Birbirimize yaslandığımız yerlerimizden vuruyor bu adamlar bizi. Bir zamanlar kitaplara yasladığımız yerlerimizden vuruyorlar. Bu adamlar nişan alarak konuşuyor Necmiye Hanım...
14 Kasım 2016 14:00
Bu adamlar nişan alarak konuşuyor Necmiye Hanım, hafızamızdan vuruyorlar bizi. Unutuyoruz hangimiz ölü hangimiz diri. Unutuyoruz kim hapisteydi ve kim utanıyor sabahları yatağında uyanmaktan. Birbirimize yaslandığımız yerlerimizden vuruyor bu adamlar bizi. Bir zamanlar kitaplara yasladığımız yerlerimizden vuruyorlar. Bu adamlar nişan alarak konuşuyor Necmiye Hanım, azlığımızdan vuruyorlar bizi, yokluğumuzdan. Birden ona kadar sayıyoruz birden yüze kadar. O kadar. Ama bu adamlar birden bütün insanlığa kadar vuruyor bizi. Bu adamlar nişan alarak konuşuyor Necmiye Hanım, dünyamızdan vuruyorlar bizi. Bir türkünün etrafında sallana sallana dönen dünyamızdan: “Yabancı değilem pismamê te me.” Boşluğun içinde anlam arayarak dönen dünyamızdan. Öğrendiklerimizden vuruyor bizi bu adamlar, öğrenciliğimizden, çok övündüğümüz acemiliğimizden. Bu adamlar nişan alarak konuşuyor Necmiye Hanım, sevdiğimiz filmlerden vuruyorlar bizi, yan yana dizilmiş boş şişeler gibi. Sevdiğimiz şiirlerden, sevdiğimiz mevsimlerden, inceldiğimiz yerlerden vuruyor bu adamlar bizi. Bu adamlar nişan alarak konuşuyor Necmiye Hanım, salyalı bir hevesle hiç susmadan konuşuyorlar. Adalet duygumuzu vuruyor söyledikleri. Bize delil diye boş kovanları toplamak düşüyor, bize umut diye çelişkinin başında nöbet tutmak. Bu adamlar nişan alarak konuşuyor Necmiye Hanım, kalemimizden vuruyorlar bizi, maharetli silgimizden. Böylece başlıyor hep aynı şeyleri söylemek eziyeti, böylece başlıyor kelimelerin üzerine kuş kondurmak mahkûmiyeti. Bu adamlar nişan alarak üstelik kafiyesiz konuşuyor Necmiye Hanım, sadece cevaplarla konuşuyorlar. Bizimse aklımızda basit bir soru: Diyelim ne yapsalar yanlarına kârdır ama kafiyesiz sözün menzili Allah aşkına ne kadardır?