Nuray Önoğlu: Yerdeniz Kitapçısı'na gelen okurumuz, popüler bilimden edebiyata, felsefeye her alanda danışmanlık alabilir. Bağımsız kitapçıların bir geleceği olacaksa, böyle bir fark sayesinde olacak diye düşünüyorum
07 Haziran 2018 14:00
Türkiye’de bağımsız kitapçıların sayısı giderek azalıyor. Varlıklarını sürdürebilenler ise güçlükle ayakta kalmaya çalışıyor. İnternet kitapçıları ve piyasa şartları karşısında direnen, kendi yağında kavrulan, bağımsız kitapçılardan biri; çevirmen Nuray Önoğlu ile eşi, şair Ergun Tavlan’ın açtıkları Yerdeniz Kitapçısı.
Adını, Amerikalı bilim kurgu yazarı Ursula K. Le Guin’in “Yerdeniz” serisinden alan kitapçı, üç yıl önce İzmir’in Alsancak semtinde açıldı. Yerdeniz Kitapçısı’na adımınızı attığınız an, farklı bir kitapçıya girdiğinizi anlıyorsunuz. Mütevazı bir dükkân, “çok satanlar” rafları yerine “çok satması gerekenler” isimli bir masa kurulmuş. Çinili masada soluklanırken, ikram edilen çay, balık kraker, hoş sohbet ve kitap önerileri sizi şaşırtmaya devam ediyor.
Yerdeniz Kitapçısı’nın sahiplerinden Nuray Önoğlu ile kitapçılığa nasıl başladıklarını, bağımsız kitapçılığı ve çok satması gerekenleri konuştuk.
Kitapçılıktan önce neyle ilgileniyordunuz?
Kitapçılığa başlamadan önce çevirmenlik yapıyordum. Asıl mesleğim jeoloji mühendisliği, 12 sene kadar akademide çalıştım. İki ayrı üniversitede öğretim elemanı olarak çalıştıktan sonra, bir kamu kurumunda mühendis olarak görev aldım. Çalışma hayatında 20 yılı doldurunca emekli oldum. Emekli olduktan sonra da kitap çevirmeye başladım. Eşim uzun süre Amerika'da yaşamış, emekli olmak için Türkiye'ye dönmüştü. Türkiye’ye geldikten sonra tanışıp evlendik, böylece geri dönmedi.
Kitapçı açmaya nasıl karar verdiniz?
Ergun ile ikimizin ayrı ayrı küçük bir kitabevi kurma hayalimiz varmış. Benimki daha ziyade kitabevi kafe formatındaydı. Çünkü yemek pişirmeyi çok severim. Biraz börek, kurabiye belki salata yapacağım ama kitap da olan bir yer düşünmüştüm doğrusu. Bir kadın arkadaşımla da böyle bir yer açmaya karar verdik. Çevreden; ikinizi geçindirmez, elinizdekini de kaybedersiniz gibi olumsuz yorumlar yapılınca, vazgeçtik. Ergun daha ziyade edebiyat odaklı küçük bir kitabevi hayali kurmuş. Tanıştıktan sonra böyle ortak bir hayalimiz olduğunu fark edince, neler yapabiliriz, nasıl yapabiliriz, yapabilir miyiz, nerede yapabiliriz, diye düşündük. Ulukent’te oturduğumuz için, Menemen'de Taşhan adında bir kervansaray var, Kızlarağası Hanı'na benzeyen, oradan dükkân alalım diye bir süre uğraştık, ama çok sıra vardı, alamadık. Alsancak’ta baktık, kiralar çok yüksekti ya da bulduğumuz mekânlar bizim istediğimiz, uygun gördüğümüz yerlerde değildi. Tam vazgeçer gibi olduğumuz bir sırada, bir arkadaşımızın aracılığıyla bu dükkânı bulduk. Kirası altından kalkabileceğimiz gibiydi. Hesaplarımızı yaptık ve kararımızı verdik. Üç yıldır buradayız.
Sanırım Ursula K. Le Guin hayranısınız; kitapevinin ismi de Yerdeniz Öyküleri’nden geliyor. İsme nasıl karar verdiniz?
İsim konusunda epeyce düşündük. Benim aklımda baykuşları sevdiğim için baykuşla ilgili bir şey vardı. Bu ismi kullanan kitapçılar olduğunu görünce, vazgeçtik. Bir sürü isim geldi aklımıza… Bir gün Ergun “Yerdeniz'e ne dersin” dedi. Tamam dedim, daha ne olsun… Ursula'nın büyük bir hayranı olmama rağmen, aklıma gelmemişti. Ergun'un aklına geldi.
Bağımsız kitapçı olmanın zorlukları nelerdir?
Türkiye'de anlaşılmaz bir gidişat oluştu; yayınevleri şehir şehir, kasaba kasaba dolaşıp fuarcılık yapıyorlar ve indirimli kitap satıyorlar. Zaten internet kitapçılarının indirimleri, sanal fuarlar hiç bitmiyor. Bağımsız kitapçıların, satın alma koşulları nedeniyle onlarla rekabet edecek indirimler yapması imkânsız. Çok küçük bir dükkânı açık tutmak için bile aylık iki, üç bin lira civarında sabit gideriniz oluyor. Kitaplardaki kâr marjı malûm… Bağımsız kitapçıların tedarikçilerden aldıkları iskonto oranı ortalama %35 civarında, internet kitapçıları %60 indirimle kampanya yapıyor. Bunlarla rekabet etmemiz imkânsız. Buna rağmen, bağımsız kitapçıların öneminin farkında olan, bağımsız kitapçılar yaşasın diye bilhassa gelip kitabını bağımsız kitapçıdan alan bir okur kitlesi var. Herhalde üç yılı devirmek üzere oluşumuzda duyarlı, bilinçli okurun çok büyük katkısı var.
Bu anlattıklarınız karşısında ayakta durmak ne kadar mümkün?
Aslında biz de tam olarak bilmiyoruz, yaşayıp göreceğiz. Ben size okurlarımın gözünden bir cevap versem daha doğru olur. Mesela; az önce bir arkadaş geldi, arkadaşı tavsiye etmiş burayı, emekli bir hekimmiş. Emeklilikte biraz daha bilinçli, biraz daha sistematik okumaya karar vermiş. Bir de yazı atölyesine başlamış. Orada, ona öykü ile ilgilendiği için okuması gereken birtakım kitaplar önermişler. Biz ona ilaveten bir sürü seçenek daha sunduk. Çünkü biz sadece kitapçı değiliz, aynı zamanda sistemli şekilde ve büyük merakla, hevesle kitap okuyan bir çiftiz. Roman ve öykü okumayı seviyoruz, ayrıca ben popüler bilim okurum, Ergun şiiri çok iyi bilir, kendisi aynı zamanda şiir de yazar. Dolayısıyla buraya gelen okurumuz, popüler bilimden edebiyata, felsefeye her alanda danışmanlık alabilir. Her zaman söylüyoruz; bunu zincir kitapçılarda bulmalarına imkân yok. Bağımsız kitapçıların bir geleceği olacaksa, böyle bir fark sayesinde olacak diye düşünüyorum. Çünkü nitelikli okur kitlesi iyi kitaplardan haberdar olmak istiyor, iyi kitaplar okumak istiyor. Bağımsız kitapçılar da ona bu danışmanlığı, bu yelpazeyi sunabilecek nitelikte yerler olabilir. Bunun bir kurtuluş olabileceğini düşünüyorum. Çünkü nitelikli okur reklam ve tanıtım işlerinin nasıl yürüdüğünün farkında. Bizim belki de bunca zaman idare etmemizin sebeplerinden biri bu... Bize gelen okurlarımız önerilerimizden hemen her zaman memnun kalıyorlar. Bazen gelirken akıllarında olmayan bir kitabı alıp çıkıyorlar. Bir sonraki gelişlerinde önerdiğimiz kitabı beğenmiş olarak ve yeni öneriler almak üzere geliyorlar. Bu türlü bir güven oluştu aramızda, bizim önerilerimize güvenen okurlarımız var.
Peki, bağımsız kitapçı olmanın sizi mutlu eden yanları neler?
Bağımsız kitapçı olmanın keyifli yanlarından biri şu: Kitaplarla dolu bir yerde yaşıyorsunuz. Bizim gibi okuma bağımlısı iki insanı daha mutlu edecek bir ortam düşünemeyiz. Burada kitapların arasında olmaktan son derece memnunuz. Bunlar da sıradan kitaplar değil. Tek tek, özenle seçtiğimiz kitaplar… Yerdeniz Kitapçısı'nda bestseller yok, test kitapları, ders kitapları yok. Burası bir edebiyat kitapçısı, dolayısıyla raflardaki kitaplar sevdiğimiz, beğendiğimiz, hayli bir kısmını okumuş olduğumuz kitaplar… Bir başka güzel tarafı bize benzeyen, ortaklıklarımız olan insanlarla tanışıyoruz. Yerdeniz’i açtığımızdan beri bir sürü yeni arkadaşımız, dostumuz oldu. Onlar artık Yerdeniz’in sadece okurları değil, bizim arkadaşlarımız. Bir diğer güzel tarafı da burası, arkadaşlarımızın, eşimizin, dostumuzun toplandığı, edebiyat sohbetleri ettiğimiz, hasret giderdiğimiz bir yer. Böyle bir kitapçımız olmasaydı, arkadaşlarımızı daha seyrek görür, sohbet etme olanağını şimdiki ölçüde bulamazdık...
Yerdeniz Kitapçısı’nın nasıl bir okur kitlesi var?
İyi okuyan, seçerek okuyan, kimileri yazan, yazmaya çalışan bir okur kitlesi var. Okurlarımızın büyük bölümü belli bir okuma disiplini geliştirmiş, okuma alışkanlığı olan insanlar. Ne istediğini bilerek gelen önemli bir grup var. Geliyor, şu şu şu kitapları istiyorum diyor, varsa veriyoruz yoksa sipariş edip getirtiyoruz. Gençler var, bir de daha sistemli bir şekilde okumaya başlamak isteyen okurlar var. Onlar da ne okuyacaklarını biliyorlar ama biz onlara daha başka seçenekler de sunabiliyoruz.
Bir gününüz nasıl geçiyor burada?
İlk zamanlar 10.30’da açıyorduk, şimdi 11.00’de açıyoruz. Biz artık yaşlı bir çiftiz, çok uzun çalışma saatleri bizi zorlamaya başladı. Akşam 20.00’de kapatıyoruz. Genellikle sabahları Ergun dükkânı açıyor. Bazı günlerde onu dinlendirmek için ben gelip açıyorum. Öğlen saatlerinde ikimiz de dükkâna gelmiş oluyoruz. İlk işimiz semaveri fişe takmak, çünkü Yerdeniz’de çayın her daim sıcak ve taze olması gerekiyor. Arkadaşlarımız, okurlarımız gelebilir, onlara mutlaka bir şey ikram etmek isteriz. Temizliği yaparız, siparişlerimiz varsa kargo gelir, onları açar fatura ile kitapları karşılaştırırız, etiketlemek gerekiyorsa kitapları etiketleriz. Siparişleri sipariş rafına, diğer kitapları raflardaki yerlerine yerleştiririz. Öğleden sonra da okurlarımız tek tük gelmeye başlarlar, onlarla ilgileniriz. Kimi zaman bir arkadaşımız uğrar, o zaman birimiz, sohbet ettiğimiz turuncu bahçeye kaçarız. Çinili masanın etrafında gruplar oluşur. Gelenler diğerine eklenir, iki kişi başlar üç, dört, beş olur; böylece akşamı ederiz.
Yerdeniz Kitapçısı’nda en çok hangi tür kitaplar satılıyor? Hangi yazarlar daha çok okunuyor?
Bizim çok satan kitaplarımız genel olarak piyasada çok satan listelerinde görülen kitaplar değil. Çünkü dediğim gibi, burası belli nitelikteki kitapları satıyor. Bizde Ursula K. Le Guin çoksatar, belki adımızdan dolayı Ursula okurları gelirler, bulurlar bizi. Çok sattığımız yazarlardan bir tanesi Arnon Grunberg, çok satan listelerine pek girmemiş bir yazar olabilir belki, ama Yerdeniz’in çok satanları arasında. Verita Kitap, İranlı kadın yazar Feriba Vefi'nin Uçup Giden Bir Kuş adlı bir novellasını bastı, hem çevirisi hem kitap çok güzel, onu çok satıyoruz. Yüz Kitap'ın öykü kitaplarını çokça satıyoruz. Genç bir Alman yazar olan Christopher Kloeble'nin Hep Hızlı Olur kitabını da bugünlerde çok satıyoruz. Bizde şiir kitapları oranı da yüksektir. Şiir raflarımız da herhangi bir kitapçınınkinden zengindir. Belki Ergun'un da şiirle ilgileniyor olması, belki de bizim şiire özel bir ihtimam gösteriyor oluşumuzun bilinmesi, şiir okurunu bize yöneltiyor olabilir. Bir diğer çok sattığımız alan popüler bilim kitapları, mesela Metis Bilim'in kitaplarını iyi satıyoruz. Alfa Yayınları’ndan çıkan beyin ile ilgili kitapları, Sel Yayınları’ndan çıkan kimi kitapları… Başka neler var diye düşününce, çok satanlarımızdan aklıma ilk gelenler: Kadınlar Rüyalar Ejderhalar, Koleksiyoncu, Güzellik Bir Yaradır, Tavan Arasındaki Buda, Mavi Tarlalardan Yürü, Deniz Deniz, Kumrunun Gördüğü, Soluk Bir An, Son Adım… Daha çok vardır ama ilk elden aklıma gelenlar bunlar.
Kitapçınıza girdiğimizde, bizi “çok satması gerekenler” masası karşılıyor. “Çok satanlar” değil de “çok satması gerekenler” fikri nasıl ortaya çıktı?
Yazar Ahmet Büke arkadaşımızdır; onun İstanbul Kadıköy'de Cook&Book isimli bir mekândaki etkinliğinde, başka bir arkadaşımız Tayfun Topraktepe’nin çektiği bir fotoğrafı gördüm sosyal medyada. Mekânın bir rafına Ahmet Büke’nin kitabını dizmişler ve en çok satması gereken kitap yazmışlar altına. Onlar bunu Büke'nin o günlerde çıkan kitabı için yapmışlardı. Bu benim kafamda bir ampul yanmasına yol açtı, hakikaten çok iyi fikir; çok satanlar var, bir de çok satması gerekenler var. Biz de böyle bir seçme yapalım diye düşündüm. Ergun'a açtım bu düşüncemi, onun da çok hoşuna gitti. Bu arada dokuz yıl önce Facebook’ta benim kurduğum, nitelikli bir okur kitlesini barındıran ve 50 bine yakın üyesi olan “Okunası Kitaplar” isimli bir grup var. Bu gruba da bir ileti yazdım; “Çok satanlar değil, çok satması gereken kitaplar listesi yapmak istesek, sizce hangi kitaplar bu listede olmalıdır?” diye sordum. Sonra iletim üzerine 150 kitaplık bir liste oluştu. Listeyi aldık, yeni gelen öneriler ve yeni çıkan kitaplarla o listeyi zenginleştirdik. Çok satması gerekenler masasını hazırladığımız günden bugüne 200-250 kitaplık bir liste oluştu. Nitelikli okurlar ile oluşturduğumuz bu listede hiçbir kitaba haksızlık etmek istemediğimiz için, çok satması gerekenler masasında her gün değişiklik yapıyoruz. Her biri okurun gözünün önünde dönsün, her biri dikkat çekmek için imkân ve zaman bulsun istiyoruz, buna çok ihtimam gösteriyoruz.