Dünyanın en prestijli edebiyat ödüllerinden biri olarak görülen Man Booker’ın kazananı George Saunders oldu
George Saunders, Arafta (Lincoln in the Bardo) adlı romanıyla 2017 Man Booker Ödülü’nün sahibi oldu. İngilizce yazılmış eserler arasından en iyisini seçmeyi amaçlayan ödüle aday olan isimler arasında Paul Auster, Ali Smith, Emily Fridlund, Mohsin Hamid ve Fiona Mozley bulunuyordu.
George Saunders, Aralığın Onu, İkna Ulusu, İçSavaşDiyarı Feci Düşüşte ve Pastoralya gibi öykü kitaplarıyla Türkçede de hatırı sayılır bir okur kitlesine sahip. Arafta yazarın ilk romanı. Roman, Abraham Lincoln’ün 11 yaşındaki oğlu Willie’yi tifodan kaybetmesine odaklanırken yas, ölüm ve kayıp konuları etrafında şekilleniyor. Saunders, ülkenin çalkantılı bir döneminde bir aile trajedisini gerçeküstü bir atmosferde ele alıyor. Aralığın Onu adlı öykü kitabıyla 2014 Folio Ödülü’nün de sahibi olan George Saunders, yazarlığının yanı sıra Syracuse Üniversite’sinde yaratıcı yazarlık dersleri veriyor.
Man Booker’a ABD’li yazarların katılımının 2014 yılında kabul edilmeye başlanmasıyla birlikte George saunders, The Sellout adlı kitabıyla 2016 yılı kazananı Paul Beatty’nin ardından ödülün ikinci ABD’li kazananı oldu. Yayımlanmış altı öykü kitabı bulunan 58 yaşındaki Saunders, ilk romanı ile 50 bin sterlin para ödülünün de sahibi oldu.
Man Booker Seçici Kurulu'nun başkanlığını üstlenen Lola Young, Arafta romanına ilişkin olarak, "Bu tek kelimeyle özgün romanın biçimi ve türü, nüktedan, maharetli ve insanı derinlemesine etkileyen bir anlatı ortaya çıkarıyor. Abraham Lincoln'ün genç oğluna öbür tarafta dadanan tekinsiz ruhları anlatan bu öykü, paradoksal olarak, bu öte dünyayı mesken edinmiş karakterlerin canlı mı canlı, enerjik bir şekilde akıllarda kalmasına olanak sağlıyor. Arafta, bir yandan hem kökenleri tarihte olup hem de tarihle eğleşirken, empatinin mânâsını ve deneyimini keşfe çıkıyor" yorumunda bulundu.
George Saunders, NPR'a verdiği söyleşide, ilk romanını yazmasını şu sözlerle anlatıyor: "Yalnızca öykü yazmıştım ve hiç roman yazmadığım için gayet mutlu, hatta belki biraz da gururluydum. Bunu ise... Yıllar önce, Lincoln'un iyiden iyiye kederli bir hâldeyken, oğluyla konuşmak için mezar odasına girdiği gibi bir anekdot duymuştum. Böyle böyle, belki 20 yıl boyunca bu fikri yanımda taşıdım- üzerimden atıp kurtulmak istiyordum âdeta, ama çok meşakkatli görünüyordu, anlarsınız ya. Dört yıl önce, bu hikâye bunca yıldır yakamdan düşmüyor, belki de bir denemenin zamanıdır diye düşündüm. Bu kitapla aramızda bir nevi sözleşme vardı. İçim şişti yeter, öykü olacaksan öykü ol. Güzelce bir paragraf, o da güzel. Yani, dizginleri yine elimde tutmaya çalışıyordum ama büyüdükçe büyüdü ve ben de en nihayetinde 'Neysen osun' dedim."
Saunders, Zadie Smith'in sorularını yanıtladığı Interview Magazine söyleşisinde ise, edebiyatın okur üzerindeki etkisine dair şunları söylüyor: "Kurmacanın manevi açıdan ne yaptığını düşündüğümde, çokluklarla dolu- bir anlamda parçalanmış- bir insanı düşünmek hoşuma gidiyor. Her insanın içinde 100 bin insanın yaşadığını bile düşünebilirsiniz belki. O insana bir roman bırakıyorsunuz, ve o insanın içindeki alt-insanların belli bir kısmı geçici bir süreliğine canlanıyor veya harekete geçiyor. Belki bu durum birkaç gün bile sürüyor, kitaba bağlı. Tabii, yıllar önce okuduğumda içimde bazı şeyleri hayata geçiren ve hâlâ bende ölmemiş kitaplar da var."
1969 yılından bu yana sahibini bulan Man Booker Ödülü'nün kazananları arasında Julian Barnes, Margaret Atwood, J. M. Coetzee ve 2017 yılı Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Kazuo Ishiguro gibi isimler de bulunuyor. (K24)