DİĞER
“Arendt iletişime inanır. Teknolojik ya da ekonomik/politik dinamikler mecraları manipüle etmeye çalışabilir, kuvve halindeki fikirler, hakikatler fiile döküldüklerinde, açığa çıktıklarında eksilebilirler/dönüşebilirler, ancak Arendt için konuşmanın, söz alışverişinin olmadığı bir seçenek, diğer eksiklerden daha şiddetli bir kayıp doğurur.”
Proust’un Cumhuriyetin ilk döneminde gazetelerde alımlanışına dair örnekler: “Onun eserlerini okumak için insanın evvelâ sabırlı, sonra da mütehayyir olması lâzımdır. Daha ileri giderek –fazla da ileri gitmiş olmamakla beraber– diyebilirim ki, Marcel Proust’un eserlerini okuyup tadabilecek bir kari olmak, orta bir muharrir olmaktan daha güçtür.”
"Edebiyat eleştirisi kavramsal-düşünsel bir detektöre dönüşmekten kaçınacaksa, metinlerin özgün, kendilerine has örgülerini ne pahasına olursa olsun gözden kaçırmamalı. 'Fark'ı, ortak olana kurban etmemeli. Bu da bence işin en zor, zorluğu ölçüsünde kıymetli yanı."
"Romanın basılamamasında Selma Rıza’nın 1899’da Paris’e giderek Jön Türk muhalefetine dahil olmasının ve muhalif gazetelerde yazılar yayımlamasının da payı olsa gerek."
"Asılacak Kadın hem Melek’i susturma, tabi kılma düzeneklerini ifşa eder hem de tüm bu cinsel, toplumsal şiddetin altında ezilmiş olsa da var kalmaya devam eden iç sese kulak verir. Sadberk’in deneyimi gibi Melek’inkinin de sürekli başka söylemlere tercüme edilerek indirgenmesi karşısında Pınar Kür, Melek’in kolaylıkla tercüme edilemez iç sesine talip olmuştur. Bu sesi tüm kısıtlanmışlıklarıyla ifade edecek bir form arayışı Asılacak Kadın’ın asli arayışıdır."
"Selim İleri denince benim aklıma öncelikle edebiyata dair olan her şeye açık bir yazar geliyor. 'Artık bunlar aşıldı, şimdinin edebiyatı karşısında eski metinler hiç hükmündedir' demenin kolaycılığına kaçmadan geçmişte kıymetli olabilecek her metne kulak vermeye hazır bir titizlik bu edebiyatı kuşatıyor."
"Muharrir 1932’de dünyanın halini bir ağaç mecazı üzerinden tahayyül etmektedir. Söz konusu olan, Sevgi Soysal’ın Yenişehir’de Bir Öğle Vakti’nde olduğu gibi bir ağacın yıkılışıyla bir düzenin çöküşü ve yeni imkânların filizlenişi değildir; 1918’den 1932’ye kadar olan süreçte dünya bir ağaç gibi silkelenmektedir ve kalıcı olan yıkım ve yaratımın birlikteliği değil, ağacın kendisi olacaktır."
"Kitabın merkezinde bulunan 1928’deki harf inkılabını bir gecede cahil bırakılmaya ya da aydınlanmaya indirgeyen yaygın tavrın karşısına Niyazioğlu’nun analizi karşılaştırmalı ve tarihselleştirilmiş bir ilişkiler ağını ortaya koyuyor."
"Koçak’ın yaklaşımında bir metnin ya da bir konumun sorduğu sorulara nasıl cevap verdiğine yönelik ilgi kadar, metnin ya da konumun hangi soruları cevapsız bıraktığına, hangi sorulardan huzursuz olduğuna, kendisinden hangi beklenmedik soruların neşet ettiğine dikkat de söz konusu."
"Logofet Fuad’ın Zabel Asadur, Sırpuhi Düsap ve Zabel Yesayan’ı Ermeniliğini silmeden Osmanlılıkla nitelemesi önemli bir nokta. II. Meşrutiyet sonrası Osmanlıcılığının tezahürlerinden biri. Demet dergisi okurlarıyla Ermeni kadın yazarlar arasında Osmanlılık ortaklığı kurulurken kız kardeşlik bağı da tesis edilmeye çalışılıyor."
"Yazsonu’nu 1970’lerin gündelik hayatının arzu ve şiddetlerinin temsil edildiği ya da 12 Eylül’ün öngörüldüğü bir roman olarak sunmak değil amacım. Günlük ve romanı birlikte okumak, Yazsonu’nun ne türden girift ilişkiler ağının içinden neşet ettiğine dair bazı ipuçları veriyor. Tarihsel anları temsil etme, sunma ya da öngörmede saklı olan hiyerarşiden ve ayrışıklıktan azade olarak metin ve tarihin iç içe olduğu, birbirine katlanıp kıvrıldığını söylemek daha doğru."
"Tıpkı Bir Yaprak Gibi, her türlü bilme faaliyetine dair metodolojik ilhamlar vermenin yanı sıra, yazma tarzları hakkında içgörüler ve pratikler de barındırıyor."
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık