“İsterseniz her şey olabilecek bir edebiyat!”

2020 Goncourt ödüllü Anomali'nin yazarı Hervé Le Tellier: “Kitaplar her zaman birçok katmanı olan soğan gibidir. Okuyucu asla sonuca ulaşmaz ve bu anlamda yazarın da sonuca ulaşmaması mümkündür.”

08 Eylül 2022 12:11

Hervé Le Tellier 1960 yılında François Le Lionnais ve Raymond Queneau’nun matematikçilerle yazarları bir araya getirip edebiyatı kısıtlamalara karşı geliştirmek amacıyla (“e” harfi olmadan yazmak gibi) kurdukları yazarlar topluluğu Oulipo’nun (Ouvroir De Litterature Potentielle) 1992 yılından beri üyesi. 2019 yılından itibaren de başkanlık görevini yürütüyor. 2020 yılı Goncourt Akademisi Edebiyat Ödülünü kazanan Anomali romanı da, bu yeni akımın önemli örneklerinden biri. Hervé Le Tellier ile sadece Anomali’yi değil, çağdaş edebiyattaki yeni yönelimleri de konuştuk…

***

Matematik ve dilbilim okuyorsunuz. Ve uluslararası edebiyat grubu Oulipo’nun üyelerindensiniz. Oulipo’nun oluşumunda aldığınız eğitimlerin etkisi oldu mu?

Bir matematikçi olarak eğitildim ve uzun bir süre bilimin evrimini incelemeye devam ettim. Geriye dönüp bu eğitimin yazılarıma etkisine bakmak benim için çok zor. Bununla birlikte yapılandırılmış, hatta mimari kitaplar inşa etme eğiliminde olduğumu biliyorum. Ayrıca, gezegenin ve türümüzün geleceğiyle ilgili endişelerimi okuyucuya kitaplarda ifade etmenin mümkün olduğu fikrine karşı da çok hassasım. Ve bu materyalist bir dünya görüşünden geliyor.

Anomali’yi –sürükleyici bir bilimkurgu hikâyesini– yazma sebepleriniz nelerdi? Bu anlamda Anomali’yi diğer romanlarınızdan farklı kılan nedir?

Romanı bir bilimkurgu hikâyesi olsun diye düşünerek yazmadım. Bir “peri masalı” istemedim, bu yüzden böylesi olası olmayan bir olay için mantıklı bir açıklama geliştirdim ve romanı yazma sürecinde Nick Bostrom’un artık eskimiş olan konferansta ortaya attığı ididaları düşündüm. Yani yaşadığımız dünyanın bir simülasyon olma ihtimalini…

Anomali  birçok sıra dışı karakterin olduğu bir roman. Yaşadığımız dönemin gizli saklı, kaçamak halini anlatmak için farklı düşünce ve davranış yapılarına sahip karakterler mi seçmek istediniz?

Bu kendinle yüzleşme sorusunu düşündüğümde, olası birçok bireysel tepkiyi belirledim ve bunlardan sekiz tanesini ön plana çıkardım. Karakterler bu tepkilerden doğdu. Her davranışı, –diğerini öldürmekten kendini feda etmeye kadar her davranışı– somutlaştırmak için bir film yapar gibi çalıştım.

Viktor Miesel karakterini konuşmak ve ayrıca romanın roman içindeki unsurlarından ve bu unsurların Miesel karakteri aracılığıyla hikâyeyi nasıl katmanlaştırdığından bahsetmek istiyorum. Viktor Miesel kimdir ve neden romanının yayınlandığını göremiyor? Neden ona böyle bir son uygun gördünüz?

Victor Miesel’in roman içindeki kitabı Anomali’de yazdığı her şeyi sevmiyorum. “Birinci” ve “üçüncü” Miesel’e yakınım ve bazı Fransız yazarların yazılarında beni çileden çıkarabilecek birçok cümleyi ikincinin çalışmasına sızdırdım! “Yalnızlık kürküm asla dünyayı ısıtmaz” gibi bir cümle, nefret etmeye başladığım güzel metaforun tipik bir örneğidir. Okuyucunun gerçekten okuduğu kitabı üçüncü Miesel’in yazması fikri hoşuma gidiyor, ancak “meta”dan kaçınmak için bu kavramı yalnızca son bölümde, son bölümün ayrıntılarında gündeme getiriyorum.

Romanın olaylı yapısı ilk bakışta birbiriyle bağlantılı görünmese de hemen hemen her küçük ayrıntı birbirini önemli ölçüde etkiliyor. Tam da yaşadığımız gibi bir dünya diye düşündüm. Olayların, gerilimlerin, bilim kurgu denklemlerinin bol olduğu bir yapı kurmanızın sebebi bu muydu?

Evet, anlatının inandırıcılığı kurmacadan alınan gerçek unsurlara dayanmak zorundaydı. “Pop kültürünün” varlığı da bu rolü oynar: Dünyamızdan karakterleri okunan bir romanın sanal dünyasına getirmek. Belirsizliği ve baş dönmesini vurgulamak için.

 

Bu yüzyılın tüm gergin unsurları, hastalık, izlenme, sorgulama, zekâ, siyasi oyunlar, çatışmalar, şüphe, göç, cinsel tercihler, psikolojik operasyonlar, çevre ve bu çağda çocuk olma konularını da eklersek Anomali oldukça hacimli bir roman.

Anomali bir romanın romanıdır. Daha doğrusu –kısa kaldığı için– bir kısa öykünün romanıdır. Kara filmden şarkıya, şiirden FBI sorgulamasına, içe dönük romandan duygusal komediye kadar her türden yazı türü var. Sonsuzluk ve benlik üzerine küresel olabilecek, eksiksiz bir roman yazmak istedim. Kendimi hiçbir şeyde sınırlamadım. Edebiyatın her hakkı vardır ve hatta zaman zaman edebiyatın ötesine geçme hakkı da vardır. Borgès ansiklopedi makaleleri yazıyor, Calvino edebi türlerle oynuyor. Benim edebiyat anlayışım bu. İsterseniz her şey olabilecek bir edebiyat.

Postmodernizm, siberpunk, bilimkurgu, vb… Romanlarınızda bu yüzyılın edebiyat malzemesini en iyi şekilde kullanıyorsunuz. Buna uygun olarak romanın son cümlesini geleceğe yönelik bir çizgi olarak oluşturmuşsunuz. Bunu yaparak okuyucuyla gerçek anlamda bir bağ mı kurmak istediniz?

Evet, kitap boyunca örülen ve tuhaf heyecanlı olayların hem bağladığı hem de çözdüğü güçlü bağlar söz konusu. Yazarın okuyucuyla olan suç ortaklığına çok inanıyorum ve yazarın “niyetlerini” okuyan okuyucunun gerçekliğine daha az inanıyorum. Ama bu önemli değil. Kitaplar her zaman birçok katmanı olan soğan gibidir. Okuyucu asla sonuca ulaşmaz ve bu anlamda yazarın da sonuca ulaşmaması mümkündür.

Son olarak pandemi süreciyle tüm dengelerin değişmesi, ekonomik krizler, hemen ardından patlak veren sıcak savaş... Dünyadaki bu yenilenme süreci edebiyata da yansıyacak mı? Önümüzdeki günlerde farklı türde hikâyeler okuyacak mıyız?

Hiçbir fikrim yok. Okurların bir kısmının ego kitaplarından, ben merkezli, göbek deliğine bakan metinlerden kaçacağını düşünüyorum. Yazarlar bu isteğe cevap verir mi bilmiyorum, ütopyalar, alternatif dünyalar, çılgın anlatılar geri dönebilir. Cormac McCarthy’nin The Road ve Philip Roth’un The Conspiracy Against America adlı kitapları dünyayı daha iyi anlamamıza, dönüşümünü daha iyi tasavvur etmek için yapısını bozmamıza izin veren muazzam kitaplardır. Bu kitaplar neredeyse yirmi yaşında. Bu tür yeni çalışmaları sabırsızlıkla bekliyorum.

•