Rastlantısal boşluğu çevirmek: e. e. cummings üzerine şerhler

Unbeautiful gibi bir “rastlantısal morfolojik boşluk” nasıl çevrilebilir? 1961’den 2020’ye Melih Cevdet Anday, İlhan Berk ve Engin Sezer’den e. e. cummings üzerine şerhler...

Melih Cevdet Anday’ın ilk deneme kitabı Doğu-Batı (Ataç Yayınevi, 1961), [1] şairin 1958-61 yılları arasında yazdığı toplum ve sanat yazılarını bir araya getiriyor. Kitaba adını veren metin, dönemin Doğu-Batı sentezi ve yerlilik tartışmalarıyla yakından alakalı. Şair Selahattin Batur’un Varlık dergisinde Doğulu ile Batılı arasındaki ayrımları irdelediği bu yazısında Anday, ilerici-gerici gibi kalıplara düşmeden bir sentez çıkarma peşinde ve bu sentezi Ziya Gökalp-vari bir “orta yol”da aramakta.

1940’lardan 1980’lere çağdaş sanatta yerlilik ve bu yerliliğin işaret ettiği dünyalar ve medeniyetler hakkında birçok tartışma mevcut: Batılı teknikte kendimize ait (ve dair) bir şiir ya da sanat yaratmak mümkün müdür? Batı’nın tekniği, Doğu’nun da içeriği mi alınmalıdır? Halk şiirinin modernist edebiyata uyarlanması bir kolaycılık olabilir mi? Modernist edebiyatın kaynakları gelenekte mi gizlidir? Orhan Tekelioğlu T24’te son bir aydır erken Cumhuriyet’ten 1980’lere, Türkiye kültür tarihindeki bu tartışmalara odaklanan yazılar yayımlıyor. Bu yazıların birinde 1967 Ant dergisinden Abidin Dino-Melih Cevdet mektuplaşmalarına bakarak dönemin yerlilik tartışmalarını yorumluyor.[2] Anday’ın bu mektupları Tekelioğlu’nun bahsettiği tartışmanın bir ön-bağlamı olabilir.

Doğu-Batı’da yer alan diğer bir yazısı ise 1980’lere kadar “deli saçması”, “anlamsız,” ya da “Batı taklitçisi”[3] gibi ithamlarla yaftalanan, ama 1980’lerden sonra bir anda Türk şiirinin “kutsal uçbeyi”ne dönüşüveren[4] İlhan Berk hakkında. Bir not: İlhan Berk’i saçma, soyut ve anlamsız olmakla suçlayan ve hemen bir yıl içerisinde ikinci baskısı yayımlanan Necdet Evliyagil’in Şiirimizde Anlamsızlar adlı kitabının yayın tarihi de Anday’ın Berk eleştirisiyle aynı dönem; 1962.

Anday modernist edebiyatı iyi bilen bir şair. Şiirdeki göndermelerin metin bütünlüğünü ve tutarlılığını bozmaması gerektiğini biliyor. Bu nedenle “saçma”ya, yani anlamsız metinler-arasılıklara karşı. Şiiri, zaman ve mekânı muğlaklaştıran ama sarmal tarihsel birliktelikler de yaratan bir gizyazı olarak görüyor.

Doğu-Batı’da yer alan “Çıkmalar” adlı deneme, İkinci Yeni’yi temsilen İlhan Berk’i hedef göstermekte ve Berk’in saçma ve soyut şiir dilinin derinlikten yoksun olduğunu kanıtlama amacı gütmekte. Anday bu yazısında Berk’in “toplumdan bir kaçış” olarak nitelendirdiği “usdışı anlam” arayışı ve biçimsel çabalamalarının bağlamsız zırvalamalardan ibaret olduğu yorumunda bulunuyor ve buna örnekler veriyor.

Yazıda İlhan Berk’e sekiz ayrı eleştiri var ve yedinci eleştiri, Berk’in Amerikalı modernist şair e. e. cummings’ten yaptığı bir şiir çevirisinin yanlışlığı üzerine. Eleştiride bahsi geçen “the Cambridge ladies who live in furnished souls” adlı sonenin İngilizcedeki özgün metni şuradan okunabilir. Anday’a göre Berk’in bu sonede geçen unbeautiful sözcüğünü “hiç güzeller”le karşılaması, onun soyut şiir dilindeki özensizliğinin bir emaresi, hatta kanıtı... Doğu-Batı’da yer alan “Çıkmalar” adlı yazının ilgili bölümünü aşağıda bulabilirsiniz.[5]

Burada bahsi geçen yer İngiltere’deki Cambridge değil. cummings’in doğup büyüdüğü, Harvard ve MIT gibi üniversiteleri sınırlarında barındıran, Boston yakınlarındaki tarihî bir Amerikan şehri Cambridge. İngiltere’deki Cambridge’den adını alan bu şehir, 18. ve 19. yüzyıl Amerikan aristokrasisinin uzun süre ikamet ettiği bir merkez. Sınırları içerisindeki yükseköğretim kurumları nedeniyle profesörü ve sanatçısı bol. Kültürel bakımdan zengin, ama püriten geçmişi nedeniyle (en azından cummings’in dönemine kadar) oldukça tutucu ve ahlakçı da bir yer.

Bu sone bize T.S. Eliot’ın ünlü şiiri “The Love Song of J. Alfred Prufrock”ın yüksek tavanlı odalarda fısır fısır Mikelanj hakkında konuşan rüküş hanımefendilerini hatırlatmakta, çünkü Eliot’ın “The Boston Evening Transcript” ve Ezra Pound’un “Portrait d’une Femme” hicivleri gibi, cummings’in bu eğlenceli sonesi de gösterişli ama boş aristokrat yaşamları hicvetmekte: “Dayalı döşeli ruhları”yla[6] sadece dış görünüşe önem veren, edebiyat ve sanatta kalıplaşmış vasat zevkleri yüzünden 19. yüzyıl “devlet şairi” Henry Wadsworth Longfellow’dan başka hiç kimseden söz edemeyen, entelektüel görünümlü ama bir o kadar sanat ve özgün düşünceye kapalı, sosyal muhafazakâr ama gösterişe önem veren, zengin kokoş kadınların sonesi bu dizeler.[7]

cummings, düzenledikleri çay partileri ve yardım toplama kampanyalarıyla itibar kazanıp çevre yapmak isteyen bu küçük dünyalı hanımefendileri hicvederken, sonenin şârihlerinden Gary Lane’in deyişiyle, kadın düşmanlığına düşmeden nahif bir ton yakalamayı da beceriyor.[8] Öyle ki, şiirde geçen sözcükler bu hanımefendilerin adeta somut birer portresini çizmekte: Başlıklarının altından görünen topuzları, kafalarının ne kadar “dayalı döşeli” bir fikrisabite maruz kaldığını göstermekte ve ikinci dizede yer alan comfortable mindstabiri ise risk almaya cesaret edememelerinin altını çizmekte.[9]

Yukarıda bahsi geçen çeviri tartışmasına geri dönersek: Melih Cevdet, İngilizceye hâkim olmadığı için unbeautiful’un günlük dilde kullanımda olan, “doğal” bir sözcük olduğunu varsaymakta. Oysa her ne kadar İngilizcede “un” eki sıfatları olumsuzlamada kullanılsa da, unbeautiful kullanımda olan bir tabir değil. Anday unbeautiful’un yaygın bir sözcük olduğunu sandığı için, cummings’in bu garip kullanımı onu yadırgatmıyor.Unbeautiful’un biçimsel ayrıksılığını “güzel değiller” diye çevirerek cummings’in vermek istediği anlamı düzlediğinin farkında bile değil. Bu nedenle çeviri önerisi yanlış.

Aynı şey İlhan Berk için de geçerli. Berk unbeautiful’un kullanımda olmadığının ve ayrıksı bir sözcük olduğunun farkında, ama bu sözcüğün anlamsız olduğunu sanıyor. Belki de eski İngilizce sözlükleri karıştırmadığı için bu sözcüğün eski dilde bir anlam ifade edebileceğini düşünmüyor. Bu nedenle, unbeautifuliçin “hiç güzeller” diye Türkçeden bir kalıp uydurmuş. Belki Farsçadaki olumsuzlama eki “nâ” düşünülerek nâ-güzel ya da nâ-zîbâ gibi bir ibare de uydurulabilirdi, ama bu tür bir kalıp da tam doğru bir çeviri değil, çünkü bu çeviri unbeautiful’un eski dilde bir anlamı olduğu gerçeğini yadsıyor.

Unbeautiful sözcüğünün Türkçeye nasıl çevrilmesi gerektiği uzun zamandır kafamı kurcalayan bir soruydu. Dilbilimcilere danışmak istedim ve Harvard, Utrecht ve Bilkent gibi üniversitelerde öğretim üyeliğinde bulunmuş Engin Sezer’i aradım. Bilhassa pandemiden sonra kendisiyle sık sık telefonda sohbet ediyoruz.

Son sohbetimiz esnasında Engin Sezer, sonede geçen unbeautiful sözcüğünün “yapma” ya da “saçma” olmadığını, sadece kullanıma gir(e)memiş mümkün bir morfolojik yapı olduğunu vurguladı. Dilbilimde bu çeşit kalıp ve kullanımlara “rastlantısal morfolojik boşluk” (accidental morphological gap) adı verilmekte ve bu bağlamda unbeautiful’un “tersten bir olumsuzlama” ifade eden bir ibareyle çevrilmesi daha uygun. Sezer’e göre cummings, bu sonesinde Cambridge’li hanımların güzellikten “nasip”lerini almadıklarını, yani “güzel denemez” olduklarını ima ediyor. Bu nedenle, “güzel(dir) denemezler” daha uygun bir çeviri.

Eğer ironi yapılmıyorsa çirkin, duygusal bir tavır, yani bir tür tiksinti içerir. cummings bu kadınların “çirkin denebilir” olduklarını sezdiriyor, ama onlara doğrudan doğruya çirkin demek de istemiyor, çünkü çirkin sözcüğünün reddedici ve aşağılayıcı anlamını şiirine sokmak istemiyor. Burada dolaylı bir anlatım söz konusu.

“Rastlantısal boşluk” yani kullanımı oluşmamış, çevrim içine dahil olmamış yapılara ve onların anlam kazan(a)mamış morfolojik biçimlerine verilen bir ad. Bu bağlamda unbeautiful, daha anlamı oluşmamış ya da kullanıma gir(e)memiş bir sözcük ve cummings bu rastlantısal boşluktan hareketle yeni bir anlam dünyası kuruyor sonesinde. Unbeautiful kullanılması mümkün ama anlamı dolmamış bir sözcük. Yani Berk’in düşündüğü gibi herhangi bir anlam ya da dilbilgisi ihlali (ungrammaticality) yok burada. Ya da Anday’ın düşündüğü gibi kullanımda olan bir sözcük de değil unbeautiful. Bu nedenle her iki çeviri de tam doğru değil.

Modernist şiir güncelliğini korumaya devam ediyor. cummings’in eski dilden devşirdiği rastlantısal boşlukları ve bunların yeni bir dile nasıl çevrileceği sorusu, bizi kullanım ve anlam arasındaki ilişki hakkında düşündürmeye devam edecekmiş gibi görünüyor.

 

NOTLAR


[1] Beni birkaç sene önce bu kitapla tanıştıran Berk Kristal’e çok teşekkür ederim.

[2] Orhan Tekelioğlu, “Yıl 1967, Ant Dergisi, Paris’teyiz, Pertev Naili Boratav, Güzin Dino, Ferit Edgü ve Abidin Dino söyleşiyor”, K24 (9 Eylül 2020): https://t24.com.tr/yazarlar/orhan-tekelioglu/yil-1967-ant-dergisi-paris-teyiz-pertev-naili-boratav-guzin-dino-ferit-edgu-ve-abidin-dino-soylesiyor,27939

[3] 1950’lerde şiirleri “Batı taklitçisi” ya da “deli saçması” olarak anılan Berk, bu eleştiriye yanıt olarak geç antikite öncesi kaynaklara yönelir; Galile Denizi (1958), Otağ (1961) ve Mısırkalyoniğne (1962) gibi kitaplarıyla, İlkçağ’a ve eski uygarlıklara ilgi duymaya başlar (Veysel Öztürk, “Kolektif Geçmişten Kişisel Mitolojik Zamana İllhan Berk Şiiri”, Kitap-lık 200 [2018], 17-19). ‘60’ların sonunda ise yenilik ve gelenek tartışmaları farklı bir zemin kazanmıştır: Sezer Tansuğ’un Şenlikname Düzeni: Türk Minyatüründe Gerçekçi Duyuş ve Gelişme (De, 1961) adlı çalışmasını keşfeden Berk, Osmanlı kültürel tarihine yönelir, İstanbul’u yeniden keşfeder. Bu dönemde Osmanlı görsel kültürünün ve düşünce dünyasının İkinci Yeni’yi etkilemeye başladığını görürüz, Turgut Uyar Divan’ı 1970’te çıkarır, iki sene sonra Berk’in Şenlikname’si yayımlanır. Âsım Bezirci, İkinci Yeni’nin Divan edebiyatıyla flörtünü yadırgar, Kemal Tahir etkisi olduğunu iddia eder (Yalçın Armağan, “Niçin Divan? Çünkü Divan” [T. Uyar]”, Kitap-lık 194 (2017): 12-20). 1960’lardaki Batı taklitçiliği ve gelenek tartışmaları bağlamında Berk’in düşünceleri için: Yalçın Armağan, “İlhan Berk’in Gelenekle Sorunu”, Bir Yalnız: 100. Doğum Yılında İlhan Berk, haz. Bahanur Garan Gökşen ve Murat Yalçın (İstanbul: YKY, 2018, 116-7). Ayrıca İlhan Berk’in Osmanlı görsel dünyasından Şenlikname ve Fatih portreleri ilgisi hakkında yayımladığım bir yazı: “Temsilin Malzemesi, Malzemenin Düzeni: İlhan Berk’ten Fatih’e Somut Bakışlar”, Şiir Her Yerdedir: İlhan Berk 100 Yaşında, haz. Necmi Sönmez (İstanbul: YKY, 2018): 86-91.

[4] Onlarca sene kusuru olarak görülen Berk’in Batı edebiyatından ilhamlı biçim arayışları 1980’lerden sonra onun bir erdemi olarak görülür. Bkz. Yalçın Armağan, “Kusuru Erdeme Dönüştürmek”, Kitap-lık 200 (Aralık 2020): 9-15.

[5] Melih Cevdet, Doğru-Batı (İstanbul: Ataç Yayınevi, 1961), 88-9

[6] Berk “döşeli ruhlar” kalıbını çevirisinde seçmiş. Engin Sezer daha açık olması açısından “dayalı döşeli ruhlar”ın daha doğru bir çeviri olduğu düşüncesinde. Eğer Melih Cevdet’in alıntıladığı haliyle Berk’in bu çevirideki amacı somut şiir dilini özetlemekse, “dayalı döşeli”nin daha somut bir çeviri olduğu düşünülebilir.

[7] Şiirin iki kısa yorumu için: Gary Lane, I Am: A Study of E. E. Cummings’ Poems (Kansas: University Press of Kansas, 1976), 74-77 ve Allan Douglas Burns, Thematic Guide to American Poetry (New York: Greenwood, 2002), 15. Ayrıca metindeki hicivlerin şiirin ölçüsüyle nasıl bütünleştiği üzerine: David Ketterer, “Cummings’ The Cambridge Ladies Who Live in Furnished Souls”, The Explicator 55.3 (1997): 152-3. cummings’in dizelerinin kafiye düzeni bu hanımları bir hilale benzetir, çünkü ay taklitçidir, ışımaz ama ışığı yansıtır, yani konvansiyonele biatı seçmiştir (Lane, I Am: A Study of E. E. Cummings’ Poems, 76-7).

[8] a.g.e., 74-5.

[9] a.g.e.