'Modern' köpeğin 'klasik' efendisi

Modern romanın öncüleri arasında gösterilen Thomas Mann'ın 1918'de yazdığı Efendi ile Köpeği, edebî yaklaşım bakımından yazarın külliyatının en zayıf halkalarından

30 Temmuz 2015 14:00

Yazılı bir eser için “klasik” dediğimizde, aslında tam olarak neyi kast ederiz? Bu biraz karışık bir konu, en az “modern” dediğimizdeki kadar karışık. Çünkü “klasik” terimi, bugün üç ayrı anlamıyla da dolaşımda ve bu üç anlamın birbirine yakın olduğu pek söylenemez. Günümüzde en az kullanılan anlamıyla “klasik”, klasizm akımı anlayışıyla üretilmiş eserler için bir tanımlama görevini görür; bugün edebiyat eleştirmenlerinin hafızalarında bile çok geride duran bir tanım. En yaygın kullanımıyla da, “klasik olmuş” eserlere verilen payeyi gösterir, bu kullanımda edebî akımın bir önemi yoktur; zaman karşısında dayanıklı olduğu ve eskimediği düşünüldüğü için “klasik” olarak payelendirilmiş bir eser, pekâlâ realist de olabilir, sembolist de... Dördü de klasik sayılan yazarlardan Hugo romantik, Zola natüralist, Flaubert realist, Proust modernisttir mesela. Üçüncü kullanımdaysa tabirin tam karşılığı artık tamamen kullanıcının insafına kalmış: Sıradan, eskimiş, basmakalıp, genelgeçer, alışıldık vs... İkinci anlamın neredeyse tam zıddı söz konusu bu kullanımda ve sanatsal akım yine devre dışı. Kelime daha çok “aşılması gereken” bir durumu işaret etmekte.

Efendi ile Köpeği, Thomas Mann, Çeviri: Esen Tezel, Can Yayınları

Modernist romancılar sayılmaya başlandığında adı asla unutulmayan Thomas Mann’in uzun yaşamında verdiği eserlerin birçoğunun klasik olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz; tabirin birbirinin zıddı gibi görünen ikinci ve üçüncü anlamlarıyla klasik... Şüphesiz modern bir roman olarak görebileceğimiz Venedik’te Ölüm, itibarlı anlamıyla klasik olmuş bir eserdir ve Mann’in külliyatında bir zirvedir. Katiyen de üçüncü anlamla tanımlanamaz. Bu sınıfa, en azından zihinsel çabaları yönünden, ilk dönem ürünlerinden Tonio Kröger ve son yapıtı Dolandırıcı Felix Krull’un İtirafları’nı da dahil edebiliriz. Ama Buddenbrooklar’a her iki karşılığıyla da “klasik” sıfatını yapıştırmak mümkün. Bu eserin modernizm ile bir alışverişi yoktur ve metin, röportaj roman denilebilecek bir yapıda, kendinden önceki roman anlayışlarıyla hesaplaşmayı düşünmeyen şekilde, bir önceki yüzyılın anlayışıyla yazılmıştır. Büyülü Dağ ise tam arada durur; modernist öğeler barındırır, ama kelimenin can sıkıcı anlamıyla da klasiktir. Yirminci yüzyılın ilk senesinde yayımlanmış Proust öncesi bir eser olarak Buddenbrooklar’ın eskimiş yüzyılın sıradanlıklarını taşıyor olması, elbette anlayışla karşılanabilir. Ancak 1924 tarihli Büyülü Dağ için aynı hoşgörüyü gösterebilmek mümkün değil.

Roman için kısa ama...

Geçen günlerde Esen Tezel eliyle dilimize kazandırılan Efendi ile Köpeği için uzun bir öykü, ya da kısa bir roman denebilir. Yani aslında şu novella diye adlandırılan türden bir metin bu; orta yaşın üstünde aydın bir anlatıcının Bauschan ismindeki köpeği ile yaşadıklarının aktarıldığı: Anlatıcının köpeği nasıl edindiği, birlikte ormanı nasıl gezdikleri, nasıl avlandıkları, köpeğin nedensiz kanamaları, bu kanamalar yüzünden hayvan kliniğinde gözetim altında tutulması vesaire vesaire.  Bir av köpeği kırması olan ve anlatıcının gözlemci gözüyle anlatılan Bauschan, romanın bir nesnesi değil, duyguları merak edilen bir karakteri. Köpeği olanlar iyi bilirler; dört ayaklı ve tüylü olan bu sevimli hayvanlar oynar, zıplar, yalar, kuyruk sallar, kovalar ve işer. Bu insiyaki edimlerin sayfalarca aktarılmasının arkasında hangi romansal kaygı olabilir?  Efendi ile Köpeği, bir roman için, evet kısa sayılabilir; ama okunursa aslında çok uzun olduğu görülür. Bu uzunluk içeriğin taşıyamayacağı kadar bezdirici üstelik.

"Bauschan kitaplarda görülen o can sıkıcı klasiklikteki av köpeklerinden değildir." (s. 11)

Mann, bu ifadelerle kendi metnindeki köpeği canlı ve insani biçimde anlattığını iddia ederek kendini ayırmak istediyse de, ne yazık ki, Bauschan kitaplardaki can sıkıcı av köpeklerinden bile daha sıkıcı. Elbette bunda Bauschan'ın bir suçu yok. Hatta Bauschan, anlatıcısına kıyasla modern bile sayılabilir.

"... bugün de oturmaya özen gösterdiği şekilde kürekkemikleri köylü usulü dışa dönük, patileri içe kıvrıktı ve aşınmış deri tasmasının arasına, görünüşüne tartışmasız bir bayram şıklığı katan ve ona kısmen pazar günleri gezmeye çıkan bir köy delikanlısı ya da taşralı bir damat havası veren küçük bir kır çiçeği demeti iliştirilmişti." (s. 22)

Pastoral duyguların natüralist bir anlayışla kaleme alındığı kitabın adının altında belirtilen “bir idil” tanımlaması metin için epeyce uygun. Ancak arka kapakta yapılan yorum evlere şenlik: “Modern edebiyata içkin alegori ve parodi unsurlarının izlerini sürebileceğimiz Efendi ile Köpeği, kent ile kırsal arasında kalmış, tarihin yok oluşa mahkûm ettiği idilde sığınak arayan bireyin, Birinci Dünya Savaşı'yla değişime uğrayan Avrupa burjuvazisinin yaşam deneyimine ilişkin bir tasvir olarak da okunabilir.” Bağlamdan bu kadar kopuk, metnin bu kadar uzağında nasıl olunabilir?

Thomas Mann, yaşamı boyunca birbirinden epeyce farklı anlayışlara sahip eserler verdiği için, onun külliyatının tamamını tek başlık altında toplamak ve sınıflandırmak zor. Bunda elbette yazarın eserlerinin uzun yıllara yayılmış olmasının da payı var. Kaba bir bakışla Mann, on dokuzuncu yüzyıl romanından yirminci yüzyılın modern romanına geçişte bir köprü gibidir. Efendi ile Köpeği de, hiç kuşkusuz bu köprünün en zayıf ayaklarından biri...

 

Yazının ana görseli olarak, Quirin Roth’un Thomas Mann ile köpeği Bauschan’dan esinlenerek hazırladığı ve Almanya, Bayern’de bulunan “Herr und Hund” adlı heykel kullanılmıştır.