Türk Silahlı Kuvvetleri'nin açıklamasına göre, bir Rus savaş uçağının Suriye'de "kazaen" düzenlediği saldırıda üç Türk askerinin ölmesi, İngiltere basınının dünya haberleri sayfalarında yer buluyor.
Financial Times'ın haberinde görüşlerine yer verilen bir Türk yetkili, Ankara'da Rus Büyükelçi'nin öldürülmesiyle gerilmeden Rusya-Türkiye ilişkilerinde bu olayın da gerilime yol açmayacağını söylüyor. Adı açıklanmayan yetkili, "Ankara olayından sonra ilişkiler etkilenmediyse, bu olaydan sonra da kopmayacaktır. Ancak soruşturmamızı ayrıntılı yapacağız ve bu konuda Rusya'yla işbirliği arayışı içinde olacağız" diyor.
Gazete ayrıca, olayın IŞİD'in elinden almak farklı güçlerin mücadele ettiği El Bab'daki durumun altını çizdiğini söylüyor. Gazete, son aylarda ilişkilerin iyileşmesinden sonra Türkiye ve Rusya'nın bölgedeki hava saldırılarını koordine ettiğini söylüyor. Karada da Türk birlikleri ve müttefik muhaliflerin El Bab'ın dış mahallelerine doğru ilerlediği, Esad rejimi askerlerinin de güneyden kuzeye doğru yöneldiği, bu durumun da iki hasım gücün IŞİD'e karşı mücadelede birbirleriyle koordine oldukları spekülasyonlarını attırdığını yazıyor.
Muhaliflerin ve uzmanların Koordinasyonun Rusya üzerinden gerçekleşebileceğini söylediğini vurgulayan gazete, buna karşın iki farklı gücün eş zamanlı ilerlemelerinin çatışma çıkma ihtimalini arttırdığını ifade ediyor.
Guardian'ın dünya haberleri sayfalarında da CIA Başkanı Mike Pompeo'nun Ankara ziyaretine dair bir haber var. Gazete, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Donald Trump'ın telefon görüşmesinin üzerinden 48 saatten az süre geçtikten sonra gerçekleşen ziyarete, "bölgenin en önemli iki meselesi olan IŞİD'le mücadele ve Suriye'deki savaşın" ele alındığı kaydediliyor.
Gazete, Pompeo'nin ziyaretinin "Türkiye'de Obama yönetiminin son üç yılında, özellikle Washington'ın IŞİD'le savaşta seçtiği vekil olan PKK bağlantılı Kürt gruplar yüzünden soğuyan ilişkilerde bir sıfırlama olarak görüldüğü" söyleniyor.
Haber şöyle devam ediyor;
"Pompeo'nun apar topar programlanan gezisi, Türk güçlerinin Kuzey Suriye'de Arap grupları kullanarak öncülük ettiği terör örgütünü yenilgiye uğratma mücadelesinde daha çok Amerikan desteği verileceğini gösteriyor. Yetkililer görüşmelerin, Türkler'in desteklediği Arap grupların El Bab'a yaklaştığı, bu arada ABD'nin desteklediği Kürtler'in IŞİD'in kalesi Rakka'ya yaklaştığı cephedeki koordinasyonu sağlamayı amaçladığını söylüyor. Türk yetkililer ayrıca, Pompeo'yla görüşmelerde mülteciler için bir güvenli bölgeye ABD'nin katkısının ele alındığını belirtiliyor. Adının açıklanmasını istemeyen Türk yetkililer, Trump'ı fiili tampon bölgeye ve terör örgütüne karşı savaşa daha çok Amerikan katkısı vermeye ikna etmeye çalışacaklarını söylüyor."
Guardian, Türkiye'nin darbe girişiminin arkasında olduğu gerekçesiyle iadesini istediği Fethullah Gülen'in de görüşmelerde masada olduğunu vurguluyor.
Times'da, Almanya Başbakanı Angela Menkel'in, eyalet valileriyle iltica başvurusu reddedilen onbinlerce kişinin zorla sınırdışı edilmesi sürecini hızlandırmayı görüştüğü yazıyor. Merkel'in bu hamlesinin, polisin İki İslamcıyı tutukladığı ve bir saldırı girişimini durdurduğu açıklamasını yaptığı bir dönemde geldiği söyleniyor.
Ayrıca, düşünce kuruluşu Chatham House'un yaptırdığı araştırmaya göre Almanya'da yüzde 53'lük bir kesim "Büyük çoğunluğu Müslüman ülkelerden yönelen göç durdurulmalı" ifadesine destek verdiği kaydediliyor.
10 Avrupa ülkesinde yapılan araştırmaya göre bu ifadeye destek verenlerin yüzde 50'nin altında kaldığı iki Avrupa ülkesi yüzde 41 ile İspanya ve yüzde 47'yle İngiltere. Almanya, Belçika, Avusturya, Polonya, İtalya, Yunanistan ve Macaristan'da ankete katılanların yüzde 50'sinden fazlası Müslüman ülkelerden daha fazla göç alınmasına karşı çıkıyor.
Konuya başyazılarından birini ayıran Times, Avrupalı liderlerin ülkelerinin sınırlarını nasıl kontrol edeceklerini açıklamaları gerektiğini söylüyor. Dikkat çeken satırlar şöyle;
"Avrupa Birliği'ndeki sorumluluk sahibi liderlerin önündeki zorluk, kararlı adımlarla yurttaşlarını koruma görevlerini, daha genel olarak da ülkeye girişlerine izin verilen yabancıların tehlike oluşturmadığını göstermek. Popülist rakipleri kadar sert ama yine de 'genç insanları radikalleştiren ne?', 'Yeni gelenlerini ev sahiplerine düşman eden ne?' sorularını soracak kadar da makul olmalılar. Aşırı sağın körüklediği kaygıları ele almalılar. Aynı zamanda, Avrupa'nın dar kentsel alanlarında birlikte yaşayan tüm dinler ve uluslar arasındaki karşılıklı saygı prensibini ayakta tutmalılar. "
Financial Times'ta, ABD Başkanı Donald Trump'ın AB Büyükelçisi adayı Ted Malloch'un yeni çıkarttığı Davos, Aspen, Yale adlı otobiyografisinde bazı yalanlar olduğunu yazıyor.
Malloch, kitabında çektiği bir belgeseli Emmy Ödülü'ne aday gösterildiğini söylüyor. Ancak gazetenin görüştüğü bir yetkili böyle bir kayda rastlamadığını ifade ediyor. Malloch kitabında eski İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher'ın bir konuşmasında kendisini "dahi" diye tanımladığını savunuyor. Ancak bahsettiği etkinliğin video kaydında Thatcher'ın böyle bir şey demediği söyleniyor.
Malloch'un ayrıca Kraliçe 2.Elizabeth tarafından şövalye ilan edildiğini söylediği, ancak Malloch'un 2005'te aldığı St. John nişanının şövalyelikten birkaç aşama daha aşağı bir unvan olduğu vurgulanıyor.