Türk Dil Kurumu 1935'te bir Osmanlıcadan Türkçeye Cep Kılavuzu yayımlamış. Ama artık ne o Osmanlıca kelimeleri biliyoruz ne o Türkçe kelimeleri...
08 Ekim 2015 17:00
Osmanlıcadan Türkçeye Cep Kılavuzu, Türk Dili Araştırma Kurumu (kısa bir süre sonra isminden “araştırma”yı düşürecek olan bugünün Türk Dil Kurumu) tarafından 1935’te yayımlanmış. 1935, yani kılavuzun kalabalık bir heyet tarafından kaleme alınmış görünen on sayfalık önsözünün sonlarında “[kuruma] göklerden esinler alan büyük kavrayışının ışıklarıyle yol göstericilik eden Ulu Önderimiz” ve “Yirminci asrın en büyük yaratıcısı” ifadeleriyle anılan “Kamâl Atatürk”ün başlattığı dil devriminin üçüncü yılı. Yine önsözde geçen ifadeyle, “Osmanlıcadan Türkçeye geçit devresi”.
Cumhuriyet kadrolarının halkın da büyük bir heyecanla katıldığını ve desteklediğini farz ederek yürüttüğü bu dili “saflaştırma” ve “kökenlerine döndürme” projesi üzerine aradan geçen seksen yıl içinde çok şey yazılıp çizildi. Devlet eliyle tatbik edilen bütün radikal (ya da ılımlı) kültürel projelerin akıbeti Türkiye’de 1932’de başlayıp bir şekilde 1970’lere kadar süren “dil devrimi”nin de akıbeti oldu: Hedeflediğinden çok daha azını başarabildi. Arapça ve Farsça kökenli kelimeleri ikâme edecek (onların yerine geçecek) Öz Türkçe kelimelerin (sözcüklerin) bazıları zaten tutamayacak kadar zoraki icatlardı; bazıları aslında makul karşılıklar olduğu halde tutamadılar gitti; bazıları tutar gibi oldu ama karşılığı oldukları Osmanlıca kelimeleri yerinden etmeye de güçleri yetmedi; bazılarıysa gerçekten tuttu ve yerleşti. “Olasılık” diyenlerin nüfusuyla “ihtimal” diyenlerin nüfusu muhtemelen birbirine eşit. Ama “incizab ettim” diyene rastlamak artık çok zor (İncizab etmek = Kapılmak, tutulmak); “durluk” diyen biriyse belki de hiç olmadı (Durluk (Bak: tutunma) = İstikrar). Ama yine de her kelimenin hâlâ az da olsa bir şansı var: Unutulup gitmiş yığınla Osmanlıca kelime ve şansı yaver gitmemiş yığınla Öz Türkçe sözcük gazete bulmacalarında birinin diline dolanmayı, bir yazar tarafından kullanılmayı ve hızla bir şeyin yeni adı haline gelip canlanmayı bekliyorlar.
Belki de bu yüzden, bu 14.5 x 8.5 cm. ebatlarındaki gerçekten cebe sığması istenmiş küçücük kitap, bir sözlükten çok turistlerin dilini bilmedikleri bir ülkede gündelik meramlarını anlatabilmek için kullandıkları “pratik konuşma kılavuzlarına” benziyor. Kelimelerini değiştirmesi gerektiğine inanmış bir erken Cumhuriyet vatandaşının, bir sohbet sırasında dilinin ucuna yine o “eski” kelimelerden biri gelince cebinden kılavuzunu çekip “yeni”sini aradığını, hemen bulduğunu ve mesela “Emget” dediğini hayal etmek çok da zor değil. Asıl ilginç olansa, Türk Dil Kurumu’nun aynı yıl (1935) bir de Türkçeden Osmanlıcaya Cep Kılavuzu çıkarmış olması. (Önsözden: “[Bu kılavuzu] böyle çıkarmakla düşünülen şey, Osmanlıcadan Türkçeye Cep Kılavuzu’na göre yazılmış bir yazıyı okuyanlar, o yazıda gördükleri bir Türkçe sözün ne demeye geldiğinde duraklarlarsa, bunu bulabilmelerini kolaylaştırmaktır.”) Böylelikle “Emget”i duyunca bir an “duraklayan” diğer Cumhuriyet vatandaşı kendi kılavuzunun ilgili sayfasını açtığında, kastedilenin eskiden “Eczahane” denen yer olduğunu hemen anlayabilecekti.
Aşağıdaki küçük seçki Osmanlıcadan Türkçeye Cep Kılavuzu’ndan –“unuttuğumuz bir dilden bir türlü öğrenemediğimiz bir dile cep kılavuzu” da denebilir.
–Emre Ayvaz
Âdil (Bak: dâdküster) = Tüzemen, könü = Juste
Aferin! = Okay!, yaşa!, varol!, hura!, alkış!, aferin! = Bravo!
Akabe (Bak: badire) = Zorgeçit
Anket = 1. Soraltı; 2. (Bak: tahkik) Gerçin
Belediye = Uray
Belediye reisi = Şarbay
Beşerî = İnsel = Humain
Bilhassa = Hele, özgülükle
Birsam = Varsanı = Hallucination
Cidalcu (Bak: arbedecu) = Dalaşkan
Cife = Öleş = Immondice
Cinaî = Kıyal
Cümhuriyetperver = Cumurcu, cumurcul = Républicain
Cümudiye = Donşak = Glacier
Çiredest = Eliuz
Dakika = Dakka
Daüssıla = Yurtsama = Nostalgie
Dehşet = Yılın = Terreur
Dellâl = Çağırman = Crieur public
Digerbin = Özgecil = Altruiste
Dilgüdaz = Yürekeriten
Dilsuz = Acıklı, içyakan, yürekyakıcı
Eblehfirib = Aptalavlıyan
Efkârı umumiye = Kamoy (kamu + oy’dan) = Opinion publique
Estağfurullah! = Bir şey değil!
Fedakâr = Özveren
Feragat = Özgeçi = Abnégation
Fihrist = Bulduru
Gaddar (Bak: zalim) = Gücemen
Gayrımütecanis = Yadcusundaş
Hakkaniyet (Bak: nısfet) = 1. Ekit = Equité; 2. Tüze = Justice
Havadis = Bilget
Hüzn (Bak: ahzan) = Uzün
Islahat = Yeğritim, arıtım
İadeli taahhüdlü = (Posta T.) Geritli bağıtlı
İfşaat = Gizaçı = Divulgation, révélation
İmtiyaz = 1. Bıraktığ = Concession; 2. Ayrıt = Privilège
İnkisarı hayal = Umkırı
İntihar = Ölünç
İtfaiye = Söndürge
Kasaba = Kent
Kıraat (Bak: mütalea) = Okuma, okuv = Lecture
Lâahlâkî = Dışahlâksal = Amoral
Mademki = Da, de (Örnek; Mademki gelmeyecektiniz... = Gelmiyecektiniz de...)
Mahkeme = Hakyeri, duruştay
Makale = Betke = Article
Makul = Usalır
Meddü cezir = Yayın çekin
Merhaba = Meraba
Meyhane = İçelge
Muhatab = Aytanç = Interlocuteur
Muhbir = Duymaç
Muzib = Takılgan
Müfettiş = İspekter, bakman
Müneccim = Yıldızbakan
Müşahid = Görmen = Spectateur, observateur
Mütedeyyin = Dinli
Müteşair = Şairlik satan, ozansak
Nahvet = Benbenlik = Orgueil, présomption
Nâzım = Dizemen
Nefsaniyet = Öcük
Nikbin = Akımsar = Optimiste
Organ = Örgen
Peşin (Para) = Öndelik
Rakîb = Önürdeş = Concurrent
Rasadhane = Göyet
Resmî = Uluşal
Sehpa = Üçayak
Seriülinfial = Tezküser, darılgan, gücengen, alıngan
Sırdaş = Gizdeş
Şehirciliğe müteallik = Urbanik
Şube müdürü = Bölüm direktörü
Tafrafüruş = Bolavurt, palavracı = Charlatan
Tecil = Sonratım = Ajournement
Tecrübe = Deneç, denev = Essai
Tedhiş = Yıldırgı
Telâfi etmek = Yetincemek
Temrin = Yumuş = Exercise
Umman = Dalay = Océan
Vasiyet = Tutsu
Vedâ = Sağlıca = Adieu
Vesayet = Atağlık = Tutelle
Yeknesak = Birtarz, birton, bitevil = Uniforme, monotone
Ziyaret = Göret
Zucret = Sıkılcım, sıkınç, darlık = Ennui, consternation
Zümre = Köme, klâs