DİĞER
“Bugünlerde Netflix’e bir senaryo öneriyorsanız kadın başrollü olması ve/veya içinde eşcinsel ya da trans karakterlere yer verilmesi kabul şansını artırıyor ve bu da pozitif ayrımcılığın ‘pozitif’ yüzü elbette. Ancak bugüne kadar ilgi görmüş, beğenilmiş anlatıları alıp sadece erkek kahramanı kadınla değiştirdiğinizde işin rengi pozitif ayrımcılıktan ‘purplewashing’e uzanıyor.”
"Annie Ernaux gibi edebiyatçılardan Didier Eribon gibi sosyologlara ya da Geoffroy de Lagasnerie gibi çağdaş filozoflara varıncaya kadar Ayrım’ın doğurgan bakış açısından faydalanmayan yok gibidir. Benim payıma da, 1873’te yayımlanan ve Paris sebze halini, buranın esnafını merkeze alan bir kitap düştü: Émile Zola’nın Paris’in Karnı."
"Bir yola getirme biçimi olarak şiddet, hem Coates’te hem de Whitehead’ın romanında kendine fazlasıyla yer buluyor. Coates’in anlattığı dehşet öykülerinden anlaşıldığı kadarıyla Amerika’da siyahi iseniz, sırf ten renginizden dolayı herhangi bir kontrol noktasında tutuklanabilir, kimliğini göstermeyen bir polisin silahından çıkan kurşuna hedef olabilir, yüksek sesle dinlediğiniz müziğin bedelini canınızla ödeyebilirsiniz."
Siyasî iktidarın söylemini kendine rehber edinen bir yayıncılık anlayışının yayıldığını vurgulayan bildiride, "Hangi mecradan, kim tarafından gelirse gelsin ayrımcı, cinsiyetçi, homofobik söylemler kabul edilemez. Yazılarımızla katkıda bulunduğumuz tüm yayınlar için bu görüşümüz geçerlidir" ifadeleri yer alıyor
Yavuz Turgul, Yol Ayrımı'nda bugüne kadar kamerasını tuttuğu hayatlardan farklı bir dünyayı göstermeye çalışıyor. Ne var ki film, yaşama direncinin iyileştirici etkilerine tanıklık etmemizi sağlayacak güçlü bir dil kuramıyor
Pulbiber dergisinin mutfağından Deniz Durukan ve Özlem Özdemir'le Pulbiber'in ve kendilerinin dünyayla meselelerini ve yürüdükleri yolu konuştuk...
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık