Editör elindeki ham malzemeyi işler, bir ürün haline getirir, bir editoryal koreografi yapar. Tasarımcı da bu ruhu görünür hale getirecek, bu ruhun bedenini ortaya çıkaracaktır
03 Mart 2016 15:00
Dört köşesinin bir kenarıyla birbirine bağlanmış belirli sayıda – sayfa dediğimiz – kâğıttan yaprağı olan ve önden, sırttan, arkadan daha dayanıklı bir malzemeyle korunmuş olan kitap mekânında, yazının, yazılanda saklı olan düşüncenin görülür-okunur hale gelmesidir kitap. Bir oyunun sahneye konması gibi, bir bestenin icra edilmesi, bir senaryonun filme çekilmesi gibi.
Kitap, bir konu üstüne toplanmış belgelerin, yazılmış yazıların, çekilmiş fotoğrafların okunabilir/görülebilir bir hali olarak algılanmıyorsa, yalnızca üst üste konmuş bir bilgi yığını, kişiliksiz teknik bir ürün ya da seçilmiş yazı, çizim ve resimlerin mekanik bir reprodüksiyonu değilse, basılmış olması kadar editoryal bir fikri, tutarlılığı, üslubu olması ve bu editoryal kararlar doğrultusunda tasarlanması da istenen bir şeyse eğer, kitabın malzemesiyle baskı işlemleri arasına, mesleği bu işleri yapmak olan iki uzman kişiyi sokmak gerekir.
Bir “konu”yu “kitap” yapan süreç içinde bu iki uzman kişi ayrı bir önem taşır. Bu kişilere editör ve grafik tasarımcı denir. Bu kişiler ne yapar? Neyi kitap haline getireceklerse önce onu anlamaya çalışır. Sonra bu bilgi yığınına bir ruh kazandırır, onu canlandırır.
Editör, kuracağı özgün editoryal yapı içindeki her unsurla tek tek uğraşır. Kendisi yazmamışsa yazarının yazdığı metinle uğraşır! Dilini iyileştirir, renklendirir, netleştirir, metni azaltır, çoğaltır, toplar, yayar, içerdeki fikri dışarı çıkarır, elle tutulur gözle görülür hâle getirir. Başlıkla metin, metinle resim, çizimle resim, resimaltı yazısıyla resim, siyah beyaz resimle renkli resim, büyük resimle küçük resim, anlatılmak istenenle resmin anlatabildikleri arasında kitabın ruhuna uygun, doğru, iyi ve tutarlı bir ilişki kurulmasını sağlar. Elindeki ham malzemeyi işler, bir ürün haline getirir. Elindeki malzemeyle bir editoryal koreografi yapar.
Bundan sonra yapılacak her şey bu ruhun izlerini taşıyacaktır. Tasarımcı da bu ruhu görünür hale getirecek, bu ruhun bedenini ortaya çıkaracaktır.
Kitap uzaktan bakılan değil, elde tutulan, elde tutulma yoluyla işlevini yerine getiren bir nesne. Geleneksel kitapla girilen ilişkide (yani e-kitabı konu dışı bırakırsak) tutma, dokunma hatta koklama bile var. O nedenle kitabın boyutu, cilt biçimi, sayfaların özellikle de kapağın (çünkü elle tutulan kapaktır) kağıt cinsi bu ilişkide (yani kitap-okur ilişkisinde) tarif edici özellikler taşır. Kitap boyutu, cilt biçimi, kapak ve sayfaların kağıt cinsi, seçilecek yazı karakteri ya da yazı karakterleri, satır uzunlukları, satır aralarının ya da harf aralarının açıklığı, yazı dokusuyla sayfa kenarları arasında kalan boşluk, sayfa numarası, varsa resim-sayfa ilişkisi ya da resim-yazı ilişkisinin sayfayla bağı, kitabı oluşturan bölümlerin ayrılma biçimi, bölüm başlıkları, kitaba nasıl girileceği, kitabın nasıl biteceği, başlık sayfası, içindekiler, dizin, açıklayıcı ekler, varsa resimaltı yazıları, dipnotlar, önsöz sayfaları, bütün bunların hepsi tasarımcının (ya da bu kararları almaya cesaret eden kişinin) hem tek tek hem de birbirleri arasında zorunlu bağlar arayarak ve kurarak çözeceği sorunlardır.
Tasarımcının çözeceği bir başka temel sorun ise kendisinden sonraki işlemleri gerçekleştirecek uzman kişilerin kaliteleridir. Bozuk bir baskı, kötü bir cilt, yanlış bir kesim tasarımcının (dolayısıyla yazılanın, yazarın, yani kitabın) diğer uzman kişilere yenik düşmesine neden olur.
Bir elyazması (manuscript); basılması, çoğalması, kullanıma girmesi ile kitap olur, hatta “o” neyse o zaman “o” olur. O bir romansa, kitap haline geldiği zaman roman olur. İşte tasarım, elyazmasından kitaba giden bu süreçte yerini alır. Tasarım kitap yazmakla kitap yapmak arasındaki farkta yerini bulur. İkinci baskısı yapılan bir kitabın on yıl önceki ilk baskısıyla arasındaki farkta tasarımın yeri görülür.
Bir elyazmasının kitap haline gelmesi için yaklaşık otuz-kırk ayrı sorun hem tek tek hem de birbirleri arasında zorunlu bağlar aranarak ve kurularak çözülmesi gereken tasarım sorunlarıdır ve tasarım kararlarını gerektirir.
Bu kararları yazarın kendisi de verebilir, yayıncı da, dizgici de verebilir, mesleği bu tür kararlar vermek olan ve adına “grafik tasarımcı” denilen uzman bir kişi de verebilir.
Bu kararları verenin “grafik tasarımcı” olmaması o sorunları tasarım sorunları olmaktan çıkarmaz.
Biz bu tasarım kararlarının sonuçlarına sadece “iyi-kötü” ya da “doğru-yanlış” diyebiliriz. Zaman zaman dendiği gibi “dümdüz tasarım”, “düzayak tasarım”, “yorumsuz tasarım”, “sayfa numarası için tasarıma gerek yoktur” gibi nitelendirmeler yapamayız. Tasarımcının bir tasarım sorununa “geriye çekilmek” ya da “öne çıkmak” gibi ön kararlarla cevap araması doğru değildir.
Genel olarak bakıldığında “tasarım” sözcüğüne yüklenen anlam bu “öne çıkma” hali. Oysa tasarım sorununun kendi ihtiyaçlarından çıkan “o” yeri bulmak gerekir. “O” yerin gerisi de, önü de pek doğru bir yer değildir.
Nesne-kitap ise yalnızca kitabın içindekinin değil, kitabın kendisinin de okunduğu kitaptır. Bu kitaplarda, kitap içindekini taşıdığı kadar, kendisini de içindekine taşıtır. Kitabın içindekiler kitabın kendisi olmuştur, artık kitap yalnızca kendisini taşımaktadır.
Bu kitaplarda kitap yapısı ve kitap mekânı, yazı-resim-çizgi-kâğıt, düzenleme, baskı-cilt gibi unsurlarla birlikte düşünülür, birlikte kurulur, birlikte inşa edilir. Bu kitaplarda görmek okumaktır, okumak görmektir, yazı resimdir, resim yazıdır. Bir başka deyişle, bu tür kitaplarda kitap yazmakla kitap yapmak arasındaki farkı görürüz/okuruz.
Şimdi acaba böyle bir kitapta yazar, yazıyı yazma eylemi dışında da arar mı, kâğıt yani boşluk, yani beyaz alan, cilt, resim de ayrıca bir yazı mıdır? Bu bir yazarın yazmadan yazacağı, yazının sadece kendisini kullanmadan yazabileceği bir kitap mıdır? Okunacak olanı yazıda ya da resimde aramak yerine kitabın kendisinde mi aramalıyız? Hepimizin ekleyebileceği, çoğaltabileceği bu soruların bizi “yeni kitap”a, bizi yeniden kitaba götüreceğine ve bizde yeni algılama biçimleri oluşturacağına inanıyorum.