DİĞER
"Melankolik söylem diller arasındaki farklılığa, kimi durumlardaysa düpedüz uçurum denecek kadar büyük olan mesafeye odaklanır: Diller birbirlerinden bu kadar farklıyken, söyleyiş biçimleri birbirlerininkinden bu kadar ayrıyken çeviri nasıl yapılabilir ki; yansıtamadığınız her söyleyiş biçimi bir kayıp olduğu kadar 'ihanet'tir (çeviri üstüne söylemin bir başka klişesi)."
Söylem öznesi “Yalan söylüyorum” dediğinde (bile!) yalan söylemiyor olabilir, çünkü yalan öznenin değil, sözcenin yüklemidir...
Mesele klişeyi savunmak veya yeniliği reddetmekten ziyade, klişe-yeni çiftini, daha doğrusu özdeş ile farklı arasında hiyerarşi kurmayı reddetmek. Endüstriyel tekrarın yerine zanaatın tekrarını geçirebilmek...
İmkân sorusu çok önemli bir dilbilimsel ve felsefi soruya açıldığı için de sorulması gereken bir soru: Çeviri nasıl oluyor da mümkün oluyor?
Çoğunlukla okurun gözünden ırak olan redaktörler tıpkı çevirmenler gibi bir bakıma isimsiz kahramanlardır. Peki, redaktörler ne iş yapar? Editörden farkı nedir? Alanında deneyimli isimler anlatıyor...
Çeviriyi yayımlatmak hiç kolay olmaz. Denetleme kurulu “felsefe, akıl” gibi tehlikeli şeylerden söz eden bir kitabın yayımlanmasına izin vermez. İbrahim Edhem, güçbela izin koparır. Ama bu izin için bir kurban vermek zorunda kalmıştır: Felsefe kelimesi...
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık