Emeğime paha biçilmez

"NFT’ler o kadar hızlı alınıp satılır ki, birer imgeye dönüşecek zamanı bulamazlar. Bunun bir diğer nedeni de, artık insani bir iradeye ihtiyaç duyulmaması olabilir. İmajları yapay zekâ üretir; neyin trend olacağını bir yazılım tahmin eder ve imajlar bu veri doğrultusunda üretilir; bir muhasebe yazılımı kullanarak kâr getirmesi olası imajları, gif’leri, ikonları satın alırız..."

03 Şubat 2022 18:30

Devlet elbette bir bürokrasi yığınından ibaret değildir. Şeytani olduğu şüphe götürmez bir sistemin içinde devlet tarafından bize ahlaklı hayatlar yaşamamız telkin edilir. Amaç hepimizin belli başlı kuralları öylesine takip etmesini sağlamaktır.

İnsan hakları, hukukun üstünlüğüne inanç gibi şeyler sermayenin güvenini kazanmamızı sağlayabilir. Yani hukukun üstünlüğüne değil, sermayenin özgürleştirici gücüne inanmamızda bir sakınca yoktur. Onun döngüsel mantığı, “herkese yetme” şiarına dayanarak yolunu çizer. Sermayenin insan haklarından anladığı şeyin ne olduğu da bu yüzden pek açık değildir. Bu basit bir yatırım çağrısının yinelemesi de olabilir. Gelen yatırımcı devletin ve özellikle biz tüketicilerin bazı bağlayıcı şartlara uyduğundan emin olmak ister. Kapitalist devlet bunların garantörü bir komisyoncudan başka bir şey değildir. Yani aslında ekonomik bir fail de değildir.

Bundan daha kötüsü, normalde özdeş olmayan manevi değeler ve çıkarları özdeş hale getirebilen bir devlettir muhtemelen. Böyle bir devletin bizim çıkarlarımız karşısında arabulucu bir rolü bulunmaz. İçişleri Bakanlığının amacı komşularımızın fısıltılarından bile tedirgin olmamızı sağlamaktır ve zaman zaman birbirimizi ispiyonlayarak istihbarat birimlerinin uzantılarına dönüşmemizi ve onunla işbirliği yapmamızı talep eder. Fakat elinize silah alıp adaleti sağlamaya kalktığınızda devlet sizi mutlaka yargılayacaktır.

Devlet sizin kendinizi güvensiz hissetmenizi ister. Sizi “aşırı uç”ların iktidarlara geldiği komplo teorileriyle tedirgin etmeye çalışır. Sermaye imparatorluğu ise kendi geliştirdiği teknolojilerin geleceğimizi nasıl tehdit ettiğini gözümüze sokar. Ayrıca sermaye devletin öncü formlarını, askerî aracını kullanarak savaşlar çıkarabilir. Böylece barış yerine bir savaşın etrafında toplanabiliriz.

Artık kıtlığa indirgenebilecek bir krizden söz etmek aptalcadır. Boomer’lar bu açıdan haklıdır. Krizler onlara hâlâ kıtlığı çağrıştırır. Aşırı üretim ve tüketimin bir kriz türü olduğunu düşünmezler. Onlar açısından kapitalizmin tek alternatifi Singapur’un kurucu vizyonudur.

Bir şeylerin kültürel olarak çoktan tüketildiği hissi, belki de 20. yüzyılın nostaljik imgeleri içinde hapsolup kalmamızla alakalıdır. 21. yüzyılın başı tamamen bir şeylerin aşılamamasına ve geride bırakılamamasına tanıklık eder. Tarihten anladığımız şey, günlük deneyimimizin nostaljik imgelerle tanınmaz hale getirilmesidir. Geçmiş davaları sürekli mahkeme ederiz ama bir türlü sistemin dışına taşacak kadar “over woke” bir söylem üretemeyiz. Politik açıdan da bu nostaljik hayaletlerle boğuşuruz. Geçmişle hesaplaşmayı haklı olarak bırakamayız, çünkü geçmiş iğrençtir.

Günümüzde her şey referanslarla yazılır, çizilir, montajlanır, hatta kavranır. Geçmiş bu referanslarla şimdiki zamana musallat olur ve sürekli yeniden yorumlanır, iptallenir, değiştirilir. Postmodern Retro bir diskroni içerisinde sürüklenerek hızlı çözümlerle tatmin edilmek isteriz. Bu yüzden şeylerin yeniden yorumlanması ve referans alınmasıyla yetinmek zorunda değiliz. Artık konsantrasyona ihtiyacımız yok. Yeni tasarılarımızın ve şimdiki zamana dair algımızın onlarca kez revize edilmiş SEO referanslarıyla desteklenmesi yeterli.

Normalde kültürel şeylerin alınıp-satılır bir şeye dönüşme zorunluluğunun olmaması gerekir. Bu alınıp-satılma baskısının zirvesi NFT’lerdir. Çünkü NFT’ler o kadar hızlı alınıp satılır ki, birer imgeye dönüşecek zamanı bulamazlar.[1] Bunun bir diğer nedeni de, artık insani bir iradeye ihtiyaç duyulmaması olabilir. İmajları yapay zekâ üretir; neyin trend olacağını bir yazılım tahmin eder ve imajlar bu veri doğrultusunda üretilir; bir muhasebe yazılımı kullanarak kâr getirmesi olası imajları, gif’leri, ikonları satın alırız. Buradaki görevimiz, yaratıcı text’ler üreten bir supervisor’a bile yakın değildir. Colab üzerinde VQGAN+Clip varyantlarını kullanarak, neredeyse hiç efor harcamadan, sadece yaratıcı texlet’ler yazarak (çoğunlukla GPT-2 bazlı kodlar kullanılıyor), ürettiğimiz imajları, NFT evreninde diğer tüm tasarım şekilleriyle yarıştırabiliriz.

Soldan sağa: "The sublime object of trump", "The CIA is watching you masturbate", "Zizek and Aristotales having an orgy"

Visions of Chaos benzeri yazılımlar bir akımı taklit etmemize, hatta bir ressamın hiç var olmayan bir eserini yaratmamıza yardımcı olabilirler. Bu sanat üreteçleri (art generator) sayesinde hiçbir göndergeye ihtiyacımız kalmaz. Bu otomasyona insan eli neredeyse değmez. Yani artık sistem bizi bir yatırım aracına dönüştürerek bir şeyler üretebildiğimize ikna etmeye bile çalışmaz. Bu kendiliğinden süreç, kimin zengin ya da fakir olacağına, tarih boyunca görülmemiş bir rastgelelikle karar verir. Önceki içeriği ne olursa olsun, bir NTF fata morgana’dan başka bir şey değildir. Karmaşık ve yapay bir seraptır.

Bu imajların çoğunun sadece alım-satım işlemleri sayesinde var olabileceğini söylemek anlamsızdır. Eskiden çağdaş sanat ve reklam, tasarım yoluyla tamamen birbirine karışmıştı. Artık ortada bir tasarım bile yoktur. NTF normalde kendisini temsil etmesi gereken şeyleri (kripto paralar, vs.) doğrudan temsil edebilir. Bu akla elbette Marx’ın para-meta-para döngüsünü getirir. Tıpkı “meta”nın tözünü kaybetmesi gibi, bu imajlar da bütün imgesel tözlerinden yoksun hale gelirler. Sermaye sonunda parayla başlayıp parayla biten sahte döngüsünün böyle bir meta spekülasyonuna bile ihtiyaç duymadığını fark etti. Artık insani irade tamamen dışarıda bırakılabilir. Ortada sadece kendiliğinden gelişen bir piyasa spekülasyonu kalır. Sadece kâr elde edip zevk alabilen birer devreye dönüşeceğimiz bir gelecek bize bu sayede pazarlanabilir.

Burada pazarlanan estetik şeyler bu alım-satım sayesinde ortaya çıkmış gibi gözümüze sokulur. Oysa hiçbir amaca hizmet etmemek gibi bir ayrıcalık bu imajların elinden alınmıştır. Bu, tasarım yerine üretime (ve elbette tüketime) odaklandığımız bir süreç değildir. Herkes tamamen başarıya ve kâr etmeye odaklanmış durumdadır. Artık tasarımlar sadece pazarlanabilir halde değiller. Eskiden kapitalizmin bize sattığı şeylerin hemen başarılı olması gerekiyordu ve bu herhangi bir tarihsel söylem, tasarım, vs. geliştirmenin önünü gerçekten tıkıyordu. Kültürel ürünler daha önce başarısı kabul edilmiş dayanak noktalarından hareket etmek zorundaydı.

Kendimizi kültürel üretime adamak, kaçınılmaz olarak bir yatırım aracı gibi hareket etmemizi gerektirir. Bu kısaca, bizim bu tür bir üretime asla zaman ayıramayacağımız anlamına gelir. Yayıncılar bu yüzden yazarların emeğine paha biçmekte zorlanırlar. Bunun gibi metinlerin gönüllülük esasıyla üretilmesi, SEO’dan yakasını kısmen kurtarmış olduğu anlamına gelebilir. Böyle bir şey normal şartlarda kullanışlı olmalıdır. (Komünizm ideası en saf anlamıyla bu metanın eriyip gittiği ânı estetik bir olguya indirgemek anlamına gelir. Komünist idea estetik olanı totaliter hale getirmek ister ve toplumun kendisini estetik bir olguya dönüştürmeye uğraşır. Fakat mevcut şartlarda gönüllülük, emeğiniz gasp edilmesinden başka bir şey değildir.)

"İdeolojinin yüce nesnesi"

Yapay zekâ kullanarak imajları birbiriyle ve dilediğiniz text’le oldukça isabetli göndermelerle pastiş edebilirsiniz ve bunun için neredeyse zaman harcamazsınız. Bir imgeyi böyle öngörülemez bir algoritmaya maruz bıraktığımız zaman, eski kültürel paradigmaları da parçalamamız kolaylaşır. Fakat bu fiziksel şeylere basitçe üstün geldiğimiz anlamına gelmez. Bu tamamen bizim olaya nereden baktığımızla alakalıdır. Sonuçta bunların hepsi sermayeyle uyumlu ve satılmaya aday şeylerdir.

Günümüzde estetik olanın değerini onun azlığı belirler (sanat bu yüzden devamlı “hiçbir şey”i temsil etmeye uğraşır, bir şeyin azlığı onun kıymetini belirliyorsa, hiçliğe gönderme yapmak bir anlamda kusursuzluğa gönderme yapmak anlamına gelebilir). Bir buluşun ya da aşının ticari olmayan bir versiyonunu düşünmek zordur. Benzer şeyler sanat ve felsefe için de söylenebilir. Oysa bunların tümü sorunları çözebildiği ölçüde estetik hale gelebilen şeylerdir. Elbette bu daha da pahalıya satılmalarına neden olur. Yani estetik olan basitçe politik bir semptomun hortlamasından ibaret değildir. Estetik olan satılmadan önce bir kurtuluş çağrısı yapabilir, yasakları çiğneyebilir, aklımıza gelecek tüm olasılıkların ötesine geçerek statükonun dışladığı bir söylemi imleyebilir, hatta kendi kendisini yadsıyabilir. Eskiden böyle şeyler satıldığı zaman görünür hale geliyordu, böylece bütün pozitif içeriğinden yoksun kalarak işlevini yitirdiğinde sarsıcı bir etkisi olduğu varsayılıyordu. Sanat, sıradan insanların duyarsızlığını gözümüze soktuğu ölçüde kıymetliydi. Bu durum eserdeki sanal boyutu tespit etmeyi de imkânsız hale getiriyordu. Biz, yani aristokrat olmayanlar kültürel bir şeyin parçası olmayı ancak böyle başarabiliriz. Zaten bu haliyle kültür de sermayenin alt kümesi gibi bir şeydir. Bu yüzden kültür karşısında çaresizce donup kalıyoruz. Yaptığımız bütün yorumlar onu iyice felç ediyor. Sıradan insanlar için sanat bir hayal kırıklığından başka bir şey değil.

Alınıp satılma bağımlılığı liberalizme göre estetiğin özerkliğinin garantisidir. Böylece sanat ve tasarım zorla estetiğin nesnesi gelir, hatta bir anlamda sanat estetik olanı zorla içine çekmeye başlar: Bir eser yaratıldığında bize iktidardan azade bir alan vaat eder, fakat bir salto-mortale sayesinde erişimimize açılır, bu sayede politik bir boyut kazanabilir. Oysa sanat eserinin özerk hale gelmesi fikri başından beri saçmadır. Onun formu ve algılarımız arasındaki etkinlik haricinde estetik bir özerkliği yoktur. Liberalizmin bu özerklik iddiası sayesinde şimdi ortada, metanın kendisi yerine sadece salto-mortale jesti kaldı. Artık ortada sergilenecek bir şey yok, kavramsal bir kışkırtma bile yok, ideolojik bir çorba var. Burada imgesel etkinliğimiz başlamadan biter. İlgiyi üzerine çekmekten aciz bir sahtekârlığın NFT’ler sayesinde gerçek formuna kavuştuğunu söylemek yanlış olmaz. Belki de bu kutlanması gereken bir şeydir. Sahte sorular soran, satılmaya bağımlı bir aristokratik özerkliği en uç noktasına kadar götürdük. Kullanım değeri olmayan, saçma sapan şeyleri daha fazla göklere çıkarmak zorunda değiliz.


[1] Non-Fungible Token (kısaca NFT) dijital içeriğin bir dijital deftere (başta Etherium olmak üzere blok zincirlere) kaydederek benzersiz olduğunu onaylamayı sağlayan veri birimi. Ayrıca içeriklerin (görüntü, imaj, gif, ses, vd.) alınıp satılmalarını kolaylaştırır.  Fakat içeriğe erişim sağlanmasına ya da kopyalanmasına dair bir engel (büyük oranda) teşkil etmez. Yani telif hakkıyla aynı şey değildir.

 

RESİMLER HAKKINDA:

 
İmajlar Visions Of Chaos'ta makine öğrenim modları –Zooming VQGAN+CLIP (z+quantize method with additions)– kullanılarak yaratıldı. Bir çıkış (init) ya da hedef (target) imaj kullanılmadı. Sadece belirtilen textler verildi ve imagenet_1024 modu kullanıldı. Visions Of Chaos'a şuradanVqgan+Clip'e Colab üzerinden ulaşabilirsiniz. Ayrıca Animatik versiyon için buraya tıklayabilirsiniz.

 

GİRİŞ RESMİ:  


"Gog and Magog Comes the Town" (büyük resim), "An 8 bit Jean Baudrillard" (üstte),
"A politicaly correct north Korean son frame" (altta).