Ermeni-Türk Çalışmaları Atölyesi’nin “Ermeni Soykırımı’na Eleştirel Yaklaşımlar: Tarih, Siyaset, Estetik” başlığıyla İstanbul'da düzenlenen 9. buluşmasında tarih disiplini değil, sanat ve edebiyat ağırlıklıydı...
29 Ekim 2015 14:00
Michigan Üniversitesi’nden Prof. Ronald Grigor Suny, Prof. Fatma Müge Göçek ve Prof. Gerard Libaridian’ın öncülüğünde, ilk kez olarak 2000 yılında düzenlenmeye başlanan Ermeni-Türk Çalışmaları Atölyesi’nin (Workshop on Armenian-Turkish Scholarship, WATS) “Ermeni Soykırımı’na Eleştirel Yaklaşımlar: Tarih, Siyaset, Estetik” başlıklı 9. buluşması 1-4 Ekim tarihleri arasında Sabancı Üniversitesi’nin evsahipliğinde İstanbul’da gerçekleşti.
2000-2013 yılları arasında Chicago (2000), Michigan (2002), Minnessota (2003), Salzburg (2004), New York (2005), Cenova (2008), Kaliforniya (2010) ve Amsterdam (2013) gibi sekiz farklı şehirde 150’den fazla tarihçi, sosyolog, gazeteci, sinemacı ve edebiyatçıya 1915 Ermeni Soykırımı üzerine tartışma yürütme imkânı sunan Atölye’nin İstanbul’daki bu ilk buluşmasında yine tarihten sosyolojiye, edebiyattan sinemaya ve antropolojiye uzanan farklı konularda yirmi beş bildiri sunuldu.
Michigan Üniversitesi, Sabancı Üniversitesi ve Güney Kaliforniya Üniversitesi işbirliğiyle düzenlenen ve geçtiğimiz günlerde kansere yenik düşerek hayatını kaybeden Boğaziçi Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Vangelis Kechriotis’e adanan Atölye’nin açılış paneli 1 Ekim’de Beyoğlu’ndaki Richmond Otel’de gerçekleşti. WATS 2015, toplantının organizatörlüğünü üstlenen Prof. Fatma Göçek, Prof. Ronald Suny ve Doç. Dr. Hülya Adak’ın yaptığı açılış konuşmalarıyla başladı. Atölye’nin ilk panelinin konusu her üçü de geçtiğimiz yıl yayımlanarak yeni tartışmalar başlatan üç önemli kitaptı: Fatma Göçek’in Osmanlı ve Cumhuriyet devlet erkânına ait yaklaşık 300 hatıratı ele aldığı eseri Denial of Violence: Ottoman Past, Turkish Present and Collective Violence Against the Armenians 1789-2009 (Şiddetin İnkârı: Osmanlı’dan Türkiye’ye Ermenilere Karşı Kollektif Şiddet), Ronald Suny’nin “1915’te ne oldu?” sorusundan çok “Niye oldu?” sorusuna yoğunlaşan eseri They Can Live in the Desert but Nowhere Else: A History of the Armenian Genocide (Ancak Çölde Yaşayabilirler: Ermeni Soykırımı’nın Tarihi) ve Vicken Cheterian’ın geçtiğimiz yaz yayımlanan, Hrant Dink suikastini bir dönüm noktası olarak kabul ederek Türk-Ermeni ilişkilerinin son yüz yılını ele alan kitabı Open Wounds: Armenians, Turks and a Century of Genocide (Açık Yaralar: Ermeniler, Türkler ve Soykırımın Yüzyılı). Kitapların yazarlarının da hazır bulundukları panelde, İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi’nden Doç. Dr. Nazan Maksudyan ile Kahire Amerikan Üniversitesi’nden Dr. Hakem Al-Rustom bu üç eserin 1915 Ermeni Soykırımı literatürüne sundukları katkıların altını çizen birer konuşma yaptılar. 12 yıllık yoğun bir araştırma sürecinin meyvesi olan Prof. Göçek’in çalışması 2016 yılı içinde İletişim Yayınları’ndan, Prof. Suny’nin Ermeni Soykırımı çalışmalarına yeni bir perspektif öneren kitabı ise yine önümüzdeki yıl Aras Yayıncılık tarafından yayımlanarak Türkçe okuruyla da buluşma şansına erişecek.
Atölye 2-4 Ekim günlerinde Sabancı Üniversitesi’nin Karaköy’deki merkezi olan Minerva Han’da devam etti.
2 Ekim Cuma gününün programında Abdülhamid Dönemi, II. Meşrutiyet ve I. Dünya Savaşı gibi geniş ve çalkantılı bir tarihsel evreyi ele alan üç ayrı oturum vardı. Dönemin gelişmelerini tarihsel ve sosyolojik perspektiften ele alan bildirilerin ağırlıkta olduğu bu oturumlarda söz alan on konuşmacının sunumlarında öne çıkan noktalar arasında, geç Osmanlı döneminde Rum ve Ermenilere yönelik toplu şiddet uygulamaları, 1915 öncesinde onyıllar boyu gündemden inmeyen Ermeni taşrasındaki reform çabaları, Süryani Soykırımı’nın nedeni ve sonuçları, 1915 sonrası dönemde felaketi atlatmayı başaran Ermeni nüfusun ölüm-kalım mücadelesi, Almanya’nın Ermeni Soykırımı’ndaki rolü, Ermeni Soykırımı Çalışmaları’nın günümüz akademisinde kendine özgü bir alan yaratma çabalarının verdiği sonuçlar vardı. 1915’e giden süreci gerek Osmanlı-Ermeni toplumunun içinden gerek uluslararası arenadaki gelişmelerin perspektifinden gerekse de Osmanlı bürokrasisinin bakış açısından ele alan bu üç oturumun tartışmacılık/ konuşmacılık görevini Prof. Ronald Suny, Prof. Fikret Adanır ve Prof. Fatma Göçek üstlenmişti.
3 Ekim Cumartesi günü gerçekleşen dört oturumdan üçü sanat, sinema, edebiyat alanına yoğunlaşan sunumları kapsıyor ve bu WATS tarihinde bir ilki ifade ediyordu. Tarih disiplininin domine ettiği daha önceki sekiz buluşmanın aksine bu yılki toplantıda 1915 Ermeni Soykırımı’nın estetik meselelerle ilişkilerini etraflıca ele alan ve her biri alanlarına özgün katkılar sunmaya aday bildiriler yer alıyordu. Sırasıyla Sinema, Edebiyat I ve Edebiyat II panellerinin tartışmacılık görevlerini Doç. Dr. David Kazanjian ve Prof. Sibel Irzık ve Doç. Dr. Hülya Adak üstlenmişti. Tartışmacı koltuğunda Prof. Leyla Neyzi’nin bulunduğu, Atölye’nin “Güncel Soykırım Politikaları” başlıklı son oturumu ise saha araştırmalarına ve sözlü tarih çalışmalarına dayanan ve 1915 Ermeni Soykırımı’nın bugünkü Anadolu coğrafyasındaki travmatik izlerinin sürüldüğü bildirilerin ön plana çıktığı bir oturum oldu.
WATS İstanbul’un son günü kamuya açık olarak gerçekleştirilen üç ayrı oturum halinde organize edilmişti. 4 Ekim Pazar günü, Bilgi Üniversitesi Tarih Bölümü’nden Doç. Dr. Bülent Bilmez’in moderatörlüğünde gerçekleşen ilk oturumda Graz Üniversitesi’nden Dr. Kerem Öktem ve Amsterdam Üniversitesi’nden Dr. Uğur Ümit Üngör soykırım ve toplu şiddet meselelerinin akademide öğretilmesiyle ilgili tecrübelerini aktararak konuya yeni bakış açıları sunan önerilerini dinleyicilerle paylaştılar. İkinci oturum Fatma M. Göçek ile Hülya Adak’ın WATS 2015’te sunulan bildirilerden yola çıkarak Atölye hakkındaki genel değerlendirmelerini kapsıyordu. İkili, daha önceki WATS’larda sunulan bildirilerden yapılan bir derleme olarak yayımlanan A Question of Genocide (Türkçe baskısı: Soykırım Meselesi, Haz: Norman Naimark, Ronald Suny, Fatma Göçek, Tarih Vakfı, 2015) kitabına benzer biçimde WATS İstanbul’daki bildirileri de bir kitap dâhilinde yayımlamayı planladıklarının müjdesini verdi.
WATS 2015’in kapanış oturumu Sabancı Üniversitesi eski rektörü Prof. Tosun Terzioğlu’nu, üniversitenin Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi dekanı Prof. Ayşe Kadıoğlu’nu ve Prof. Halil Berktay’ı ağırlıyordu. Terzioğlu ve Berktay konuşmalarını ağırlıklı olarak 2005’te gerçekleştirilen ve farklı kesimlerden ciddi tepkilerle karşılaşan “Ermeni Konferansı”na ayırarak daha önce herhangi bir kamusal alanda paylaşmadıklarını söyledikleri anılarını dinleyicilerle paylaştılar. Prof. Kadıoğlu ise konuşmasında 1915’te yaşananları “savaş koşulları” argümanı ekseninde meşrulaştırmaya çalışan inkâr politikalarına değinerek gerek akademide gerek toplum nezdinden Ermeni Soykırımı’na yönelik farkındalığın artırılmasının Türkiye’nin demoktratikleşme çabaları yolunda olmazsa olmazı olarak değerlendirdi.
WATS 2015 buluşmasında da çeşitli vesilelerle değinildiği üzere, son on beş yılda hız kazanan Ermeni-Türk çalışmalarının en dikkat çekici özelliği genç araştırmacıların da alana ilgi göstermeleriyle birlikte son yıllarda yaşanan “gençleşme” hareketiydi. Fatma Göçek, son gün yaptığı konuşmasında Ermeni-Türk çalışmalarının WATS’ın da düzenlenmeye başlandığı tarih olan 2000 yılından itibaren gerek Amerika ve Avrupa’daki akademik çevrelerde gerek yurtiçindeki akademik ve entelektüel çevrelerde giderek artan bir ilgiyle karşılaştığını kaydetti. Göçek, bu zaman zarfında akademiye katılan, özellikle de hem Türkçeyi hem Ermeniceyi anadili olarak konuşan genç araştırmacıların alana özgün katkılar sunduğunu ve bunun Ermeni-Türk çalışmalarının geleceği açısından ümit verici olduğunu kaydetti.
Göçek’in altını çizdiği bu gençleşme hareketi kuşkusuz WATS İstanbul’un da en fazla öne çıkan özelliğiydi. Atölye’de bildiri sunan 25 konuşmacıdan 15’i yüksek lisans ve doktora aşamasında veya doktora tezi çalışmalarını henüz bitirmiş genç araştırmacılardan oluşuyordu. Tarihten antropolojiye, edebiyattan görsel sanatlara, sosyolojiden sözlü tarihe ve cinsiyet çalışmalarına uzanan geniş bir yelpazeye yayılan sunumlarıyla Atölye’ye katkı sunan genç araştırmacılar, hızla büyüyen Ermeni-Türk araştırmaları alanının yakın gelecekte yeni perspektiflere ve artan bir ilgiye mazhar olacağının habercileri oldular.
Düzenlenmeye başladığı günden itibaren 1915’e dair kısır siyasi tartışmalardan uzak durmayı bilmiş olan Ermeni-Türk Çalışmaları Atölyesi WATS, bünyesine kattığı ve katmaya devam edeceği yeni güçlerle büyüyerek, genç araştırmacıların deneyimli akademisyenlerle yan yana gelme şansı bulduğu ve alana getirilecek olan yeni bilimsel katkıların işlenip geliştirilebileceği bir sosyal bilim laboratuvarı olma işlevini gelecek onyıllara taşıma yolunda emin adımlarla ilerleyeceğe benziyor.