"...Eskiden ne denirdi bu durumda tam emin değilim, ama ‘toplantı’ sözcüğünün günümüz kuşaklarınca kullanıldığı kadar şehvetle kullanıldığı zamanlar olmadığına emin gibiyim."
02 Eylül 2021 15:30
Yeni kuşaklarda baş gösteren ve beni çok eğlendiren bir özellik, sürekli ‘toplantılar’ının olması. ‘Önümüzde toplantılar var’, ‘toplantım var’, ‘yarın arka arkaya toplantılar var’, ‘toplantıya giriyorum’, ‘toplantıdan çıkınca’; toplantı işi çeşitli alanlarda, sanatsaldan parasala birçok kurumsal etkinlik ya da faaliyetle ilgili yeni kuşakların dilinde. Özellikle de büyük bir ciddiyetle. Eskiden ne denirdi bu durumda tam emin değilim, ama ‘toplantı’ sözcüğünün günümüz kuşaklarınca kullanıldığı kadar şehvetle kullanıldığı zamanlar olmadığına emin gibiyim. (‘Toplantı koymak’ diye bir laf vardı gerçi, ‘Cuma’ya toplantı koymuşlar’ gibi, ama bu yeni ‘toplantısı olmak’ gururunda ondaki tevazudan, sonuçta sistemin paryaları olduğumuz imasından eser yok) Artık Z’sine kadar vardığımız yeni kuşaklar, toplantılara o kadar inanıyorlar ki, yetmişler kuşağının her şeyin önüne ‘devrim(ci)’ ya da ‘sınıf(sal)’ koymaları kadar yeknesak bir hal aldı durum.
Toplantı deyince sanki çok büyük bir ‘event’ de geliyor insanın gözünün önüne. Bu toplantılar iki ya da üç kişilik iş çözmeler değil de konuyla ilgili her şeyin enine boyuna konuşulduğu ve kozmik boyutta halledildiği şeyler gibi… Olup biten, muhtemelen 90’lardan, belki 80’lerin sonlarından başlayarak Türkiye’deki birçok şeyin ‘kurumsallaşmaya’ (bir diğer büyülü kelime) başlamasıyla ortaya çıkan bir ‘süreç’. Şimdilerde kaybolan, hatta artık belki komik bulunan ‘beyin fırtınası’ lafının da dahil olduğu bu buluşmaların bazılarında bulundum. (Bilindiği gibi, zamanında çok benimsenen kimi kelimelerin kaderi gülünçleşmek ve hiç kullanılmamış gibi alaya alınmaktır – ‘olay’, ‘keyifli’ vb.) Sabahtan akşamüzerine kadar sürenleri vardı ve kendi sesinin sedasını seven yöneticilerin ya da kendi fikirlerini çok ilginç bulan/ yaptığı işler çok ilginç bulunan proje sahiplerinin odadakileri konuşturuyormuş gibi yapıp aslında konuşturmadığı, odadakilerin de dinliyormuş gibi yapmayı sanat haline getirdikleri buluşmalardı. Bu toplantılarda eski töre (diyeceğim) ile ilgili tek şey masadaki kurabiyeler ve çay/kahve getiren teyzenin kareli üniforması olurdu.
Şimdiki toplantılar, özellikle de pandemi ve on-line toplantılar sonrası olanlar, mesela Skyfall filminde iki, üç tuş darbesiyle James Bond’a teknolojik destek sunan Ben Whishaw’un nerd becerikliliği hattında mı gelişiyor? (Whishaw’un oynadığı esrarengiz Q. o kadar beceriklidir, o kadar iş bitiricidir ki filmde Bond’un ne işe yaradığını sorarsınız kendinize.) Çok da emin değilim, ama şurası açık ki telaffuz edilmesi çok ciddi ve insanın kendini önemli hissetmesine yarayan şeyler toplantılar. Dev bir sosyalleşme. ‘Toplantısı’ olmak ya da ‘toplantıları olmak’, çok ciddi bir kurumsal ağın parçası olmak demek gibi görünüyor. Hatta, günün sonunda (eskinin ‘eninde sonunda’sı) bu kurumsal ağın ideolojik uzantıları konusunda kuşkularınız olduğunu hissetseniz bile… Belki hissediliyordur hissedilmesine de, her kuşağın da bir vicdanı var kuşkusuz, ama işin ifası ‘esnasında’ bu kuşkuların asla hissedilmediği hissine kapılmamak elde değil- en azından karşıdan bakıldığında, diyelim.
Ajan Q. rolündeki Ben Whishaw, Skyfall'da James Bond rolündeki Daniel Craig'e teknik destek sunuyor, filmin ima ettiği gibi sanki biraz da aşkla.
Sürecin kutsallığı diyeceğim buna; ‘süreç’, özellikle yeni kurumsal dünyada büyülü bir şey, büyülü bir kelimeden, bir mantra’dan öte, Barbarella filmindeki orgazm makinesi gibi bir ‘konsept’. Sonuç her ne kadar tartışmalı ya da bildiğimiz, kafkaesk bürokrasinin ortaya koyduklarının tıpkısının aynısı olsa da ‘toplantı’ lafının telaffuzundan elde edilen his anlaşılıyor ki sonsuz lezzetli bir ‘süreç’e işaret ediyor. Süreç ise kafa yapıcı bir şeye benziyor ve ne kadar uzun sürse o kadar iyi. Bozuk sonuçlar içinse buyrunuz çoğu zaman açan telefonun bir türlü açılmadığı ‘danışma hattı’na.
Yeter ki, toplantı eksik olmasın ufkumuzdan.
•