Diyarbakır'da bir milyon kitabı okurla buluşturan Yayınağacı'nın kurucusu Yusuf Serdar Esen: Diyarbakır okuyan bir kenttir ve buna ihtiyaç var...
26 Nisan 2018 13:50
Yusuf Serdar Esen, Yayınağacı adını verdiği kitabevini 2017 sonbaharında açtı. Her türden kitabın bulunduğu Yayınağacı, mekân konsepti ve kitapların sunumu açısından Diyarbakır için bir yenilik. Açıldığından bu yana her hafta iki yazarı okurla buluşturma konusundaki istikrarlı tutumu ise en dikkat çekici özelliği. Yaklaşık yedi saat süren imza günlerindeki kalabalık okuyucu kitlesi, hem kitaba olan ilgiyi hem de Diyarbakır’ın kitap fuarına ihtiyaç duyduğunu gösterir nitelikte.
Yusuf Serdar Esen ile Yayınağacı fikrini, kente katkılarını ve bundan sonraki projelerini konuştuk.
Yayınağacı’nı konuşacağız ama önce biraz sizi tanıyalım. Yayınağacı’na kadar iş hayatındaki deneyiminiz nedir? Kitap, edebiyat dünyasıyla ilgilenmiş miydiniz daha önce?
Hukuk fakültesini bitirmeden önce eğitim fakültesinde okumuştum. Uzun bir süre öğretmenlik de yaptım, yayıncılarla o süreçlerde tanıştım. İstifa ettikten sonra Doğru Eksen Yayın Pazarlama Şirketi’ni kurdum. Yüzlerce kitapevine yayınevlerinden yıllarca yayın tedariği sağladım. Kitabevlerine bu hizmeti verirken sektörün sorunları ve sektöre dair gelişmelerle ilgili tecrübeler edindim.
Başka alanda çalışırken de edebiyata ya da genel olarak kültür sanata ilginiz var mıydı?
Edebiyata ilgim lise yıllarında başladı. O zamanlar şiir, deneme ve kısa öyküler yazdım. Üniversite yıllarımda da bu ilgim devam etti. 1998’de edebiyatçılar ve sanatçılar bir araya gelerek kentte Diyarbakır Edebiyatçılar ve Sanatçılar Derneği’ni (DİSED) kurdular. DİSED ekonomik sıkıntılardan dolayı kısa sürede kapandı. Ben derneğin faaliyette olduğu süreçlerde üniversite öğrencisiydim. Dernekte mutfak ve temizlik işleriyle yaşı en küçük fiili üye olarak ilgileniyordum. Yazarlarla etkileşim hâlinde olduğumdan Yayınağacı hayali ta o zamanlar içimde filizlenmişti. Ama zamanla ticaret daha baskın geldi diyebilirim. Diğer taraftan da edebiyat sevgisi sürekli içimde bir hasrete dönüşüyordu. Yayınağacı içimdeki bu hasretin dışavurumu veya yansımasıdır diyebilirim.
Yayınağacı dikkat çeken bir isim. Bu isme nasıl karar verdiniz?
Bu sorunun birden fazla cevabı var. Ağaç tüm zamanlarda ve kültürlerde saygı duyulan bir canlıdır. Ve her ağacın soyut bir karşılığı vardır. Örneğin söğüt nezaketi, elma ağacı bilgiyi, kavak gururu, çınar uzun bir ömrü ve sağlamlığı ifade eder. Ağaçlar güzel mecaz anlamlar taşır. Ayrıca meyve vermesi, köklerinin toprakta olması ve yağmurla beslenmesi önemlidir, ki toprak tabiatın yastığı, yağmur bereketidir. Mitolojik olarak da insanın dünyadaki hikâyesi bir ağaç meyvesiyle başlamıştır. Bu mecaz anlamlarla yayıncılığı birleştirmiş olduk. Ağacımızın kökleri yayınevlerini, dalları yazarları ve meyvesi de kitapları simgeler.
Belki sayı olarak çok değil ama Diyarbakır’da her zaman kitabevleri oldu. Yayınağacı’nı kurarken gözlemlediğiniz bir boşluk var mıydı bu alanda?
Diyarbakır’da kitabevleri nüfusa oranla yeterli değil. Bununla birlikte çok sayıda kitabın bir arada olduğu ve okuyucuların naif bir ortamda rahatça zaman geçirebileceği ilk kitabevi diyebilirim Yayınağacı için. Okuyucularımızın her aradığı kitabı burada bulabilmesi, kitaplarla ilgili inceleme yapabilecekleri ferah bir ortamın bulunması, dijital sistem desteğiyle kimseye ihtiyaç duymadan kitaba rahatça ulaşabilmeleri arzuladıkları kitabevi özellikleriydi. Bu hususlarla ilgili Diyarbakır’da kültür kitapçılığının çıtasını hayli yükselttiğimize inanıyoruz. Ama ihtiyacın devam ettiğini ve çok yakında bulunduğumuz bulvarda yeni kitabevlerinin açılacağını düşünüyorum. Çünkü Diyarbakır her zaman okuyan bir kent oldu ve buna olan ihtiyaç da devam ediyor.
Hep yeterince kitap okunmadığından şikâyet edilir, siz tam tersini söylüyorsunuz. Elinizde bir bilgi var mı?
Kitabevleriyle ilgili bir araştırma yok. Yayımcı Meslek Birlikleri Federasyonu'nun (YAYFED) bu hususta illere göre tüketilen kitap sayılarıyla ilgili bir çalışması varsa bile elimize ulaşmadı. Fakat Türkiye İstatistik Kurumu'nun kütüphanelerle ilgili bir çalışması var; 2017'de Diyarbakır’da kütüphanelerden ödünç alınan kitap sayısı 185 bin. 2016’da Diyarbakır’da il ve ilçe kütüphanelerine giriş yapan kişi sayısı 1500 civarlarında. Yine 2016’da kütüphanelerimizdeki resmî üye sayısı 50 bin civarında. Bu da nüfusun yüzde 5’ine denk geliyor, Türkiye ortalaması ise yüzde 1. Bu sıralamada Eskişehir’den sonra Diyarbakır geliyor. Tabii, bu sayılar bizim Yayınağacı’nı açmamız doğrultusunda bize cesaret verdi diyebiliriz. Sınav sistemlerinin de yorum kabiliyetini ölçme ve dolaysıyla okuduğunu anlamaya yönelik bir sistemle tekrardan düzenlenmesi okullarda öğretmenlerin öğrencileri kitap okumaya yönlendirmesini sağladı. Bu durum sadece Diyarbakır'da değil, Türkiye’de de kitap satış oranına son bir yılda ivme kazandırdı diyebilirim.
Yayınağacı’nı kurarken nasıl bir konsept vardı aklınızda? Geçen zaman içinde aklınızdakileri ne kadar hayata geçirebildiniz?
Günümüzde bilişim çağı, bilgiye erişimin en üst noktasını yaşıyor. Yapay zekâların bile gündemde olduğu bir çağda bir matbu kitaba dokunmanın insanın ruhu üzerindeki tesiri muazzam duygularla ifade edilebilir. Kitaba dokunmak insana her defasında bilgiye ihtiyacı olduğu duygusunu yaşatır. Kitabevlerinin insan yüreği ve beyni üzerinde bir sükûnet ve naiflik yarattığına inanırız. Kitabevlerinin düşünceler üzerinde de rehabilitasyon etkisi yarattığı kanısındayım. Dekorumuz da bu etkiyi artıracak şekilde düzenlendi. En önemli amacımız kendilerini huzurlu hissedecekleri bir fizikî ortamda insanlara kitabı hatırlatmak. Kullandığımız renkler, raf düzenimiz ve hatta mağazamızın ortasına diktiğimiz görkemli ağaç da bu amaçla düşünülmüş unsurlar. Sloganımız da misyonumuzun bir yansıması: "1 milyon farklı insana 1 milyon kitabımız var." Bu sloganı bizden sonra farklı şehirlerde kitabevleri de kullandı. Kitabevimizin kültür ve edebiyat alanında vizyoner kimliğiyle bir şeylerin kaynağı olması hoşumuza gidiyor. İnsanlarla ortak noktamız kitap okumak olsun istiyoruz. Şu an odaklandığımız tek nokta da sürdürülebilirlik. Bunun için projeler geliştiriyoruz.
Yayınağacı Diyarbakır’da ağırladığınız yazar ve şairlerle de adını duyurdu. Her hafta iki yazar ağırlamak mümkün değilmiş gibi algılansa da, Yayınağacı bu algıyı kırmış gibi görünüyor...
Resmî olarak açıldığımız Kasım 2017’den bu yana Ahmet Telli, Canan Tan, Şükrü Erbaş, Hasan Ali Toptaş, Doğan Cüceloğlu, Adnan Binyazar, Şeyhmus Diken, Kaan Murat Yanık, Ercan Kesal, Tarık Tufan, Hakan Günday’ın da içinde bulunduğu 28 yazarın Diyarbakır okuyucusuyla buluşmasını sağladık. Yazarlarımız Diyarbakır’dan ve yakın illerden gelen binlerce hayata dokundular. Toplamda 10 binin üzerinde kitap imzalandı, çok sayıda söyleşi yapıldı. Öte yandan okurların gözlerindeki parıltı da yazarlarımızı etkiledi. Onlar için de çok özel bir deneyim oldu. Hiçbir yazarımız davet teklifimizi karşılıksız bırakmadı, tümü işlerimizi kolaylaştıracak bir nezaket gösterdiler. Yazarlarımız bu ülkede geleceği inşa edecek nesillerin ruhunu zenginleştiren mühendisler ve kıymetlimiz. Bir yazarın Diyarbakır’da bıraktığı etki paha biçilmez ve hiçbir şeyle kıyaslanamaz. Yayınağacı etkinlikleriyle diğer kitabevlerine de model olacak. Yakın zamanda diğer kitabevlerinin de yazar etkinlikleri yapacağı kanısındayım. Aslında Yayınağacı’yla bir alışkanlığı da değiştirmiş olduk. İnsanlar daha önce kitabevlerine almak istedikleri kitap için gidiyorlardı. Şimdi mekânın ruhuyla özdeşleşen ve okuyan insanların adresi olduk. İnsanlar zaman ayırıyor ve burada zaman geçirmenin gerekliliğine inanıyorlar.
İmza günleriniz genelde kalabalık geçiyor. Diyarbakır okuyan bir şehirdir, diyebilir miyiz?
Evet. Sadece okuyan değil, üreten bir şehir de Diyarbakır. Yazar etkinliklerimize gelen her yaştan okuyucu, hazırladıkları dosyaları yazarlara sunuyorlar. Bu etkinliklerin içlerindeki yazma isteğini dışavurmalarını sağladığını da düşünüyorum.
Diyarbakırlı okur profili nedir sizce? Daha çok hangi tür kitaplara ilgi gösteriyor?
Edebiyat alanında özellikle roman ve öykü tercih konusunda ön planda, kişisel gelişim kitapları ve araştırma kitapları da ilgi görüyor. Okuyucu profili olarak da her yaştan okuyucumuz var.
Yayınağacı’nın şubelerini başka şehirlerde açma düşünceniz de var. Bu düşünceyi hayata geçirmek konusunda ne kadar mesafe aldınız?
Aslında Yayınağacı’nın ilk mağazasını açmadan önce iki yıla kadar AVM’lerde yer almamayı düşünüyorduk ama okuyucularımızdan, yayınevlerinden ve dağıtım firmalarından gelen talepler ve öneriler hedeflerimizi etkiledi. Önümüzdeki yıl bir AVM’de ve İstanbul’da şubeler açmayı planlıyoruz. 2018 yılı bitmeden isim hakkı sözleşmelerimizi tamamlayıp ilan etmeyi ve belirlenecek şartlarla isim hakkı vermeyi planlıyoruz.
Kimi yayınevleri kitabevi açtı, az da olsa bazı kitapçılar da yayıncılığa başladı zamanla. Sizin yayıncılık yapmak gibi bir düşünceniz var mı?
Yıllarca Hazırlık Yayınları grubunda zaten yayıncılık işine uzak değildim. Kültür alanında ilk kez Yayınağacı markasıyla proje geliştirdim ve uyguladım. Kültür yayıncılığı konusunda da Yayınağacı üzerinden bir program dâhilinde bir kültür, sanat ve edebiyat dergisiyle birlikte yayıncılığa girmeyi düşünüyorum.