Hep küçümsenen manzume, hele de modern sonrası mümkün mü? Ahmet Güntan, İzmirli Ahmet.’te, manzumenin kadim görevini, modern şiirle ve günümüz temalarıyla buluşturuyor. Tadımlık bir şiir K24 okurları için...
Yeşilçam Mezarlığı.
Geçmişle kalmadı bir hasret bağım
Neyse neydi, aman, bana ne canım
“Nerede o yasemin kokulu İzmir” filan
Bitmiş gitmiş, gerisi duygu dolu bir yalan
Bahçeden saksıya taşındı koca hanımeli
Bugün ağlayanlar gömdü güzelim İzmir’i
Benim için memleket ilk aşkı hissediştir
Anlatayım bakın ilk aşk nasıl pembiştir
Akşam oldu mu yazlık sinemaya giderdik
Sinemadan önce birlikte bisiklete binerdik
Ben arka selede sırtına dayardım dudağımı
Üflerdim içine aşkımla nemlenen sıcağımı
Sonra ben sürerdim bisikleti, o geçerdi arkaya
Âşıklar dokunmak için gece çıkar dolaşmaya
Sımsıkı sarılırdım beline sarı ışıklı sokaklarda
Ellerim dolaşırdı ilk defa kullanılan uzuvlarda
Nasıl böyle masum oluyor 15 yaşın şehveti
Ara bul şimdi iki oğlanı yapıştıran kuvveti
Gelince sinema saati
Bırakırdık eve bisikleti
Otururduk sıra kenarında yan yana
Işıkları beklerdi dokunmak için bana
Ellerimiz buluşurdu kimse görmeden
Ne çok şey yaşıyorduk öyle bilmeden
Sabiha’nın evi Beyoğlu Hamalbaşı’nda
Halil de manavdı Kocamustafapaşa’da
Biz 2 tıfıl lise 1’in yaz tatilindeyiz
Boyumuzdan büyük filmin başrolündeyiz
Dünya silinmişti çenemi tuttuğunda koca eliyle
Uzun uzun bakmıştı gözlerime nasıl sevgiyle
Birden korkuyla kapatmıştım gözümü
Öperek çekip almıştı içimden özümü
İnsan aşkını ne güzel söylüyor sevdiğine
Şaşırıyorsun ağzından çıkanın derinliğine
Hani Halil Sabiha’yı o ilk gördüğünde
Dünya durmuştu ya Vesikalı Yarim’de
Hani bir korku basmıştı o anda Halil’i
Uçup gitmişti ne varsa gerçekle ilgili
Hâlâ hatırlıyorum korktuğum anı saati
Aşk insanın tek mekânı tek memleketi
Yeşilçam halt etmiş, öyle saftarondum ben
“Ağlama” derdi, ağlardım 1 günlüğüne ayrılırken
Ama işte, öyleydim
Ben korkarken karanlık kapanık duygularımdan
O bir avuç çekirdek ayıklar uzatırdı yanımdan
Sonra
Kedi damdan atladı
Apandisiti patladı
Bir rüyada gördüm yıllar sonra dün gece
Yan yana yatıyorduk çırılçıplak öylece
Okşuyordum üstüme attığın bacağını
“Yakışıklı delikanlı benim oldu” diyordum
Biliyordum biraz sonra neler olacağını
Biraz sonra, evet
Damdan geldi beş boz başlı beş boz ördek
Her şey tekrar etti, ben “Gitme” diyene dek
Sen bir yokuştan aşağı bilyeli kızakla kaydın
“Bak yine gidiyorsun” dedim, “Gözün aydın”
Bu gidişi biliyordum, arkandan öyle baktım
Ayakkabının teki düşmüştü, eğilip aldım
Elimde Lale Müldür turkuvazı parlak bir Timberland
Yves Klein mavisiydi rüyamdaki karanlık kent
Bisikletle dolaştığımız sokaklar değildi sokaklar
Senin bacakların değildi üstümdeki bacaklar
Mahalle çeşmesinde yıkadım çamurlu ayakkabıyı
Nasıl iyi tanıyordum bu habis sıkıntıyı
İzmirli Ahmet’im, biraz karışık anlatırım
İnsan ses çıkarmak için âşık olur
Ben buna inanırım
Açıklamak için sevişiriz
Sona baştan yetişiriz
Seni gidi yaramaz
Bu kalp açık kalamaz
Anlatmadan durabilen âşık mı olur bencileyin
Ne olur gelin bana yalanlar söyleyin
İki ruh birleşirmiş, buydu bana anlatılan
Beni bende demen
Bende bir ben var başkasından çalınan
Jüpiter’e sesleniyorum, aşka sahip çıkılsın
İo’ya âşıkların gömüldüğü bir mezarlık yapılsın
Adını Yeşilçam Mezarlığı koyayım
Ben İnananlar Köşesi’nde yatayım
Çok sevenlere birer vesika dağıtılsın
Jüpi’nin Vesikalı Yari ben olayım