DİĞER
“12 Eylül'den sonra toplumun rahatlaması, Dönüşüm’de artık mücadeleyi bırakıp ölmeye yatan Samsa’nın ölüsünü nihayet evden attıklarında rahatladığını fark eden ailenin durumuna benziyor, aynı anda ışıl ışıl parıldamaya başlayan kız kardeşin evlenme zamanının geldiğini fark ederler. Böcekleşmiş, yenilmiş oğlun yerini olasılıkla piyasada nasıl hayatta kalacağını bilen, işbilir bir damat, bir bakıma üvey oğul alacaktır.”
"Onun yazdıkları lirik şiiri çağrıştırır, bir öznenin iç konuşmalarını, sayıklamalarını. Lirik şair nasıl sözlerinin, sanatının kifayetsizliğinin farkına varıp kendisine karşılık veremeyeceği nesnelere ve kavramlara başvurursa, Edgü’nün anlatıcısı ya da konuşan öznesi de okurunu durup soluklanmaya, anlatılanları sorgulamaya çağırır."
"Kulüp, gayrimüslim toplulukların sadece kurbanlar olmadıklarını, kendilerince 'dövüştüklerini', bazen kolektif, bazen de bireysel olarak içerisine hapsedildikleri o tahakküm döngüsünü kırmaya çalıştıklarını hatırlatıyor. Gayrimüslimlerin bile bazen unuttuğu, hatta çoğu zaman unutmaya zorlandığı bir şey bu."
"İnsan Hakları konusunda Türkiye'de zaman zaman hatırı sayılır ilerlemeler olduysa da, ülkenin siyasi kültüründe hâkim olan otoriter, milliyetçi, ataerkil ve asimilasyoncu tavırların, devlet güvenliğini kişi özgürlüğü ve güvenliğinin üstünde tutan yaklaşımın, sol ideolojilere kapalılık ve komünizm korkusunun köklü reformları engellediğini ve insan hakları ihlallerinin devam ettiğini görüyoruz."
Nur Horsanalı, Ulya Soley ve Eylül Şenses’den oluşan Bienal’in Genç Küratörler Grubu ile 5. İstanbul Tasarım Bienali ve 'Empatiye Dönüş: Birden fazlası için' tasarım teması üzerine konuştuk; tabii ki tasarıma bakış açılarını da...
Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
"11 Eylül’de Türkiye’de sadece siyaset değil, ekonomi de tıkanmış durumdaydı. Aslında siyasette olduğu gibi ekonomideki tıkanıklık da çok daha eskiye gidiyordu. Ekonomik düzenden ne sermaye kesimi ne de çalışan kesimler memnun değildi. Sistem arzulanan refah artışını sağlayamıyordu."
"Yazsonu’nu 1970’lerin gündelik hayatının arzu ve şiddetlerinin temsil edildiği ya da 12 Eylül’ün öngörüldüğü bir roman olarak sunmak değil amacım. Günlük ve romanı birlikte okumak, Yazsonu’nun ne türden girift ilişkiler ağının içinden neşet ettiğine dair bazı ipuçları veriyor. Tarihsel anları temsil etme, sunma ya da öngörmede saklı olan hiyerarşiden ve ayrışıklıktan azade olarak metin ve tarihin iç içe olduğu, birbirine katlanıp kıvrıldığını söylemek daha doğru."
"Kendisi de İstanbul Rum cemaati içinde büyüyen Herkül Millas’ın Aile Mezarı adlı romanı, aileye dair zeki, komik ve hepimize tanıdık gelecek ayrıntılarla dolu. Evlerimize çekildiğimiz ve aile büyüklerimizle haşır neşir olduğumuz; ölüm, mezar, cenaze gibi konuların aklımızı her zamankinden daha çok meşgul ettiği şu karantina günleri, Aile Mezarı’nı okumanın tam zamanı."
Zaven Biberyan’a memleket romanı ve edebiyatı içinde bir yer açmalıyız. Şahsi kanaatim, bunun zirvelerde bir yerde olması gerektiği yönünde, en, en büyüklerin yanında
Adalet Ağaoğlu'nun Üç Beş Kişi romanı geniş zamanların hep şimdi'de bulunması ve bunun çeşitli tezahürleri ile dikkat çeker
1975-76 yılları. Üsküdar’ın mandıralardan, domates, biber tarlaları ve çayır çimenden ibaret dış çeperini oluşturan, şimdinin finans merkezi Ataşehir’in rüyada görülse hayra yorulmayacak kadar uzak olduğu zamanlar...
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık