Pandemi döneminde yayıncılığın sorunları için 65 yayınevine 7 soru gönderdik, 19 yayınevinden cevap aldık. Dosyanın ilk bölümünde ilk üç sorunun cevaplarını yayınlıyoruz.
13 Mayıs 2020 00:45
Bu soruşturmayı ekonomik daralma sürerken bir de pandemiyle sarsılan yayıncılık sektörünün ne halde olduğu sorusuna cevap aramak için hazırladık. 15-25 Nisan tarihleri arasında yayınevlerine, dergilere, kitabevlerine, sahaflara, online satış sitelerine ve dağıtımcılara sorular gönderdik. Aldığımız cevapları gün aşırı kurum isimlerinin alfabetik sıralamasına uyarak sizlerle paylaşacağız. Ayrıca yayıncılar, çeşitli meslek örgüt ve birlikleri de ortak dertlerini kamuoyu dikkatine sunmaya başladı. Dosyaya bu yöndeki açıklama ve değerlendirmeleri de ekleyeceğiz.
Yayınevleri ve yazarlar sosyal medyaya daha fazla önem vermeye, kimi yayınevleri kendi olanaklarıyla e-kitap yayınlamaya başladı. Bazı dergiler bir süre online yayınlanma ya da yayına ara verme kararı aldı. Bağımsız kitabevleri ve sahaflar ise telefonla sipariş almaya, sosyal medya üzerinden satış yapmaya çalışıyor.
Pandemi döneminde yayıncılık dosyası için 65 yayınevine 7 soru gönderdik, 19 yayınevinden cevap aldık. Dosyanın ilk bölümünde ilk üç sorunun cevaplarını yayınlıyoruz.
Bu süreçte sorularımızı cevaplayan yayınevi çalışanlarına çok teşekkür ederiz:
160. Kilometre Yayınevinden Ömer Şişman, Alef Yayınevi editörü Sinan Kılıç, April Yayıncılık editörü Nazlı Berivan Ak, Dipnot Yayınları genel yayın yönetmeni Emir Ali Türkmen, Doğan Kitap genel müdürü Gülgün Çarkoğlu, Domingo Yayınevi genel yayın yönetmeni Murat Arayıcı, Güldünya Yayınları editörü Ayşe Düzkan, basın Danışmanı Mehtap Doğan, editör ve satış sorumlusu Arzu Karacanlar, Hep Kitap satış ve pazarlama koordinatörü Erdeniz Türkmen ve editörü Ümran Özbalcı, İthaki Yayınları genel müdürü Coşkun Ören, Metis Yayınları kurucularından Semih Sökmen, Monokl Yayınları genel yayın yönetmeni Volkan Çelebi, Oğlak Yayınları editörü Çiğdem Bakırcıoğlu, Paloma Yayınları ve Nebula Kitap’ın şef editörü Büşra Erol, Pan Yayınları’ndan Ferruh Gençer, Raskol’un Baltası Yayınevi’nden Burak Fidan ve Burak Acar, Tekin Yayınları genel yayın koordinatörü Elif Akkaya, Timaş Yayınları’ndan Seval Akbıyık ve Kadir Güven, Tudem Yayın Grubu genel müdürü Sinan Çam, Yapı Kredi Yayınları satış pazarlama müdürü Özgür Akın ve yayın koordinatörü Aslıhan Dinç.
160. Kilometre Yayınevi: Yayınevimiz 20 metrekare bir ofis/depo. Daha çok evden çalışıyoruz. Yayınevine sipariş vb. için ben gidiyordum. Şu sıra gitmiyorum. Önlemimiz bu. Ofisi özledim ama yapacak bir şey yok. Dağıtımcılara birkaç kitap kolisi gönderdim stok tutmaları için. Şu sıra sipariş gelirse stoklarından gönderiyorlar. Tükenirse yine gönderirim.
Alef Yayınevi: Evden çalışmak konusunda aşılıyız. Bir ofis tutup çalışmışlığımız sonra yine eve dönmüşlüğümüz var. Geçen sonbaharda bir kez daha ofiste çalışalım demiştik. Şimdi haftada bir iki kez gidip siparişleri teslim edip dönüyorum. Birlikte çalıştığım iki editör zaten evden çalışıyorlardı. Birlikte çalışmamızı gerektiren bir konu olduğunda ofiste bir araya geliyorduk.
April Yayıncılık: Dünya Sağlık Örgütü’nün Covid-19’u pandemi ilan etmesinden neredeyse bir hafta önce evde çalışma sistemine geçtik, o günden beri de bu sistemle devam ediyoruz. Yayın toplantılarımızı Skype’a taşıdık, WhatsApp ve e-postalarımız de her zamanki gibi fazlasıyla hareketli.
Nazlı Berivan Ak / April Yayınları
Dipnot Yayınları: Henüz kısa bir süredir bu salgını deneyimliyoruz ve etkilerinin şokundayız. Zaman uzayınca nasıl bir biçim alacak emin değilim. Ofisimizi kapatıp evden çalışmaya başladık. Ofiste bir araya gelmeme ilkesini benimsedik ve artık evlerden çalışıyoruz. Birbirimizle iletişimi ise internet ve telefon üzerinden kuruyoruz. Depo ve siparişlerle ilgili olan arkadaşımız haftada bir gün ofise ve depoya uğruyor. İşini bitirip çıkıyor. Uzaktan ve bir arada olmadan çalışma rejiminin dezavantajları var kuşkusuz ama iletişim teknolojilerinin gelişkin olduğu böyle bir çağda bu tür sorunlar büyük ölçüde telafi edilebiliyor. Buradaki ilke şu: Çalışanların ve ofisimize uğrayan okurların ve ziyaretçilerin sağlığına, can güvenliğine ilişkin kaygıları merkeze alan bir anlayışı benimsemek. Evden iş üretiminin sonuçlarını zamanla göreceğiz.
Emir Ali Türkmen / Dipnot Yayınları
Doğan Kitap: Pandemiye karşı yayınevimizde birçok önlemler aldık. Henüz ülkemizde vaka teyit edilmeden önce bile şirkette hijyen önlemleri arttırıldı, ziyaretçi kabul etmekten kaçınıp sanal ortamda toplantıların yapılmasına geçildi. Bu süreç içinde evden çalışma koşullarına hazırlanıldı. 15 Mart’tan itibaren evden çalışma sitemine geçildi. Microsoft’un TEAMS programı üzerinden toplantılarımızı yürütmeye başladık. Çalışmalarımızı bu sayede eksiksiz sürdürebiliyoruz diyebilirim. Depodaki çalışanlarımız ve satış ekibi de sahadaki çalışmalarına kontrollü bir şekilde devam etmekte. Çalışanlarımız durumun ciddiyetinin farkında. İnanılmaz bir motivasyonla eskisinden daha fazla çalışıyorlar diyebilirim. Bu süreci atlatabilmek için hepimiz işlerimize dört elle sarılmış durumdayız. Ve çok güçlü bir “bağ” hissiyle çalışıyoruz. Hafta içi, hafta sonu demeden sürekli etkileşim, iletişim halindeyiz.
Domingo Yayınevi: 12 Mart’tan bu yana evden çalışıyoruz. Gelirlerimizin azalacağı bir ortamda giderlerimizi kontrol edebilmek için Mart ve Nisan yayın planındaki pek çok kitabın basımını ileri tarihe erteledik.
Güldünya Yayınları: Biz diğer yayınevlerinden farklı bir yapılanmaya sahibiz. Kadınlar tarafından kurulan ve onların kolektif emeğiyle yürütülen Güldünya Yayınları, adını, ağabeyi tarafından sokak ortasında vurulduktan sonra kaldırıldığı hastanede öldürülen Güldünya Tören’den aldı. Katledilmiş bir kadının adını olumlu bir şekilde yaşatmak fikri bize çok iyi gelmişti. Genellikle feminist teori ve politika kitapları yayınlıyoruz, bunun yanı sıra kadın hareketi, farklı feminist örgütlenme deneyimleri, kadın biyografileri, kadın edebiyatçıların eserleri, kadınlar üzerine yazılmış biyografilere de yer veriyoruz. Eğer çok satan kitaplar ve yazarlar üzerinden ilerlemiyorsanız yayıncılık dünyasında işiniz zor demektir, ancak biz kolektif çabamızdan ve tutkumuzdan güç alıyoruz. Bizim bir ofisimiz yok, ama bir depomuz var. Hepimiz evden çalışıyoruz. Hatta sorularınızı da yazışarak, birlikte cevapladık. Bu nedenle pandemiye karşı özel bir önlem almamız gerekmedi, tabii pandemiye kadar çeşitli satış kampanyalarımız oluyordu, farklı illerde ve etkinliklerde tanıtım ya da satışa yönelik çalışmalar yapıyorduk. Mart ortasından bu yana, herkes gibi, fiziksel mesafelenme önlemleri nedeniyle bunlara ara vermek durumunda kaldık. Her zaman yaptığımız gibi, evlerimizden çalışmaya devam ediyoruz.
Hep Kitap: Salgın daha Türkiye’ye ulaşmadan ofiste temizlik önlemlerini artırmıştık zaten, sayılar artmaya başlar başlamaz da hepimiz evden çalışma modeline geçtik. Depomuzu düzenli aralıklarla dezenfekte ediyoruz. Haftanın üç günü ürün gönderimleri için depo personelimiz çalışmaya devam ediyor.
İthaki Yayınları: Ülkemizde ilk vakanın görüldüğü 11 Mart’ı takip eden Cuma günü itibariyle (14 Mart) ekipmanlarımız ve yayına hazırlamayı planladığımız dosyalarımızı yanımıza alıp, evden çalışma programına geçtik. O tarihten bu yana da yayınevi çalışanları olarak evden çalışmayı sürdürüyoruz.
Coşkun Ören / İthaki Yayınları
Metis Yayınları: 15 Mart’tan itibaren editöryal kadro evden çalışmaya başladı. Kimi arkadaşlarımız işleri evden yapılamayacağı için ücretli izinde, rutin bazı büro işleri ve yayınevinden doğrudan yapılan internet satışları için de üç dört arkadaşımız haftada iki gün yayınevine gidiyorlar. Ancak yayınevi açılmıyor, onlar işlerini yapıp çıkıyorlar. Depo ve dağıtımdaki arkadaşlarımız da ağırlıklı olarak online satış yapan kuruluşlara kitap tedarik etmek için, ama epey seyreltilmiş bir tempoda çalıştılar. Büroya gelişleri özel araçla sağlandı. Dağıtım daha hassas bir konu. Çünkü daha fazla insan bir arada çalışıyor. Orada insanlar arası fiziksel teması en aza indirmeye çalıştık. Rutin hijyen tedbirlerini artırıp dezenfektan kullanımı, şimdi ise tulum, siperlik, maske ile çalışmak gibi tedbirler aldık. Geçtiğimiz iki hafta siparişleri karşıladıktan sonra kesintisiz iki hafta ücretli izin ile tamamen kapattık, şimdi tekrar haftada iki gün ile çalışmayı planlıyoruz. Bizden kitap alan başka dağıtımcılarda da benzer tedbirler alınarak çalışıldığını biliyorum.
Monokl Yayınları: Evlerden çalışmaktayız.
Oğlak Yayınları: Başta biz de yayınevi olarak tüm katları antiseptik koruyucularla doldurduk, hijyene iki katı dikkat etmeye başladık tabii. Ancak birçok arkadaşımız toplu taşıma kullanarak işe geldiği için hastalık kapma riskini göze alamadık, pandemi ilan edildikten kısa bir zaman sonra da yayınevinde çalışan herkes ofisini evine taşıdı. Oğlak Yayınları ailesi bir aydan fazla bir süredir evden çalışıyor.
Paloma Yayınları ve Nebula Kitap: Yaptığı işin niteliği gereği evden çalışabilen arkadaşlarımız evlerinde çalışmaya devam ediyor. Ofise gelip siparişler hazırlaması ve evrak işlerini halletmesi gereken arkadaşlarımız ise haftada iki gün ofise geliyorlar, böylelikle riski minimum düzeye çekmeye çalışıyoruz.
Pan Yayınları: Yayınevimizi kapattık. Editörler evden çalışıyor. Bir arkadaşımız gelen siparişleri karşılamak üzere zaman zaman ofise uğruyor.
Raskol’un Baltası Yayınevi: Biliyorsunuz bizler küçük yayınevleriyiz. Her zaman pandemi koşulları içindeydik. Alışmakta zorluk çekmedik. Temas alanımızda herhangi bir daralma yok. Ellerimizi daha sık yıkıyoruz ve her kitabımızı kargoya vermeden önce iki kere dezenfekte ediyoruz.
Tekin Yayınları: İlk vakanın görüldüğü yer Kapalıçarşı biliyorsunuz. Yayınevimiz Cağaloğlu’nda, çarşıya oldukça yakınız. 10 Mart tarihinde yapılan resmî açıklamanın ardından sanırım 4 veya 5 gün geçmişti. Kapalıçarşı’da vakanın görüldüğüne dair şehir efsanesi tadında epey söylenti duyduk. Sonra yapılan açıklamalar birbirini izledi. İşte biz de o tarihlerde yani 18 Mart’ta yayınevini kapattık. Haftada bir gün dağıtım ve muhasebe departmanında çalışan arkadaşlarımızın işe gelmesi, editörlerin ise evden ihtiyaç olması halinde çalışmasına dair bir dizi önlem aldık. O günden beri evlerde çalışıyoruz. Haftada bir gün yayınevini açıyor, siparişleri karşılıyoruz.
Timaş Yayınları: Pandeminin etkilerinin belirgin biçimde görülmeye başladığı ilk hafta itibariyle ofis dışında çalışması mümkün olan personelimiz için evden çalışma uygulamasını başlattık. Başta editöryal ekip olmak üzere pazarlama ve dijital alanlarda çalışan arkadaşlarımızın da bu sisteme geçişiyle ofise gelen kişi sayısını olabildiğince düşük rakamlara çektik ve esnek çalışma saatleri oluşturduk. Ayrıca Covid-19’in ülkemizde görüldüğü bilgisini ilk aldığımız günden itibaren hem yayınevimiz bünyesinde hem de lojistik işlemlerin yapıldığı depomuzda gerekli dezenfektasyon çalışmaları yapılıyor.
Tudem Yayın Grubu: 7 Mart Salı ofislerimizde son kez çalıştık ve evden çalışmaya başladık. 20 Mart Cuma akşamı da tüm kitabevlerimizi kapattık. Depo ve bilgi sistemleri ekiplerimizi ikiye böldük. Birer hafta dönüşümlü olarak toplu taşıma kullanmadan, eldiven ve maske ile çalışıyorlar. Merkez ofiste de iki arkadaşımız aynı şekilde müşteri hizmetlerini sürdürüyor.
Yapı Kredi Yayınları: Salgının oluşturduğu riskler nedeniyle öncelikle tüm YKY mağazalarını kapattık. Aynı şekilde tüm etkinliklerimizi durdurduk, sergilerimizi geçici bir süreliğine ziyarete kapattık. Tüm bölümlerimiz evden çalışmaya başladı. Yeni kitap yayınlamaya bir süreliğine ara verdik, gerekirse bazı istisnalar olabilir. Öte yandan süreli yayınlarımızı yayımlamaya devam edeceğiz. Bu önlemler salgın tehdidi sona erene kadar devam edecek. Şu an sadece depomuzda sınırlı sayıda arkadaşımız gelen kitap isteklerine cevap veriyor. Burada da çalışma koşulları salgın önlemleri çerçevesinde gözden geçirildi ve sıkı önlemler alındı.
160. Kilometre Yayınevi: Yayına hazır kimi kitaplarımızı erteledik. Evimizde oturuyor, çalışıyor, okuyoruz. Sevdiğimiz kitapları birbirimizle paylaşıyor, birbirimize övüp duruyoruz. Zoom yapmıyoruz. WhatsApp’tan sayfa fotoğrafı gönderiyoruz birbirimize. Şu sıra, Jung’un Psikolojide Tipler’i, Pirsig’in Lila’sı favorilerimiz. Bu arada tabii dağıtımcılardan tahsilat almaya çalışıyoruz. Onun da kolayını bulduk. Zamanlanmış e-maili hazırlıyoruz, sabah 8’de biz uykudayken gidiyor mail. Artık ödemeyi öteleyip ötelememeleri insaflarına kalıyor.
Alef Yayınevi: Bu dönemi herkes gibi sağlıklı atlatmaya bakacağız. Yayın sektörünün bugünkü halini 2008 krizi şekillendirmişti. Sermaye yayıncıları bir yanda, büyük sermayeye dayanmadığı halde kendine özgü birtakım değerlerle ayakta kalmaya devam edenler ortada, bizim de içinde bulunduğumuz sermayesiz yayınevleri öbür tarafta. Biz şu anda bir planlama yapamayız. Çok büyük bir belirsizlik var. 2008 krizinden itibaren teknik becerilerimizi geliştirmeyi hedefleyerek başka yayınevlerine ya da kurumlara editöryal tasarımlar yaparak ayakta kaldık. Muhtemelen bu alanda yürümeye devam etmeye çalışacağız. Ama bizim hizmet etmek istediğimiz kurumlar ayakta kalsalar da faaliyetlerini bir süreliğine erteleyebilirler.
Dipnot Yayınları: Sesli düşüneyim, varsa izniniz! Ezberden konuşma ötesinde, bir bakış açısı sorunu var sanki. Bizi bekleyen sürecin belirsizliği uzaktan ve bir araya gelmeden çalışma biçimini daha işlevsel kılacak formları aramamızı gerektiriyor tabii. Cemre belki düştü, ama cemre de virüs taşıyor korkusu saldı insanlığı, baharı bile bir arada karşılayamaz olduk... Ama biz Dipnot ekibi olarak uzun uzun ofis sohbetlerimizi özlemeye başladık. Mesele telekonferansla görüşmek veya en az bir metre uzakta durulması gereken mesafe mi? Yoksa ölülerimizin, sevdiklerimizin bedenlerine ne olacağı endişesi mi? Veya cenaze hakkının ortadan kalkması mı? Salgın nedeniyle işletmelerin geçici olarak kapandığını söylüyoruz ama bu durum önemli ölçüde kalıcılaşacak. Asıl endişe verici şey bundan sonra olacaklar. Korkutucu olan sadece şimdi olan şeyler değil, bundan sonra gelecek olan şeylerdir. Yayın sektöründe küçük ve güçsüz olan yayınevleri varlık-yokluk sorunuyla karşı karşıya kalacaklar. Hepimiz şimdiden şunu anlamış durumdayız ki, korona virüsü nedeniyle yaşanan sağlık krizinin atlatıldığı andan itibaren bütün dünya dalga dalga ekonomik krizle karşı karşıya kalacak. Çoğu kitapçının kapanması ve açık olan kitabevlerinin de günü boş geçirmesi sert bir küçülmeye neden oldu. İnternet siparişleri eskiye nispetle çoğaldıysa da pazarın bütünü açısından bakıldığında yüksek bir daralma söz konusu. Yayınevleri açısından bilhassa alacakların tahsili konusunda bir kriz durumu hâl-i hazırda mevcut. Yayıncılar her hafta Perşembe, Cuma günü alacağın yüzde 5- 7- 10’u kadar ödeme yapıldı, yapılmadı sohbetleriyle zaman geçiriyor. Doğal olarak bu tahsilat krizinin çok ciddi ve sarsıcı sonuçları olacak. Bu da bizleri aracıdan bağımsız olarak satış yapmanın yollarını arama ve çoğaltma eğilimine itiyor. Ama bunda kısa vadede muvaffak olabileceğimizi düşünmüyorum. Editöryal hazırlıklarda hiç hız kesmedik. Mutfak yoğunluğumuzda bir azalma olmadı. Ancak hazırladığımız kitapları hemen baskıya vermemiz mümkün görünmüyor. Yayınevleri basmış oldukları birçok kitabı dağıtıma veremedi… Bu sürenin ne kadar olacağını galiba virüsle mücadelenin sonucu belirleyecek.
Doğan Kitap: Neler yapıyoruz: Her şeyden önce yayın planımızı revize etmek durumunda kaldık. Pandemi süreci bitene kadar çok kısıtlı sayıda kitap yayınlamaya karar verdik. Bu kaçınılmaz bir sonuç, zira yayınlasak bile dağıtım olanakları çok kısıtlı. Bu durumu farklı değerlendiriyoruz. Yayın planımızın iki ay önüne geçtik, editöryal çalışmalarımızı bitiriyoruz, dijital yayıncılıkla ilgili çalışmalarımızı hızlandırdık, özel projelere ağırlık verdik ve e-ticaret siteleri için özel projeler üretiyoruz. Şimdiye kadar zaman bulup yapamadığımız ama çok gerekli bazı çalışmaları başlattık. Elbette maliyetlerimizi kısıtlama yönünde önlemler aldık, alıyoruz. Bu dönem sürekli finansal analizler yapacağımız, değişik senaryolar üzerinde çalışacağımız bir dönem olacak gibi görünüyor.
Gülgün Çarkoğlu / Doğan Kitap
Domingo Yayınevi: Başta düşündüğümüz kadar keskin olmasa da satışlarımızda düşüş yaşıyoruz. Şu an için internet satışları bizim için kritik ve oradaki büyüme biraz olsun ferahlatıyor. Lakin daha kritik olan şey alacakları tahsil edebilmemiz. Yayınevleri, içinde pek çok kitapçının da bulunduğu büyük bir tedarik ağının parçası ve bu kitapçılar uzun süredir kapalı. Bu sürecin onlara ne kadar hasar vereceğini henüz öngöremiyoruz. Bu dönemi sağlıklı olarak atlatabilmeleri yayıncıların sağlığını da etkileyecek.
Güldünya Yayınları: Kitap basamıyor ve elimizdeki kitapları okurlara ulaştıramıyoruz. Hatta yeni yayınladığımız ve basın duyurusunu yaptığımız Kesekâğıdı Prensesi isimli çocuk kitabımızı bu süreçte dağıtıma sokamadık. Bu nedenle pandemi süreci hafiflese bile, yarattığı etki uzun vadeli olacak. Kitap basımı ve satışları için görece hareketli bir dönemi kaybetmiş durumdayız ve önümüzdeki aylarda ne olacağı da belirsiz. Üstesinden gelmek için izolasyon önlemlerinin hafiflemesi, sokağa çıkabilmemiz, kitabevlerine kitap gönderebilmemiz, okurlarımızın kitap almak için sokağa çıkması, pandemi koşullarıyla gedikler açılan bütçelerinde kitaba pay ayırabilmeleri gerekiyor. Kısa vadede bütün bunlar zor görünüyor.
Ayşe Düzkan, Arzu Karacanlar / Güldünya Yayınları
Hep Kitap: Tüm sektörleri etkilediği gibi bizi de olumsuz etkiliyor tabii ki. Üretim konusunda sorun yaşamasak dahi üretilen ürünleri sadece internet sitelerinde satışa sunabiliyoruz. Kitabevlerinin satış yapamadığı her dönem yayıncı için sorun teşkil eder. Uzun vadede sürdürülebilir bir hayat mümkün olmaz. Şimdilik sadece günü kurtarıyoruz diyelim.
İthaki Yayınları: İnsanların sokaktan azar azar çekilmesi ve salgının yayılma hızının artmasıyla birlikte, AVM’ler ve birçok şehirde yer alan kitabevleri de teker teker kapandı. Kitaplarımızı okurlara ulaştıramamamız nedeniyle kitap üretimini de yavaşlattık. Bu süreçte web satış sitelerinde bir yoğunluk oluştu. Web satış uzmanları, depo ve lojistik çalışanları için riskli bir mesai olması nedeniyle çok da içimize sinmemekle birlikte, sektörün durma noktasına gelmemesini de onlara borçluyuz. Bu desteğe rağmen ciro açısından çok ciddi kayıplar yaşandı ve yaşanmaya da devam ediyor. Ayrıca ödemeler noktasında hem yayıncılar hem de kitabevleri açısından ciddi sıkıntılar var. Kısa çalışma ödeneği vb. uygulamalar çok küçük nefes alanları yaratsa da sektörün ciddi desteklere ihtiyacı var. Örneğin, karşılıksız kira, faizsiz uzun dönemli krediler gibi desteklere ihtiyacımız bulunmakta. Mevcut kadromuzla fire vermeden bu süreçten çıkmak en büyük arzumuz. Kitap üretimini durdurmayı da bir an bile aklımızdan geçirmek istemiyoruz ama dişe dokunur desteklere ihtiyacımız olacak.
Metis Yayınları: Bütün yayınevlerinin satışları düştü. Ama satışların bir kısmı online satışa kaydı, orada bir yükselme oldu. Bu istikrarlı, kalıcı bir yükseliş mi olacak, şimdiden bir şey söylemek zor. Bu koşullarda faaliyetlerimizden kopmamak için, kitap hazırlamaya devam ediyoruz. Bazılarını peyderpey önümüzdeki günlerde yayımlamayı da düşünüyoruz. Bunun hem bize hem okurlarımıza iyi geleceğini, biraz hava akımı yaratıp ferahlık getireceğini düşündük. Olup bitenler, kayıplar çok üzücü. Ama bu yıkıcı etkiye karşı ayakta durmak, kesinlikle tedbirli, korumacı ve dikkatli davranmak, ama bir yandan da hayatı savunmak lazım. Yani faaliyetlerimizi tümüyle durdurmadan, düşük bir tempoyla sürdürerek, ileriye dönük işlerimizi tamamlayarak geçirmeye çalışıyoruz bu dönemi.
Monokl Yayınları: Kitapçıların kapanmasıyla sadece internet üzerinden satış mümkün. Yeni kitap basmak da şu aşamada hayli zor. Üretmeye devam etmenin yollarını arıyoruz; bir şekilde kitap basımına dönme çabası içindeyiz.
Oğlak Yayınları: Birebir çalışmayı sürdürememenin dışında bizi çok çok zorlayan bir durum oluşmadı. Yayın programımızı takip ediyor ve matbaaların çalışma durumlarını da dikkate alarak kitaplarımızı yayımlamaya devam ediyoruz. Bu dönemde bazı aksamalar oluyor elbet ancak bunlar büyük krizler yaratmıyor. Yazarlarımızla birlikte aynı heyecanla üretmeye devam ediyoruz.
Paloma Yayınları ve Nebula Kitap: Bu dönemin hemen öncesinde matbaadan çıkan yeni kitabımızı ne yazık ki dağıtamadık. Mağazaların kapanması satışlarımızı önemli ölçüde azalttı. Bu durumu fırsat bilen kimi zincir mağazalar ödemelerini aksatmaya başladı. Hem satıştaki azalmayı hem de tahsilat sorununu kısmen de olsa aşabilmek için internet üzerinden doğrudan satış sistemini devreye soktuk ve yeni satış kanallarıyla çalışmaya başladık.
Pan Yayınları: Bütün yayıncılar gibi bizim de ne olacağımız meçhul, önümüzü göremediğimiz için plan yapamıyoruz.
Raskol’un Baltası Yayınevi: Çok olumlu etkiler gözlemliyoruz. Satışlarımız beş kat arttı. Siparişlerimizi yetiştirmek için destek arıyoruz. Yeni baskılar hızla tükeniyor. Gezi olayları sırasında da böyle olmuştu. Tehlike somut biçimde kapınıza dayandığında işler ciddiye biniyor, kötü edebiyat, kötü kitap eleniyor. Sadece kötü kitap mı? Kötü yönetilen yayınevlerinin de makyajları yüzlerine bulaşıyor. Yardım istiyorlar ama zamanımız yok. Musil’in, Valéry’nin, Melih Cevdet’in yanında satmakta beis görmeyip okura olağan zamanlarda yutturdukları “Türkçe edebiyatın fenomenleri” zor durumda, satışları içler acısı. Bugün aşıya en çok, itkisi nitelik olmayan, türlü PR çalışmalarıyla satış yapabilen yayınevlerinin ihtiyacı var, kolaylıklar diliyorum.
Tekin Yayınları: Çok sıkıntılı ve zorlayan bir süreç… Ne zaman biteceği de belirsiz. Öncelikle matbaaya gönderdiğimiz kitapların basımını durdurduk. Mağazaların, kitabevlerinin kapanacağı belliydi. Bir kısmı da kendisi kapatmıştı. Basılan kitapların dağıtımlarının yapılmayacağı kesinleşmişti. Süreç çok hızlı ve korkutucu düzeyde ilerliyordu. O ilk haftalarda insanlar sağlığına ve gıda alışverişine odaklanmıştı. Doğrusu da oydu. AVM’lerin kapanmasıyla birlikte zincir kitabevleri de faaliyetini durdurmak zorunda kaldı. Kitap satışlarımızın yaklaşık yüzde 70-80’i bu alanlarda gerçekleşiyor yani kitabevlerinde. Hızlıca birtakım önlemler alsak da bu satışların neredeyse tamamını yitireceğimiz bariz ortadaydı. Çalışan arkadaşlarımıza ücretli izin hakkı verdik 30 Nisan’a kadar. Maaşlarını ödemeye devam ediyoruz. Satışların yüzde 70’inin kaybıyla birlikte, alacaklarımız olan firmaların bazılarının da çok cüz’i ödeme yapma kararı almaları bizi büyük sıkıntıya soktu. İşte asıl kırılma burada oluştu. Sabit tüm maliyetler devam ediyor. Kira, maaş, faturalar vb. Bunları karşılamayı planladığımız alacaklarımızı ise tahsil edemiyoruz. Kitap çıkarıp dağıtamıyoruz. Şu aşamada inanılmaz bir darboğazın içindeyiz. Birkaç ay daha devam etmesi halinde birçoğumuz kapatacak. Sabit maliyetlerini azaltmak için farklı çabalara girecek. Özellikle de yeni kitaplar bir süre daha yayınlanmayacak. Tüm bunlar küçük ve orta ölçekli yayıncılar için yok olma, yayın sayısını azaltma veya istihdamını sağladığı personelini işten çıkartma anlamına geliyor. Büyük yayınevleri için de küçülme... Biz bir süre daha dayanmak için geçici bir planlama yaptık. Ama nereye kadar… Kitap çıkarmamak tek başına bir handikap bizler için. Sürekli işleyen bir makine olarak düşünün yayıncılığı. Durduğunda yeniden çalışması için bile büyük emek ve sermaye gerekir. Toparlanmak için de finansman kaynağı. Çoğumuz stoklarımızda bulunan kitapları yüksek indirimlerle ve kampanyalarla internet üzerinden satışa sunduk. Bu çözüm mü? Hayır değil. Stok azaldığında veya kitap bittiğinde onu yeniden üretmek büyük riskler barındırıyor. Çünkü belirsiz ekonomik koşullar, maliyet girdileri tamamen dışa bağlı bir sektörü, artan dövizle bile tek başına durdurur veya çökertebilir. Stoklarımızda bulunan, yüksek indirimle satışa sunduğumuz kitapların maliyetleri ile şu anda aynı kitabı üretirken harcayacağımız maliyet arasında büyük bir açı oluştu. Dışardan finanse ediyoruz. Birikimlerimizle ayakta tutmaya çalışıyoruz hem kendimizi hem de çalışan arkadaşlarımızı. Gideceği yere kadar dedik… Göreceğiz.
Timaş Yayınları: Pandemi bütün sektörleri olduğu gibi yayıncılık sektörünü de cidden etkiledi. Yeni kitap üretimini bir süre için sınırlı sayıda başlık dışında durdurduk diyebiliriz. Matbaaların bir kısmı bir süreliğine faaliyete ara verdi. Ancak evde vakit geçirmek doğal olarak insanların kitaplarla ilişkisini bir bakıma olumlu da etkiliyor. Okurlar belki öncelikle zaten daha önceden almış ama okuyamamış oldukları kitaplarını okumaya koyuldular ama online mecralar üzerinden süren bir kitap satın alma davranışının da olduğunu söyleyebiliriz. İlk günlerin paniği geçtikçe ve evde kalma süremiz uzadıkça kitaplara duyulan ihtiyaç da artıyor. Tabii ki bugünlerde okurla temas kurmamızı sağlayan alan sosyal medya. Sosyal medya hesaplarımız üzerinden okurlarımıza önceki aylarda yayınlanmış kitaplarımızı hatırlatarak veya yeniden anlatarak bu süreci olabildiğince aktif biçimde sürdürmeye gayret ediyoruz.
Tudem Yayın Grubu: Elbette zor bir dönem. Fuarlar iptal oldu, kitabevleri kapandı. YAYBİR ve TYB ciddi çalışmalar yaptılar, yapıyorlar. Tekrar baskılara devam ediyoruz. Her markamızdan ayda bir ya da iki yeni kitap çıkarmaya karar verdik. Yeni üretimin tamamen durmasını doğru bulmadık. Bayilerimiz ve bazı kitabevleri evlere servis yapıyor. Biz de tudem.com üzerinden okurlara, tudemtedarik.com üzerinden ise kitapçılara hizmet vermeyi sürdürüyoruz. Bu dönemi yayın grubumuzun tüm personelinin, yazarlarımızın, çizerlerimizin, çevirmenlerimizin, bayilerimizin, dağıtımcı ve kitabevlerinin, matbaa, kâğıt, kargo ve diğer tüm paydaş ve tedarikçilerimizin ama öncelikle okurlarımızın gücüyle aşacağımızı düşünüyoruz.
Sinan Çam / TUDEM
Yapı Kredi Yayınları: Salgın nedeniyle çok sayıda kitabevi kapalı. Bu durum kitap satışlarını ciddi oranda düşürdü. Online satışlarda ise artış oldu ancak çoğu kitabevinin kapalı olduğu bir ortamda bu kayıpların bir kısmı karşılanabiliyor. Ülkemizde online kitap satışının oranı toplam satışın yüzde 20’leri düzeyinde. Tahmin edilebileceği gibi online satış kanalı sektörün yaşadığı kaybın çok az bir kısmını karşılayabiliyor. Ayrıca yayıncılık sektörü için yıl boyunca düzenlenen birçok fuar, etkinlik ve benzeri organizasyonlar çok önemli bir gelir oluşturur. Tüm yayıncılar için önemli gelir kayıplarının yaşandığı bu durumda öncelikle yeni kitap üretimini durdurduk, tekrar baskı programlarımızı gözden geçirdik, bazı baskıları erteledik. Birçok matbaa çalışma sürelerini kısıtladı ya da geçici sürelerle üretime ara verdi. Alacağımız farklı önlemlerde tek önceliğimizin sağlığımız olduğu bu dönemi büyük oranda küçülerek atlatacağız. Bu dönemde okumanın keyfini daha çok insanın tatması, kitapların da desteğiyle mümkün olan en az hasarla hem bireysel hem de toplumsal olarak salgın dönemini atlatmamız en büyük temennimiz.
160. Kilometre Yayınevi: Yayıncılığımız zaten rezil bir sektördü. Rekabeti düzenleme kurulu gibi bir şey olsa büyük dağıtımcılar yayıncılık yapamazdı başta. Yayıncılar Birliği Başkanı’nın hem dağıtımcı hem yayıncı olduğu yerde kim, neyi, nasıl ve kimlere rağmen savunacak, düzeltecek? O yüzden bir yıkım olursa bu yıkımı olumlu buluyoruz. İnanmıyoruz bu insanlara.
Alef Yayınevi: İlk etki kitap satış mağazalarının çok zor duruma girmesi olacak. İkincisi mağazalarda satış yapılmadığı için nakde ihtiyaç duyan yayınevlerinin kendi çalışanlarına bir süre ödeme yapamaması ve sonra küçülme amacıyla işten çıkarmaların başlaması kesin gibi görünüyor. Bu çok yayılırsa ortalığı kelepir kitaplar kaplayacak, kelepir de iyi yayınların yolunu kesecektir. Onlarca Zweig, yüzlerce Kafka vs. telifsiz kitaba ek olarak on yıllardır yayınevlerinin depolarında bekleyen binlerce kitabın ortalığa doluşması mümkün. Bunun önüne geçilemez ama hâlâ yeni bir şeyler yapmak isteyen yayınevlerine nefes alma imkânı veren küçük özelleşmiş kitap etkinlikleri vs. düzenlenebilir. Yakın dönemdeki örnekler: Haydarpaşa Garı, İzmir Kültür Parkı, Ankara’da Çağdaş Sanatlar Merkezi, Kıraathane İstanbul Edebiyat Evi’nde düzenlenen etkinlikler. Bizim için bütün mesele yayınevlerinin biriktirmiş oldukları kapital miktarına bağlı avantajların adaletsizliğe yol açmasını engellemek.
April Yayıncılık: Kitap sektörü için yeni ve zorlu günler. Yazarların, çevirmenlerin, editörlerin, kitapçıların, dağıtımcıların, yayıncıların kısacası tüm paydaşların doğrudan etkilendiği bir süreç bu. Etkinlikler, okumalar, imza günleri iptal, okurla bir araya geldiğimiz ve yeni başlıklarımızı paylaştığımız fuarlar iptal, ödül törenleri, atölyeler, yazar evlerinde misafirlikler, üretimler iptal. Telif alışverişi yaptığımız, çeviri hakları alıp sattığımız uluslararası profesyonel fuarlar iptal. Her şey normale döndüğünde, ki bu umarım yakın zamanda olur, tasarruf tedbirleri nedeniyle bütçeler küçülecek, bundan da en çok bağımsız kitapçılar ve yayıncılar etkilenecek. Bu yönüyle hem kısa hem de uzun vadede planlar yapmak, her paydaşı içine alacak çözüm yollarını tartışmak gerekiyor. Dayanışmanın önemi her zamankinden çok. Ve tabii yeni zamanın yeni gereklerine de hızlıca uyum sağlamak gerekiyor, çevrimiçine taşınan profesyonel fuarları, satış siteleri üzerinden yapılan yeni çağın kitap tanıtım ve satış yöntemlerini, sosyal medyada yapılan yazar etkinliklerini, yayıncılık paydaşları ve en çok da bağımsız kitapçılar için başlatılan destek bağış kampanyalarını çalışmak ve ülkemizde uygulama yollarını aramak, olanla birleştirmek için fikirler geliştirmek gerekiyor. Biz ekipçe bu soruları ve yanıtları çalışıyoruz korona günlerinde.
Dipnot Yayınları: Şimdilik yalnızca sesli düşünüyoruz ve biz de sorular soruyoruz. İsterseniz kafamızdaki soruları hep beraber paylaşalım.
• Virüsle birlikte cezaevlerinde olan yazarlar ve gazetecilerin infaz yasasına dahil edilmedi. Tecavüzcülerin, çetelerin, katillerin bırakıldığı süreçte, yazarlar, yayınevi örgütleri bu durumdan hiç rahatsızlıkları yok mu? Veya bir tutum alacaklar mı? Aldıkları tutum görünür olacak mı?
• Sektörün bütün bileşenler eski işlerlik modelini devam ettirebilecek mi?
• Yayınevleri ve yazarların okurlarla buluşması hangi araçlarla sağlanacak?
• Küçük yayınevlerinin bu dolar-avro fiyatlarıyla ürettikleri kitapların maliyetlerini çıkarmaları mümkün mü?
• Bakanlık yayıncılardan kitap alacaksa, hangi yayınevinden ne kadar kitap aldığını bilecek miyiz? Bu nasıl bir yöntemle alınacak?
• Kriz sonrası fuarcılık öldü mü? Veya bu fiyatlarla küçük yayıncının fuarlardan içeri girmesi mümkün mü?
• Edebiyat dışı yayıncılık yapan yayıncılar daha derin satış sorunlarıyla mı karşılaşacaklar?
• Bu memlekette üniversite rektörleri kütüphaneye kitap almayıp, her öğretim görevlisine özel olarak verdikleri otoparklarla öğünürlerdi. Bu dönem üniversiteler kütüphanelere daha fazla bütçe ayırır mı? Dijital abonelik sistemine geçerler mi? Yoksa öğrencisi olmayan okullara çevre düzenlemesi mi yaparlar?
• Yeni süreçte sektöre emek eden çevirmen, grafiker, editör, depocu dağıtımcı, fuar çalışanlarının ellerinde sadece hayal kırıklıkları mı kalacak?
• Yazarlara, çevirmenlere, ajanslara telifleri ödemek mümkün olacak mı?
Doğan Kitap: Pandemi yayıncılık sektörünü de çok olumsuz yönde etkiledi. Kitap ve dergilerin satıldığı perakende satış noktalarının neredeyse yüzde 70’i kapandı. Geriye e-ticaret siteleri, gıda zincirleri ve kısıtlı sayıdaki açık olan kitabevleri kaldı. E-ticaret siteleri yaşadıkları talep fazlasından dolayı ciddi lojistik sorunlarıyla karşı karşıyalar. Yok satma, geç ürün teslimi yoğunlukla yaşanmakta. Sanal ortamdaki satışlar ciddi artış sergilese de bu artış diğer kanallardaki satış kaybını karşılamaktan maalesef çok uzak. Yayıncılar bir yandan ciddi gelir kaybına uğrarken diğer yandan da daha önce yapmış oldukları satışların tahsilatlarında ciddi gecikmeler yaşamakta.
Domingo Yayınevi: Öngöremiyoruz. Pandemi ne zaman kontrol altına alınır, kontrol altına alınmış pandemi insan davranışlarına ne kadar zamanda yansır, bu dönemde edindiğimiz davranış kalıplarının ne kadarı pandemi sonrasına da miras kalır; bunları kestirmek zor. Ama artık şunu biliyoruz: Kitaplar bu tip zamanlarda insanların tamamen boş verdiği, tüketimini kestiği ürünler değil, dolayısıyla pandemi esnasında okurların hane gelirlerinin ne kadar zedelendiği ve bunun pandemi sonrası ne kadar hızlı toparlanacağı yayıncıların hayatında belirleyici olabilir.
Murat Arayıcı / Domingo
Güldünya Yayınları: Pandemi sürecinin etkisinin, ancak aşının bulunması ve herkes için erişilebilir hale gelmesiyle sonlanabileceğini hesaba katarsak, önümüzde uzun bir süreç var gibi görünüyor. Bu süreçte maalesef, kitap sosyal olarak da izole yaşayan insanlar için bir kaçış, dinlenme, rahatlama seçeneği olmadı. Belki bu süreci öngörüp ekmek yapımı üzerine yeni kitaplar basan bir yayınevi varsa, onun kaderi farklı olabilir.
Hep Kitap: Genel bir destek planı açıklanmış olsa da yetersiz görünüyor. Yayıncılık için özel bir destek planı olması şart. Tekstil, tarım ve sanayi gibi sektörlerde dışarıya bağlı olmadan firmalar bir süre devam edebilirler fakat yayıncılıkta bu çok zor. Geçmiş yıllarda Seka’nın da kapanması sebebiyle kâğıt için ithalat zorunlu hale geldi, yayıncıyı sınai maliyet çok zorluyor. Türkiye’deki kitapların çoğu çeviri kitaplar, haliyle döviz kurundaki artış dilimize yeni kitaplar kazandırmayı da zorlaştırıyor.
İthaki Yayınları: Profesyonel olarak baktığımızda, uzun uzun yapılan birçok masa başı toplantısının teknoloji aracılığıyla daha verimli yapılabilmesi bizi bazı düşünceler içine sürükledi. Bu süreç ne zaman sona erer bilmiyorum ama mekânsal ve zamansal açıdan daha esnek bir iş hayatına evrilebileceğimizi düşünüyorum. Aynı zamanda fiziki mağazacılık açısından da kısmen bir gerileme dönemi yaşanabilir. Dijital satış ve pazarlama kanallarının daha aktif kullanılacağı bir dönemle karşılaşacağımız muhtemel.
Metis Yayınları: Bizler, kitap üretenler, dağıtımcılar, kitabevleri, satış siteleri bir zincir yapısında birbirine bağımlı aktörleriz. Zincirin kimi halkalarında işler kötü gittiğinde diğerleri doğrudan etkileniyor. Maalesef uzun yıllardır bu aktörlerin tümünü gözeten, ileri vadeli düşünebilen, ölçülü kararlarla işimizi yürütmeyi beceremedik sektör olarak. Biliyorsunuz, kitabın bir etiket fiyatı var, bir de her nedense indirimli satılması diye bir durum var. Daha dün çıkmış kitabın bugün neden indirimle satıldığı, satılabildiği, bunun faturasının kime kesildiği sorgulanmıyor. Bağımsız kitapçıların büyük zincirler karşısında nasıl yıpranmasına yol açtığı; kimi çok satarları nasıl öne çıkartıp daha özgün kitapları nasıl görünmezleştirdiği tartışılamıyor. Yayıncılar yıllardır sabit fiyat uygulaması talep ediyorlarsa da seslerini duyurmayı beceremiyorlar. Ne kadar kırılgan bir zeminde durduğumuz bir türlü algılanamadı, gerekli uygulamaları hayata geçiremedik ve üstüne salgın geldi. Bu durum salgınla birlikte ağırlaşarak devam ediyor. Umuyorum ki bugünün sıkıntıları hiç olmazsa önümüzdeki dönemde bizim camianın konuya farklı yaklaşmasına vesile olsun. Yapılması gerekenlerin başında bizim yayıncılar olarak daha nitelikli, kalıcı kitaplar üretmeye yönelmemiz geliyor. Kitabı değerli kılmamız gerekiyor. “Ya tutarsa” tarzı, medya manipülasyonlu “yığ-sat, satılmayanları çöpe at” tarzı kitap yapmaktan kaçınmak lazım. Bir de şu yüksek indirimlerle alınmış birkaç kitabın girişte kapılara yığıldığı, kitabı aksesuar gibi sergileyen mağazacılığı galiba artık terk etmek lazım. Kitabı o ya da bu cenahın propaganda aracı gibi, ideolojik bir araç gibi de görmemek lazım. Bu “kitap okuru” dediğimiz insanla en bağdaşmayacak şey. Mağaza, kitabın satıldığı yer, koşulsuz bir biçimde demokrasiye işaret etmeli. Sabırlı olmak, kendi okurunu hazırlayacak tarzda yayımlamak ve öyle satış yapmak lazım.
Monokl Yayınları: Butik ve küçük yayınevleri için daha zor günler kapıda gibi görünüyor. Bu süreç uzadıkça büyüklerden ziyade küçükler zarar görecek. Tüm sektörlerde genel olarak ekonomik bir kötüleşme olduğu için de yayıncılık sektörüne özel bir destek verilebilir mi, şu aşamada öngörmek kolay değil. İyimser olmak için de somut bir gelişme göremiyoruz.
Oğlak Yayınları: Pandeminin yayın sektörünü bazı durumlarda sekteye uğratması kaçınılmaz. Ancak bu önümüzü görmeye engel değil. Birkaç ay sonra sektörün yine kendini toparlayacağını düşünüyorum. Türk yayın sektörü yıllar içinde çok fazla krizle karşı karşıya kaldı ve her defasında tekrar ayağa kalkmayı başardı. İçinde bulunduğumuz bu zorlu durumdan da mümkün olan en az hasarla çıkmayı başaracağımızı umuyorum. Süreç içinde zor şartlarda da olsa üretmeye ara vermemeli ve moralleri yüksek tutmaya çalışmalıyız.
Paloma Yayınları ve Nebula Kitap: Pandemi riski azalıp da normal (?) hayatımıza kademeli olarak dönmeye başladığımızda birçok yayınevi planlamış olduğu kitapları yayımlamaya başlayacak ve bu da çıkan yeni kitap sayısında patlamaya neden olacak. Bunların mağazalarda sergilenme şansı az olacağı gibi, okurun alım gücündeki azalma da satışları etkileyecek. Bu dönemin bir artısı, insanların okumaya daha çok zaman ayırabilmesinden dolayı okuma alışkınlığını tekrar kazanmaları olabilir, umudum o yönde daha doğrusu. Böyle olumlu bir eğilim varsa bunu desteklemek gerekecek.
Pan Yayınları: Kitapevleri kapalı olduğu için perakende satışlarda düşüş var. Bu durum yakın vadede değişmeyecek. Bu sıkıntı bütün yayınevlerine yansıyacak. Döviz fiyatlarındaki artış maliyetleri yükseltiyor, bu da kitap fiyatlarına mutlaka yansıyacak. Şu anda içinde bulunduğumuz Yayıncılar Kooperatifi aracılığıyla görüşlerimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz. Verilmesi gereken devlet desteklerini sektörün diğer temsilcileriyle ilgili bakanlıklara duyuruyoruz.
Raskol’un Baltası: Pandemi Türk yayıncılığını kurtaracak. Salgın kontrol edilebilir bir duruma gelse dahi, biz pandemi koşullarını terk etmeyeceğiz. Bugün kitabevleri ve kitap mağazalarının hepsi kapalı. Dolayısıyla kiralık raf belasından kurtulduk. Her müşteriyi memnun etmek isteyen büyük yayıncıların raf gücü kozu önemini yitirirken küçük yayıncılar atağa geçecek, birlik olacak, beraber hareket edilecek. Yemeksepeti, Trendyol gibi başka ürün satan işletmelerin kitap satışına yönelmesi çok olumlu bir durum. Bu, dağıtım ağı olan başka işletmecileri de tetikleyecek. Ne yapacağını bilmeyen bakkal yayıncılar stoklarındaki kitapları eritmek için yeniden ellerini ovuşturacak. O kâğıt israfı toplamı mecra değiştirecek. Biz kendi adamızda benzerlerimizle yalnız kalacağız. Okur bunu hemen görecek çünkü salgın, okuru daha da bilinçli hale getirmiş olacak. Toplum yaşamımızı tehdit eden başka virüslerin farkına varan yeni bir okur oluşacak. Cehalet bitecek. Akla kara ayyuka çıkacak. Yeni bir dağıtım sistemi kuracağız. Dağıtım ölçeği düşen dağıtımcılar peynir yoğurt satmaya başlayacak. Şenlik başlayacak. Mezarlık gibi çalışan büyük yayınevlerinin yazarları özgür kalacak. Telif ajansları temsil ettikleri yazarları okumaya başlayacak. Kartlar yeniden karılacak. Yazarlar için transfer ücreti yasaklanacak. İmza günlerini, ödül törenlerini yasaklamaya bile gerek kalmayacak. Yaratıcı yazarlık kurslarını Nusr-et yapacak, her şey değişecek, her şey.
Tekin Yayınları: Salgın zamanları savaş zamanları aslında. Savaş ve salgın birbirine çok benziyor. Evlerimizdeyiz, büyük bir savaş var ve bizler sığınaklarda kendimizi, ailemizi koruyoruz. Önemli tarihsel bir kesit içindeyiz; yaşıyor ve şahit oluyoruz. İnsanlar savaş zamanları gibi salgın zamanında da bir tek gıda ve sağlık için harcama yapıyor. Birikimini bunun için kullanıyor. Üçüncü bir önceliği yok. (Beklemiyoruz da. Doğru bir yönelim.) Alım gücü zaten uzun zamandır zayıflamış olan, ekonomik göstergeleri çok diplerde seyreden kırılgan yapıya sahip bir ülkede yaşıyorduk. Salgın bunun üstüne geldi. Salgın öncesi ekonomik kriz, alım gücünün nasıl düştüğünü bize fuarlarda gösteriyordu. Daha önceki yıllar beş kitap alan bir kitap alıyordu. Bizim sektörümüz hiçbir devlet desteği olmadan, tamamen yayıncıların büyük emek ve özverileriyle gelişmiş. Kendi oluşturdukları bir sermaye var. Bu sermaye de çok zayıf. Bununla birlikte her ekonomik krizin veya ufak bir sarsıntının tüm sonuçlarının yani tüm üretim-dağıtım-satış risklerinin yayıncıda olduğu bir sektör olarak şekillendiği için (çarpık ve düzensiz vadeler, dağıtımdaki sıkıntılar, bağımsız kitapevlerinin yokluğu, zincir dediğimiz mağazaların tekeli vb.) bedel yayıncının omuzlarında kalıyor. Şimdi buna salgını da eklerseniz yani daha da daralmış, enflasyonist ekonomide, üretemeyen bir sektör… İnanılmaz büyük bir yıkıntı bizi bekliyor. Yıkıntının altında kalmamak için acilen sektörün temsilcileri ciddi taleplerle devlet yetkililerine seslenmek zorunda. Mücbir sebeplerle faaliyeti duran sektörler içindeyiz ama bu yalnızca vergi ötelemesi getirdi. Acilen önlem paketleri açıklanmalı, bazı krediler kültür sanat ve yayıncılık alanına aktarılmalı. Sektörün üretmesi veya ayakta durması için özel önlemler alınmalı ve pandemi sonrası yaşanacakları da öngören bir ekonomik program şimdiden yapılmalı. Kültürel sanatsal çalışmalar bu iktidar zamanında sansüre uğradı ve ötekileştirmeden dolayı çok dar bir alana hapsedildi. Bir yazarın ya da bir sanatçının geniş halk kitleleri ile buluşması, kamu alanlarını kullanması neredeyse imkânsız hale getirildi. Hepimiz bu alanda üreterek çalışarak ayakta kalmak için direndik. Ama bugün yaşananlar çok daha farklı. Üretim-tüketim zinciri kırılıyor. İnsanlar alamadığında onlara kitabı sunamıyorsun. Tek şansımız ülkede onca engellemeye rağmen oluşan ve sayısı da oldukça yüksek olan sadık okur kitlesi. Ne olursa olsun kitabını bir şekilde alan büyük ve sayısı oldukça fazla olan bir kitle var. Onların ısrarla ve sürekli kitap almasıyla bizler de sürekli üretim içindeydik. Umarız o sadık okur kitlesi vaz geçmez. Ya da şartları zorlaşmaz. Devletin yetkili kurumlarına çok güçlü bir çağrı yapılmak zorunda. Krediden başka şansımız yok. Kültürel alanın 3-4 ay daha dayanması için uzun vadeli, herhangi bir şart aramadan sanayicilere, inşaatçılara verdikleri kredileri bizlere de vermek zorundalar. Kira yardımı yapılmalı mesela. Kredi veremiyorsa kira yardımı yapmalı. Personel maaşlarının en azından yarısı hiçbir şart öne sürmeden ödenmeli. O insanların da aileleri var. Bakmak zorunda oldukları çocukları var. Kültür Bakanlığı biliyorsunuz her yıl bir bütçe açıklıyor ve kütüphanelere kitap alıyor; pandeminin gelişmesiyle birlikte bu yıl açıklanan rakam geçen yılın yarısı. Yani yarı yarıya azaltılmış. Artırmak yerine azaltıyor. Çünkü bu alanı yeterince önemsemiyor. Gelişmiş ülkelere bakınca kültürel alan için açılan yardım paketleri ve kredileri düşününce nasıl bir ülkede yaşadığımızı bir kez daha net olarak görüyoruz. Halkın sağlığı için, yaşamsal ihtiyaçlarının karşılanması için yapılacak yardımlarda olduğu gibi...
Elif Akkaya / Tekin Yayınları
Timaş Yayınları: Pandemi ile birlikte bir anda hayatlarımızın akışı değişti. Öncelik sıralamalarımız değişti, çoğumuz kendimize uzun zamandır ihmal ettiğimiz soruları sorma fırsatı bulduk. Bir tür zorunlu inziva hali yaşıyoruz. Bu birçok insanı ister istemez yaşadığı hayatı, tükettiklerini sorgular hale getirdi. Buradan bakınca tahminim o ki sadeleşmeye, manevi arayışa, doğaya ve doğal olana, çevreye, sağlığa dair konular çoğumuz için daha öncelikli hale gelecek. Bunun yayın dünyasında öne çıkacak konulara etki edeceğini düşünebiliriz. İşin burası bizlerin mikro hayatlarıyla ilgili, bir de meselenin makro düzeyde sonuçları olacak. Pandeminin ekonomik, siyasi ve sosyolojik sonuçlarının neler olacağı üzerinde tartışmalara şahit oluyoruz. Dünya düzenine etki eden dinamik bir vaka bu. Dolayısıyla yayın dünyasını hem içerik hem de imkânlar itibariyle etkileyecek bir süreç olacak. Şu anda izlemedeyiz.
Tudem Yayın Grubu: Bazı zincir mağazalar, internet satıcıları ve fuar firmaları hemen olumsuz adımlar atarak kendilerini belli ettiler. Yayınevlerinin okurlarına erişmek için B2C ve B2B gibi sistemlere yatırım yapmaları gerekiyor. Bir yayınevinin 4-5 fatura kestiği nokta var bazı vakalarda. Bunlardan 1-2 tanesi sıkıntı çıkarınca yayınevinin geleceği tehlikeye giriyor. Bu böyle olmamalı. Yayıncılar YAYBİR, TYB ya da başka oluşumlarda bir araya gelerek çeşitli online platformlar üzerinden okurlarına erişmenin yollarını aramalılar.
Yapı Kredi Yayınları: Öncelikle yayımlanan yeni başlık sayısında büyük düşüşler yaşanacak, tükenen kitapların baskıları uzun süre yapılamayacak. Kitabevlerinin uzun süreler boyunca kapalı kalmasının yaratacağı birçok olumsuz etki olacak. Örneğin okurlara daha önce görmedikleri, duymadıkları kitapları keşfetme imkânı veren kitabevleri bu sürede onu yapamayacaklar. Hal böyle olunca kitapla okur buluşmasını sosyal medya platformlarına taşıdık. Çocukların evde kaldıkları süreyi öğrenerek ve eğlenerek geçirmeleri için çeşitli kitaplarımızdan etkinlikleri ve oyunları paylaşmaya başladık. Harry Potter boyama kitabından, arabul etkinliklerine ve evde oynanabilecek birçok oyuna sosyal medya kanallarımızdan ulaşılabilir.
•