Türkiye edebiyatının en büyük yazarlarından Yaşar Kemal veda etti dünyaya. Hepimizin başı sağolsun
Romanları 40’tan fazla dile çevrilen, kitapları yurtdışında 140'tan fazla baskı yapan, Nobel Edebiyat Ödülü’ne aday gösterilen Yaşar Kemal’in bu dünyadaki yolculuğu dün sona erdi. Solunum güçlüğü nedeniyle 14 Ocak'ta İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi'ne kaldırılan Yaşar Kemal, o günden bu yana yoğun bakım ünitesinde tedavi görüyordu.
Her ne kadar kötü bir haber gelme ihtimalinin yüksek olduğunu biliyor olsak da hep bir umut vardı. Ama olmadı. Tüm gazetelerin haber siteleri ve sosyal medya kanalları onun ardından kurdu cümlelerini: “Yazar öldü”, “Bir çınarı kaybettik…” “Bu Dünyadan Yaşar Kemal Geçti”, “Büyük usta Yaşar Kemal'i kaybettik!”
Haber ve yazıların içindeki “Yaşar Kemal kimdir” başlıkları ise elbette yetmiyordu Yaşar Kemal’i anlatmaya. O, Türkiye’nin evrensel yazarı, İnce Memed’i, hepimizin abisi, babası…
O ki henüz çocukken çırçır fabrikasında, pamuk tarlalarında, batözlerde ırgatlık yapan bir işçiydi başlangıçta. Yıllar sonra Türkiye edebiyatının belki de en ağır işçisi olacaktı; hem de seve seve. Sadece edebiyatçı değil aynı zamanda barıştan yana bir düşün adamı, bir çiftçi ve bu Binbir Çiçekli Bahçe' den oluşan ülkenin en güçlü seslerinden, kalemlerinden biri.
Evet, “Yazar öldü”… Evet, bu dünyadan bir Yaşar Kemal geçti ama boşa değildi yazdıkları, hikâyeleri, cümleleri. Gülüşü, kürsülerden ve yazılarından yaptığı barış çağrısı boşa değildi.
Geçtiğimiz aylarda Bilgi Üniversitesi'nin kendisine fahri doktora unvanı vermek için düzenlediği törene sağlık sorunları nedeniyle katılmayan Yaşar Kemal'in gönderdiği mesajda şöyle demişti:
"Bir, benim kitaplarımı okuyan katil olmasın, savaş düşmanı olsun. İki, insanın insanı sömürmesine karşı çıksın. Kimse kimseyi aşağılayamasın. Kimse kimseyi asimile edemesin. İnsanları asimile etmeye can atan devletlere, hükümetlere olanak verilmesin."
"Benim kitaplarımı okuyanlar bilsinler ki, bir kültürü yok edenlerin kendi kültürleri, insanlıkları ellerinden uçmuş gitmiştir."
"Benim kitaplarımı okuyanlar yoksullarla birlik olsunlar, yoksulluk bütün insanlığın utancıdır. Benim kitaplarımı okuyanlar cümle kötülüklerden arınsınlar."
13 Ocak 2007 tarihindeki “Türkiye Barışını Arıyor” konferansı açılış konuşmasında ise şöyle diyordu Kemal: "Bir ülke insanları insanca yaşamayı, mutluluğu güzelliği seçecekse, bu önce evrensel insan haklarından, sonra da evrensel sınırsız düşünce özgürlüğünden geçer. Buna karşı çıkmış ülkelerin insanları da 21. yüzyılda onurunu yitirmiş, insanlığın yüzüne bakamayacak durumlara düşmüş insanlar olarak yaşarlar. Ülkemizin onurunu, ekmeğini, kültür zenginliğini kurtarmak elimizde… Ya gerçek bir demokrasi ya da hiç…”
Aynı konuşmada Yaşar Kemal Kürt sorununa da değinerek, Birinci Dünya Savaşı’nın dört, İkinci Dünya Savaşı’nın ise altı yıl sürdüğünü söylüyor ve 25 yıldır yaşanan iç savaşın nasıl ve neden hiç bitmediğini soruyor ve “... Savaşanlardan 30 bin kişi öldü. Korucu dedikleri sayısı 70 bini geçmiş sivil savaşçılar bulaştı ülkenin vicdanına. 5 bin köyün birçoğunun evleri yakıldı. İnsanlar ülkenin birçok yerine dağıldı. Bir kısmı açlıktan, bir kısmı yoksulluktan kırıldı. Faili meçhul cinayetler olağanlaştı, savaşın bir parçası oldu. Kürtlerin seçkin kişileri seçildi, faili meçhule kurban edildi. Devletin kurumlarının bir kısmı yozlaştırıldı. İkinci Dünya Savaşı’na girseydik, bundan daha mı kötü olacaktı” diyordu.
Türkiye barışı gerçekten hep birlikte arayacak mı, bilmiyoruz ama Türkiye edebiyatı ve hatta dünya edebiyatı Yaşar Kemal’i çok arayacak.
Kemal’in cenazesi 2 Mart 2015 Pazartesi günü, Teşvikiye Camii’nde kılınacak öğle namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verilecek.
Hepimizin başı sağolsun. (K24)