DİĞER
“Paradoks gibi gelebilir, ama Tosuner’in Salgında Öyküler’i yavaş yavaş, sindirerek okunduğunda en önce tuhaf bir hız dikkat çekecektir, daha doğrusu tuhaf bir hızla devinen bir şeyler. Salgının zor zamanlarını hatırlayalım, zamanın hızı da bir tuhaf değil miydi?”
K24'te haftanın vitrini: Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
"García Márquez’in kaleminden hissettiğimiz en belirgin şey duyularımıza yaptığı uyarıcı göndermelerdir. Kokular, renkler, tatlar her bir sözcükle zengin imgeler cümbüşüne sokar okuru. Bunaltıcı tropik sıcaklarda badem ağaçlarının kokusunu duyarız satırlar arasında."
"Saroyan, Kasım 1933’te, 'Uçan Trapezdeki Cesur Genç Adam' başlıklı öyküsünün Story dergisinde yayımlanmasının ardından, 1934'ün Ocak ayı boyunca her gün bir öykü yazıp bu derginin editörlerine göndermeye karar verir. Kitaptaki öyküler işte bunlar; gerçekten de o bir ay boyunca büyük bir azimle 26 öykü yazmıştır."
"Lessing’in romanesk, gerçekçi ve lirik tarzı, kültürel çatışmalar, ırksal ve etnik adaletsizlikler, bireysel vicdan ile kamu yararı arasındaki çelişki, sınıflar arasındaki şiddet, kökünden kopma, hatta çocukluk gibi çeşitli konuları ele almasına izin veriyor."
“Bu kulağa komik gelebilir, çünkü kitap yapmak oldukça önemli bir şey, ama işimden çok fazla şey beklersem çok yaratıcı olmayacağını anladım. Yaratıcı olmak için biraz dikkatsiz, biraz serbest hareketli olmanız ve işlerin nasıl sonuçlanacağı konusunda çok fazla endişelenmemeniz gerektiğini keşfettim."
"Kolıma Öyküleri’nde Şalamov çalışma kampında yaşadıklarını ve tanık olduklarını anlatır; onun metinlerinde hatırayla öykü arasındaki sınır hayli bulanık, yine de bunları sadece tanıklık olarak değerlendirmek doğru olmayacaktır. Mesafeli, duygudan ve süsten yalıtılmış, çok güçlü bir anlatımı var Şalamov’un öykülerinin. Üslubu anlattığı dünyanın rengini andırıyor, buz gibi."
Ucube rejimler dünya savaşları ikliminde türediler, umut tacirliğiyle insanlık suçlarını birleştirerek yabancılaşmanın toprağında ölüm çiçekleri büyüttüler
Adnan Gerger, Ses ve Sus romanını anlattı: Kendi varlığını, ötekinin kimliğini yok etme üzerine kurulu ve muktedir olmaya buna koşullanmış devlet, 'ses'e karşı her zaman tetikte kalmış. 'Ses'i her zaman yok edilecek düşman olarak bellemiş.
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık