Sadece şiir ve şiir üstüne yazılmış kitapları yayımlayan 160. Kilometre yayınevi 10. yılında, editörlüğünü Ömer Şişman ile Ahmet Güntan'ın üstlendiği yeni bir diziye daha başladı: Gulyabani. İsmini Seyhan Erözçelik'in "şiir gulyabanidir, ölmez" sözlerinden alan dizinin manifestosunu ve çıkacak ilk kitaplardan bazı örnekleri Tadımlık olarak sunuyoruz.
GULYABANİ MANİFESTOSU
dolar şiiri öldüremez. salgın şiiri öldüremez. virüs şiiri öldüremez. siyaset şiiri öldüremez. trump şiiri öldüremez. trump’ın damadı şiiri öldüremez. masterşef şiiri öldüremez. trafik şiiri öldüremez. fetö şiiri öldüremez. enflasyon şiiri öldüremez. sokağa çıkma yasağı şiiri öldüremez. silivri şiiri öldüremez. edirne cezaevi şiiri öldüremez. jes’ler şiiri öldüremez. altın arayıcıları şiiri öldüremez. toki şiiri öldüremez. hes’ler şiiri öldüremez. iş makineleri şiiri öldüremez. açlık şiiri öldüremez. katliam şiiri öldüremez. drone’lar şiiri öldüremez. baskı şiiri öldüremez. savaş şiiri öldüremez. otobanlar şiiri öldüremez. televizyon şiiri öldüremez. twitter şiiri öldüremez. tsunami şiiri öldüremez. trt şiiri öldüremez. whatsapp şiiri öldüremez. “şiir gulyabanidir, ölmez.”* gul-i beyabani, çöl hortlağı. şiir direnir. kimse dönüp ona bakmadığı zaman bile yaşar, güçlenir. basıldığı kâğıdın cinsi şiirin sesini kısmaz. cafcafsız kapak şiirin zekâsını azaltmaz. şiir kitapçı raflarına girmiyor diye karalar bağlamaz. yolunu bulur, direnir. şairler varsa şiir var. şiir, 160. Kilometre’de direnmeye devam edecek. yeni şartlarda, yeni bir dizide. çoğu genç şairlerin ilk kitapları olmak üzere yeni şiir kitapları özel bir tasarımla 160. Kilometre’nin GULYABANİ dizisinde. şairler var, şiir direniyor. izciyiz biz.
dizi editörleri Ömer Şişman, Ahmet Güntan
*seyhan erözçelik
SUDE ÖZTÜRK
SINIRI GEÇMEK ÜZEREYİM'den
sular akar
tüm insanların yorgun olduğu bir zaman,
bir sabah.
bildikçe heyecanı kalmıyor yaşamanın.
şaşırt beni.
bana türkiyenin başkentinin neden ankara olduğundan, ağrı dağı’nın
ağrı’da olmadığından, saatler değil sıhhatler olsundan bahset.
eşek hoşafı ben seni anlamıyorum uğur.
anlamama yardım etme. basitliğini anlamıyorum.
tren raylarına uzanmışsın da yaklaşan tren arıza yapmış gibi.
atlamaya karar vermişken köprünün altında kalmak gibi
ne fark etti deme, aynı hissetmedin, gebertirim seni.
tüm insanların iyi hissetmek istediği bir zaman,
bir akşamüstü.
şarap, leonard cohen ve kokun.
günün en sevmediğim saati.
her şeyin mükemmel durduğu, güneşin poz verdiği, camları
açtığın ve intiharı düşünmediğin.
kimse kimseyi o kadar da sevmezdi akşamüstü.
isyanlar bu vakitte çıkardı.
akşama kadar, yaşamak için bir sebebin vardı.
bir bireye, bir görüşe, bir devlete bağlamadığın umut.
illa ki bitecekti. soyunmak için hala bir hevesin vardı.
bu sefer bir bireye bağladığın.
tüm insanların çıplak olduğu bir zaman,
bir gece.
köprüden önce son çıkış.
batarken nefes alamaman acıtır, çıkarken nefes alman acıtır.
zaman acıtır. gece acıtır. hece acıtır.
ses acıtır. sessizlik acıtır.
yediğin tekmeler acıtır. yediğin biberler acıdır.
gereken her zaman gerektiği için gerekir de gerekmediğinde bir hiçtir.
bizim gibi.
öpülmeye alışmış dudaklarla kurulan diyaloglar
çift kişilik değildir.
karanlıkta kimi istersen bulabilirsin,
nereye gitmek istersen gidebilirsin.
geceydi ve yalnız kalmalıydın.
günlerce koşsan da yetişemezdin.
her şey yitip gitti. köprüden atlamalıydın.
DONAT BAYER
EYÜP’ten
Askerin Rüyasında Nicolai F.’nin
Bas Gitarı Eşliğinde Söylediği Şarkı
Yanan ev birinin
–kapısı penceresi–
İçinden
baktığı
Düşen sürahi
–ağzı gövdesi–
Yanan ev
–çatısı–
Birinin önünden geçtiği
Asılı ceket
–yakası kolu–
Yanan evin
Yaktığı adalet
–isi dumanı–
Bakanın yandığı
–sesi–
Annesiz büyüyeceğime
Yanan evle yanıp giderim
Diyen çocuk
–yüzü gözü–
Bizimdir
LİMAN MEHMETCİHAT
KILLER INSTINCT OF UNDERDOGS’tan
ırmak konuştu
Güzel ırmak beni böyle isimlendirdi:
Güzel insan.
Çiçekli giymem beni korudu. Bununla birlikte,
Birtakım soruların musallat olduğunu da görür gibiyim.
Çöplerim beni akladı. Herkesten önce ulaşıp
Yok etmiştim. Güzel insanlık olarak
Köpeklere ton balığı attığım ortaya çıktı
Teneke kutularda.
Beni yakalatma. Çünkü ben bir Nef’i’yim
Balıklara gittim ve bir daha gelmedim
Tabiatım kırıldı
İçinden gizli atomlarım çıktı.
Aşka uzattığım paketten
Şiirlerim taşıtlarla dolu.
Arındığım deri, çok kuzu derisi kaldı yanımda. Ve başka bir deri
öremem.
Eskiyi özlemiyorum, kâhin değilim
Eski komşular gibi değilim ben
Bir gazete parçasıyla ben bir miyim.
Ben geceyi kollayan bir gypsyyim
İyimser ve süslü bir pagan
Parçalarının toplamından daha küçük
Ya da daha zayıf diyelim bana
Bir verimsizlik bir sürtünme
Bir kayıp bir kaçak
Overdose, underdog. Bir güzel ırmak, güzel insan diye
Sesleniyor.
Tinerci çocuklar kiremit rengi kanallarda yüzüyor.
Parçalarımdan birkaçı.
Rindler –şu ölenler–
Aklımdan çıkmıyor.
Rindane bir yaşam hâlâ mümkün mü?
Mümkün, mavnalarda.
FATMA NUR TÜRK
LADY PAPA’dan
KARIŞIK BAĞLANMA
yavaş yavaş her şeyden
ama her çimenden her pencereden her tatilden
korkuyordun.
çırptığın ısparta halısından uçuşan
güneşe asılı tozlardan
bile korkuyorsun.
daha önce rastladım galiba
özellikle okuduğum bir fablda geçen
bahçe kapısını sen
açık bırakıyordun.
nereye kaçıyorsun
ayaklarını sürüye sürüye
hangi adı takıp kendine
avuç içi çizgilerini falçata ile kazıyorsun
bitmekte olan bir kutu sütün içinde
besleyip büyütmüşler seni
biliyorum
dedeler, babalar, amcalar doyduktan sonra
kim bilir kimden arta kalan aldığın nefes
sana çıkan dünya dönmüyormuş
hareket ediyormuş bulutların sadece
duyuyorum
damlayan musluk
gitmelisin diyor
kırık çıkan bardak seti
sessizliğiyle onaylıyor
telvesi kurumuş kahve fincanları
hadi durma, durma hadi çabuk
neredeyse senin kadar
anlamıyor muyuz korktuğunu.
inanmak için zapping sırasına girenler
bir ömür beklemekten varis büyütenler
en yakınlarının tesellisini
en yakınlarının gözlerinin akında
onlar çatlayıp morlaşan damarlar
güvenli-güvensiz
kaygılı-kararsız
ya da karışık bağlanma– seninki gibi bir çizik
kızlar daha hassastır
evet bu gerçekten fuckin’ bullshit
böylece kaç elma kabuğu bükülerek
bana doğru katlanmıştır
korkmasan da sayamazdım.
aşağıdan geçen suratları tanıyordun
– baston şemsiyeliler
yukarıdan, hep biraz geriden bakanları da
aynı anda birkaç yerde bulunamazsan
anılarını taşıyamazsan, isimler silinmezse
daima korkuyorsun
mutfak fayanslarında vites değiştirirken mesela
sonra çat diye geçmişte, parliament sinema kulübünde
korkarsın
seni takip eden adamın tekinden saklanırken şu anda, markette
sonra birden antik dünya haritalarının içinde, kayıp bir ülkede
korkardın
paslanıp çürüyen güvertene isyan ediyorsun, kaptansın, kendi geminden
korkacaksın.
HAMDİ OĞULHAN TÜNAY
CANDY VE PETER’den
benim parlak fikirlerim
beni arayıp
günümün nasıl geçtiğini sordu
iyi dedim
genelde hep iyi geçer günlerim
sormamama rağmen kendi gününü anlattı
ve sonunda
kısacası freni patlamış bir araba gibi olduğunu söyledi
evet dedim bazı günler öyledir
ama el frenini unutmamalısın
çoğu zaman büyük bir kurtarıcıdır
AHMET GÜNTAN
HİTAPLAR.’dan
15. Hitap.
Eşinin Deli Dumrul’a hitabı.
EVET, SÜTÜNÜ BEN DEĞİL [ İA ] İLK ANAN
VERDİ SANA.
AMA
[ DA ] DÜNYA ACISINI SEN GÖRMEYESİN,
HEPİMİZİN TATTIĞINI SEN TATMAYASIN,
ŞEN KALASIN ŞATIR KALASIN
DİYE
SENİN [ KA ] KADIN ANAN OLAN BENİM.
Dumrul’um, [ DŞ ] Deli Şişiniğim, yanından bir an
ayrılmak istemediğim, kurbanın olurum, bak kuşlar.
Seni ilk gördüğümde yedi kat yabancıydın,
ayakların hiç yürümemiş yiğit [ EA ] Erkek Ayağıydı
ki Sen yürüme, ben yürürüm dedim hemen,
ellerin hiç kullanılmamış yiğit [ EE ] Erkek Eliydi
ki Ben tutarım, sen kullanma o elleri, yıpranmasın
dedim hemen, kurbanın olurum, bak kuşlar.
Yeter ki o beni alsın dedim, çadırının karanlığına
[ TD ] Tutan Direk yapsın, benden hiç ama hiç hiç -
hiç kopmasın, ayrılmasın, bu [ KD ] Koca Dünya ki
korkutur beni, saran kollarında onunla bir olayım,
o bana [ EA ] Erkek Ana olsun, ben ona [ KA ] Kadın Ana
olayım, dölünden bize iki kardeş doğurayım,
bırak buyruğun içinde kalıp sana tutunayım,
yiğidim o [ KD ] Koca Dünyayı gösterme bana,
kurbanın olurum, bak kuşlar.
BEN SENİN KENDİNİ KULLANMAMIŞLIĞINI
SEVDİKÇE DUYDUM MÜZİĞİ, ŞAİRİN SESİNİ.
İNSAN ANNE OLABİLDİĞİ
KADAR İNSAN OLUYOR.
Dumrul’um, [ DŞ ] Deli Şişiniğim, günahsızım,
[ SS ] Saf Sırtlanım, kalın enselim. Seni gördüğüm
anda Kurbanın olurum döküldü dilimden,
olurum,
yeter ki sen düşürme elinden o [ PK ] Parlak Kadehi,
o yalnız senin değil ikimizin el değmemişliği, ikimize
ait olan erdenlik, bizde pazulu yiğit gibi yâr olmaz,
yiğidi deşip soru sorulmaz, bak kuşlar.
İlk gece Acaba dedim,
Şimdi öpsem sabaha hatırlar mı, o kadar bir saflığın
[ İS ] İlk Sahibiydin ki o sayede sonra ben sana
bütün yönleri rüzgârları öğrettim. Kuzeyden esene
Yıldız, güneyden esene Kıble, batıdan esene Günbatısı,
doğudan esene Gündoğusu denir, kuzeydoğudan Poyraz,
güneybatıdan Lodos eser, Karayel kuzeybatı,
Keşişleme güneydoğu.
Kuru çayın üstüne
o köprüyü ben yaptım, harcı ben kardım, çeliği ben gerdim,
İşte varılacak yer dedim, buraya Burası, oraya Karşısı dedim,
o gün seni yıkadım giydirdim, o sandalyeyi ben taşıdım
köprü başına, ben oturttum seni oraya, keseyi ben verdim
eline, boy boylar, soy soylar, sen ölme, ben veririm canımı
Azrail’e, yeter ki sen düşürme elinden o [ PK ] Parlak Kadehi.
Allah’ım, değiştir fikrini,
bu yiğit bana ana olmuştur, ben ona ana olmuşumdur,
bir [ TK ] Tam Küre olmuşuzdur, bütün noktaları merkezden
aynı uzaklıkta bulunan bir yüzeyle sınırlı cisim, anlaşılmayacak
bir konu değil.
•