Mavi’nin rengi yine mavi...

Denizden, gökyüzünden, romanlardan, resimlerden, filmlerden yola çıktık aklımızda mavi ile... "Mavi kadar" bir dosya yaptık. "Dünya" daha güzel geldi gözümüze.

03 Ağustos 2017 14:40

"Dünya ne kadardı dedim. Mavi kadar dedi.”
Turgut Uyar

 
Dünyaya geç kalmış bir renk. Geç mi kaldı yoksa bir bildiği vardı da geç mi geldi? Ya da aslında hep vardı da insanlar sonradan, çok sonradan mı onu fark etti? 
 

Doğada pek rastlanmayan bir renk mavi. Mesela mavi çiçekler,  doğada ancak insan müdahalesiyle var olurlar, mavi bir hayvana denk gelmek de pek mümkün değildir. Mavi kuşlar sadece izole alanlarda yaşarlar. Bizim bildiğimiz, gökyüzü mavidir. Peki, öyle midir gerçekten? Birçok kaynağa göre insanlar henüz mavi renk için bir kelime üretmeden önce gökyüzünü başka bir renkte görürlermiş. 

Gökyüzü mavi midir sorusu, yani mavinin sahiden var olup olmadığı sorusu kenarda dursun, biz maviye biraz daha yakından bakalım: açık mavi, gökyüzü mavisi, buz mavisi, gece mavisi, lacivert, kraliyet mavisi, çelik mavisi, deniz mavisi, acem mavisi, toz mavi, bebek mavisi, Alice mavisi… Nasıl oluyor da sonradan keşfedilen, varlığı aslında bir bakıma hâlâ muallakta olan bu rengin bunca tonu/ tanımı var? Gerçekten var mı böyle bir renk ya da bunca yüzyıl neredeydi diye sormadan edemiyor insan...

Devam edelim...

Türkçeye Arapçada “su gibi” anlamına gelen “mai” kelimesinden türeyerek geçmiş. “Ma”nın Arapçada su anlamına geldiğini düşündüğümüzde aslında mavinin uzun yıllar bir renk olarak kendini ispatlayamamasını da anlayabiliriz, zira renksiz bir nesneye benzetilerek türetilmiş bir kelimeyle tanımlanmıştır.

Tarihçi Michel Pastoureau’nun renkler üzerine yazdığı kitap Mavi: Bir Rengin Tarihi başlıklı çalışmaya göz attığımızda mavinin aslında bir renk olarak "var olmadığını" öğreniyoruz. Daha da fenası eski zamanlarda mavinin barbarlığı temsil ettiği düşünülürmüş. Mesela Roma’da mavi renk giymek çoğu zaman alçakça, tuhaf ya da yas tutma rengi olarak kabul edilmiş. Mavi gözü olanlar ayıplanmış. Bir kadın mavi giyerse karakteri hemen analiz edilir, ahlaksızlığı konuşulurmuş. Erkekler de mavi giymesi hâlinde efemine olduğu ya da uygar olmadığı düşünülür veya sadece komik bulunurmuş. Tuhaf...

Ortaçağ’daki sembolleri bir düşünelim. Kırmızının gücü, beyazın saflığı, siyahin kiri ya da karanlığı temsil ettiği bir dönemde mavinin herhangi bir rolü hiç olmamış. Yeşil, bitki örtüsünün ya da muradın rengi olagelmiştir. Saf ile kirli, karanlık ile parlak arasındaki zıtlıklar yeşil, siyah, beyaz ve mor kullanılarak açıklanmıştır da mavi hiçbir zaman bu zihinsel örgütün bir parçası olmamıştır.

12. yüzyıldan sonra renk seven bazı teologlar tapınakların süslenmesini önemsemiş ve bunun için çalışmalara başlamışlar. Mavi de yavaş yavaş beyazın ve altın renginin yanında yer almaya, ışığın kutsal tabiatını öne çıkarmaya başlamış.

Mavi yüzyıllar sonra tüm kültürlerde yükselmeye başlayan bir renk olmuş. Romanlarda, kilise duvarlarında, notalarda, rüyalarda ve hatta modada…

“Sözcük dağarcığı olguları giyim pratiklerini doğrular: Mavi (bleu) Fransızcada sihirli, hoşa giden, yatıştıran, hayaller kurduran bir sözcük olmuştur (...) Sözcüğün müziği yumuşak, hoş, akıcıdır; anlamsal alanı gökyüzünü, denizi, dinlenmeyi, aşkı, seyahati, tatili, sonsuzluğu çağrıştırır. Aynı şey, diğer birçok dil için de geçerlidir: Bleu, blue, blu, blau, her zaman rengi, anıları, arzuyu ve düşü bir araya getiren, iç açıcı ve şiirsel sözcüklerdir. Başka hiçbir renk adının veremeyeceği özel bir çekiciliği, yalnızca varlıklarıyla sağladıkları çok sayıda kitabın adında yer alırlar.” (Mavi: Bir Rengin Tarihi kitabından)

Evet, mavi.

Bu ayın dosya konusunun Mavi olmasına karar verdiğimizde içim hafif pır pır ederek “Ben de yazarım” demiştim. Editör sunuşunun dışında bir yazı, Mavi için bir yazı, bir deneme belki. Böyle akıp gidecek bir yazı, iddialı, tarihe geçecek bir yazı. Tabii ki olmadı, yazamadım. Yazamamak hiç bu kadar iyi gelmemişti belki. Buraya kadar okuduklarınız aslında benim cümlelerim bile değil. Bir yerlerden okunulmuş, not edilmiş, derlenip toplanmış bilgiler. 

Birçoğunuzun bildiği üzere benim için mavi renk değil sadece. Özel, elbette çok özel bir hikâyesi var. İşte bu yüzden de yazmak çok güç, mavinin gelişi kadar geç ama bir gün mutlaka yazılacak bir hikâye elbette. 

Evet, mavi salt bir renk değildir. Kimine göre renk hem de erkek rengi... Kimine göre dizideki kadının adı, kimine göre ise "kalan" demek... Çok şey demek mavi aslında.

Haydar Ergülen “Mavi konuşalım, mavi yazalım" demiş ya, işte biz de denizden, gökyüzünden, romanlardan, resimlerden, filmlerden yola çıktık aklımızda mavi ile... 

"Mavi kadar" bir dosya yaptık. "Dünya" daha güzel geldi gözümüze.

Eylül'de, burada...