Gündem
Deutsche Welle

12.02.2015 - Alman basınından özetler

Akdeniz’de bir kez daha yaşanan mülteci faciası ile Ukrayna krizi ve bu krizde Avrupa ile ABD arasındaki dengeler bugünkü Alman basınından seçtiğimiz yorumların konularını oluşturuyor.

11 Şubat 2015 23:43


Akdeniz’de meydana gelen mülteci faciaları Alman basınında ağırlıklı olarak ele alınıyor. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin verilerine göre, 300 mülteci Akdeniz sularında kayboldu. Frankfurter Rundschau gazetesinde şu satırlar dikkat çekiyor:

“Bir kez daha 300’den fazla mülteci Akdeniz’in sularına gömüldü. Bunların çoğu kurtarılabilirdi. Bundan bir yıldan biraz fazla bir süre önce de (İtalya’ya bağlı) Lampedusa’nın bir mil açığında 300’den fazla kişi boğularak ölmüştü. Bunun ardından İtalya Mare Nostrum adı altında bir operasyon başlatmıştı. Deniz kuvvetleri ve sahil koruma onbinlerce kişiyi kurtarmıştı. Mare Nostrum misyonunun aylık maliyeti 9 milyon euroydu. AB bu parayı cebinden çıkartmak istemediği için İtalya geçen Kasım ayında bu yardım faaliyetini durdurdu. AB’nin dış sınırlarını korumakla görevli Frontex’e bağlı Triton misyonu kuruldu. Ancak Triton’un hedefi mültecilerin Avrupa’ya sağ ayak basması değil! Bu hedefin yerini, bundan bir yıl önce Papa’nın da uyardığı, globalleşmenin vurdumduymazlığı aldı.”

Stuttgarter Zeitung da konuyu yorum sütunlarına taşımış:

“AB’nin dış sınırlarını korumakla yükümlü Frontex daha bu yılın başında, köhnemiş ticaret gemilerine yüzlerce mültecinin doldurulduğundan şikayetçi olmuştu. O ticaret gemileri bile belki daha insanîydiler ve mültecileri kurtarmış olacaklardı. Çünkü köhne de olsa büyük tekneler şişme botlara kıyasla kötü hava şartlarına daha dayanıklılar. Ama şu sıralarda bu konuda kimse insanî olma kavramını ağzına almıyor.”

Dün akşam (11.02.) Belarus’un başkenti Minsk’te Ukrayna krizi liderler tarafından masaya yatırıldı. Frankfurter Allgemeine Zeitung krize ilişkin yorumunda şu görüşleri savunuyor:

“Sadece Donetsk’te değil, Doğu Ukrayna’da hiç kimsenin adını bile bilmediği birçok yer çatışma bölgesine dönüşmüş durumda. Yakınlarını kaybetmiş, kendileri yaralanmış sivillerin kimin ilk önce ateş açtığıyla ilgilendiği yok. O nedenle bir an evvel varılacak bir ateşkesin özel bir değeri var. Ancak kalıcı bir barış çözümü aranırken ve Avrupa bu savaştan kendi sonuçlarını çıkartırken, bu faciada kimin sorumlu olduğu belirleyicidir. Bu kişi Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'dir. Daha fazla canın yanmaması için fırsat olduğu sürece Putin ile görüşülmelidir. Ancak zaaf gösterip, şimdiye kadar yaptığı şeylere devam etmesi yönünde Putin cesaratlendirilmemelidir. Böyle bir şey sadece ve sadece can kayıplarının daha da artması anlamına gelecektir.”

Die Zeit ise Ukrayna krizinde güçler dengesini irdeliyor:

“ABD’nin sabırsızlığı Putin’e değil, Merkel’e yönelik! Kim ki AB’nin yaptırım mekanizmasına zaman tanımıyorsa, o, Moskova’nın ekmeğine yağ sürüyor demektir. Tırmandırılması gereken şey yaptırımlardan başka bir şey değildir! Bu konuda Putin şimdiye kadar mümkün olanın çok az bir bölümünü yaşadı. Rusya ile en zayıf olduğu ekonomi alanında mücadele etmek yerine, en güçlü olduğu alanda savaşmanın akıllıca bir yanı var mı acaba? Öte yandan Batı elbette tüm gelişmelere rağmen görüş ayrılığına düşmemeli. Bu nedenle de ABD bu defa Avrupa liderliğine boyun eğmelidir.”

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle