DİĞER
Geleneksel kadın-doğa özdeşleşmesi, üstesinden gelinmesi gereken bir erkek ideolojisidir. Ama aynı zamanda, doğa-kadın arasındaki bağlantıyı koparmamak da gerekir...
Yazmak, kültürü yaratmak, kanunlar koymak, gezmek, yeni ülkeler keşfetmek kadına göre değildir; kadınsı olan evdir, sokak değil; kadın kendi içinde, mekânın içinde olmalıdır, evrende ve akışta değil…
Feminizm tarihin hiçbir döneminde tekil, yekpare bir grubu tanımlamamıştır; liberal, sosyalist, Marksist, lezbiyen, ekolojik, varoluşçu, ayrılıkçı, radikal vb. feministler, feminizmler arasında farklılıklar, dalgalar vardır...
Masallar ister geleneksel ister çağdaş olsun, her versiyonuyla eril cinsel fantezilerin ürettiği klişe ve imgelerle doludur; bir “ölü kadınlar” evreni arzulayan erkek egemen sisteme hizmet ederler...
Araştırma, soruşturma, gözlem ve okumalar sonucu sosyoekonomik, kültürel, dini, etnik farklılıklarına rağmen tüm kadınları ezenin ne olduğunu öğrendim: Tanrı, ata, kral, papa, baba, koca: Patriyarka!
Özyaşamsal deneyimlerini kurmacalara yansıtarak, kendilerini kahramanlarına aktaran lezbiyen yazarlar, koşullar nedeniyle aşklarını açıkça ifade edemediler, kendilerini sakladılar belki ama böylelikle modernizmin en yaratıcı metinlerini oluşturdular
Sema Kaygusuz’un son romanı Barbarın Kahkahası, yazarın ödüllü romanı Yüzünde Bir Yer ile imgesel, temasal ve söylemsel ortaklıklar içeriyor. Ne var ki, Barbarın Kahkahası’nda sanki bir şey eksik, bir şey fazla, bir şey olmuyor...
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık