DİĞER
“Azzam adeta kayıp bedenleri anmak/anabilmek için ironik bir şekilde onların ‘ölüm ilanlarını’ düzenler. Ancak ölüm ilanı için bir isme, bir yüze ihtiyaç vardır, Azzam isimleri bilinmeyen ve yüzleri tanınmayan bu bedenlerin ‘temsil edilemeyişlerini’ temsil eder... Bu çalışmalarda esas dikkat edilmesi gereken şey gösterilen değil, gösteril(e)meyendir.”
Hakan Bıçakcı: “Çıkış noktam sansürdü. Keyfi ve ikiyüzlü bir şekilde uygulanan, her geçen gün biraz daha absürd bir hal alan sansür olgusundan duyduğum rahatsızlık. Genelde çıkış noktam bir tür rahatsızlık olur zaten.”
Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
Vasili Kandinski’nin, Nokta ve Çizgiden Düzleme adlı eseri, Arketon yayınlarından önümüzdeki hafta basılıyor. Kitaba Aykut Köksal’ın yazdığı sunuşu Tadımlık olarak yayımlıyoruz.
"Çok az edebiyatçıyla birlikte Ermenileri bir imge, bir simge olmaktan çıkarıp bir bedene kavuşturmuş yazarlardan biri de kuşkusuz Grossman’dır."
Bakım Kolektifi (Andreas Chatzidakis, Jamie Hakim, Jo Littler, Catherine Rottenberg ve Lynne Segal) tarafından, ekonomik sistemin ve günümüz toplumunun dönüşümü için bir nirengi noktası oluşturmak üzere kaleme alınan, Türkçeye Gülnur Acar Savran'ın çevirdiği Bakım Manifestosu: Karşılıklı Bağımlılık Politikası, önümüzdeki günlerde Dipnot Yayınları tarafından basılacak. Manifestonun giriş bölümünü Tadımlık olarak sunuyoruz...
"Özgün felsefesinin yanında, modern psikolojinin doğuşuna da katkıda bulunmuş bir filozof olarak Spinoza, başkalarını yargılamanın kolay, anlamanın zor olduğunu söyler. Ona göre insan tıpkı kozmos gibi, belli bir nedenselliğe tabi eylemlerde bulunur."
Edip Cansever'le Oğuz Atay arasında tuhaf bir akrabalık hikâyesi... Ve bir sır: Krepen'deki kemer satıcısı nasıl olup da hem beyaz mantolu adama hem de Ruhi beye dönüşür?
Selim İleri: Bir fanusun içindeyim, doğru fakat hiçbir şekilde koruma altında olduğumu söyleyemem. Hiçbirimiz söyleyemeyiz...
“Göçmen edebiyatı” yerine “edebiyatta kültürlerarasılık/çokkültürlülük” demekle perspektif değişir, birçok farklı bakış/algı olanağı doğar
Sınırlarla çevrili ve sınırların ardında kaldıkça ayrışıp farklılaşan dünyada, göç kaçınılmaz bir olgudur...
Duende Tiyatro tarafından sahnelenen Satranç’ı izledikten sonra içinizde bir mücadele ışığı, direnme gücü bulma olasılığınız çok yüksek
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık