizzat tanıklık ettiği savaş sırasında ilk toplama kampların 1992’nin Ağustos ayında kurulduğunu hatırlatıyor. “Bu gelişme, bir reklam firmasından herhangi bir onay gerektirmeyecek kadar olağanüstüydü. Arkasından gerçekleştirilen araştırmalar, yazılan makaleler ve savaş suçlamalarıyla görülen davalar bu kamplardaki durumun ilk haberlerde tasvir edebildiğimizden de kötü olduğunu gösterdi,” diye yazıyor. O dönemde görev yapan diplomatlar ve gazeteciler Bosna Savaşı’nda savaş suçu iddialarının kamuoyunda yer almasında firmanın çalışmasının özel bir etkisi olmadığı görüşünde.
Maass bu noktada özellikle Hırvatistan ve Bosna’da yaşanan vahşet üzerine yaptığı gazetecilikle 1993’te Pulitzer Ödülü’ne değer görülen Amerikalı gazeteci Roy Gutman’ın haberlerinin bu iddialar üzerinden çürütülmeye çalışıldığına dikkat çekiyor. “Gutman insani yardım çalışanlarıyla ve kamplarda hayatta kalan iki kişiyle konuşmuş ancak kampları ziyaret etmemişti, çok fazla fazla birinci el tanıklığı da yoktu. Demek ki Ruder Finn’in teyit edilmemiş haberler yaydığı doğruydu. Ancak bu komplo teorisi çok önemli bir bulguyu gözden kaçırıyor: Gutman’ın yazdıklarını takip eden günler ve haftalarda diğer gazetecilerin araştırmaları da haberlerini doğruladı, keza yıllar sonra savaş suçlarından görülen duruşmalar da."
Yargılamalar sırasında ölen Miloseviç cezalandırılmadıysa da Bosnalı Sırpların lideri Radovan Karaciç ve Bosnalı Sırp General Ratko Mladiç’e verilen müebbet cezalar, etnik temizlik bulgularının tartışmaya açık olmadığını gösterdi. “Yine de Merlino’nun kitabının şaşırtıcı bir akıbeti oldu,” diye ekliyor Maas. “Yazıldıktan çeyrek asır sonra Nobel Ödülü’nün Handke’ye verilmesini sağladı.” Gerek Struck gerek Gritsch’in Handke’yle ilgili kitapları sadece Almanca olarak mevcut olsa da…
Maass ayrıca Gritsch’in kitabında Handke’nin Alman gazeteci Thomas Deichmann’la doksan ve iki binli yıllarda Sırbistan ve Bosna’yı ziyaret ettiğini yazdığını anlatıyor. Deichmann’ın adı ilk kez 1996’da hakkında savaş suçlarından yargılanan ve ertesi sene 20 sene hapis cezasına mahkûm olan Bosnalı Sırp siyasetçi Dusko Tadiç’in davasında tanık olarak beyanda bulunmasıyla duyulmuş. Medya uzmanı sıfatıyla verdiği ifadede, Bosnalı Müslümanların Tadiç’i yalnızca haberlerdeki fotoğraflardan ya da televizyonlardaki görüntülerden tanıyabileceklerini söyleyerek, söz konusu haberlerin bu algıyı oluşturduğunu ima etmiş. Ardından da bazı haberlerin gerçekliğini sorgulayan yazılar kaleme almış.
Handke’nin çok güçlü bir yazar olmasıyla beraber, perde arkasında iki komite üyesinin kararlarını yıllar önce yalanlanmış tezlere dayandırarak almış olması tartışmaya yeni bir boyut kazandırıyor. O dönem Bosna'da bir gazeteci olarak çalışan Maass'ı kaygılandıran ise Handke'ye ödül verilmesi bir yana, jüri üyelerinin ikna aşamasında bu tezleri esas almaları. “Peter Handke’nin figürünün bu şekilde yükseltilmesi, can çekişen bir tarih ve soykırımın itibarsızlaştırılmış yeniden yazımına hayat verdi.”