Pandemiden en çok zarar gören sanat dallarından biri tiyatro oldu. Oyuncu, yönetmen, yazar... tiyatro emekçileriyle görüşerek bu süreci anlamaya, neler yaşandığını öğrenmeye çalıştık. İstanbul, Ankara, İzmir, Diyarbakır gibi farklı illerden 16 tiyatro insanıyla gerçekleştirdiğimiz söyleşi dosyamızın bu ilk bölümünde; karantina sürecinin nasıl başladığına, neler yaşadıklarına ve ekonomik sorunlarına nasıl çözümler bulduklarına odaklanıyoruz.
20 Temmuz 2020 20:52
İçinden geçmekte olduğumuz salgın sürecinde, tüm sanatsal alanlar büyük zarar gördü, görmekte. Birçoğu öngörüde bulunamadıkları bir ortam içerisinde çalışmayı sürdürmeye çaba harcıyor. Bu süreçten en çok zarar görenler de oyuncusundan yönetmenine, yazarından mekân sahibine, ışıkçısından çaycısına tiyatro emekçileri oldu.
Televizyonlardan yansıtıldığı kadarıyla oyuncuların şekerden bir dünyada yaşadığı zannediliyor. Oysa oyuncuların çok büyük bir çoğunluğu sezonluk işler yaparak, temsil başına kaşelerden elde ettikleri gelirlerle hayatını tabir caizse ucu ucuna idame ettirebiliyor – idi!
Perdelerin kapanmasıyla birlikte binlerce tiyatro emekçisi sınırlı sayıda bazı desteklerden yararlananlar haricinde tümden işsiz ve parasız kalmış durumda. Evini kapatıp ailesinin yanına taşınanlar, memleketine dönenler, meslek değiştirmeyi planlayanlar, altına girdiği vergi-kredi-kira borçlarını nasıl ödeyeceğini bilemeyenler...
Türkiye’de 11 Mart itibariyle tiyatroların perdeleri kapandı ve karantina sürecinde tiyatro emekçileri belki de Cumhuriyet tarihinde ilk kez yüksek katılımla yeniden örgütlenme ve bir güç oluşturarak taleplerini resmi makamlara iletmek, sonuç almak yoluna girdiler.
#tiyatromuzyaşasın başlığı altında taleplerini dile getirdiler, 30 binin üzerinde imza topladılar ve resmi makamlara ilettiler; fakat henüz “resmi” bir yanıt alamadılar.
1 Temmuz itibariyle perdelerin açılabileceği açıklandı, fakat somut durumda bunun pek imkânı yoktu. Birkaç ödenekli (devlet ve şehir) tiyatro perde açmaya çalıştı ama devamının gelmesi mümkün olamadı.
11 Temmuz 2020’de ülke çapında birçok şehirde, tiyatroların önünde eylemler yapıldı. Dizilerin, filmlerin, tiyatroların oyuncularının, emekçilerinin bu eylemi maalesef medyada pek yer bulamadı.
Pandemi döneminden en çok zarar gören sanat dallarından biri tiyatroya odaklandık ve oyuncu, yönetmen, yazar... tiyatro emekçileriyle görüşerek bu süreci anlamaya, neler yaşandığını öğrenmeye çalıştık. İstanbul, Ankara, İzmir, Diyarbakır gibi farklı illerden 16 tiyatro insanıyla gerçekleştirdiğimiz söyleşi dosyamızın bu ilk bölümünde; karantina sürecinin nasıl başladığına, neler yaşadıklarına ve ekonomik sorunlarına nasıl çözümler bulduklarına odaklanıyoruz.
Sorularımıza yanıt vererek dosyamıza katkıda bulunan tüm tiyatro emekçilerine şükranlarımızı sunarız:
Genco Erkal, Dostlar Tiyatrosu, Yönetmen, Oyuncu;
Nazan Kesal, Tiyatro Poyraz, Oyuncu;
Hakan Altıner, Kedi Sahne Sanatları, Yönetmen, Oyuncu;
Mehmet Atay, Çankaya Sahne, Oyuncu;
Kemal Aydoğan, Moda Sahnesi, Yönetmen;
Şevket Çoruh, Baba Sahne, Oyuncu;
Cüneyt Yalaz, BGST-Tiyatro, Oyuncu, Yazar, Eğitmen;
Cansu Fırıncı, Oyun Sandalı, Oyuncu;
Firuze Engin, Tiyatro BeReZe, Oyun Yazarı, Oyuncu;
Ilgın Sönmez, Koma Sahne, Oyuncu, Yönetmen;
Kamer Yıldız Ok, Tiyatro Kalemi, Yazar, Yönetmen;
Nesrin Uçarlar, Tiyatro Medresesi, Seyyar Sahne, Yazar, Oyuncu;
Nezaket Erden, Tiyatro Hemhal, Oyuncu;
Pınar Yıldırım, Kadıköy Emek Tiyatrosu, Oyuncu;
Yavuz Akkuzu, Amed Şehir Tiyatrosu, Oyuncu;
Yılmaz Sütçü, Oyuncu.
Genco Erkal, Dostlar Tiyatrosu, Yönetmen, Oyuncu
Salgının ilk ortaya çıkmasının hemen ertesi günü son oyunumuzu oynadık ve belirsiz bir süre için hiçbir oyun oynamayacağımızı ilan ettik. Satılmış biletlerin paralarını iade ettik. Dört aydır oyun oynamıyoruz, başka hiçbir gelirimiz yok, teknik ve yönetici kadromuzdaki yedi kişinin maaşları ödeniyor. Sürekli bir salonumuz olmadığından şanslıyız, hiç olmazsa kira borcumuz yok.
Nazan Kesal, Tiyatro Poyraz, Oyuncu
Yaralarım Aşktandır 18 Mart 2019’da prömiyer yapan yeni bir oyundu. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü sebebiyle o hafta peş peşe dört oyun oynadım. 8 Martta Moda Sahnesinde (selam verirken dikkatimi çeken maskeli seyirciler vardı aralarda) oynadığım oyun son oyunmuş meğer. 15 Martta Stockholm turnesi vardı, iptal ettim. Kenter tiyatrosu ve birkaç yurtiçi turnesini de iptal etmek zorunda kaldım.
Hakan Altıner, Kedi Sahne Sanatları, Yönetmen, Oyuncu
Salgın ilk konuşulmaya başlandığı zaman, herkes gibi, biz de kaygılandık ama böylesine bir süreç tabii ki aklımıza gelmedi. Kibarlık Budalası’nı 650. kez Sakarya Üniversitesi'nde oynadığımız gece, tiyatroların kapatıldığı haberi geldi. Böyle bir durumda, her yer açıkken, ilk olarak tiyatroların kapatılmasını, o zaman çok tuhaf bulmuştuk ama şimdi anlamlandırabiliyoruz. Kapatılma kararının, tiyatromuzdaki tsunamisi korkunç oldu. Haziran ortasına kadar, bütün salon rezervasyonları yapılmış, tüm biletleri satışa açılmış olan 48 oyunumuzu iptal etmek zorunda kaldık. Hâlâ da perdelerimiz kapalı...
Mehmet Atay, Çankaya Sahne, Oyuncu
Salgın süreci, devlet eliyle tiyatroların da kapatılması kararından daha önce yaşanmaya başladı diyebiliriz. Çankaya Sahne prodüksiyonu olan oyunların gişelerinde hemen fark edilebilecek düşüşler yaşanmaya başladı. Bu sıralarda yaşadığımız bilgi kirliliği ve bunun yarattığı belirsizlik o tarihlerde de seyircinin kafasında bir sürü soru işareti yaratıyordu. Biz aynı zamanda konuk oyunları da ağırlayan bir tiyatro olduğumuz için Türkiye genelinde ilgi gören misafir oyunlarda da aynı tedirginliği organizatörler bazında hissettik.
Kemal Aydoğan, Moda Sahnesi, Yönetmen
Tiyatro yaşantısı durdu salgınla birlikte. Yapageldiğimiz hiçbir şeyi yapamaz olduk, 4 ay boyunca. Çünkü mekânlara girilemedi. 14 Mart’ta bu kararı aldık.
Şevket Çoruh, Baba Sahne, Oyuncu
Yayınlanan genelge ile bütün tiyatrolar kapanmak zorunda kaldı. Her kapanan kurum gibi biz de sudan çıkmış balığa döndük. Biz tiyatroların kapatılması kararı çıkmadan önce zaten kapatma konusunda karar vermiştik. O durumda insanların kalabalık ortamlara girmek istemeyeceğini biliyorduk.
Cüneyt Yalaz, BGST-Tiyatro, Oyuncu, Yazar, Eğitmen
Herkes gibi biz de çok hazırlıksız yakalandık bu sürece. Mart-Nisan ayları bizim topluluğumuzun oyun programı açısından genellikle en yoğun geçen aylardır. Bu aylar için programlanmış 20’den fazla temsilimizi iptal etmek zorunda kaldık. Ayrıca 20 Mart’ta prömiyer yapması planlanan bir oyunumuz vardı; onu da belirsiz bir tarihe erteledik. İlk oyun iptalimizi de 12 Mart’ta yaptık ve o tarihten sonraki bütün temsillerimizi iptal ettik. Oyunlarını ilk iptal eden topluluklardan biriydik.
Cansu Fırıncı, Oyun Sandalı, Oyuncu
Pandemi sürecine Oyun Sandalı olarak doludizgin giderken yakalandığımızı rahatlıkla söyleyebilirim. İstanbul’daki aylık gişe gösterimlerimizin dışında 27 Mart haftasına İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Şişli Belediyesi'nin festivallerine Taranta Babu ile dâhil olmuştuk. Diğer oyunumuz Furuğ ile birlikte her ay birkaç şehre turne yapıyorduk, zaman zaman iki oyunumuzun İstanbul’da ya da turnede aynı gün iki ayrı yerde dolu dolu salonlara oynadığı bir sürecin içindeydik. Sonra tabiri caizse zınk diye durduk. Ne kadar süreceğini başlangıçta öngöremediğimiz bir durma haliydi bu.
Tiyatro çalışmalarımın dışında rol aldığım Hizmetçiler dizisi de vaka sayılarının artması ve salgının hız kazanması nedeniyle Fabrika Yapım'ın örnek alınması gereken “önce insan” tutumuyla ilk duran setlerden oldu. Bir belirsizlik süreci de böylece açılmış oldu önümde.
Firuze Engin, Tiyatro BeReZe, Oyun Yazarı, Oyuncu
En son oyunumuzu 13 Martta oynadık. Tiyatro ve konser salonlarının kapanacağı açıklaması yapılmadan hemen önce biz salonumuzu kapatmıştık.
Sağlık açısından yeterli önlemleri alamadığımızı düşünüyorduk ve hem kendimizi hem de seyircimizi riske atmak istemedik. Tabii bu bizi maddi olarak olumsuz etkiledi. Salonumuzun giderlerini karşılayabilmek için elbette oyunlara devam etmek önemliydi ve biliyorsunuz Şubat-Mart-Nisan ayları tiyatro salonları için hareketli bir dönemdir. Bu arada ilkbahar aylarında bazı yurtdışı turnelerimiz vardı, onlar da iptal oldu. Ajandamız belirsiz bir süreyle tamamen kapandı.
Ilgın Sönmez, Koma Sahne, Oyuncu, Yönetmen
Dünyayı takip eden birçokları gibi benim de gözüm aylardır Çin’den sızan haberlere takılıyordu. Hatta arkadaşlarımla şakalaştık bile, dünyaya sıçraması üzerinden felaket senaryoları ürettik, filmler ve romanlardan edindiğimiz temrinle. Fransa ve İtalya haberleri üzerine yok canım, mübalağadır diyerek sakinleşmeye çalıştık. Kendi gerçekliğimizde bu distopyayı asla beklemiyorduk, beklemiyormuşuz. Herkes gibi duvara çarptık.
Biz Aralık 2019’da açtık stüdyo sahnemizi. Öncesinde inşaat ve provaların aylar süren 24 saatlik döngüleri vardı. Hiç durmuyorduk. Koşu bandı kardiyosu kıvamında geçen aylardan sonra bir anda bum! 12 ay boyunca kapatmadan işletmeyi düşündüğümüz sanat mekânımıza, içeride ve dışarıda yürüteceğimiz drama ve müzik faaliyetlerimize büyük bir yatırım yaparak kurmuştuk Koma’yı. Ticari bir işletme olmanın hayalini hiç kurmadık. Mekân işletmeciliği ayrı bir varoluş biçimi. Bizimki bir sanat düşüncesi ve öyle kalacak. Sürdürülebilirlik için Koma’nın kendini döndürür hale geçmesi gerekiyordu, bunun için milimetrik hesaplar yapılıyordu. Yaklaşmıştık. Ki bunu 3,5 aylık bir sahne hareketi için büyük bir başarı olarak kabul ediyorum. Maddi ve manevi manada durmak hiçbir planda yoktu, olamazdı. Ve pandemiyle birlikte hesaplar çarşıya uymadı.
11 Mart gecesi yatağıma uzanıp tavana baktığımda zihnimde pandemi ve epidemi edebiyatı (kurgusu) değil sadece İspanyol gribi süreci vardı. Lockdown’un süreceğini ilk andan itibaren biliyordum. Sezon bitmişti. Gelecek sezon da hastalık mücadelesi ve türlü belirsizlikler içinde geçecekti. Lüzumsuz bir iyimserlik ya da hayatı açmaza sürükleyecek bir karamsarlık işimize yaramazdı. Ben de şöyle dedim o gece kendime: Herkese olan hiç kimseye olmamış gibidir. Hepimiz kendi marjımız kadarınca ama hepimiz en sert şiddette hissedecektik salgının getirisi krizi ve siyasi boşlukların izinde çok daha billurlaşan hak kayıplarını ve ihlalleri…
Öyle de oldu, oluyor. Krizler ertelenen çözüm süreçlerinin devreye girmesi ve yeni karakter oluşumları için önemli eşikler. Ben daha çok buraya sığındım. Büyük krizler büyük çözümler yaratır. Büyük ataletlerin de devredışı kalmasına sebep olabilir.
Tiyatroların birçoğu ile aramızda iletişerek ve paralel olarak devletin genelgesiyle 13 Mart akşamı son oyunumuzu oynadık (Rosmersholm, Koma) ve son konserimizle (Flapper Swing) sahnemizin üç buçuk aylık kapısını kapadık. Günü yaşayalım, zamana bırakalım, kendimizi ve çevremizi korumaya alalım diyerek ayrıldık beraber hareket ettiğimiz arkadaşlarımızla.
Kamer Yıldız Ok, Tiyatro Kalemi, Yazar, Yönetmen
Salgın haberinin ilk gündeme geldiği gün Tiyatro Kalemi çocuk oyunumuzla sahnedeydik. Henüz bu sezon sahneye son kez çıkıyor olduğumuzdan habersizdik. Panik vardı, panik neden vardı henüz kimse algılayabilmiş değildi; bizler de öyle… “Corona Virüs Türkiye’de görüldü.” “Bir kişide varmış.” “Gerçek mi?” herkes birbirine bunları söylüyordu. Maskeler, eldivenler, dezenfektanlar, kolonyalar bir gecede yağmalanmıştı. Bir şekilde -ki inanın panikle- oyunu bitirdik. Evlerimize döndük ve süreç başladı. Ertesi gün gündem sokağa çıkma yasağıydı. Ve ilk kapananlar arasında tiyatrolar vardı. Corona virüsün yayılması ilk tiyatrolarımızda engellendi. Biz bir karar alamadan zaten kapatılmıştık. Sürecin başladığı an yerle bir olduğumuzun farkındaydık.
Nesrin Uçarlar, Tiyatro Medresesi, Seyyar Sahne, Yazar, Oyuncu
Maddi açıdan zorlandık. Oyunlarımızı oynayamadık, tiyatro gruplarını Medrese’de ağırlayamadık. Öte yandan, sakinlikten istifade ettik, düzenli olarak tiyatro ve müzik çalışmaları yapabildik.
Nezaket Erden, Tiyatro Hemhal, Oyuncu
Salgın öncesinde sezon sonuna kadar oynayacağımız oyunların programı belliydi aslında. Hem yurtiçi hem de yurtdışı turnelerine de gidecektik. Tabii hepsi birden iptal oldu. Aynı zamanda yeni oyunumuz üzerinde çalışıyorduk. Yoğun bir prova takvimi vardı onun da. Nisan ayında da oynamaya başlayacaktık. Her şey bir anda durdu. Şimdi bir araya geleceğimiz günü bekliyoruz.
Pınar Yıldırım, Kadıköy Emek Tiyatrosu, Oyuncu
Salgının başladığı hafta (13 Mart Haftası) önce sahneye dezenfeksiyon yaptırdık. Ama oyunları oynamaya kararlıydık, tabii o sırada neyle karşı karşıya olduğumuzun bilinçsizliği ve tecrübesizliği vardı. Daha sonra tiyatrolardan kapama ve iptal haberleri gelmeye başladı. Bu kısa sürede seyircilerden de iptal telefonları almaya başladık. Üzerimizde büyük bir kapama baskısı vardı. 13 Mart itibariyle sahneyi kapattık, daha sonra resmi yasak geldi ama henüz statlar, camiler, alışveriş merkezleri faaldi ve biz ilk kapanacaklar, yani ilk gözden çıkarılacaklar listesinde olmaya itiraz ediyorduk.
Yavuz Akkuzu, Amed Şehir Tiyatrosu, Oyuncu
Seyircilerimizin ve Amed Şehir Tiyatrosu grup üyelerimizin sağlığını önemsediğimiz için resmi kapatmadan önce soğukkanlı bir kararla 13 Mart günü aylık programımızı iptal ettiğimizi duyurduk. Savaş koşullarının getirdiği olaylardan kaynaklı daha önce birçok kez oyun programlarımızı iptal ettiğimiz deneyimler, belki de bu duruma soğukkanlı yaklaşmamızı sağladı.
Yılmaz Sütçü, Oyuncu
Salgının başlamasıyla kapatılan ve bundan ilk etkilenen tiyatrolar oldu. Benzer tüm krizlerde olduğu gibi sanat ve eğlence sektörü emekçilerinin işleri adeta bıçak gibi kesildi. O günden beri de çalışamıyor ve destek bulamıyoruz.
Genco Erkal, Dostlar Tiyatrosu, Yönetmen, Oyuncu
Zor bir süreç, önümüzü göremiyoruz. Pandeminin ne zaman biteceği ve normal oyunlara ne zaman başlayabileceğimizi bilsek ona göre bir plan yapılır. Maalesef geleceği net olarak göremiyoruz. Ben bu arada yaratıcı çalışmalarımı bir YouTube kanalı açarak sürdürdüm. Eski oyunlarımızdan uygun kayıtları olanları kamuya ücretsiz olarak açtım. Oyunları tanıtan yeni videolar yaptığım gibi, değişik yazar ve şairlerden özgün videolar hazırladım. Ne yazık ki bunlardan para gelmiyor. Ama bayağı ses getirdi. Tiyatroya gidemeyen kesimlere ulaşmış olduk.
Nazan Kesal, Tiyatro Poyraz, Oyuncu
Martın son üç haftası İstanbul’da korku ile geçti. Salgının yayılma hızını görünce Urla’ya geçiş yaptık. Sonra zaten sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Pandemi sürecinde Urla’da kalmak özellikle de 14 yaşındaki oğluma ve bize çok iyi geldi. Ben bu dönemi kendimle ve dünyayla hesaplaşarak geçirdim. İçe döndüm. Kendimi dinledim çokça ve dinlendim diyebilirim. Çok İyi filmler, diziler ve belgeseller izledim.
Hakan Altıner, Kedi Sahne Sanatları, Yönetmen, Oyuncu
Karantina sürecinde, özellikle 65 yaş üstü evlere hapsedildiği için, hiçbir girişimde bulunamadık. Birbirimizle teması, telefonlarla, Zoom toplantılarıyla sürdürdük. Başlangıçtan itibaren, karantina önlemlerinin ne zaman sona ereceğine dair en küçük bir ihtimalin dahi olmaması, her şeyden önce, manevi olarak da maddi olarak da büyük bir yıkım oldu. Ben, kendi adıma, çokça kitap okudum, farklı oyun kayıtlarını seyrettim ve moralimi hiç bozmadan, yeni sezon oyunlarına karar verip, rol dağılımlarını bile yaptım. İnternetteki “bilgi kirliliği” nedeniyle, hanidir, tiyatroyla ilgili, yıllar boyunca yaşadıklarımı, tanık olduklarımı, gözlemlediklerimi kalıcı olarak paylaşmak istiyordum. 20 tane onar dakikalık, YouTube videoları ile bunu hayata geçirdim.
Mehmet Atay, Çankaya Sahne, Oyuncu
Bu süreyi bir normalleşme süreci başlaması ihtimali, daha doğrusu ümidiyle yeni sezonda oynayabileceğimiz oyunları değerlendirmekle geçirdik. Tabii pandemi süreci açısından en kötüsünden en iyisine yaşayabileceğimiz bütün senaryoları göz önüne alarak.
Kemal Aydoğan, Moda Sahnesi, Yönetmen
Bu salgın, bir dolu tiyatronun içinde bulunduğu tiyatro yapma koşullarının görülmesini sağladı. Özel tiyatrolar çok zor koşullarda üretim yapıyordu. Devletin ya da yerel yönetimlerin içinde bulundukları sanat politikasızlığı özel tiyatroların kamusal desteklerden faydalanmasını imkânsızlaştırmıştı. Oysa dünyanın çoğu ülkesinde bu destek olmadan tiyatro faaliyeti yürümüyor. Bu dönemin büyük çoğunluğu bu durum üzerine kafa yormak, örgütlenme pratiklerini deneyimlemekle geçti.
Ayrıca Moda Sahnesi olarak önümüzdeki sezon neler yapacağımızı araştırdık. Oynayacağımız oyunları tespit ettik.
Şevket Çoruh, Baba Sahne, Oyuncu
Karantina süreci benim için de tiyatro için de aynıydı. Tiyatro kapılarını kapattı, ben de herkes gibi eve kapandım. Çok uzun süredir çok yoğun bir tempoda çalışıyordum, dinlenme fırsatı oldu, aileme vakit ayırdım. Önümüzdeki yıl sahneleyebileceğim projelere odaklanmaya çalıştım.
Cüneyt Yalaz, BGST-Tiyatro, Oyuncu, Yazar, Eğitmen
Topluluktan birkaç arkadaş dijital tiyatro örneği diyebileceğimiz bir çalışma yürüttüler ve ortaya Sevilay Saral’ın kaleme aldığı, Aysel Yıldırım’ın yönettiği, İlker Yasin Keskin’in video tasarımını yaptığı Her Güne Bir Vaka adlı çalışma çıktı. Bu çalışma BGST-Tiyatro’nun Youtube kanalından yayınlandı. Ayrıca Duygu Dalyanoğlu’nun kaleme aldığı K’nın Sesiadlı ses tiyatrosu diyebileceğimiz türdeki çalışma da iki hafta önce aynı kanal üzerinden yayınlanmaya başladı. Bu dönemi hem geleceğe dönük projeler oluşturarak, hem de dijital tiyatro denebilecek alanda denemeler yaparak değerlendirmeye çalışıyoruz.
Cansu Fırıncı, Oyun Sandalı, Oyuncu
İlk yaptığımız şey süreci öngörebilmek için beklemeye geçip gözlemlemek, bilim insanlarının, devletlerin, hükümetlerin açıklamalarından bir kestirimde bulunmaya çalışmak oldu. Kısa sürede anladık ki uzun bir sürece yayılacak, tiyatro yapmaya imkân tanımayacak bir dönemin içine, hem de olanca hızıyla girmiştik.
Sonrasında idrak süreci başladı. En azından aylar sürecek bu dönemde eğer devlet gerekli adımları atmazsa tiyatro sahneleri kapanacak, topluluklar dağılacak, meslektaşlarımız meslekten düşecek, önemli bir kısmı yoksullukla boğuşacaktı. Bu sürece gözümüzü kapatamazdık. Salonların kapanması demek bu süreç sona erdiğinde ayakta kalmayı başarabilen topluluklar açısından da bir felaket demekti. Yıllarını mesleğe vermiş meslektaşlarımızın meslekten düşmesi, telafisi en az 10 yıl alacak bir nitelik kaybına yol açacak, tabir caizse tiyatronun beli kırılacaktı.
Kadıköy Tiyatroları Platformu’nda konuyu masaya yatırdık ilk olarak. Diğer meslek örgütlerimizin sürece verdiği tepkiyi değerlendirdik. Böylesi bir durumda devletin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi için öncelikle bilgilendirme, sonrasında uyarma ve sonuç alamazsak hak arama mücadelesine girmeye karar verdik. Kültür Bakanlığı’na iletmek üzere bu süreçte salonlu/salonsuz tiyatroları, meslektaşlarımızın gerçek ihtiyaçlarını tespit ettik. 7 maddelik bir talepler listesiydi bu. İhtiyaçlarımızın ne bir eksiği ne bir fazlasıydı bu liste. Değişik örgütlerin Bakanlık’la yaptığı görüşmelerden çıkan sonuçlar beklentilerimizle, değerlendirilenlerin arasındaki makasın karşılıklı diyalogla kapatılamayacak kadar açık olduğuydu. Sorun yalnızca Kadıköy’den ibaret değildi, bunun farkındaydık. Tüm Türkiye'deki tiyatrolar bir varlık yokluk sorunuyla boğuşuyordu. Eğer hak aranacaksa hepimiz adına aranmalıydı. Biz de önce tüm ülkedeki meslektaşlarımıza sonra da sine-i millete yani seyircimize başvurmaya karar verdik. 2.000 tiyatrocu olarak imzaladığımız talep metnini kamuoyuna duyurduk ve imzaya açtık. Sonuç bizi şaşırtmadı. Yaşadığımız teknik aksaklığa rağmen bir haftada 30.000 imzayı aştık ve hemen ertesinde Bakanlık bizi toplantıya davet etti.
Ülke sathındaki tiyatrolarla hızlıca girdiğimiz diyalog sonuç verdi ve belki de tarihimizde ilk kez bu kadar çok tiyatronun ve tiyatrocunun katıldığı ve temsiliyet yetkisi de olan bir oluşum filizlendi: Türkiye Tiyatroları Platformu.
Sanal ortamda yaptığımız toplantılarla aldığımız kararlar neticesinde yerel yönetimlerle ve Bakanlık’la görüşmeler gerçekleştirdik. Bu süreç hâlâ devam ediyor.
Kişisel olarak da ortalama olarak sosyal medyaya yansıyan şeyler yaptım diyebilirim. Film, dizi izlemek, kitap okumak, yoğurt mayalamak, ekmek yapmak, stresin, depresif gelgitlerin psikolojisi ile baş etmeye çalışmak, belirsiz geleceğin yarattığı kaygılara rağmen, her şeye rağmen seyirci ile nasıl buluşabiliriz diye kafa patlatmak...
Firuze Engin, Tiyatro BeReZe, Oyun Yazarı, Oyuncu
Pandeminin başlangıcından itibaren her sabah saat 11’de fiziksel çalışmalarımız için online buluşmalar gerçekleştirdik. Hem bedensel faaliyetimizi sürekli kılabilmeye, hem de birbirimizle her gün görüşmeye vesile oldu. Çocuklar için 7 yıldır aralıksız olarak sürdürdüğümüz “Canlı Kitap” etkinliğimizi ilk kez dijital olanaklarla denedik ve çok keyif aldık. Bu deneme için bol bol buluşup online provalar yapmamız gerekti. O kaygılı ve yavaşlayan günlerde hepimiz için çok çok eğlenceli bir çalışma alanı oldu. İlk “Canlı Kitap” videomuz “Korudaki Komşular”ı yayınladıktan sonra baktık ki çocuklar ve aileler çok sevdi, ikinci bir video çekmeye karar verdik ve “Kırmızı Başlıklı Kız”ı yaptık. Yaz aylarında, ekibimizin kendi oluşturduğu özgün bir hikâye üzerine çalışacağız ve umarım üçüncü “Canlı Kitap” videomuz da yaz bitmeden hazır olacak.
Ilgın Sönmez, Koma Sahne, Oyuncu, Yönetmen
Bir kere ilk haftalar sistemi dondurup bizi bekleyen süreçte mekânı kaybetmemek için gereken maddi ve manevi çözümleri yaratmaya çalışarak geçti. Çalışanlarımızla, mekânın mülk sahibiyle, muhasebecilerle görüşmeler yapıldı. Bir harita çizdik kendimize. Ve aynı süreçte tiyatro örgütlenmeleriyle, Koma kimliğiyle temasa geçtik. Kurulma sancılarıyla oluşan zamansızlıktan ötelediğimiz bir gereklilikti bu. Kadıköy Tiyatroları Platformu ve Tiyatro Kooperatifi’nden söz ediyorum. KTP ile önemli bir zoom – telefon mesaimiz oldu üç aylık karantina sürecinde. Özel tiyatroların devlet yapısındaki tanımlanmamış hakları, kalıcı çözüm arayışları ön plandaydı. Kendimizi günün ve oluşumların koşulları doğrultusunda ifade ettik etmesine, fakat yüzlerce özel tiyatronun sesi ne kadar duyulabildinin cevabı alınan geri dönüşler kadar tabii sadece. Son derece yetersiz, üzülerek ifade ediyorum, son derece vizyonsuzdu devletin ürettiğini düşündüğü destek stratejisi. Tiyatroyu rengârenk anlatı ve dil formlarına sahip bir hikâye gücü, dil gücü olarak tanımlıyorum. Hak taleplerinin tamamı ve özellikle tiyatrodan vergilerin kaldırılması, tiyatroların tacir statüsünden çıkarılması ve en önemlisi de tiyatro yasasının çıkması talepleri bu güçle beraber anılmalı, algılanmalı. Tiyatro yapan insanlar tüccar değil. Evet bilet satışı, çalışanlar vs. olduğu için elbette ticari boyutu da var bu sanatın ancak bu ticari boyutun kanunla tanımlanması gerekiyor. Misal “yayıncılık ticareti”, “havayolu ticareti”, “değerli taş ticareti” gibi. Vergide özel tanımlardan, teşviklerden, yönetmeliklerden vs. söz ediyorum. Elde ettiği bilet gelirinin yarısını devlete vergi olarak veren ve fonlanmayan özel tiyatrolarımızın bugünkü varlığına ve üretimlerine mucize gözüyle bakmak lazım. Hepimiz mucizeyiz.Ya da hepimiz kredi batağıyız, satılan evler, arabalarız, dev vergi borçlarıyız belki de. Hepimiz derken gerçekten hepimizi kastediyorum. Krediler kredilerle kapatılamaz, özel tiyatrolar sadece şahsi imkânlarla fonlanamaz. Devletin ve yerel yönetimlerin kültür sanat politikaları çerçevesinde sanat kurumlarını desteklemesi şart. Ayrı ayrı.
Kamer Yıldız Ok, Tiyatro Kalemi, Yazar, Yönetmen
Karantina süreci bir dağılma süreci diyebilirim. Bir yandan virüs paniği, diğer yandan maddi kaygılar birleştiğinde herhangi bir şeye odaklanmanız mümkün olmuyor. Her şeyin yarım yamalak yaşandığı bir süreç… Aynı zamanda da sorgulandığı… İlk anda önceliğiniz sağlığınız oluyor; evde kalıyorsunuz, ihtiyaç olmadıkça dışarı adım atmıyorsunuz, kendinizle baş başasınız. Kendinize bolca vakit ayırdığınız bir süreç, fakat öte yandan da hiç kendinizle kalamadığınız bir süreç… Evde kaldıkça tiyatronuz varlığını yitirmeye başlıyor; oynanamayan her oyun tiyatronuzla aranızda mesafe yaratıyor. Bu mesafe ekibinizle de sizi birbirinden adım adım uzaklaştırıyor. Yaşamımıza zoom, instagram canlı yayınları giriyor. Bir süre sonra buna da alıştığımızı fark ediyoruz. Bu alışkanlık seyircisiz asla nefes alamayacak tiyatronun, tiyatromuzun kapılarının daha fazla kapalı kalması demek. Tiyatro Kalemi olarak bu süreçte Türkiye’nin her köşesindeki tiyatrolarla aynı problemleri yaşadığımızı fark ettik. Aydık diyebilirim. Aydığımız şey ise maalesef güvencesiz oluşumuzdu. Mücbir sebeple kapanan tiyatrolardık, fakat desteğimiz yoktu! Hiçbirimiz hazırlıklı değildik; hazır olmadığımız şey sadece seyircisiz kalmak değil, aynı zamanda üretimsiz kalacağımızdı. Sahnelerimiz şu an metruk ve boş…
Nezaket Erden, Tiyatro Hemhal, Oyuncu
En başında biraz bu belirsiz duruma adapte olmakla geçti. Biraz durup sakince olanı biteni kavramaya çalıştım. Sonrasında ise daha önce bir şekilde pek vakit ayırmadığım bir çok şeyi yapmaya, denemeye çalıştım. Bir şeyler üretme kaygısı duymadım. Daha çok düşündüm. Belki de ilerde üreteceğimiz şeyler için birikim yapmışımdır.
Pınar Yıldırım, Kadıköy Emek Tiyatrosu, Oyuncu
Durduk. Kelimenin tam anlamıyla durduk. Ama kiraları faturaları ödemeye devam ettik. Bir süre iç atölyeler yaptık. Mutfak çalışıyor derken sürecin bizi belirsizliğe itmesiyle birlikte genelgeler açıklanmaya başladı ve ortaya devam etmenin ne denli zor ve neredeyse imkânsız resmi büyümeye başladı. Sessiz sedasız, atölye heveslerimiz yok olmaya başladı ve giderek sönümlendi.
İyi ki iç atölyeleri yapmışız ama şimdi en azından bir iki yeni proje var elimizde. Gerçi bu yıl onları hayata geçirebilecek miyiz bilmiyorum. Her belirsizlik cümlesi kurduğumda içim yanıyor.
Yavuz Akkuzu, Amed Şehir Tiyatrosu, Oyuncu
Şahsi deneyimlerimi bir kenara bırakıyorum. Pandemiden önce Kürt tiyatrosu yapan 4 grupla birlikte televizyon için haftalık komedi programı yapma kararı almıştık. Provalar, oyun gösterileri ve turnelerden kaynaklı programa başlamak için zaman bulamıyorduk. Karantina süreci sosyal medya aracılığıyla toplantılar yapmamıza, komedi programımızın içeriğini, biçimini ve en önemlisi seyircimizin bu işe nasıl dâhil olacağını netleştirmemize olanak sundu. Karantinanın baş aktörü olan sosyal medya aracılığıyla seyircilerimizden komedi programının skeçlerini yazıp bizlere katkı sunmalarını talep ettik. Kısa bir sürede ciddi sayıda geri dönüş aldık. Karantina sürecimizin neredeyse yarısını seyirci skeçlerini okuyup değerlendirmeyle geçti diyebilirim. Ayrıca covid 19 salgını ile birlikte inşaatı yarıda kalmış olan yeni tiyatro salonumuzun mimari tasarımını yeniden gözden geçirip işlevsel değişiklikler yaptık. Salonumuzun tamamlanması için de kültür-sanat fonları açan kuruluşlara projeler yazarak karantinayı yoğun çalışma temposuyla geçirdik.
Yılmaz Sütçü, Oyuncu
Çoğu arkadaşım gibi ailemin yanına döndüm. Hem bu zor günlerde onlara destek olmak, hem de hayatta kalma savaşını yalnız başıma geçirmemek istediğim için verdiğim bir karardı. Bol bol okuyup bir şeyler karalamaya çalıştım, bir süredir takip ettiğim bir oyunu çevirmeye başladım.
Genco Erkal, Dostlar Tiyatrosu, Yönetmen, Oyuncu
Hiçbir yardım ve destek yok, kendi yağımızla kavrulmaya devam ediyoruz. Çalışanlarımızı mağdur etmemeye çalışıyoruz. Vergiler ve sigorta primleri konusunda işler düzelene kadar borçlanarak ödeme tarihlerini ertelemek ve gecikme zamlarını kabullenmek zorundayız, yeter ki çalışanların maaşları ödensin.
Nazan Kesal, Tiyatro Poyraz, Oyuncu
Yaralarım Aşktandır oyunu kendi şirketimiz Poyraz Yapım A.Ş.’nin prodüksiyonu olarak çıktı. Ne başlarken ne de karantina döneminde Tiyatro Poyraz olarak yardım almadık. Kendi birikimlerimizi kullandık.
Hakan Altıner, Kedi Sahne Sanatları, Yönetmen, Oyuncu
Çalışan arkadaşlarımızın, durumlarına göre, bu dönemde çıkan, Kısa Çalışma / İşsizlik sigortası gibi olanaklardan yaralanmalarını sağladık. Tiyatro olarak, hiçbir destek / yardım görmedik. Biriken kira / vergi vb. borçlarımızla, yaşamaya devam etmeye çabalıyoruz.
Mehmet Atay, Çankaya Sahne, Oyuncu
Bu konuda devletten ya da ona bağlı kurumlardan özel tiyatrolar olarak bizi ayakta tutacak maddi bir destek alamayacağımızı anladık. Destek paketlerinin şartları pandemi sürecinden önce nasıl idiyse öyle konuldu önümüze. Vergi borcunuz, SGK borcunuz olmayacak bir kere. Bu şartlar zaten “destek mestek yok” demenin yasal zırha bürünmüş hali.Şu anda özel tiyatrolar 4 aydır perde açamıyor. Bu dört aylık kira borcu, 4 aylık stopaj borcu, 4 aydır çalışanlara verilecek maaş borcu, prim borcu demek, biriken elektrik, ısınma, su gibi harcamalar bunların dışında. Böyle bir işletmenin vergi borcu olmayacağı varsayılamaz Hele Çankaya Sahne gibi süreç başlamadan çok kısa bir süre önce büyük ümitlerle perde açan, hatta açma aşamasında olup da açamayan yeni teşebbüslerin krediler de dâhil borçlarını düşünürsek durum daha vahim bir hal alıyor. Devlet sadece borcu ertelemekle destek verdiğini düşünüyor.
Diğer tiyatrolarda kiralar konusunda can sıkıcı mal sahibi beklentileri olduğunu duyuyorum. Çankaya Sahne bu konuda diğerlerine göre şanslı. Mal sahiplerinin yaklaşımı gerçekten sanat dostu olduklarını düşündürtüyor.
Kemal Aydoğan, Moda Sahnesi, Yönetmen
Çalışanlar kısa çalışma ödeneğinden faydalandılar. Vergi sigorta ödemeleri 6 aylığına ertelenmişti. Eylülde erteleme zamanı bitiyor. Büyük bir borç batağı ile karşı karşıyayız. Devlet, tiyatrolara vergi muafiyetini geçici de olsa getirmeliydi. Ancak bu konuda hiç adım atılmadı. Üç buçuk aylık dönemde hiç nakdi destek almadık, hiçbir kurumdan. Devlet, tiyatroların problemlerini çözmek konusunda oldukça beceriksiz çıktı. Çok kötü bir kriz yönetimi örneği verildi.
Şevket Çoruh, Baba Sahne, Oyuncu
Destek görmedik. Bu süreçteki bütün maddi sıkıntıları kendi özkaynaklarımızdan çözmeye çalıştık da demeyi çok isterdim ama böyle bir kaynak yok, kaynak yaratarak yani yeni borç ve banka kredileri ile karşıladık.
Cüneyt Yalaz, BGST-Tiyatro, Oyuncu, Yazar, Eğitmen
Karantina sürecinde bizim topluluğun şirketinden sigortalı olan 2 arkadaşımıza kısa çalışma ödeneği çıktı. Bunun dışında devletten ve sivil toplum örgütlerinden hiçbir destek almadık henüz.
Cansu Fırıncı, Oyun Sandalı, Oyuncu
Karantinaya dizide çalışırken yakalanmak bu süreçte bana biraz da olsa ekonomik daralmayı boğulmadan sürdürebilmeyi sağladı. Tiyatrodan doğan gelirler ve alacaklarımızın da bunda katkısı büyük. Şu âna dek vaatler dışında elime geçmiş tek bir kuruş dahi yok.
Firuze Engin, Tiyatro BeReZe, Oyun Yazarı, Oyuncu
Tiyatromuz adına zor günler için kenarda beklettiğimiz çok küçük bir birikim vardı. Bu zor günlerde onu kullandık. Fakat bu kadar uzun süre yetecek bir birikim değildi elbette. Ve maalesef pandemi döneminde bir de salonumuzun alt katını su bastı. Pek çok beklenmedik masrafın üst üste geldiği bir dönem oldu. Tiyatro Kooperatifi ortağı olan bazı tiyatrolar yan yana gelerek “Bizde Yerin Ayrı” kampanyasını başlattık. Gelecek sezon biletlerimizi şimdiden satışa sunduğumuz bir dayanışma kampanyası. Bu kampanya ve Kültür Bakanlığı’na yaptığımız bir başvuru dışında gelir beklediğimiz hiçbir yer yok.
Ilgın Sönmez, Koma Sahne, Oyuncu, Yönetmen
Hiçbir maddi destek görmedik. Gerçek bu. İki ay maaşlarını ödemeye devam ettik çalışanlarımızın ve ücretsiz izin ödeneğinden yararlanmalarını sağlayabildik sadece. Mecburen. Başka çözümümüz olmadığı için. Siyasi inançlarımızla uyuşmasa da. Gerçi bu ödenek de uzatılmayacak, zira devletimiz 1 Temmuz itibariyle “sahneleri açtı”. Ve hayır, biz sahnemizi açmadık. Birçok meslektaşımız gibi Ekimden öncesini öngörmüyoruz. Sahneler açıldı demek devletin bu ödenek sorumluluklarından ve taleplerden kurtulmak için ürettiği bir çözüm oldu sadece. Yoksa kendileri de gayet farkında sahnelerin çok uzun bir süre eski seyircisine ulaşamayacağının. Ayrıca maksimum yüzde 60 kapasite ile 1.5 metre mesafe kuralının ve yönetmelikçe belirlenen salgın koruma koşullarının uygulanması gerekiyor. Bu apayrı bir röportaj konusu. Madden ve manen destek olmadan imkânsız. Bu kadarını söyleyebilirim. Mülk kirası için de üretilebilen tek çözüm kiraları borçlanarak devam etmek oldu. Ocağa kadar böyle. Kirası 10 bin olan tiyatro da, 50 bin olan tiyatro da bu borçlanılan rakamların nasıl ödeneceğine dair bir fikre sahip değil. 10-15 binlik proje destekleriyle, bir seferlik oyun alımlarıyla vesaire sürdürülebilecek bir durumumuz yok. Büyük bir sistemsizliğin içinde olduğumuz her zamankinden daha net bir biçimde ortada. Sahne insanları ve oyuncular aylardır tek kuruş kazanamadan yaşıyor. Önümüzdeki aylar da farklı geçmeyecek.
Kamer Yıldız Ok, Tiyatro Kalemi, Yazar, Yönetmen
Karantina başladığı an ekibimize, Vergi Dairesi’ne, SGK’ya, Ticaret Odası’na her yere borçluyduk. Hâlâ da öyle… Tiyatro Kalemi olarak bir atölyemiz var. Aynı zamanda da atölyemizin giderleri var. Yevmiye ve günlük sigortayla çalışan bir tiyatro olarak sıfır gelirle tüm bu giderleri nasıl karşılayacağımız konusunda şaşkındık. Hâlâ şaşkınız. Çözüm arayışları ilk tabii ki kredi ile borçlarımıza bir yenisini daha ekleme yolunda oldu. Sonrasında sivil toplum örgütlenmelerinden atölyemizin kirasına destek geldi. İzmir Büyükşehir Belediyesi “Sofita İzmir” projesini başlattı. Projeden bir destek geldi. Gelen nakdi desteği tiyatromuzun ekibine bir kumbara olarak kullanmayı tercih ettik. Fakat hepsinin geçici çözümler olduğunun farkındayız. Dört aydır perdelerimiz kapalı. Gişe açamıyoruz, yerel yönetimlerle anlaşmalı oyunlarımızı oynayamıyoruz. Tek geliri tiyatro üretimleri olan bizlerin bu süreçte tiyatroları maalesef tamamen kapanmakla karşı karşıya. Kiralar, faturalar ve tüm bu saydığımız borçlara her geçen gün bir yenisi daha eklenmekte. Tiyatrolarımız ayakta kalmayı başaramazsa tüm emekçileri de bir tiyatroyu yitirmiş olacaktır.
Nezaket Erden, Tiyatro Hemhal, Oyuncu
Herhangi bir destek ve yardım henüz görmedik. Bizim Tiyatro Hemhal olarak bir mekânımız yok. Bu tabii ki mekânı olan sahnelere kıyasla süreci daha kolay atlatmamıza sebep oluyor. Maddi olarak biz de zorlanıyoruz. Bir an önce işimizi yapabilir hale gelmeyi bekliyoruz.
Pınar Yıldırım, Kadıköy Emek Tiyatrosu, Oyuncu
Sezonda oynamasını planladığımız oyunların biletleri “önden bilet” linkiyle sitemizde satışa çıktı. Gelen para ile ekibimizin ihtiyaçları ve sahnenin yarı kirası ödendi.
Tiyatro Kooperatifi çatısı altında olan tiyatrolar arasındayız. Birkaç yöntemle buradan oyuncularımıza dağıtım yapabildik. Yeri geldi Tiyatro Kooperatifi ile yeri geldi Kadıköy Tiyatroları Platformu ile kendi çözümlerimizi üretip “biz bize yettik” :)
Yavuz Akkuzu, Amed Şehir Tiyatrosu, Oyuncu
16 kişilik tiyatro ekibimizin emekleri ile inşaatımız için bir bütçe oluşturmuştuk. O bütçemizi tiyatro dışında bir geliri olmayan arkadaşlarımız arasında paylaştık.
İlk defa sigorta ve vergilerimizi 4 aydır geciktirmek durumunda kaldık. Maalesef şu an borçlanarak ilerliyoruz. Kira konusunda ise birçok kişiye ve kuruma göre daha şanslıydık. Mülk sahibimiz durumu anlayışla karşılayıp kirayı söz konusu bile etmedi.
“Gösteri Sanatında Kadın” ağı kadın oyuncularımıza maddi olarak küçük ama manevi değeri büyük olan desteği ve daha önce yazdığımız bir oyun projemizin fon desteği Amed Şehir Tiyatrosu için ekonomik önemi oldu.
Yılmaz Sütçü, Oyuncu
Süreç boyunca cepten yedik ve bitirdik. En büyük desteği ailemden gördüm. Onlar olmasa hayatta kalma şansım yoktu. Şu anda çok büyük sıkıntılar içinde olan binlerce emekçinin olduğunu biliyorum, haberlerini alıyorum, çoğunu tanıyorum ve bu uykularımı kaçırıyor.
•
GİRİŞ RESMİ
Mehmet Atay, Sokrates’in Son Gecesi’nden, 2019.